Kul Veli, Veli Dede, Veli Abdal mahlaslarıyla yüzlerce esere imza atan Aşık Veli, her ne kadar ustası Kemter tarafından Anadolu - Türkmen halk ozanlığı geleneklerine bağlı kalarak yetiştirilmiş olsa da Hacı Bektaş-ı Veli'yi tanımasıyla birlikte, onun öğretileri doğrultusunda toplumcu deyiş ve nefesler üretmeye başlamıştır.
Osmanlı sarayının değil, yoksul halk kitlelerinin sesi olan Aşık Veli; sürgünlere, baskı ve işkencelere asla boyun eğmemiş, tam tersine haksızlıklara ve zulme başkaldıran Babai hareketin
Anadolu'nun; yolu, izi, elektriği, hatta okulu bile olmayan köy yollarına düşüp, çoğunda Türkçe bile
konuşulamayan köylerine, bilimin aydınlığını taşıyan genç öğretmenlerimizin birbirinden ilginç; kimi
komik, kimi acıklı, ancak tamamı yaşanmış ibretlik hikâyelerinin yer aldığı bu kitap, karanlığa savaş açmış
Cumhuriyet'in idealist öğretmenlerinin aydınlanma mücadelelerinden kesitler anlatıyor...
Yüzbinlerce insanın yaşamını kaybetmesine neden olan ve milyarlarca insanı aylar boyu karantina koşullarında yaşamaya mecbur eden korana virüsü salgını, hepimizin alışkanlıklarını değiştirse de kapitalistler sömürü alışkanlıklarından zerre kadar taviz vermediler. Fabrikalarda, tarlalarda ve hizmet sektöründe çalışan emekçileri, kâr hırsları yüzünden canları pahasına kucak kucağa çalışmaya mecbur bıraktılar.
Irkçı ve ayrımcılar da bu salgını fırsat bilip, ‘‘virüsü göçmenler yayıyor'' iftirasının ardına sığı
‘‘Kimsin?''
Cevap yine beynine geldi,
‘‘Sakin ol önce, rahatla tamamen.''
‘‘Kimsin?'' diye tekrar sordu.
O vakit yeniden beyninde duydu sesi.
‘‘Bu sorunun cevabı inancına göre değişir...
Kimine göre varım,
Kimine göre yokum.
Kimine göre seninle birim,
kimine göre senden ayrıyım.
Kimine göre ölmeden önce olanım,
Kimine göre öldükten sonra kalanım.
Sen neyi kabul ediyorsan ben oyum!''
1950'li yılların mahrumiyet koşullarında Anadolu'nun küçük bir ilçesi olan Tosya'da doğup, Cumhuriyetin
sağladığı olanaklar sayesinde Mülki İdare Amiri olma şansını yakalayan Nevzat Sinan; meslek yaşamını,
kendisine bu olanağı sağlayan Cumhuriyetin kurucusu Ulu Önder M. Kemal Atatürk'ün ilke ve inkılaplarına
bağlılıkla sürdürmüştür. Karşılaştığı tüm engellere ve olanaksızlıklara rağmen ülkesine, devletine ve halkına
hizmette en ufak bir tereddüt göstermemiştir...
Bu kitapta, Nevzat Sinan'ın özel hayatında v
Beni kaçak yaşamaya sürükleyen bahanelerim her ne kadar sudan ucuzsa da, buna müsaade eden ebeveynlerimin veballeri de o kadar yüksek olacaktır. Şimdi aranızdan ayrılıyorum, ama üzgünüm. Üzüntümün nedeni sizi yüzüstü bırakıp gidiyor olmam değil, beni aranızdan hiç kimsenin anlamıyor oluşudur. Sanırım Benin Senfonisi de bu...
Basit bir tarla anlaşmazlığını; feodal geleneklerin ve yozlaşmış âdetlerin kurallarına göre çözmeye çalışan, cehaletin pençesine düşmüş Urfalı Nazif'in peş peşe cinayetler işlemesine neden olan ibretlik öyküsünü, tanıkların ve hapishane arkadaşlarının anlatımıyla soluk dahi almadan okuyacaksınız...
"Kevirêreş Köyü'nün bu meydanı var olduğundan beri binlerce kargaşaya şahit olmuştu. Kevirêreş hepsini
hatırlıyordu belki de. İlk çağdan çarpışan dev yaratıkları gördü ilk önce. Daha sonra birbirlerine nefret kusan
ilkel maymunları... Binyıllarını aldı ilk çarpışan insanları görmesi. Kabil ile Habil'in önünde çarpıştığı kaya
kadar bilge sanıyordu kendisini. Çünkü tam önünde olmasa da onlarca Kabil'e rastlamıştı sayı biçilmemiş
ömrü."
Herkes ömrünün bir yerinde bir şeyleri inkâr etmiştir. Birileri neyi niye
Sündiken Dağlarında yalnız ve küçücük bir yerleşim birimi olarak görünen Çalçıköy, aslında tarihi, kültürel
değerleri ve yetiştirdiği aydınlanmacı kültür insanlarıyla Anadolu'nun Batı'ya açılan pencerelerinden biridir.
Köyde binlerce yıl önce Friglerin yaşadığını bilmek, Sisa'nın temennisini, Mehmet Ağa'nın eserini görmek
heyecan vericidir. Umarız ki bu çalışma Çalçıköy ve çevresinin yöre insanı tarafından bilinen, ancak bilim
insanlarınca tam olarak keşfedilmeyen arkeolojisi ve tarihine ilginin artmasına v
Salkım söğüt
bir derenin kenarında kaldı
sarmal döngü
Betonarme bir cezaevini anımsatıyor kentler
Toprağı dölleyen yağmur tanesi nereye savruldu
Düşümde gezinen bir gölge gibi
Avurtlarıma kondu o uğursuz böcek
Elime kim verdi bu Devrek bastonunu
Gözlerim eskisi gibi görmüyor
Modern bir sessizliğe büründü şiir
Selamı kim okur modern ağıtlarda
İnce sözüm
Eğmiş boynunu
Nakkaş unutmuş nedenini.
Sesim
Pahalı oyuncağım
Bileyle kendini.
Ağıları süz de iç
Kanat çırpan sular
Berrak sana.
Gümüş uykulardan süzülen
Nefesim, zor nefesim
Umar ol kendine.
12 Eylül süreci ve cezaevleriyle ilgili çok yazılıp çizildi. Özellikle Diyarbakır 2 (5 No'lu) No'luyu birçok
kişi yazdı. Bu çalışmaların hepsi kendi ölçülerinde değerli ve anlamlı çalışmalardır. Ne var ki, bu süreç ne
kadar anlatılırsa anlatılsın mutlaka bir eksiklik veya yetersizlik içermektedir. Çünkü bu süreci tek bir
çalışmanın anlatabilmesi olanaksızdır. Okuyacağınız bu çalışma da süreci her boyutuyla anlatma iddiasında
değildir.
Be bu kitapta; tarihsel sorumluluk ve pratiğimizden çıkardığım dersler ış
İnsanların birbirleriyle olan çıkar münasebetlerinin adını arkadaşlık, dostluk koymaları canımı sıkmaya
başlamıştı. Ah... Bu korkunç bir şey... Eşim de benim gibi düşünüyordu. Doğup, yaşayıp ölüyoruz. Hayat
bu muydu? Bunu hep düşündüm. Onca yıl sonra neden bu dünyaya geldiğimizin cevabını hâlen tam olarak
bulabilmiş değilim. Ancak, ancak cevabını bulduğum şeyler de oldu elbette. Kent hayatı beni ve benim gibi
düşünenleri bünyesinde barındırmıyordu, bir nevi o kentin iltihabıydık ya da bir yarası. Bu nedende
Birkaç şiiri ateşlemek için
odun attım yaşam lokomotifine
gölge gibi geçen birkaç aşk için
başkaldırdım toplum yasalarına
oyalar zannedip ektim
bahçeye soğan, maydanoz ve tere
kimin kapağını kaldırdıysam
kışa hazırlan dedi pencere.
Kum saati akıyor hızla
zamanın sırtından indi zerre
elbet ben de ineceğim mezara
çan çalıyor duyuyorum
kum bitmek üzere.
Deprem, sel felaketi, çığ düşmesi, hızlı tren kazası, mülteci ölümleri, intiharlar, iş cinayetleri, kadın, doğa ve
hayvan katliamları...
İsimsiz, koskoca bir mezara döndü güzel ülkem...
Isınamayan, doyamayan, gezip dolaşamayan ve bir türlü uyanamayan Alilere, Ayşelere, Ahmetlere,
Fatmalara...
Küskün çiçektim, yaşam suyum oldun,
Koruktum, senin yanında üzüm oldum,
Kozasında hapsolmuş, acemi tırtıldım,
Renkli, benekli uçan kelebek oldum!
Dizimde dermanım, gözümde nurum,
Tek başınalığımda, bir dünyam oldun,
Ömür boyu okunacak, sevda kitabım,
Seninle ölümsüz, ışıl ışıl sevgi oldum!
Kökleri milattan önceki yıllara dayanan, insanlığın ortak değerlerini yüceltmiş ve bu değerler için mücadele edip canını, kanını vermiş olan, bugün ise evrensel sosyalizmle büyük oranda örtüşen Anadolu Alevi felsefesini aydınlanmanın önemli bir kaynağı olarak kabullenip, toplumu ahlaksızlığa, çürümüşlüğe, diktatörlüğe ve sömürüye karşı yeniden ayağa kaldırıp dincilikten, yobazlıktan arındırılmış çağdaş bir yapı için mücadele etmek için Alevilerin inanç yolculuğunu çok iyi bilmek gerekmektedir.
Toplam 267 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 60-80 /
Aktif Sayfa : 4
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.