Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 138 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5
(TÜRKLER NASIL ÖLÜR) (1 OCAK 1980 - 12 Eylül 1980 Halkın Gazetesi Demokrat Yazıları) Sekiz yıl önce Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın idam kararları parlamentoda onaylanırken, o üç taze yiğit delikanlıların ölümlerine kabul oyu verenlerin ortaya koydukları cümbüşü, eğlenceli, kahkahalı, Bu adamları asmayıp da kimi asacağız arkadaşlar? nutuklu Show (gösteri)yi izlemiştim. Basın locasının hemen arkasında, dinleyiciler arasında oturan Üç babanın yüzlerinde donmuş acıyı da. Ne o Evlat acısı, ne de suç
Tükendi
29 Ekim 1923 tarihi, her ne kadar bu topraklarda Cumhuriyetin ilan edildiği tarih olarak kabul edilse de ne bu tarihten önce Cumhuriyet diye bir kavram ve bu kavramın kurumları yoktu demek mümkündür, ne de 30 Ekim 1923ten sonra Cumhuriyet tüm kurum ve kuruluşlarıyla işlemiştir. Üzerinden 86 yıl geçmiş olmasına karşın Türkiye Cumhuriyeti hukukunda Cumhuriyetten daha önce kabul edilmiş çok sayıda kanunun halen yürürlükte olması, bu ilişkinin yalın tanıtlarından biridir. Henüz ne sıradan yurttaşın bilincinde
Tükendi
Terekeme Karapapaklar Kafkas halklarındandır. Kafkas halkları tarihsel süreçte birbirleriyle sosyo-kültürel ve etnik karışımlarla yoğrulmuştur. Bu açıdan Kafkas halklarını ve etnik yapılarını değerlendirmeden Terekeme Karapapaklar için doğru bilgiler ver¬mek olanaksızdır. Bugüne değin Terekeme Karapapaklar için söylenenler, yazılanlar ise yan¬lı, çarpıtılmış olarak ortaya konmuş, önemli olgu ve olaylar gözden kaçırılmıştır. Bu çalışma bir yerde de bu dengesizliği gidermektedir.
Tükendi
Gazeteci Gülşen İşerinin bir ilke imza atarak; İstanbul, Ankara ve İzmirde Kentsel Dönüşüm mağduru olacak mahallerinden izlenimlerini anlattığı kitabı Metropol Sürgünleri 4 Ocak 2010, Pazartesi günü raflarda yerini alıyor. İstanbul, Ankara ve İzmirde, Kentsel Dönüşüm mağduru olacak toplam 14 mahalleye içeriden bakarak, araştırma yapan, mahallelerde yaşayanlardan dinlediği hikâyeleri okuyucusuyla paylaşmak isteyen Gülşen İşeri, kitabı Metropol Sürgünlerini, bu kentlerdeki iki yıllık çalışması sonucu tamamlad
Tükendi
Tahran'da kaldığım süre içinde başımdan geçenleri size anlatmaya kalksam kocaman bir kitap olur. Okurken sıkılabilirsiniz. Bu nedenle yalnız bir günümü anlatmakla yetineceğim. Ama asıl, babamla Tahran'a gidiş nedenimi anlatmalıyım. Aylardan beri işsizdi babam. Sonunda anamı, kardeşlerimi kasabada bırakıp yola düştük. Tanıdıklarımızdan birçoğu Tahran'a göçmüş, iyi kötü bir iş bulmuşlardı..
Tükendi
Çok yoksul ve susuz bir köyün yanı başında büyük, bakımlı bir bahçe uzanıyordu. Bol meyve ağacı, gürül gürül akan bir suyu vardı bu bahçenin. Öyle büyük, öyle genişti ki bahçe, bir ucundan öbür ucunu görmek mümkün değildi. Köyün ağası toprakları parselleyip birkaç yıl önce köylülere satmış, bu güzel bahçeyi de kendine ayırmıştı...
Tükendi
Aydedenin güzel yüzünü göstermediği, yıldızların ise hiç parlamadığı çok karanlık bir yaz gecesiydi. Vakit gece yarısıydı. Cırcır böceklerinin sesinden başka hiçbir şey duyulmuyordu. Bu sırada duvarın üstünde bir kara kedi, başını öne eğmiş, taşları koklaya koklaya salınarak yürüyordu..
Tükendi
Akşam karanlığı çökmüştü. Yıldız sandık odasında oturmuş, hafif bir sesle karşısında duran bebeğiyle konuşuyordu. 'Bu dünyada senden başka kimsem kalmadı can bebek! Annem mi? Onu hiç hatırlamıyorum, çok uzun bir zaman önce babam boşamış. Annem de köyüne gitmiş.. S
Tükendi
Vaktin birinde bir padişahın, altı-yedi yaşlarında bir kızı vardı. Kızın bir sürü hizmetçisi ve Koç Ali adında bir de özel uşağı vardı. Kendinden bir-iki yaş büyüktü Koç Ali. Yemek yerken, mendilini düşürse kapıp verir, oynarken topu uzağa kaçırsa o bulut getirirdi...
Tükendi
Nizamiye karakolundan son çıkış imzasını da attım. Şimdi nizamiye çıkışında bizlere heyecanla el sallayan yakınlarıma doğru tek başıma, yanımda asker olmadan, kelepçesiz, nasıl yürüdüğüme, konuştuğuma müdahale edilmemesinin garipliğiyle ve sanki biraz daha gecikirsem yeniden yakalanıp tekrar içeri götüreceklermiş hissinin telaşıyla, sık sık arkama bakarak yürüyorum. İki de bir arkaya bakmamdan mı, içeride geçen beş yılda yürümeyi unuttuğumdan mı, yoksa nizamiyeye birikmiş olan yakınlarım arasında babamı gör
Tükendi
Bu bir unutuluş, fakat unutamayış hikâyesidir Askeri darbe sonrası, hayata uyum sağlamaya çalışan gazeteci Jülide, ilk bakışta herkes kadar normal bir insandır. Ama unutamadığı geçmişi onu giderek ele geçirecektir. Oysa eşi ve arkadaşları henüz durumun farkında değildir. Öte yandan Jülide bilinen bütün sosyal ve ahlaki tabuları teker teker yıkacak ve hiç acı duymayacaktır; ta ki hayatının tek sırrı Nefiseyle yüzleşene kadar. Çünkü onu korkunç bir sürpriz beklemektedir. *** Şimdi bir yasemin çardağının al
Tükendi
II. Dünya savaşının, faşizmin yenilgisiyle sonuçlanması, dünya kamuoyu nezdinde oluşan Stalin ve Sosyalizm sempatisinin, emperyalist yalan ve demagojisiyle nasıl bir anti-Stalinist harekete dönüştürüldüğünün ve Stalin’e nasıl iftiralar atıldığını, kimlere Nobel ödülü verilerek Stalin üzerine yalan üretmesi sağlandığını belgelerle ortaya koymaktadır bu kitap. Ve okura anti-Stalinizm, Stalin’in nezdinde sosyalizme vurmak olduğu, bunun da anti-sosyalizmdir demektedir yazar.
Tükendi
Yaşanmış öyküler yazıldığı zaman hemen pek fark edilmese de; aradan 25-30 yıl geçtikten sonra okunduğunda, o günleri yeniden yaşarsınız. Acısı tatlısıyla, öykülerin her biri buruk bir tat vermekte, adeta sarhoş etmektedir. Yıllanmış şarabın tadını çağrıştırır insanda. Bu öyküler, 70'li yılların sonunda ve 80'li yılların başlarında Anadolu'nun çeşitli yerlerinde yaşanmışlıkların öyküleridir. Artık "yeni" Anadolu'da yaşananlar, eski tadını vermiyor. "Şarabî Öyküler" eski Anadolu'nun eski yaşanmışlığının öykül
Tükendi
Bu kitap, 1980 öncesi yeraltı maden işçilerinin direnişinden, 12 Eylül sonrası, Fransa´daki politik sürgün günlerine ve oradan tekrar Türkiye´ye uzanan bir anı-romandır. Denizin bittiği yer neresidir? Ufuk mudur? Yani denizin gökyüzüne kavuştuğu çizgi… Yoksa bir karaya vuruş mudur? Yani dalgaların kırıldığı kayalık bir kıyı…
Tükendi
22 Temmuz 2008 seçimlerinde İstanbul 1. Bölgede yaptığımız kolektif çalışmanın fikri arka planını bulacağınız bu metinleri, bir seramikçinin çamuru canlandırması ve şekil vermesi gibi, doğrudan mücadele alanlarında, ete kemiğe büründürmemiz, sadece bir ilk adımdı. Parlamento ile sokak ilişkisini yeniden üretmeye çalıştığımız süreç ise, belki de önümüzdeki dönemde, bizi sürüye saymak isteyenlere karşı, solun kendini ve toplumu yeniden yapılandırmasında da eşsiz bir deney ve malzeme ortaya koymuş gibi gözükü
Bu topraklarda halkları daha özgür olsun diye, Devrimci düşünceleriyle, felsefeleriyle, cesaret- leriyle, yiğitlik ve mertlikleriyle yaşamlarını feda eden "Şeyh Bedreddin, Pir Sultan, Köroğlu, Dadaloğlu, Yunus Emre, Nesimi, Kozanoğlu, Kara Yılan, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya, Ulaş Bardakçı, Hıdır Aslan ve Özenç´e..."; halkları tarafından yakılan ağıtlarla, söylenen türkülerle, destanlarla ve yazılan şiirlerle dilden dile, gönülden gönüle, bugünden yarına, bu insanların mücadelelerinin tarih
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 138 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5