Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 254 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Hayat yolunun neresinde olursan ol varacağın menzil belli değil mi? Herkesin göçüp gittiği bir mekân var. Baksana insanlar sahip olduğu her şeyi bir anda bırakıp itiraz dahi edemeden gidiyorlar. Demek ki bizi bekleyen başka bir âlem var. Karar senin ya dünyayı tercih edecek kısa bir zevk uğruna ebedi hayatını ziyan edeceksin ya da sonsuz bir âleme açılan kalbinin kapı­larını aralayacaksın. Hadi kır zincirlerini arada kalıp ziyan olma! "Senden sana, özünden özüne yolculukta harika bir yol arkadaşı. İstikame
Tükendi
Geçmişine yolculuk yapmadan yaşayan insan var mıdır? Geçmişi kafadan tamamen silip atmak mümkün müdür? Zaman, kırgınlık ve hüzne ilaç olur. Acıya, can yanmasına, zaman merhem olur mu? Acının ilacı yoktur. O, panzehri olmayan bir zehir gibidir. En derinlerde bir yerlerde, hep taze kalan, büyümeyen ama solmayan da bir çiçektir.İçimizi daima sızlatan köklerini hayatımıza yayan ağacın ta kendisidir. Hayâller, yolda yürürken çıkan gölgemiz gibidir. Gerçek olmayacağını bile bile aynı hayâl kurulur mu? Güneş hep
Genç adam dibini gördüğü şarap şişesini elinin tersiyle iterken yere gürültüyle düşmesine izin vermişti. Şişenin yerle buluşmasıyla çıkan sesten irkilen genç kadın ise başını bir anlığına kaldırabilse de sarhoşluğun etkisiyle taşıyamayarak tekrar serbest bırakmıştı ve kıkırdamasının odadaki sessizliği bölmesine izin vermişti. Genç adam da bu kıkırdamayla yüzüne şehvet dolu sırıtışını yerleştirirken kadına doğru ağır adımlarla ilerlemeye başlamıştı. Yaklaştıkça genç kadının kulağına dolan ayak sesleri daha
Oliver Twist subtitled The Parish Boy's Progress is Charles Dickens's second novel, and was published as a serial from 1837 to 1839 and released as a three-volume book in 1838, before the serialisation ended.Oliver Twist is born in a workhouse and later turns nine-years-old. He then works at a workhouse and escapes to London where he meets many people who are willing to give him shelter, the first one is Mr. Sowerberry, the second is an old Jew, then he stays with Mr. Brownlow and learns he has a half broth
Her şeyi yazıyordu Taylan. Yazarak uzaklaşmaya çalışıyordu dünya ağrısından. Peki, yazınca acı azalıyor mu? Azalmıyor, acı anıtlaşıyor. Acının anıtlaşması bir gülümsemeyi de, bir dayanma gücünü de getiriyordu beraberinde. Kendisini taşıyıcı olarak görüyordu. Sırası geldiğinde o ağrıyı bir başkasına devredecekti. Çünkü yeryüzünde bu görevi üstlenen veya bu görev için seçilmiş taşıyıcılar vardır. Birilerinin taşıması gerekiyordu bu ağrıyı. Onun görev süresi dolmuştu neredeyse. Omuzlarından bir melek düşmüştü
Kanatlarım değer çatılara, saçaklara, pervazlara, insanların gölgelerine, pencerelerine, hikâyelerine... Kanatlarım damlar bazen üstlerine, kanatlarım eser sırtlarından, kanatlarım serinletir bazen onları, kanatlarım korkutur bazılarını, kanatlarım... Siyah ve kırçıl renkleriyle güneşte parlayan kanatlarım. GAAAK.
Tükendi
Gencoy Sümer'den beş Percule Hoirot öyküsü... Londra'nın Maida Vale semtindeki apartmanında sadık yardımcısı Arwyn'le birlikte yaşayan ünlü dedektif Percule Hoirot'yu ilk macerası Aile Sırrı'nda tanımıştık. Scotland Yard Başmüfettişi Paul McCartney'in de yakın dostu olan Percule Hoirot, ele aldığı beş ayrı cinayet davasıyla Bir Ölüm Kalım Meselesi'nde yine karşımızda.
Türkiye'nin polisiye dergisi Dedektif, yazarlarının kaleme aldığı öykülerden oluşan seçkileri polisiye okurlarının beğenisine sunmaya devam ediyor. Pazartesi Çıkmazı adıyla yayınlanan bu yılın seçkisini, her yıl olduğu gibi yine Gencoy Sümer hazırladı.Dedektif 3. Yıl Öykü Seçkisi “Pazartesi Çıkmazı”, yirmi öyküden oluşuyor. İnsanoğlunun alacakaranlıktaki serüveninin anlatıldığı bu ürkütücü entrikaların ortak konusu ise “suç”. Zekice yazılmış, beklenmedik sonları olan gizem dolu kurgular bunlar.Eğer, “Türkiy
Yaşanmışlıkların anlatıldığı çağdaş sevda öyküsü Bir Ömür Sevgilim Necla, “Edebiyat’ta Yeni Normal” akımı temsilcilerinden Cafer Yıldız’dan, bire bin katmayan anlatımı, yalın dili, cesur lirizmi ile kusursuz bir ilk kitap.Çocuk yaşlarında tanışan Cafer’le Necla’nın, her daim kanayan bir coğrafyada, geleneklerin ağırlığı altında kalmaları kaçınılmaz yaşamları nedeniyle, içten dıştan yaralı ailelerine, komşularına arkadaşlarına direne direne geliştirip, kocamanlaştırdıkları beraberlikleri aşkın, sevdanın öte
"O ana kadar hiçbir şey düşünemiyordum, sadece trenin kalkış sesine odaklanmıştım. Belki bir milyon defa Allah'ın adını anmışımdır. Bir milyon kere de Kerbela'ya yalvarmışımdır. Ayetler okuyorum, Kuran okuyorum, "Allahım," diyorum, "kendimi sana emanet ettim, dardayım." Aklıma ne geldiyse söylüyorum, yalvarıyorum. Tren bu arada yavaş yavaş, tak tak diye hareket edip yol almaya başlıyor. Tık tık tık tık diye hızlanıyor. Bir beş dakika daha geçti, nihayet kapak açıldı. Arapça bağırıyorlar: "Huna polis, huna p
Hayvan Çiftliği, George Orwell tarafından 17 Ağustos 1945'te İngiltere'de yayımlanan alegorik bir roman. Kitap, hayvanların eşit, özgür ve mutlu olabileceği bir toplum yaratma umuduyla insan çiftçilerine isyan eden bir grup çiftlik hayvanının hikâyesini anlatıyor. Ancak nihayetinde isyan "ihanete" uğruyor ve çiftliğin, Napolyon adlı bir domuzun diktatörlüğü altında eskisi kadar kötü bir duruma düşmesi politik bir hiciv olarak sunuluyor. Time Dergisi kitabı en iyi 100 İngilizce romandan biri olarak seçti (19
Sultan Alparslan az sonra Bizanslılara karşı elde edeceği zaferi görüyormuşçasına, elinde tuttuğu pusatına bakarak ordusuna hitap ediyordu: "Ey İslam'ın ve Türk'ün yüce ve asıl ordusu. Az sonra bu meydanda ya şehir düşüp Rahmet-i Rahman'a kavuşacağız ya da bu yurdu ebediyen bir "Türk Yurdu" yapacağız. Şimdi size sorarım, bu cenkte benimle çarpışıp şehit olmaya ve burayı "Türk Yurdu" yapmaya var mısın? Şanlı ordunun neferleri hep bir ağızdan liderlerini tarih boyunca hiçbir zaman yalnız bırakmadıklarını beli
"Polisiye edebiyatın, en zor alanlarından biri, suç soruşturmasını, tüm yönleriyle kısa öykü tarzında anlatabilmektir. Reha Avkıran, bu zor işin üstesinden gelebilen az sayıdaki yazarlardan biri. Belki de birincisi. "Polis prosedürü" türüne de dahil edebileceğimiz ama aynı zamanda birer "katil kim?" polisiyesi olan öykülerini büyük bir merak ve heyecanla okuyacağınıza eminim." Gencoy Sümer "Çok iyi polisiye öykü yazabilenlerin en büyük suçu, polisiye öykü yazmanın kolay olduğunu zannettirmeleridir. Reha
Her anlatıldığında, anlatıcıdan bir şeyler bulaşan efsaneler, doğdukları toplumun ortak hayal gücüdür aslında. Korkularını, sevgilerini, umutlarını dillendirirler bu yolla. Ne zaman ki yazıya dökülür; yaşayan, yaşadıkça gelişen bir varlık olmaktan çıkar, mumyalanması tamamlanmış bir ölü olurlar. Bakmasını bilen gözler, bu mumyadan dönemine ve yöresine ait çok değerli bilgileri okuyabilir, anlayabilir, deneyimlerine, deneyim katabilirler.
​İlk yayımlandığı günden itibaren güncelliğini yitirmeyen Orwell'ın distopik romanı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, gündelik hayatlarındaki her şeyin düzenlendiği, denetlendiği bir toplum ve onu her anlamda baskı altında tutarak zorla şekillendiren, belleksiz bırakarak nesneleştiren iktidar aygıtı çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriliyor. "Büyük Birader'e duyulan sevgi dışında sevgi olmayacak. Düşmanı bozguna uğrattıktan sonra atılan zafer kahkahası dışında hiçbir kahkaha olmayacak. Sanat, edebiyat ve bilim
"İzmir'de, Atatürk Organize Sanayii'ndeki bir fabrikada gece korkunç bir cinayet işlendi. Polisin yaptığı açıklamaya göre, iki çocuk babası olan fabrikanın muhasebe müdürü Hayri Özgören çalışma ofisinde boğazı kesilerek öldürüldü. İlk belirlemelere göre cinayeti, arkasında itiraf mektubu bırakan fabrika bekçisinin işlediği tahmin ediliyor. Cinayetin neden işlendiği hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte muhabirimizin öğrendiğine göre..." Fabrikada Cinayet, esaslı bir polisiye roman. Ahmet Yemenici, ka
Kendimi de diğer insanları da gökyüzüne benzetirim. Başımızı kaldırıp gökyüzüne bakınca bazı vakitler mavinin yerini gri, güneşin yerini bulut alabilir. İnsan da öyle değil midir? Duygu durumu ve ruh hâli sürekli değişir. Sevinir, kahkahalarla güler, hıçkıra hıçkıra ağlar, hüzünlenir, dertlenir, bir bakarsınız türkü söyler. İnsanı ve hayatı anlama, anlatma ve anlaşılma çabam, bu satırlarda hayat buldu. Okurken kendinizden bir şeyler bulmanız ümidiyle... Şiirle kalın.
Hayallerini özgürleştiren herkese..! diye başlar tadımlık hikâyemiz. Güzel bir çocukluk ve gençlik yılları geçiren Süreyya bir gün kendi hakkında öğrendiği acı gerçek ile yüzleşmek zorunda kalır. Taşıyıcısı olduğu Niemann-Pick hastalığı ile... Hastalık ve bu hastalığın getirdiği zorluklar ile yüzleşmek zorunda kalan ve bununla birlikte, vazgeçmeyip arkadaşlığı, evlatlığı, dostluğu aşkı en güzel şekilde yaşayan ve yaşatan karakterde bir kız. Süreyya'ya duyduğu derin bağlılık, sevgi ve aşk ile yüreklerde tah
İnsanlar, sıkıcı ama güvenli hayatlarını neden tehlikeye atıp suça yönelirler? Suç işlemekle işlememek arasındaki o ölümcül eşik nasıl geçilir? Kötülük hep içimizde midir yoksa şartlar mı onu yaratır? Esra Gürel Şen, bu soruların cevabını vermek için bizi, insanoğlunun karanlık taraflarına doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Kimi günümüzde, kimi günümüzden yüzyıllar önce geçen öykülerinde bu suç eşiğinin nasıl geçildiğini ve sonuçlarını gözlerimizin önüne seriyor. Sıradan hayatların ardındaki gölgeli bölgelere
Tükendi
BİR KALP AYNI ANDA HEM HÜZNÜ HEM DE MUTLULUĞU NASIL TAŞIYABİLİR? Sade bir nikâh... Tek taraflı hissedilen güzel duygular... Ve bu evlikten dolayı hissedilen sinir... Huzur, ilk görüşte vurulmuştu o kahveliklere ve ilk görüşte kalbini ele geçirmesine izin vermişti. Fırtına ise istemediği evliliğe zorlanmasının suçlusu olarak Huzur'u görmüş ve tüm sinirini ondan çıkarmıştı. Adı gibi sertçe esip yıkıp geçmişti Huzur'un kalbini... Peki ‘keşke'ler ‘iyiki'lere dönüşebilir miydi bir masumun gönlünde ya da bu keşke
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 254 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3