Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 668 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
“Edebiyatın hoşa gitmesi kısmen, dilin sağladığı kaynaklar sayesinde kim olduğumuzu ve dünyamızın neye benzediğini daha keskin ya da daha derin biçimde görmeye davet etmesindendir; gördüklerimiz cesaretimizi kırabileceği gibi hoşumuza da gidebilir ya da bunların her ikisini birden hissederiz. Kendilerine özgü kapsama sahip başka bakış açıları da olabilir tabii ki. Konusu, havası, biçimi ne olursa olsun edebiyat yine de haz verir, çünkü saf kelime büyüsünü iş başında gördüğümüzde ve hayal gücüne arkitektonik
Türklerin İslam medeniyetine dâhil olduktan sonra meydana getirdikleri ve umumiyetle “divan edebiyatı” olarak adlandırılan klasik Türk edebiyatı yaklaşık altı asır boyunca çok geniş bir coğrafyada sayısız eserler vermiştir. Emrah Gökçe’nin hazırladığı 40 Soruda Klasik Türk Edebiyatı, nice edipler barındıran bu edebiyat geleneğinin her yaş ve seviyedeki okur tarafından hakkıyla tanınıp anlaşılması, temel vasıfları ve kavramları hakkında fikir sahibi olunabilmesi amacını taşımaktadır. Okurlar bu kitapta, alan
II. Abdülhamit dönemi, Osmanlı Devleti’nin yıkılış aşamasından önceki süreçleri kapsayan ve etkileri günümüze kadar gözlemlenebilen birçok sosyal ve siyasal olayın yaşandığı bir zaman dilimi olarak hâlâ konuşup tartıştığımız bir dönem. Bu kitapta hatıralarını okuyacağınız Tahsin Paşa, II. Abdülhamit’in 14 sene boyunca başkâtipliğini yapmış bir bürokrat, dönemin iç ve dış olaylarına çok yakından tanıklık etmiş bir şahsiyet olarak kaleme aldığı hatıratında, II. Abdülhamit’in saltanatına, şahsına ve çevresine
Görünmeyen bir ummandır Ahmed Avnî Konuk. Adını, eserlerini ve kişiliğini az kişi bilir. Hâfızdır, şâirdir, büyük bir müzik adamı ve tasavvuf üstâdıdır. Mevlevîdir, en kapsamlı Mesnevi şerhinin yazarıdır. Aynı zamanda önemli bir devlet adamıdır. Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine uzanan bir ömürde PTT’nin genel müdür yardımcılığını yapmıştır. Çok yönlü, müstesna bir şahsiyet olmakla beraber bir o kadar da az bilinen Ahmed Avnî Konuk, anlamaya ve anlatılmaya lâyık büyük değerlerimizden birisidir. Görünmeyen Umm
Salih Zeki, teknik anlamda, matematik, astronomi, fizik gibi bilim alanları ile mantık ve bilim felsefesi konularındaki öncü katkılarının yanı sıra, Türkiye’de yine çağdaş anlamda dizgeli bilim tarihi çalışmalarını başlatan ilk kişidir. Âsâr-i Bâkiye başlıklı eseri Türkçede çağdaş anlamda kaleme alınan ilk bilim tarihi çalışması olarak kabul edilebilir; dolayısıyla, Salih Zeki de modern manada ilk Türk bilim tarihçisi olarak addedilebilir. Birçok yazısında ve eserlerinde Salih Zeki pek çok yeni isim tespit
John Emsley Cinayet Molekülleri’nde, ünlü cinayetleri yepyeni bir bakış açısıyla ele alıyor. Zehirler ve zehirleme vakaları üzerine yazılan çoğu kitabın aksine suçu, zehrin kendi bakış açısıyla analiz eden Cinayet Molekülleri; cinayetlerin veya cinayet teşebbüslerinin nasıl işlendiğine ve nihayetinde faillerin nasıl ortaya çıkarılıp adalete teslim edildiğine ışık tutarken zehirlerin doğası ve yapıları hakkında doyurucu bilgiler içeriyor. Cinayet Molekülleri‘ni okurken hem birer cinayet silahı olarak ün kaza
Alman sanat tarihçisi Erwin Panofsky’nin Görsel Sanatlarda Anlam adlı eseri yayımlandığı dönemde sanat tarihi ve sanat eleştirisi alanlarında büyük ses getirdi. Devrinin yerleşik sanat tarihçiliği ve eleştirisi teamüllerini sorgulayan Panofsky, geliştirdiği kendine has “ikonoloji teorisi”yle “Bir sanat eserine nasıl yaklaşılır?”, “Sanat eserinde anlam nasıl oluşur?”, “Vücuda getirildikten asırlar sonra, bir sanat eserini doğru yorumlamak nasıl mümkün olabilir?” gibi sorulara da cevap veriyor. Emmanouil Kalk
Gözlerimiz Kamaşırdı Dehşetten tarihî bir roman mı? Evet, ama tam değil. Polisiye mi? Evet, ama tam değil. Fantastik? Bilimkurgu? Evet evet, ama tam değil! Hem bunların hepsi, hem de çok daha fazlası! Serçelerin Ölümü ve Yeryüzü Blues’dan tanıdığımız Kadir Daniş, 20 yaşındayken yazdığı ve ilkin Panoptik Bela adıyla yayımlanmış olan Gözlerimiz Kamaşırdı Dehşetten’de okurlarını eski İstanbul’un eğri büğrü sokaklarında ve karanlık dehlizlerinde geçen, aklın ve gerçekliğin sorgulandığı dehşetli bir maceraya göt
çünkü yaşlanıyoruz bir kez daha okunarak bir kez daha kayarak sırtından dünyanın porselen mekanlara giriyoruz oysa reklam şiire düşman güzelim, annen şiire düşman gerçek şeyler istiyor benden, dokunabileceğin şeyler oysa ben uyuyamıyorum hijyenik odalarda fonda onlarca marillion şarkısı ya da keşke olsaydın burada, keşke bir kez daha deneseydik örümceği, kurdu-kuşu, en çok da ötekini
İşrâkîliğin kurucusu olan Sühreverdî, İslam düşünce tarihinde belirgin bir yeri olan filozoftur. Sühreverdî’nin kendisinden sonraki filozoflar üzerindeki tesir ve nüfuzu asla inkâr edilemez. Bu İşrâkî filozofun mantık ve felsefe alanında Farsça ve Arapça kaleme aldığı ve geriye bıraktığı eserler, kısa ömrüne kıyasla çok hayret vericidir. Fikirlerini eserlerinde sistematik olarak ve sembolik bir dille kaleme almıştır. İslâm düşünce tarihinde felsefî-mistik geleneği inşa eden Sühreverdî, Meşşâî felsefenin kar
Karanlıkta Beyaz Kuşlar, Ahmet Haşim’in dışarıda tek bir dizesini bırakmamak gayretiyle hazırlanmıştır. Göl Saatleri ve Piyâle kitaplarında yer alan şiirleriyle birlikte, dergilerde kalan, kitaplara girmemiş hatta tamamlanmamış şiirlerini de muhteva etmektedir. “O belde Hangi bir kıt’a-i muhayyelde? Hangi bir nehr-i dûr ile mahdûd? Bir yalan yer midir veya mevcûd Fakat bulunmayacak bir melâz-ı hûlyâ mı? Bilmem, yalnız Bildiğim sen ve ben ve mâî deniz Ve bu akşam ki eyliyor tehzîz Bende evtâr-ı hü
Güzellik algısının bütünüyle değişim göstermeye başlamasıyla daha önce sanatın güzelliğinden mahrum bırakılan kötü, çirkin gibi negatif unsurlar edebiyatta kendilerine yer bulmaya, estetik bir unsur olarak görülmeye ve işlenmeye başlanır. Edebiyat da bireysel bir iç durumu, çekici ve derin bir tutumu, psikolojik bir tutarsızlığı veya çelişik bir bozukluğu, şiddeti, güç unsurunu, çirkinlik ve sahtelik olarak kötüyü neredeyse sayısız çehresiyle konu edinir. Edebiyatın kötüye değer atfederek onu yükseltmesi ve
Gerçek sanatçı ortaya öyle etkileyici ve güçlü bir sanat eseri koymalı ki, yeri gelince sağlığından, hatta canından bile feragat edebilmeli. Dünyaca ünlü Bolero’nun bestekârı Maurice Ravel de işte böyle sanatçılardan. Doğdu, yaşadı, beste yaptı, çaldı, gezdi, gördü, yavaş yavaş unuttu, kaza geçirdi, hatırlayamadı ve öldü. Sıradan bir hayat mı dersiniz? Cevabınız ne olursa olsun, büyük bir nota ustasının hayatını gelin, bir kelime ustasının kaleminden okuyun. Jean Echenoz, Maurice Ravel’in son on yılını bizi
Tam ismi Ahmed b. Acîbe el-Hasenî olan yazar, zâhirî ilimlerde edindiği kariyeri zirvedeyken İbn Atâullah el-İskenderî’nin Hikem adlı eserinden o denli müteessir olur ki tasavvufî yolculuğuna başlar. Tasavvufî eğitimi sırasında, şehir çarşısında ya da cami önünde dilenmek, sokaklardaki çöpleri süpürmek gibi hayli ağır vazifeleri yerine getirir ve yıllar süren zorlu seyahatlere çıkar. Bu seyahatlerinde İbn Acîbe, İbnü’l-Arabî, İbnü’l-Fâriz, Şüşterî gibi bazı sufilerin bir kısım eserlerine şerhler kaleme alır
Sadece Türk Edebiyatı hakkında değil klasik Arap ve Fars edebiyatları hakkında da geniş bilgi sahibi olan ve yazılar kaleme alan Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan, bu kitabında İran’ın İslamlaşmadan önceki dini olan Zerdüştlük ve kutsal kitabı Avesta üzerine eğilmektedir. Avesta’nın manzum, lirik parçaları olan ve Zerdüşt’ün kendi sözleri sayıldığı için edebiyat ve dinler tarihi bakımından pek değerli olan Gataları “elinden geldiği kadar duru bir dil ile Türkçeye” çeviren Tarlan aynı zamanda bu dinin kökenleri hak
Uyku vakti geldi. Haydi herkes yataklara... Ama bir dakika! Bu battaniyeler çok eğlenceli. Büyükler fark edene kadar birazcık oynayabiliriz. İşte şurada yemyeşil bir bahçe var. Aman, dikkat et de suya düşme sakın! Eğlenceli ve büyüleyici çizimleriyle tam da uyku öncesi için bir sessiz kitap...
Arlo çok yorgun. Her yolu denemesine rağmen bir türlü uyuyamıyor. Etraf ya çok sıcak, ya çok soğuk ya da çok gürültülü... Peki ama Arlo hiç dinlenemeyecek mi? Belki de yeni arkadaşı baykuş ona yardım edebilir... Ödüllü Yazar Catherine Rayner’dan uyku öncesi okunacak rahatlatıcı ve harika bir resimli kitap!
ZebercetoğluZülküf, eskiveinatçıbirmasalınyapayalnızkalmışkahramanıdır. Zülküfzamanınsahibindenemiralıp da Nişaburyolunadüşelikaçgüngeçmiştirbilinmez. Bilinenişudurki, Zülküf, Nişabur'adoğrugiderkenzamaniçregittiğinin de farkındadır. Yaşadıklarınıdüşünüryolboyu. Öylegariphaller, öyledeğişikişlergelmiştirkibaşına, "Keşkemakamındanbirdemetçiçek mi derdin de düşünürsün" diyesorarkendikendine. Zülküfnihayet bu masalınzamanının da coğrafyasının da aslındaolmadığınıanlayıpasılolanınyolculuketmek, üstelikiçindeniç
İslam medeniyetinde tarihî süreç içinde, siyasi iktidarların değişmesine karşın ulemanın yüklendiği bir ilmî süreklilik söz konusudur. Söz konusu ilmî süreklilik İslam medeniyetindeki hem hayat görüşü hem de dünya resmi kavramlarındaki sürekliliğin de temelini oluşturur. Ancak derin-yapıdaki bu süreklilik, aynı zamanda nazarî ve istidlâlî yöntemlerle üretilen kavram ve yargılardaki değişim ve oluşumların da nedenidir. Değişik zamanlarda kaleme alınan bu çalışma, hem İslam-Türk felsefebilim tarihindeki derin
Ebeveynin mükemmeli mi yoksa yeterlisi mi makbuldür? Ya da şöyle soralım: Mükemmel ebeveyn diye bir şey var mıdır yoksa sadece efsaneleşmiş bir kavram mıdır? Doğru bir iletişimin temelinde ne yatar? Çocuklara karşı sorumluluklarımız nelerdir? Onlara, sosyal düzen ve sınır, mahremiyet ve özgüven algısını nasıl kazandırabiliriz? Hilal Çorbacıoğlu’nun çocuklarla ve ebeveynlerle yaptığı terapilerden ve kendi annelik yolculuğunda edindiği tecrübelerden yola çıkarak kaleme aldığı Çocuklara Eşlik Etme Sanatı, okur
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 668 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2