Bir gün gelirYıldızlar düşer Özvatan’daDerdi olana derman verirlerVe bir anda melek gelirHemen yanı başına sen uyurkenSana düş gönderirler CançiçeğimRüya gibi bir aşkınRüya olmadığını bil diyeHayatını güzel kılanaAkıp yüreğinde çağlayanaIşık yaktığın gözlere gelAnlamıyor insan başa gelmeyinceBilemiyor sevmediği zamanHasretin özlemin ne olduğunuNefes alırken özlüyorumNefes verirken özlüyorumAşkın içine hasreti koyuyorumSensizliğin içinde seninle yaşıyorumCançiçeğim seni çok özlüyorum.
Christopher Robert İstanbul'dan bir istekleri olup olmadığını sordu. Sanki her gün İstanbul'a bir giden gelenleri varmış gibi ne İlhan'ın ne Mahir'in ne de David'in aklına bir şey geldi.
“Haliç'te Topal Aram'ın meyhanesine gidin mutlaka… Selamımızı söyleyin, iyi hizmet etsin.”
Tavsiye Mahir'den geliyordu.
En içten dilek ise, kalbi cız eden İlhan'dan gelmişti:
“Memlekete selam söyle.”
İlhan, Mahir, David…
Üç umut yolcusu…
Mutlu olabilmek için dünyanın öbür ucuna gitmek üzere yola düşen
“Yalnızlığımın ötesinde başka bir yalnızlık var ve kimsesizliğime adım atan herkes ancak bir pazar yeriyle karşılaşır.” İlk kez 1920 yılında yayımlanan ve Halil Cibran’ın ikinci kitabı olan Haberci, Deli ile birlikte yazarın en önemli eseri olan Ermiş’in öncülü olarak kabul edilir. Haberci, Cibran’ın evrensel insani değerleri bilgelikle yoğrulmuş şiirsel üslupla aktardığı yirmi dört hikâyeden oluşur. Herkesin, yaşamın ve doğanın özünü kendi içinde taşıdığı ve kendisinin habercisi olduğu düşüncesini esas ala
Serin, rahatlatıcı, mutluluk verici bir rüzgâr… Yemyeşil yaprakları güneşte parlayan, uzun, yan yana sıralanmış kavak ağaçları karşısındaydı. Gökyüzü ilk zamanlardaki kadar masmavi ve berraktı. Birden ayaklarına baktı, ayak bileklerine kadar suyun içerisinde olduğunu gördü, burası aşina olduğu zeminden epey yüksek bir yerdi. Suyun içinde dikine uzanmış dar bir köprünün üzerinde olduğunu anladı. Dönüp arkasına baktı, gülümsüyordu, köprünün ortasında babasını gördü, o da mutluydu ve köprünün kıyıyla birleştiğ
ilerledikçe, her şeye başladığımız o yeşil mezarlığa aşkımızı gömeceğimizi biliyordum. “Aşkımızı gömmek ve mezarlık…” Sözcüklerin, hislerin ve mekânların tuhaf denk gelişini düşündüm Aysel ile yürürken. Yanımda yürüyen bu güzel kadının, terk edilişim karşısında gösterdiğim kayıtsızlığa nasıl sinir olduğunu görüyordum.1908 yılında hizmete açılan Haydarpaşa Garı’nın yakın zamanda geçirdiği dramatik dönüşümü, bundan böyle trensiz ve insansız bırakılacağı projeyi odağına alıyor Başar Öztürk. Haydarpaşa’nın Son
1995 yılında Fransız bir film yapımcısı Nâzım Hikmet ile ilgili bir sinema filmi yapmamı önerdi. İspanyol roman yazarı Jorge Semprun ile senaryo çalışmalarına başladık. Bir ara Moskova’ya gidip, 2 ay kadar Nâzım Hikmet’in eşi Vera Tulyakova ile senaryo için konuşmalar yaptım. Nâzım Hikmet’in Moskova’daki Andrey Voznesenski ve diğer arkadaşlarının tanıklıklarını dinledim. Ayrıca Nâzım Hikmet’i çok yakından tanıyan Müzehher Vâ-nû, Avni Arbaş, Mehmet Ali Aybar ve Nail Çakırhan ile de görüştüm. Bazı nedenlerle
Romanlar kimdir? Her ne denli Çingene (Kıpti) sözcüğü, kökenbilimsel anlamıyla Mısır’a (İngilizce: Egypt) göndermede bulunmakta ise de, çünkü Orta Avrupa’ya ilk gelen Çingeneler kendilerini “mısırlı, yani Mısır Firavunu’nun halkı” olarak tanıtmış oldukları söylenir aslında Çingenelerin kökleri ve kökeni sorunu bilimcilerin anlaşamamış olduğu bir konu olup, yaygın kanı bu halkın “Hindistan’ın unutulmuş çocukları” olduğu yönündedir. En eski kuramlardan biri de, Çingenelerin ‘ortaya çıkışının’, Büyük İskender
Sevgili canlar, kalbin sesi sizler için var oldu. Bu kitabın en önemli özelliklerinden birisi de, kelimeler arasında var olan sevgiye dayalı enerjisel kodlar, bu böyle var oldu. Yani belki öylesine okuduğunuzu düşündüğünüz bu kitap, sizlerin enerjilerine uyumlu olan frekanslarla kalbinizle direk bağlantı halinde var olacak. Sizler için özenle seçilen bu kelimeler ve cümleler yüksek sevgi enerjisi barındırıyor.
İmkansızı yaşamak mıydı sevmek,Yoksa Sevilmediği halde taparcasına severek yaşayabilmek miydi? Ve Aşk,Onunla yaşamak değil!Onu yaşatmaktı aslında.İşte böyledir hayat, çok seversin yalnız yaradır içinde kanayan ve aşk öyle bir acıdır ki tek kişilik sofrada yalnız yaşanan.
Özel dedektif Henry Walker Ingiltere'deki Wilson Şatosunda işlenen cinayeti aydınlatıp gerçek katili bulabilecek mi? Hitler'i öldürmek için geçmişe gönderilen Amerikan komando takımı, görevini başarıyla tamamlayıp İkinci Dünya Savaşı'nın bir sene önce bitmesini sağlayabilecek mi?Işıktan daha hızlı seyahat edecek Warp gemisi ne zaman gerçek olacak?Android çocuklar gerçek dünyada kendilerine yer bulabilecekler mi?Hepsi bu kitapta!
Mithat Paşa, Batı`daki aydınlanma düşüncesi, Fransız Devrimi ve özgürlük mücadelesinden etkilenmiş bir avuç aydınla birlikte, beş yüz yıllık bir imparatorluğun artık köhnemiş zihniyetini değiştirmeyi ve çağdaş bir yönetim anlayışı getirmeyi amaçlamaktadır.
Sultan Abdülhamit, Meşrutiyeti ilan etme sözüyle tahta geçmiştir. Ama asıl niyeti başkadır. Giderek artan baskıcı bir yönetimle bütün ipleri eline almaya ve kendine karşı çıkan sesleri susturmaya kararlıdır.
Osmanlı İmparatorluğu`nun çöküş arifesinde
Mavi engin rüyalarım, hayalim Kırmızı sonsuz sevgim, seven kalbim Beyaz sevincim, tertemiz yüreğim Sarı özlemim, bitmeyen hasretim Siyah yalnızlığım, romantik aşkım Yeşil tutkum, doğan umudum Tek korkum, renkler ve özgürlüğüm Solarsa renkler, ben de ölürüm...
Yolların baharı mı olur demeyin. Ona giden tüm yolların dili bile var. Adım attıkça adını sayıklar, kulaklarımı çınlatır.Seni tanıdığımda ben, ben oldum. Senden öncesi karanlık bir girdap benim için.
Kalabalık bir ailenin en küçük çocuğu olan Cihan, ailesindeki tüm fertlerden farklı baht ve görüş dünyasına sahiptir. Attığı her adımı, büyük hayallerle ve umudunu hiç kaybetmeden, isyan etmeden atmıştır. Aşk insanın kapısını bir kere çalar görüşüyle bir sevdanın peşinden koşmuş, mavi gözleriyle, pembe hayaller kurmuştur.Cihan’ın hayatını, kendisi mi yönlendirdi yoksa başkaları mı? Kaderini kendisi mi belirledi başkaları mı? Hiç düşünmeden, yargılamadan kaderine râm oluşunu anlatan bu kitap, ailesinin gözde
İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan Nazlı ve Ezel, Jane Austen üzerine ortak bir ödev
hazırlamak zorunda kalırlar. Ancak bu ödev zamanla Nazlı'nın kendi hayatıyla hesaplaşma
işine dönüşür. Geçmişini unutarak kendine yeni bir kimlik belirleyen Nazlı, her attığı adımda
karanlık düşlerine biraz daha gömülür. Bu yolda ona ne en yakın arkadaşı Ecem, ne Ezel, ne
de diğer insanlar yardımcı olabilirler. Çünkü bu tamamen, Nazlı'nın çözebileceği bir
kördüğümdür.
Edebiyat ve sanata dair hem hoş hem de sorgulayıcı a
Irmak Zileli bu romanında genç bir kadının ölüme giderkenki son birkaç
dakikasından hareketle, geriye doğru hayatlar ve kuşaklar boyunca aktarılan
bakışların izini sürüyor. Aynı zamanda insanın hayata, geçmişe, kendi varlığına
ya da yokluğuna yönelen bir bakış bu...
Son Bakış yabancılığın ve dilsizliğin nasıl bir şey olduğunu anlamanın ve
anlatabilmenin yolunu arayan bir roman. Bu nedenle de evvela dille uğraşan,
dilin kendisini romanın meselesi yapan bir metin. Türkiye'ye kaçak yollardan
girmiş, gir
1984 Kitabını Satın Alırken Dikkat Edilmesi Gerekenler Nedir?
1984 kitabı, İngiliz filozof ve yazar George Orwell tarafından kaleme alınmış, 1984 kitap konusu olarak 20. yüzyılın en önemli distopya örneklerinden biri olmuştur. George Orwell, 1948 yılında tamamladığı ve geleceğe dair karamsar bir kurgu geliştirerek gelecek hakkında insanlığı uyarmayı amaçlamıştır. Egemen sınıfa dayalı, totaliter, baskıcı bir yönetim anlayışının benimsendiği üç ayrı devletin egemenliğindeki siyasal düzenden bahsetmektedir. 1
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 640-660 /
Aktif Sayfa : 33
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.