Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 171 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Küfür ile savaşmak yalnız kılıçla olmaz. Fikir, sırasında kılıçtan daha keskindir. “Anam” dediğin şu kadın artık yaşlılar sırasında sayılır. Ama bir de yüreğine sor, içi yirmi yaşındaki bir gencin yalım yalım yanan ateşi ile alev alevdir. Menfaat gütmeden, vatan ve îman yolunda güreşen insanın arkasında Allah vardır. Bütün dünya sana sırt çevirse ama Hak seninle olsa, yalnız değilsindir. Fakat Hak seninle olmayıp bütün dünya seninle olsa yapyalnızsın demektir.
Bu kitap ne bir hikayedir ne masal ne de roman... zamanı, mekanı, vak'aları, şahısları, isimleri hatta vak'aların seyri, sırası ve detaylarının yüzde doksanı ile otantik ve yaşanmış bir devrin, gerçek ve yaşanmış bir hayat tablosudur. Biz, İmparatorluk Türkiyesi'nin hemen de son evlatları; içinde haşır neşir olduğumuz askeri, siyasi, içtimai ve iktisadi bir tarih meydanında köşe kapmaca oynamış kimseler olarak, görüp duyduklarımızı, tadıp kokladıklarımızı, kudretimiz ölçüsünde, gelecek nesillere intikal e
Tükendi
"...Bugün dünya da, insan da buhran içinde sayıklamakta. İçine gömüldüğü gafletli rüyadan uyanmasıu gerek. Kim uyandıracak? Madde ile ruhun ellerinden tutarak biribirleriyle barıştırıp tek kuvvet haline kim getirecek? İşte Dost da, başı maddete gömülmüş olarak gönül körlüğü çeken, amma çektiklerinin de farkında olamyan Ademzade'ye onun için, hayatı boyunca ve her vesile ile seslenmiş, uyarmış, Peygamber mirası olan ahlak-ı Muhammedi devası ile derslerine şifa sunmuştur.
"Ne tuhaf, bu gökkubbenin altında herkes bir şeyler duyup bir şeyler söylüyor; fakat her duyuş, her söyleyiş ve her görüş, nihayet, mukabil olduğu eşyayı aksettiren bir ayna parçacığına benziyor. Fakat nerede o kamil ve mükemmel duyuş ve duyuruş ki, içine bütün cihanın aksettiği muazzam bir ayna olsun..."
"... insana âit olduğu târihin asâletini ve medeniyetin güzelliğini idrâk ettiren o müstesnâ mekânlar; insanı âilesine, komşularına ve milletine muhabbetle bağlayan o güzelim örf ve âdetler, muamaleler, uslûblar, an'aneler! Nerelerdesiniz? Nerelerdesiniz? Heyhât! Hepsi de mâzîde, hepsi de gönüllerin ve gitgide zayıflayan hâfızaların hücrâ köşelerinde kalmış! Bir de bakıyorsunuz ki Üsküdar'ın âguşûnda inkişâf etmiş altmış küsûr yıl da tıpkı bir gölge gibi, tıpkı bir meltem gibi geçip gitmiş bile! Bâkî k
“…yaratılmış her şeye tevhid nokta-i nazarından bakan bir gözün mevcûdattaki âhengi görmemesine, bunu yaratıcıya bağlamamasına imkân var mı? İslâm san’atkârı da mahlûkattaki âhenk ve güzelliğin hakikatine inmekle Hâlikin “san’atlı yaratma” sıfatını keşfetmiş; kâh mahlûka kâh Hâlika teveccüh ederek yaradılıştaki bu güzelliğin, âhengin, nisbetin esaslarını yâni “ilâhî estetiği” keşfe çalışmıştır.”
Kitapta klâsik sanatlar içinde müstesnâ bir yeri olan Türk tezyînâtının temelini teşkil eden motifler konu edilmiştir. Yazarların otuz seneye yaklaşan bir çalışma birikimi ve hocalarından aldıkları şifâhî bilgilerin ışığında ortaya koydukları eserde motiflerin Türkçe ve İngilizce açıklamaları, çeşitleri ve çizimleri verilmektedir.
“Bu dünya bir pazar yeri gibidir. Oraya nice mal ve mülk ile gelenler günlerini zararla kapat- mışlardır. Âyet-i kerîmede de buyurulduğu üzere birçoğu da iyilik verir kötülük alır. İşte dikkat edilecek nokta budur: Kötülük satıp iyilik almak. Bu da neyle olur, derseniz, imân-ı tam ve şevk-i muhkem ile demekte tereddüt etmem. Yâni bir kere Allah deyip istikāmet ettin mi gerek nefsânî gerek ruhânî, hiçbir sebep ile îmanına su katılmamak, tereddi ve bocalama illetine yakalanmamak. Şevk-i muhkem ise, insanoğlun
Yazı hayatında 60 yılı geride bırakan M. Uğur Derman Ömrümün Bereketi-4 kitabıyla hâtıra dizisini nihayete erdiriyor. “Ömrümün Bereketi” dizisinin diğer ciltlerinde olduğu gibi bu eserde de yazıların konuları özenle seçildi, içeriği zenginleştirildi, dil ve üslubu gözden geçirildi, resim ve fotoğraflarla görsel bir şölene dönüştürüldü. Makaleler, kongre ve sempozyum bildirileri, konferans metinleri, hâtıralar ve gelenekli sanatlara dair yazılanlar; bir bütün olarak sanatla geçen ömrünün hikayesini an
Tükendi
Türk tezyini san'atlarına 18. Yüzyılda o zamâna kadar görülmedik bir tarz ve renk anlayışı getiren ve eserleri bulunduğu koleksiyonlarda el üstünde tutulan büyük bir bezeme san'atkârı ve çiçek ressamı olan Üsküdârî Ali Çelebi bu kitapta eserlerine bağlı kalınarak tanıtılmaktadır. Ayrıca kitabın sonuna İngilizce özet metin ilave edilmiştir.
Tükendi
Türk tezyînî sanatlarında klâsik kuralların yeniden hatırlanıp uygulanması için büyük emekler veren Feyzullah Bey, Güzel Sanatlar Akademisi'nde 1949 yılındaki vefatına kadar 13 yıl hocalık yapmıştır. Dayıgil gerek tezhib, gerekse çini desenlerinde farklı motifleri değişik tarzlarda kullanarak birbirine benzemeyen desenler hazırlamayı başarmış bir sanatkârdır. Kitap, Cumhuriyet devrinin unutulan bu sanatkârını hayatı, sanat görüşü ve desenleriyle gelecek nesillere tanıtmak gayesiyle hazırlanmıştır.
"Fakat sâkin ve insaflı olduğu zamanlarda, eski Hâlis Hoca'nın bu mâzi olmuş bîçare hüviyetin mezarı başına geçerek, onun yaşamakta iken de hayattan, ruhtan ve aşktan mahrum olarak geçirdiği kırk senelik zavallı bir ömrün mersiyesi içinde, yolunu bulamamış bir hayâtın bütün acılarını okuyordu. Şüphe yok ki, Mesihpaşa İmamı, şu kısacık fakat tecrübe ve ibret dolu zamanla Tâhir'i daha iyi anlıyor ve ona hak veriyordu. Muhakkak ki bu sefih ayyaş da değişmek, bambaşka bir insan olmak için sevmiş olmalıydı. Faka
Mehmed Şevki Efendi (ö. 1304/1887) için "fenâ fi'l-hat" mertebesine erdi denir. Büyük bir sanat aşkı ile ömrünü hep yazıya vermiş, sülüs nesihte Hâfız Osman ve İsmâil Zühdü yolundan hiç ayrılmamış; onların güzel yazı ve ruhlarından feyiz almış, her geçen gün yazısını güzelleştirerek 1860'lı yıllardan sonra kendi üslûbunu ortaya koymuştur. Şevki Efendi sanat dünyâsına husûsî koleksiyon, müze ve kütüphânelerde bulunan mushaf, Delâilü'l-hayrât, hilye, levha, kıt‘a, murakka' şeklinde pek çok eser bırakmıştır. C
"Topraklarını kaybeden, türlü hezîmet ve mağlûbiyetler ile yüreği dağlanan Türk milleti, insana değer verdiği müddetçe büyük millet şuûrunu kaybetmedi. Dili, dîni, târihi, görenek ve gelenekleri, kapanın elinde kalıp ağmalanmadı. Harsı, haysiyeti, vak?rı zedelenmedi. İkbâlimiz ve istikbâlimiz adına, çocuğu, târihi ve mukaddesâtı ile bir sistem ve metot dâhilinde yüz yüze getirmek gerekir. Şu bir gerçektir ki, dünü unutan, bugünü de bilemez. Hele istikbal için ümit beslemesi pek bestir. Memleket dert ve dâvâ
Bu eser, Üsküdar´ın son yüzyirmi yıllık folkloruna dayanan yâni bu mubârek beldenin: sosyal dokusunun, kendine mahsûs deyimlerinin, fertleri arasındaki teşrîfat kurallarının, ahâlisinin inançlarının ve alışkanlıklarının, kaybolmuş ya da değişmiş olan fizikî ve beşerî yapısının özelliklerinin, bâzı örf ve âdetlerinin, atlatdığı sıkıntılı dönemlerin ve yangınların ayrıntılı olarak tetkik edildiği bir monografidir.
"...Râşid Halîfeler dönemi, müslümanların dünya târihi karşısındaki medenî ve içtimâî değerlerinin dünyâya açılmasını sağlayan bir iktidar devri olmuştur. Aşk ile îman, insaf ile adâlet ve akıl ile mantığın karışımı hâlinde târih sahnesine çıkmış olan bu yapıcı ve hamleci iktidar döneminde, İslâm Dîni, bu dînin Peygamber'inden başlayarak onun bağlıları olan arkadaşlarının gayretleri ve örnek hayatları sâyesinde cihanşumül bir din hâline gelmiştir. Onlar, bütün beşeriyeti tevhid inancına dâvet ederken, eller
"Bence şekil ve san'at, manayı ziynetleyen bir kaptır. Mana, şekil perdesi altında gizli olduğu için göz, iç kıymetini görmüyor da; dış tezahürlerini görüyor, ruhu görmeyip, cesedi gördüğümüz gibi. Şekil manayı bulmak için bir kapıdır. Yazık ki insanlar bu kapının san'at inceliklerine, estetik vasıflarına dalarak, onu açıp içinde gizli olan hazineyi elde edemiyor."
Safiye Erol bu romanında yirminci yüzyılda cereyan eden bir aşk hikâyesini, hamâset dolu bir Rumeli efsânesiyle birlikte dile getirirken ecdâdımızın bu topraklardaki mâcerasını da akıcı ve tesirli bir dille anlatmaktadır.
Mensur şiir tarzındaki bu eser, Büyük Doğu, Resimli İstanbul Haftası ve Türk Yurdu mecmualarında neşredilen parçaların toplanmış hâlidir.Tez olarak romanlarından farklı değildir.İlâhi aşk ve mânevi derinlik hârika bir üslûpla işlenmiştir.
Tükendi
Açıklamalı Osmanlı Fetvâları serisinin en son çalışması olan bu kitap, "Fetâvâ-yı Ebüssu'ûd" adını taşımakla berâber Fâtih, Millet Kütüphânesi, Ali Emîrî, Şeri'ye Bölümü 80 numarada kayıtlı, "rik'a" hattı ile kaleme alınmış aynı adlı fetvâ mecmuasının tıpkıbasımı değildir. Ebüssu‘ûd Efendi'nin fetvâlarını derleyip toparlayan, belli bir tertip ve düzen içinde konuları sıralayan müstensihin sistematiği ve Arapça konu başlıkları aynen muhâfaza edilmekle berâber "Vakıflar" gibi bâzı önemli konuların gereği gibi
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 171 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1