Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 254 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Bana düşen bir kader vardı, lakin üstüne sen geldin. Ateş mi oldu, su mu bilmem, kaderime keder geldin. Depremler yalnızca beton yığınlarının çökmesiyle olmaz. Aynanın karşısına geçtiğinizde içiniz "Cızʺ ediyorsa depremi içinizde de yaşıyorsunuz demektir. Beton yığınları sadece bedeninizi öldürür. Eğer aynada kendize baktığınızda içiniz rahat ise temelleriniz sağlam demektir. Bedenen olmasa da ruhen her zaman yaşayacaksınız.
Ben giderim o gider kolumda tin tin eder. Bu bilmeceyi hazırlayan tin kelimesinin ruh ile eş anlamlı olduğunu biliyor muydu sence? Saat işledikçe ruhumuzdan mı çalıyor demek istedi acaba? Yoksa yavaş yavaş öldüğümüzü mü hatırlamalıyız her saate baktığımızda? Neden mi saatlere takıntılıyım? Hayatımdan vazgeçmeden hemen önceki anı anlatayım sana. Kavga etmiştik. Hem de öyle basit bir kavga değil. O, delirdiğimi düşünüp çok korkmuştu ve beni sakinleştirmek için sıkıca sarılmıştı. Başımı göğsüne koymuştum. Kalb
Hava buz gibi… İliklerime kadar üşüyorum. Sanki sekiz yaşındayım ve sanki bugün, söndürdüğü sigaraların acısını duyuyorum ama bir farkla ; söndürdüğü yerler yanmıyor artık, aksine buz gibi. Attığı her ustura kesiğinin izleri duruyor ama artık çirkin görünmüyor gözüme. Annem bir köşeden olanları izliyor, bağırmalarımı duymuyor, sadece gözyaşı döküyor. Yoksa bir anne ; evladına ağlama demez mi, ben buradayım demez mi ? Bu katil ruhlu adamın beni hergün biraz daha ruhsuz yapışını öylece izler mi ? Evladının ge
Onlar iki emekli ihtiyardı. Yaşlarından beklenmeyecek bir çılgınlığa girişerek azılı bir suçluyu yakalamayı planladırlar. Ama bir şey ters gitmişti… İki yaşlı adam birdenbire yok oldu. Arkalarından ne bir iz ne de bir ipucu bırakmışlardı. Polisler zavallı ihtiyarların bir cinayete kurban gittiklerinden kuşkulanıyordu. Peki ama cesetler neredeydi ? ‘‘İntikam’’ ın yazarı Kerem Kaş’tan soluk soluğa okuyacağınız yepyeni bir polisiye roman !
Tükendi
Edebi türlere antropolojik açıdan şöyle bir nazar ederse şiirin bu edebi çeşitliliğin en üstün ırkı olduğunu söyleyebiliriz. Bu oldukça faşist ve oldukça öznel bir yargı gibi görünüyo olabilir. Oradan bakınca. Ya da bir gönül hipotezidir bu hiçbi bilimsel kalıba sığdırılamayan. Evet, bu görüş sonsuza kadar hipotez aşamasında kalabilir ama umuyorum ki zihinlerinizin uzak diyarlarında bir yerlerde benimle hemfikirsinizdir. Şiirden roman, kardan adam gibi… Kendini yavaş yavaş güneşe teslim eden bir adam !.
Taksi ve Soğuk Aşk adlı iki uzun öyküden oluşan İstanbul Karası’nda Uğur Arık, daha ilk sayfalardan itibaren 1960’ların siyah beyaz polisiye filmlerini hatırlatan gerilim dolu kasvetli bir atmosfere sokuyoır bizi. Gece yarısı çalan telefonların, soğuk ve karanlık kaldırımların, izbe kenar mahalle evlerinin, bıçkın delikanlıların, yasadışı işler yapan tabancalı adamların, vızıldayan kuşların dünyasına, başka bir deyişle İstanbul’un karanlık tarafına götürüyor. Bu ürkütücü ve acımasız dünyada işlenen cinayetl
Biz insanoğlu sonucunun ne olacağını bilmeden karşımızdaki insana güvenerek yaşadığımız buhranları da paylaşırız. Yani acılarımızı hiç çekinmeden anlatırız. Anlattığımız insanlar bizi dinlerken belki kulaklarını açıyorlar belki de gönüllerini.Sonuçta bir şekilde dinleyenlerimiz fazla. Anlatırız alabildiğince. Gidebildiği yere kadar durmayız. Umudumuzu nasıl yitirdiğimizi, gözyaşlarımızın arasına sıkıştırdığımız nefesimizi derin iç çekişlerimizle nasıl birleştirdiğimizi, akabinde oflamalarımızla susup kaldığ
Tükendi
Türkiye’nin polisiye dergisi Dedektif’in düzenlemiş olduğu 2020 yılı Zehirli Kalem Polisiye Öykü yarışmasının sonuçları Ocak 2021’de açıklandı. Türkiye polisiye edebiyatını geliştirmek ve desteklemek amacıyla düzenlenen yarışmada Güray Işık’ın ‘Elanor’un Kırmızı Beresi’ adlı öykü, seçici kurul tarafından Zehirli Kalem Ödülü’ne layık görüldü. İkinciliği ise ‘Ramazan Atlen’in Orhan Pamuk’a Çok Benzeyen Adam’ adlı öyküsü kazandı. Üçüncülüğü Mustafa Şenocak’ın ‘Biz Bize’ adlı öyküsünün aldığı yarışmada toplam o
“Melahat İstanbul 'a göçüyoruz.” Hazırlıklar tamamlandı, vazlizler kapıya konultu. Eşyalar kalmaya karar verdi. Tabii bu eşyaların kararı değildi. İhsan'ın kararıydı. Hellece'den İstanbul epey uzaktı ve eşyaların gitmesi evden kazandıkları paranın en az yüzde otuzuna mâl olabilirdi. İhsan, düşündükçe ferahladı. İşe yarayan eşyalarını komşusuna satarak mal varlığına biraz daha katkı yaptıvesselam!.. Mecbur mudur her taşralı bu yola Haydi köylüm, sana uğurlar ola!.. Göç günü geldi çattı. Gurbet yorg
‘Şiir bir patlamadır’ diyor Filis: Şiirin daha ilk dizesinde insan bir kara deliğe çekilir ve döne-dolana, uzaya-kısala ilerleyerek başka türlü bir gerçekliğe ulaşır. Bu, düşüncenin atomlarına ayrışması, zihnin, sonsuzluğun şimdisinde yepyeni bir oluşa geçmesidir. Kitabın arka kapağındaki Haiku, kitabı eline alan kişiyi ciddiyetle uyarıyor ve diyor ki; Dur! İyi düşün bu kitabı açmadan önce Bir boşluğa savurabilir seni bir düşünce Bir dize mührünü kırabilir gerçekliğinin Bilmenin zehri yayıldıkça hücr
Matar Areyastin buyuruyorsa ; zamanı gelmiş bir ölüm, kötü olur mu hiç ?Hepimiz ölmek için yaratıldık, zira ölüyoruz…Ölecek nesiller büyüttükten sonra ölmektir varoluş amacımız.Hayat ölümün bizlere verdiği bir hediyedir.Tattım, kokladım, gördüm, dokundum, işittim, sevdim,sevildim, kıymetini bildim hediyemin,Yaşayan insanlarla ilişkilerin kesildiği, fanilerin hakkında hiç birşey bilmediği diyara göç nedendir ? Hesaplaşmak içinse eğer, yaşarken yaptığım iyi kötü her şey, Matar Areyastin’in izin
Eski zamanların birinde, bilgelik ve şiir tanrısı olarak tanınan ama hiçbir şeyletatmin olmayan bir adam yaşarmış. Huzuruna yalnızca cesur savaşçılar ve ölümlüler çıkarmış.Mızrağında güç, omuzlarında düşünce ve hafıza…Onun tek amacı var hayatta : Daha çok bilgiye sahip olmak ! Hayat amacına ulaşmak için mantıksız hareketler etmiş, bilgelik elde etmek için çok ciddi yollara girmiş, tek gözünü bu uğurda kaybetmiş. Dokuz gün dokuz gece olümle burun buruna gelmiş. Dokun gün ve dokuz geceden sonra Rune
İnsan, bir maymundan daha maymundur diye başlar bu öykü. Fyodor Nikokay Petrovic adındaki bir maymun, Tanrıya yalvarıp yakarması sonucu, Bir gün insana dönüşür. Daima özgürlüğe inanan Fyodor, kendini insanların kollarına atar. Ama merak ettiği asıl konu, onu insan yapan “Tanrının” kim olduğudur. Bu yüzden Tanrı’yı arayış içerisine girer. Aldığı cevaplarla peygamberliğini ilan etmesi, hem sonu ve hem başlangıcı olacaktır Fyodur’un.
Der Briefroman »Die Leiden des jungen Werther« erschien im Jahre 1774. Der empfindsame Werther begegnet der schönen Lotte auf einem Ball und verliebt sich sofort in sie, obwohl diese bereits verlobt ist. Beide empfinden eine innige, tiefe Seelenverwandtschaft, wenngleich Werther ahnt, dass seine Liebe ohne Hoffnung ist. Getrieben von seiner Liebe zu Lotte verfällt Werther in einen Wahn und sieht zuletzt nur noch einen Ausweg. Johann Wolfgang Goethe ist beim Erscheinen des Romans im Jahre 1774 keine 26 Jahr
The Valley of Fear is a mystery novel by Sir Arthur Conan Doyle and was the last of the four Sherlock Holmes novels written by the author. At the beginning of this novel Sherlock Holmes receives a message from Fred Porlock, an agent to Professor Moriarty. Porlock occasionally sends Holmes insider information. Moriarty is blameless in the eyes of the law but Holmes knows him to be "the controlling brain of the underworld." Together Holmes and Watson decipher Porlock's message as indicating that a man named
Peter Pan is a young boy who lives on the island of Neverland. He has a pixie called Tinker Bell who is his best friend and sidekick. He is the current leader of the Lost Boys. He spends most days going on adventures and battling the notorious pirate Captain Hook. An earlier story idea involved Peter's birth and how he came to be. When he was an infant, fairies entered his home and took him away to Neverland. When Peter returned, he discovered another baby in his mother's bed. Feeling rejected and forgotte
Tükendi
A Tale of Two Cities is a historical novel written by Charles Dickens, set in London and Paris before and during the French Revolution. The novel tells the story of the French Doctor Manette, his 18-year-long imprisonment in the Bastille in Paris and his release to live in London with his daughter Lucie, whom he had never met. The story is set against the conditions that led up to the French Revolution and the Reign of Terror.
"Kolaysa vazgeç" der gibi bir gülüşü olduğunu söyledi Efe. İmkânsız aşkını başka kollara emanet ederken... Ömründen ömür gitti... Adı Asya'ydı. Birkaç cümle döküldü Asya'nın dilinden: "Gitmem gerek" dedi ve gitti. "Mavi düşleriyle avunan yalnızlık içimi parçalıyor. Sensizliğe yaklaşmak uyandırıyor içimdeki çığlıkları. Sesim çıkmıyor..." Asya ile Efe'nin tertemiz aşkı ve bu aşkın üzerine kara bir bulut gibi çöken Ferit... Tüm okuyucuların kendinden bir şeyler bulabileceği, çaresizliğin pençesinde kıvrana
Herkesin hayatından bir şeyler çaldı. Sonu gelmez bir oyun başlattı ve bu oyun dalga dalga yayılarak herkesi yuttu. Ailemi, gençliğimi, geçmişimi çaldı. Bir geleceğimin olmadığını düşünürken bir kadın hayatıma girdi ve benden izin bile almadan bana tutundu. Onun varlığına alıştım ama kadının o kadar çok yarası vardı ki içinde hala büyümeyen çocukluğu benden sevgi bekliyordu. Üstelik avuçlarının içi tırnaklarıyla kazdığı çukurlarla doluydu, bileğinde intiharın izini taşıyordu... Şimdi bir kadının hayatımda o
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 254 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2