Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 668 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
İslâm ahlâkı, ilk aşamada Müslümanları muhatap alması sebebiyle belli bir dinî geleneğin ifadesi olmakla birlikte, sahip olduğu aklî unsurlar sebebiyle de tüm insanlığa hitap edebilecek bir genellik, bir evrensellik içerir. Ancak, günümüzde İslâm ahlâkının temel ilkeleri, değerleri, aklî ve evrensel boyutlarını yeni bir bakış açısıyla ele alarak analiz etmeye, yorumlamaya, hayatla bağı kurularak ahlâkî sorunların çözümüne yönelik uygulanabilir bilgileri üretmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Müslümanlar “yeryüzünd
“Sözde medeniyetimiz nereye giderse gitsin, var olmama için her türlü ödülün olduğunun ve hiçbir cezanın olmadığının çok iyi farkındayım. Ama eğer hedefiniz şiirse, cezalar, ödüller ve kendi kendinize biçtiğiniz yükümlülükler, görevler ve sorumluluklar ve sonsuzca diğer şeyler hakkında her şeyi unutmalı ve sadece bir tek şeyi hatırlamalısınız: kaderinizi belirleyen ve geleceğinize karar veren sizsiniz ―başka kimse değil. Başka hiç kimse sizin için yaşayamaz; siz de başkası için yaşayamazsınız. Sanatçının so
“Bu romanı ben hiç kuşku duymadan, yüzyılın kurmaca ve kurmaca ötesi yazınının en güzel, seçkin ve orijinal kazanımları arasına dahil edebilirim.” Susan Sontag Leonid Tsıpkin Rus edebiyatının değeri bilinmemiş klasik yazarlarından. Eserleri gerçek anlamıyla ünlü yazar ve filozof Susan Sontag’ın Baden-Baden’de Yaz romanına yazdığı “Dostoyevski’yi Sevmek” isimli önsözünden sonra anlaşılmıştır. Romanın büyüleyici ritminde iki anlatım, iki seyahat bir araya gelmektedir. İlkinde 1970’lerde anlatıcının Moskova’da
Bir tarîkat hakkında bilgi elde etmenin en kısa yolu hiç kuşkusuz o tarîkatın temellerini atan pîr, kurucu mürşid yahut kollarından birini tesis etmiş olan şeyhlerin eserlerini incelemektir. İslâm tasavvuf tarihinde hemen her tarîkat kurucusunun, kendisinden sonra gelen ikinci pîrin yahut kâmil mürşidlerin tarîkatın usûl ve esasları, âdâb ve erkânına dair eserler kaleme aldığı mâlûmdur. Celvetîliğin usûl ve esaslarına dâir bu yolun önde gelen şahsiyetleri tarafından birçok eser kaleme alınmıştır. Kitapta ye
Neo-epik işlere savaşmamaktan Evlendim çocuklarım oldu savaşmamaktan Sırf param yok diye neler çektim ben savaşmamaktan Daha da kötüsü başkasının memleketinde Yaşıyor gibi yaşadım şu mübarek 36 seneyi savaş Mamak’tan Keçikıran’dan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’den Kars’ın kahraman milisleri Abdullah Beyler Dedem İsmail Bey’den dedem Laz Osman’dan Dedem Ağamalı’dan dedem Omar’dan Bir babam ağlardı bir ben savaşmamaktan Annemin yumrukları için Ben bu işlerin neo-epik işlerine
A’mâk-ı Hayâl, son devir Türk edebiyatımızın klasikleşmiş eserleri arasında mümtaz bir yere sahiptir. Eserde, felsefî-tasavvufî bilgi ve tecrübeler, geleneksel bir yöntem olan öğretici dil usulüyle okuyucuya sunulmuş, yazıldığı dönemin sosyokültürel sorunlarına da yer yer değinilmiştir. Ayrıca gerektiğinde açık bir şekilde, gerektiğinde remiz yoluyla birçok ayete, hadis-i şerife ve tasavvufî inceliğe atıfta bulunarak yazılmış bir seyr u sülûk hikâyesidir. Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi, kendi tefekkürün
Bu kitap, insanların su ile ilgili en temel sorularına cevap veriyor: Hangi su iyi, temiz ve sağlıklı? Hangi suyu içmeli, hangilerinden de uzak durmalı? Çocuklarımıza hangi suyu içirmeli? Sıhhî suyu hangi zamanda ve ne kadar içmeli? Su içmemenin yol açtığı hastalıklar neler? Suları kirleten unsurlardan nasıl korunuruz? Bu sorular son derece mühim, çünkü sularımız gözle görülemeyen çok tehlikeli maddelerle kirletiliyor. Ev ve endüstriyel çöplerin yanı sıra özellikle yoğun ve yaygın olarak kullanılan tarım ze
Kötülük; bir adımda, kolayca aşabileceğimiz bir eşik midir? Yoksa doğuştan gelen bir haslet, kişiyi tutsak eden bir miras mıdır? Peki insanlık olarak hızla sürüklendiğimiz yıkımın önüne geçmek mümkün mü? Kötülüğün alametlerinin izini süren bir Rus bilim insanı, yörüngedeki uzay istasyonunda yaptığı keşifle dünyayı değiştireceğini umar. Kendisine Kozmik Keşiş Filofey adını veren Andrey Krıltsov; uzayda kötülüğün genetik kodlarını çözerken, yeryüzünde ise ünlü fütürolog Robert Bork’un trajik kaderine istemede
Matematik tarihinin en bilinen dört probleminin, ilham verici, ilginç ve sıradışı hikâyesini dinlemeye hazırlanın. David Richeson İmkânsızın İspatı’nda, Antik Yunanlılar tarafından ortaya atılan ve iki bin yıl boyunca neredeyse tüm matematikçilerin uykularını kaçıran bu cetvel ve pergel problemlerinin ispatlarının, matematiğin zaman içindeki gelişimine bağlı olduğunu ve sanılanın aksine sadece pergel ve cetvel ile çözülmelerinin mümkün olmadığını ortaya koyarken, okurunu matematik tarihinde ufuk açıcı bir y
İnananlar güçlüğü elbet yener bilirsin Size ümit bağlayan gelecekler sevinsin Peygamberime âşık, özlenen bir nesilsin. Gel evladım, durma gel yollar seni bekliyor Boşa geçmesin zaman yıllar seni bekliyor. Ve Tunalar, Dicleler, Niller seni bekliyor Haydi yavrum koş yetiş! İller seni bekliyor.
Herkes içinde anlatmak istediği hikâyeleri taşır. Sanat da bu hikâyeleri anlatma formudur. Ancak bu formlar donmuş kalıplar hâlinde değil, organiktir. Sorun tam olarak bu noktada ortaya çıkar; eğer formlar donmuş kalıplardan oluşsaydı herkes duygu ve düşüncelerini söz konusu formlara dökerek sanatı icra edebilirdi. Böylesi bir vasatta ortaya çıkan eserler belirli işlemlerden geçerek birbirine eşitlenmiş olurdu. Hâlbuki sanat, formların doğal yapısını, biçimsel sınırlarını enine boyuna kavrayıp yeni türler,
Tüm yolları düğümlemeye niyet edenlerden Mehmet; hayat da aldırmıyor, gözlerini kamaştırıyor durmadan. Babasından kalan birkaç satırla ne kadar dayanabilirse o kadar yürüyor yolları; Kumkapı’yı, Samatya’yı, Paşa’yı. Geçmişin, altı harfli bir sözcük olmadığını, şu anına rengini veren kelime olduğunu fark ederek, elini tutmak isteyen elleri naifçe iterek, dahası kendini başka eller tarafından cezalandırarak Lena’nın, yaşlı teyzesinin yanına varıyor her akşam. Şehrin, ıssızlığın ve kalabalığın, merhametin ve a
Kanadalı araştırmacı Hélène Thibault, devlet ve ulus inşası, iç savaş ve klanlar arası güç mücadeleleri, dinî canlanma, dindevlet ilişkileri, Sovyetlerden miras kalan kurumların faaliyetleri üzerinden Tacikistan’daki inceleme ve deneyimlerini aktarıyor. Yazar, Rusya’ya çalışmak için giden Tacik erkeklerinin geride bıraktığı ailelerinin dramlarını, ülkedeki boşanma, intihar ve çok eşliliğin artmasının arkasındaki sebepleri görüştüğü kişiler üzerinden sürükleyici bir dille anlatıyor. Orta Asya’nın tek İslamcı
Sokak, evin kapısını çalarken kendimizi bulduğumuz yerdir. Giderken de dönerken de gözlerdeki nemin sebebinin sorulmadığı uzun bir koridor, geçinmek için kitap satılan bir diyar, rastlantıların, karşılaşmaların, ibretlerin ve hatta hatırlamaların merkezi yine o sokaklardır. Dışarıdan çıkıp içeri girildiğinde akıl hâlâ sokaktadır, bu sebeple bedenin kısa bir süre yalnız kaldığı anlardaki tat kendine has niteliktedir. Zihnin sokakta topladığı kıymetli şeyler kapalı mekâna hemen giremez, gönüllere işlemesi içi
İslâmî ilimlerin en önemli sahalarından olan kelâm ilmi, itikadî mezheplerce çeşitli birleşmeler ve ayrışmalar dâhilinde şekillenmiştir. Özellikle Eş’ariyye ve Mu’tezile kelâmcılarının geliştirdikleri anlayışlar, çeşitli ıstılâhlar bağlamında kâh ortak bir paydada buluşmuş kâh bir tartışma zemini oluşturmuştur. İmam Gazzâlî öncesi kelâmcılar, ünlü Mu‘tezilî âlimi Ebû Hâşim el-Cübbâî’den itibaren “hâlleri savunanlar ve savunmayanlar” şeklinde ikiye ayrılmıştır. İmâmü’l-Harameyn el- Cüveynî, bu noktada, alana
1884-1958 yılları arasında yaşayan Yahya Kemal; savaşı, hicreti, gurbeti, acıyı fazlasıyla tadan bir toprağın çocuğuydu. Hislerinin, fikirlerinin ve şiirlerinin ilk kıpırdanmaları Müslüman Türk’ün imanını, şevkini, savletini, celadetini, heybetini ve zarafetini tam anlamıyla yansıtan Rumeli’de gerçekleşti. Annesinin vefatından sonra tahsil için İstanbul’a geçti. Fakat herhangi bir okula kaydı mümkün olmadığı için Paris’e gitti. Paris’teki mektepten öğrendiklerini millî-vicdanî bünyeye nasıl tatbik edeceğini
Aka Morçiladze Yoldaki Gölge’de Gürcistan’ın Sovyetler Birliği yıllarını farklı, kendine has, ama her halükârda edebî ve eğlenceli bir yaklaşımla ele alıyor. Stalin devrinden 1990’lara kadar Sovyet Gürcistanı’ndan manzaralar akarken biz okurlar da gölgede kalmış hayatlara, gizli hikâyelere, gözden kaçanlara, kısacası bütün bir çağa tanıklık ediyoruz. Filmlerden yeme içme alışkanlıklarına kadar her şeyin demirperde yönetimi güdümünde belirlendiği bir coğrafyada toplum korkunun ve fakirliğin içerisine hapsedi
“Yalnızlığın sağladığı büyük zevklerden biri de iyi okuyabilmektir. Bu da benim tecrübeme göre en sadra şifa zevklerden biridir. Okuma sizi öteki kılar. Bunu içinizde, arkadaşlarınızda veya arkadaşınız olabileceklerde bu şekilde yapabilir. Hayalden beslenen edebiyat öteki olmaktır ve böylece yalnızlığı da yükseltir. Sadece yeterince insan tanıyamayacağız diye değil, aynı zamanda dostlukların etkiye açık olması, azalmaya veya yok olmaya temayül etmesi, zaman, mekân ve kusurlu sempatilere yenilmesi ve ailevi
Cengiz Aytmatov, Kaltay Muhammedcanov ile birlikte kaleme aldığı tiyatro oyunu Fuji-Yama’da “insan olma meselesi”ne dair güçlü ve sarsıcı sorular üzerine düşünmeye davet ediyor bizi. Adalet, hak, güven, sevgi ve dostluk gibi kavramların sorgulandığı Fuji-Yama ile hem kendileri hem de birbirleriyle yüzleşen bir arkadaş grubunun “insan” olmaya dair içsel arayışına ortak olurken Sabur’un vaktiyle dile getirdiği soruyu bir kez de biz soruyoruz kendimize: İnsan, nasıl bir insan olmalıdır?
Bu topraklarda bizim mensup olduğumuz kültür nasıl bir nazarî düşünce tecrübesi yaşamıştır? Bu kültüre mensup insanlar ne düşünüyorlardı, nasıl düşünüyorlardı, niçin düşünüyorlardı? Başka bir deyişle, ne tür soru ve sorunlara sahiplerdi; dertleri ne idi; bu sorunları, dertleri nasıl kavramsallaştırıyorlardı; hangi yöntemleri kullanıyorlardı ve çözümlerini üretirken ne tür bir kendilik bilincinin içinde hareket ediyorlardı? Muhtelif zamanlarda kaleme alınmış altı makaleden oluşan bu kitap işte bu soruların y
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 668 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4