Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 99 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Her şeyin zıddıyla yer aldığı dünyamızda, kötüler ile iyilerin mücadelesi var gücüyle devam ediyor! Bir yandan ateşin oğlu Kabzora, diğer yanda toprağın çocukları Asya ile Zeyran ve yağmurun kızı Ezana... Kozlar ortaya atılır ve güçler sınanır... Kimin Galip geleceği ise satır aralarında gizli! Zeyra'nın Dönüşü'nü bir solukta okuyup roman kahramanlarının masalsı yaşam öykülerine tanıklık yapacaksınız...
Ahu Ceren’in maceralarına, kahkahalarına, heyecanlı ve bol aksiyonlu hayatına ortak olmaya hazır mısınız? Ahu Ceren’in muhteşem özellikleri bunlardan ibaret değil tabi! Onu tanıdıkça kendinize daha yakın hissedeceksiniz. Çünkü o, hepimizden bir parça almış gibi. Kısacası aramızdan biri. Merakları, ilgi alanları, heyecanları ve duyguları… Pek bir doğal ve okuması da bir o kadar keyifli yolculuk. Ee hadi artık! Kitabın kapağını açıp bu keyifli dünyayla tanışmanın vakti gelmedi mi? Genç yazarımızın kuvvetli ka
Sözün neresinden başlayacağımı, kendimi nasıl ifade edeceğimi bilemememin belirsizliğiyle yoğrulmuş sesle, “Peşimi bırak artık!” dedim. Küçümseyen bir edayla gülümsedi ve üzerine basa basa, “Ya benimsin ya toprağın!” dedi. “Peki! Sana birinden selâm getirmiştim, üzerimde kalmasın!” dedim. İlgisiz tavrını sürdürerek, “Kimdenmiş bakalım?” dedi. “İlkokul öğretmeninin selâmı var. Peşimi bırakmanı rica ediyor!” dedim. İlgisiz hâli bir anda yoğun bir dikkate dönüştü. Bir an öylece durdu. Bir süre başını yere e
“Han’ım hey!” Yolundan gitmeye çabaladığımız Ulu Destancı Atalar, böyle başlamayı görev bilmişlerse, töredir. Bizim gibi toyların, bu töreyi değiştirmesi düşünülemez. Kutlu bir Kırgız Türk Destan’ını anlatma çabamızda, Ulu Tanrı yardımcımız olsun. Hata varsa bizimdir, bağışlansın. Hak ettiğince anlatamadıysak, toyluğumuza yorulsun. Niyetimiz iyidir. Ereğimiz hoştur. Ter derdimiz, Türklüğü anlatmaktır. Kırgız budun has, övünçlü Türk budunlardandır. Bu kutlu budunun sayısız yiğit kişilerinden, yaşamı ba
Devlet), gereklilikten doğmuştur. Kişilerin bir arada, belli bir düzen içinde yaşamasının zorunluluğudur il. Atalarımız Ulu Türkler, il kurma gereğini çok erken çağlarda fark ettiler. Çağı geldiğinde bu gereğigecikmeksizin yerine getirdiler. Birlik oldular, yağılarını yendiler ve illerini yücelttiler. Hızla ve istekle… Bu benzersiz bir güçtü. Benzersiz bir kut! Ancak, kurdukları ili bölmede ve yıkmada da hızlıydı atalarımız. Yazık ki böyleydi! Tarihe orun veren Göktürk ili de benzer bir yaşamda var
Alabildiğine gösterişli, yakışıklı Aşina soylu erler, başlarını Gök’e kaldırmış, alımlı, aldırmaz yürüyüşlerini terk etmişler, uzun saçlarını atlarının yelelerine eş bir salınışla savurmaktan vazgeçmişlerdi. Sarıdan kumrala ve daha koyuya doğru akan bir renk çeşnisinde esen yele başkaldıran saçları dalgalanmadan, konuşmadan, sessizce duruyor, başları eğik, yürüyorlardı. Nedeni, geçmişi, yapılan yanlışları hatırlamaktı: “Göktürk kağanına ihanet ettik. Onun tutsaklıkta uçmağa varmasına göz yumduk. Gök’ten uta
Tükendi
Bu destanı okuyunuz ve anlayınız. Zaman zaman kızmak, üzülmek, sevinmek, umutsuzluğa katılmak, umut bulmak, destanların özelliğidir. Bunlar yaşanmıştır. Bunlar gerçeklerdir. Bu biziz! Asla reddedemeyiz. Her birinizin yüreğine Bozkurt sevisi ve Gök aydınlığı dolsun. Yarınlar Türk’ün olsun!
O zorlu dönemde, Türk ulusu pek çok değerli kişi, pek çok kahraman çıkarmıştır her zor devirde olduğu gibi. Hepsi de kendi güçleri ve ülküleri doğrultusunda büyük bir çabaya girmişler, cepheden cepheye büyük savaşlarda yer almışlar, inandıkları doğruları gerçekleştirmek için savaşmışlardır.Başta Mustafa Kemal Atatürk, bu kahramanların hepsi silah arkadaşı, aynı dönemin ülkü sahibi, inanmış, cesur kişileri ve kendilerini yüksek ülküleri adına hiçleyen özverili kişilerdiler. Enver Paşa’da bunlardan biridir. Ç
Söz bitmedi ardımdan. Durmadan yargılandım ve sorgulandım. Yaşamım ve yaşadıklarım nedeni ile bu zorunluluktu elbette. Değişik, ilginç, bir devletin geleceğinde etkili olan bir yaşamdı benim yaşamım. Şaşırtan, usları zorlayan neden ise bu yargılamaların ve sorgulamaların, bir uçtan diğer uca değişiklik gösteren açılımı oldu. Hakkımda söylenenler, öylesine uç ve birbirinden uzaktı ki. Kimisi beni kahraman duyurdu, “Şehid-i Âlâ Gâzi-i Nâmdar” diye andı. Kahramanlık destanları yazdı hakkımda. Kimisi, hainl
Bilim tek kişinin hizmetinde, insanlık tek kişinin kontrolündeydi. İktidara sahip olmak ona yetmedi. Tanrıyı oynamak istedi. Sonsuz iktidarı için insanın değişmesi gerekiyordu. İnsanlık değişmeye zorlanıp, bilimin tekelleştiği bir evrende yaşamak zorunda bırakıldı. Ölümsüzlük vaadedilmiş insanlık kaderi, kök zihnin elindeydi.’ ‘Bu roman, Orphion evreninde verilmiş büyük bir mücadelenin romanıdır. Mitolojik kahramanların gerçek olduğunun ispatıdır. Teknoloji karşısında benliklerini korumaya çalışan bir
Ahu Ceren’in maceralarına, kahkahalarına, heyecanlı ve bol aksiyonlu hayatına ortak olmaya hazır mısınız? Ahu Ceren’in muhteşem özellikleri bunlardan ibaret değil tabi! Onu tanıdıkça kendinize daha yakın hissedeceksiniz. Çünkü o, hepimizden bir parça almış gibi. Kısacası aramızdan biri. Merakları, ilgi alanları, heyecanları ve duyguları… Pek bir doğal ve okuması da bir o kadar keyifli yolculuk. Ee hadi artık! Kitabın kapağını açıp bu keyifli dünyayla tanışmanın vakti gelmedi mi? Genç yazarımızın kuvvetl
Tomris Han... Saka Türklerinin Kadın Hakanı… Yiğit kadın… Alp kadın… Bilge kadın… Kurt kadın… Han kadın… Çağlar ötesinden ses veren, kutlu bir destan kahramanı… Var olmuş tarihî gerçek... Tomris Han… MÖ 500-600 yılları arasında yaşamış, Alp Er Tunga soyundan gelen eşinin ölümü üzerine Sakaları yönetmiştir. Öylesine büyük işler yapmış, öylesine yiğitlikler göstermiştir ki, başta Herodot olmak üzere yaşamış en eski tarihçiler ve yazılmış en eski kaynaklar ondan söz etmek zorunda kal
Kim, gerçekleri söyleyecek? Kim, anlatacak her şeyi olduğu gibi? Yoksa bilinmezde mi kalsın her bağlam? Yoksa anlık yaşanmışlıklarla mı idare edilsin? Düzelmek mümkün mü? Değişmek… Başka türlü davranmak mümkün mü? Tinin ve yüreğin buyurduğunun tersini yapmak… Değişmek, değiştirmek, yazgıya bağlıdır. Yazgı kişilere bağlıdır. Kişiler, özgün bir yaşam dilencisi olduğunda, tutundukları yazıdır, yazgı. Tetikçi kim? Neden bu yolda? Bütün bunları anlatmaya başladık. Gerçek öykülere elbette öyküler ka
Önceden varlığından bile haberdar olmadığımız biri kapımızı çalıyordu. Bu bir tesadüf olamazdıBeni tamamlayacak Diğer Yarımı bulmak, hayatımın en önemli bir olayıydı. Bulduktan sonra onu kaybetmek, bana çok ama çok acı veriyordu. Acılarımı unutmak için bir karar alarak, ondan ve evden uzaklaştım.
Turan'a yürürken yiğit Bozkurt'lar, Türk'ün töresini yaşatacağız, Hainlerin bizden yüreği hortlar, Bütün gönülleri kuşatacağız. Turan kurulunca, Türk'ün birliği, Lafta, zanda değil Türk'ün erliği, Zalimi korkutur Türk'ün varlığı, Bütün gönülleri kuşatacağız.
“Bedenlerimizi esir alabilirsiniz ama ruhlarımızı asla!” diye haykırıyordu Alper Hakim. Onun bu haykırışı her bir Uygur Türk’ünün de kısılan feryadı olabilecek miydi? İsmail Muğla’nın ikinci romanı “Güneşin Esareti”, 2009’dan günümüze Çin’in özerk bölgesi ve ata yurdumuz Doğu Türkistanda ki sosyolojik, psikolojik ve yaşanılan aile dramlarını tüm canlılığıyla ele almaktadır. Bu eser yaklaşık bir yıldır ilmek ilmek ve yaşanmış olaylardan derlenerek kaleme alınmıştır. Umudu hala bir çiçek gibi gönüllerinde
Tükendi
Ay ile Yıldız Maviş Kedi Yumak Kirpi Bayrağın Öğüdü Mavi Gözlü Dev Ormancı Sincaplar Uzun Önlük Büyülü Güneş Tekir ile Karabaş Turan ile Evlatları Güneşle Dans Eden Su
Fikrim telaşe düştü zihnim yine firarda Kendimle karar aldım kendim yoktu kararda Dünüm eşken dününe, bugün yine zararda Bir HİCRANIN gözyaşı aşkın nârına düştü
Cevh-i Leyl tüm haşmetli ile çökmüştü her iki delikanlının yüreğine ve adeta saltanatını sürmekteydi. İblis ayine durmuş kin kokuyordu dört köşe. Sahi kim kimin nişanlısına göz koymuştu neden her iki delikanlı da kan ter içinde kızıl şafağın doğumunu bekliyordu bu gece? Suçlu Mahmut Ağa mıydı, cehalet miydi? Bilinmez ama Ayşe'nin buram buram kokusu geliyordu şebnemlerin serinliğinden...
Tükendi
"Ben Cengiz Kağan! Türklerin Son Hükümdarı ve Ulu Gün'ün Hakanı. Yüce Milletimi Acun üstünde hâkim kılacağıma, gök kubbenin altını düşmanlarıma dar edeceğime, yoluma baş koyanlara adil olacağıma, zalimin zulmüne ve hükmüne boyun eğmeyeceğime, siz atalarımın huzurunda ant olsun… Sözümde duramazsam eğer Gök Girsin Kızıl Çıksın!"Ettiği yeminin ardından, oradaki tüm askerler hep bir ağızdan aynı cümleyle yeri göğü inlettiler."Gök Girsin Kızıl Çıksın!"Son Kağan; kökleri Orta Asya Türk tarihine dayanan "Kut" inan
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 99 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1