Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 411 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
demiri öğretirler adama, demire su içirmeyi, sen kılıcı seç usta diyecekler inanma her usta yüz çerağ taşır göğsünde
“Sabah kalkıp yüzümü yıkamak için banyoya girdiğimde leğendeki çamaşırlar bana baktılar. Ben de onlara baktım. Görmezden geldik birbirimizi. Çıktım yanlarından. Balkona geçtim. Gömlek kurumuştu. Ütüledim bir güzel, üstüme geçirdikten sonra baktım aynaya olmuş. Oturdum, küçük bir kahvaltı. Hazırlanıp çıktım. Sokaklar elaydı. Ağaçlar dün yağan yağmurla şehre yapraklarının rengini dökmüş, yağmur suyu biraz açmış rengini yeşilin. Sırılsıklam bir ziya içinde yüzüyoruz, sabahın insanları, işe gidenler, bir şeyler
Ona dair ne varsa not etmeye karar verdim. Her gün kendimi zorlayarak yeni bir şey hatırlayacaktım. Zaten bütün bu yazdıklarım unutkanlıklarımın içinden el yordamıyla kurtardığım parçalar. Tozlarını silerek çıkarıyorum gün yüzüne. Gözümü açtığım her gün Aleksey’e dair yeni bir kırıntıyı ararken buluyorum kendimi. Çocukluk hikâyelerini anlattığı ses kayıtlarını dinlerken yayladaki evimiz geliyor gözümün önüne. Öyküler kahramanlarını yaşatmak için yazılıyor olabilir; ancak bazen öyküdeki kahramanlar da kendil
Küçük kız, yolculuğun sonunda Kâinatın Güneşi'ni tanıyor ve O'ndan daha önemli bir bilgi, O'ndan daha önemli bir iş, O'ndan daha kıymetli bir insan olmadığını öğreniyor. Hz. Muhammed'in sevgisiyle tüm kötü huylarından kurtulup yeni bir kimlik kazanıyor. Bu ise küçük kıza, yani Zehra'ya tevekkül sahibi olmayı, saygıyı, kendinden kötü durumdakileri düşünmeyi ve daha pek çok güzel duyguyu hediye ediyor.
Varlığın sağlamasını yoklayarak yapanlardanız, ayıktınız Yokla beni yani var mıyım ben, öyleysem kellem kalındır kesin Tebeşirle eşele, gözlerini yum, sonra şiirden çıkan sese bak Sanki spikerin iyi bir gole ohoho diye sevinmesi
Nautilusu elime aldım, içinden pembe bir ışık süzülüyordu. Parmaklarımı ileriye doğru uzatıp tuttum pembe ışığı. Dışarı doğru çıkardım. Bu kalp şeklinde, ametist bir kolye ucuydu. İncecik gümüş zincir nautilusa doğru uzanıyordu. Ağır ağır ama güçlü bir şekilde zinciri elime sarmaya başladım. Her çekişte bir güç bana karşı koyuyordu. Sonunda deniz kabuğunun kırılmasını göze alıp ayaklarımla bastırdım kabuğa ve bütün kuvvetimle asıldım zincire. Şimdiye kadar duymadığım ama denizin dibindeki uğultulu sese benz
Bilimin akılcı ve katı gerçekliğine karşı 19 yüzyılın sonlarından itibaren Bergson, sezgiyi öne sürdü ve bu konu üzerinde çalıştı. Akılla maddi varlıkların kavramlaştırılabileceğini, buna mukabil sezgiyle varlıkların özünün kavranabileceğini belirtti. Yaşadığı dönemin yükselen anlayışı olan Materyalizm ve Pozitivizme karşılık sezgiyi öne sürerek kavramlaştırmış ve Sezgicilik’in (Entüisyonizm) kurucusu olmuştur. 1901’le 1913 yılları arasında çeşitli konferans ve makalelerle insanın eylemlerine, zihinsel çaba
Katherine Mansfield'in kısa hikayenin bir edebiyat türü olarak gelişmesinde önemli katkıları olmuştur. Kendisi hikaye yazımında konudan çok anlatımın güzelliğine önem vermiş, şiirsel bir dil kullanmıştır. Yazarda incelikli anlatım, psikolojik çatışmalar, derin gözlem yeteneği dikkati çeker. Genellikle hassas kahramanlarla hikayelerini oluşturan Mansfield, bu kahramanların ruh durumlarını göstermek için tatlı betimlemeler kullanmıştır. Mansfield'in bu kitabında başta kendisini üne kavuşturan "Garden Parti" o
Dedektif misali merdivenleri tarayarak yukarı doğru tırmanmaya başladık. Yoktu, her bir basamakta başımdan aşağıya kaynar sular dökülüyordu. Sarı Jaguar hepimizden önce çıkıyordu, beş altı basamak önde tırmanan Jaguar: - Buldum, buldum, ben buldum, yaşasın! Sarı Jaguar demek mutluluk demekti, hayatımı kurtarmıştı, canım dostum. Komşunuzun meraklı ve becerikli bir kedisi var. Ve bir de gizli sırrı. Gece vakti tarihi mekânların altındaki geçitlere, dehlizlere neden gidiyor komşunuz? Kahverengi defterde ne yaz
Erkam’ın sert bakışları, öfkeli yüzü, bağırması, haksız suçlamaları… Hepsi canımı yakıyordu ama sanırım kendimi kötü hissetmeme sebep olan, seneler öncesinde, ta çocukluğumda zihnime yerleştirilmiş bir cümleydi: “Yaramazlık yaparsan, seni kimse sevmez!” İnsan, hatayı üstüne almaya meyillidir. Bu tavrın altında, düzeltebileceğine, onarabileceğine olan inancı ve içinde hissettiği güç yatmaktadır. Ya o gücü harekete geçiren, doğruyu savunmada ona destek olan, o çabanın kılavuzu nedir? Çok zaman karıştırdığımız
mahir değilim gün yaprağa dokunur ve unuturum adsız iç çekişlerini şehrin kürüye kürüye beyazlar mı düşler çocuğum şeffaf taslarda yıkasalar kalbimi ayaklarım bilir mi göğün başladığı yeri
gür bitkiler gür karanlıklar bırakıyor ve ben hep aynı şekilde kapatıyorum avucumu kabul sürekli öfke sürekli sürekli bakıyorum kum üstünde donan dalgaya
Bir kadın, kalabalığın içinden bir ok gibi fırlayıp gelecek, tanıdık mı diye yüzüne bakacağım ama değil. İnce, narin parmakları başımı kavrayacak, kaldırıp dizlerine koyacak. Elindeki plastik şişeden su içirmeye çalışacak ama bütün uğraşları nafile. Su boğazımdan aşağı inmeyecek. Siyah saçları yüzümde gezinirken kadına -bir anne olmalı- sesleniyorum, “Ben artık bir ölüyüm,” duymuyor, duymak istemiyor. Kulakları mı kapalı, hayır değil, duyuyor, konuşuyor hatta etrafındakilere bağırıyor. “Ambulans çağırd
Tanzimat’la başlayan modernleşme giyimden günlük yaşama, askeriyeden mahalleye, sanattan kültüre, mimarîden eğlenceye zaman içinde pek çok alanda kendini gösterdi. Elbet şiir de bu etkiden nasibini aldı. Değişim her zaman yeniye ve daha iyiye doğru oluyor şeklinde algılandı. Peki, geride bırakılanda değerli bir şey kalmadı mı? Şiirde akımlar ya da dönemler, birbirini reddetmek, öncekini aşmak, “yeni” olanı söylemekle belirleyici olmuştur. İkinci Yeni’ye gelene kadar gördüğümüz bu tutum çeşitli şairler taraf
Üşütüyor şairi, Almeria ipekleri Geceye çalan gömlek, sırmalar ve pazartesi Her sözün sessiz sabahlara vardığı Sessiz ve üşüten sabahlara Şair geceye bir gömlek dikiyor Sırmalı, ipekten gömlek Oturtuyor başköşeye gömleği Üşüyor Almeria, şairler ve ipekleri
çeşmeler uzun boynum kısa kaç gülle kaç testi kaldı gözlerim biriken suda nicedir gırtlağımda koşan atlar tut ki yolu çizdi yol tutuşsa kararacak ağaçlar yağmur toprağa hevesli
rüzgârın parmağını gördüm. hareketsizliğe dokundu. ne olduğunu neden dokunduğunu tuşun kendi parmağını seçtiğini bilmeden defalarca aynı tuşa dokundu.
İnsan, yaratıcı, celal ve yücelik sahibi Allah’ın en büyük tecellilerinin taşıyıcısıdır. Yani insanda Allah vardır, mevcuttur ve Allah’tan, O’nun tecellisinden uzak kalmış tek bir insan bile yoktur. Yüce Yaratıcı’nın insandaki varlığının bilinip itiraf, tasdik ve kabul edilmesi sözle düşünce ve isteklerin ifade edilmesi sayesinde mümkün olabilir. Bu yüzden söze çok dikkat etmek gerekir. Tolstoy’un yaşamını anlamlandırmak için beslendiği çeşitli kaynaklardan damıttığı ve “Yaşam Yolu” olarak adlandırdığı seri
-Hepinizi nezarete atarım. Sıdıka mı yaraladı seni? Ne olduysa anlat doğru düzgün, deyince koca devletin karşısında uzun boyundan utanan kadın, dizlerinin üzerinde küçüldü. Yeterince ufalmadığına kani olunca sırtını da iki büklüm yapıp, -Kimse yaralamadı efendim, kaza oldu. Kimseden şikâyetçi değilim, dedi. Alçak sesindeki büyük korku komiseri sarsmıştı. Kadının kolundaki yemeniyi çözdü. Yaranın ufaklığı Ekrem’i rahatlatırken, atılan façanın işçiliği şaşırtmıştı. Çocuklarının evinde divana kıvrılıp yatacak
Sirkat çoğalıp lafz-ı sadakat modalandı Namus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı Sadıkları tahkir ile red kaide oldu Hırsızlara ikram u inayet yeni çıktı Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi Hainlere amma ki riayet yeni çıktı İsnad-ı taassub olunur merd-i gayüra Dinsizlere tevcih-i reviyyet yeni çıktı İslam imiş devlete pa-bend-i terakki Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı Milliyyeti nisyanederek her işimizde Efkar-ı frenge tebaiyyet yeni çıktı Eyvah bu baziçede bizler yine yandık Zira ki zi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 411 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1