Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 196 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Önce okur, oyunu sever, oyun kurucu yazarı tanır, metni anlamak için eleştirel okumalar yapar, çıkarım amacıyla farklı farklı okumalar gerçekleştirir, metinden kopmaz ve sonunda yaratıcı sonuçlara ulaşır. Türler Arası En Güzel Yolculuklar, okumanın, yazınsal yapıtlara eleştirel bir gözle yaklaşmanın hazzını vurgulayan, son dönem edebiyatımızın öne çıkan yapıtları üzerinde incelemelere girişen cesur bir "okuma çabası." Neşe Aksakal, kimi yazınsal kavramlara Türkçe karşılıklar getirmekle kalmıyor, bunları ç
Tükendi
Canım babam, şehirde hava aniden değişti. Mukavvalarıma kadar dondum. Bulutlardan dolayı şehrin üzerine bir karanlık çöktü. Aklıma aniden sana daha önce hiç sormadığım bir soru geldi: Bir kâğıt adam kaç yıl yaşar? Yani asıl merak ettiğim, bir kâğıt adam için yolun yarısı ne zaman gelmiştir? Geçirdiği feci kazadan sonra babası Michael'ı yeniden, bir kağıt adam olarak yaratmıştır. Michael, uğradığı felaketi ve taşrada yaşadığı hayal kırıklıklarını unutabilmek için evini, ailesini terk ederek şehre taşınmay
Tükendi
Bu kitabı seninle gönderiyorum Geçeceğin yerlerden Belki o da geçer diye: Gece ışıklarının fısıltıları altında Tarihi sokaklarında Senin Fransa'nın Simone, bu şiiri de oraya gönderiyorum Benim de bir parçam seninle gelsin diye. Jean-Paul Sartre'ın ebedi sevgilisi Simone de Beauvoir, bir Amerika ziyaretinde, yıldızı yeni yeni parlayan polisiye yazarı Nelson Algren'le tanışır. Nelson'dan kendisini "gerçek insanların" olduğu yerlere götürmesini ister. Nelson de onu önce bir hapishaneye, sonra da fahişelerin,
Tükendi
Gündüzler tekdüzedir, ya gece? Geceyi kimse planlayamaz. Macera arıyorsan kendin bilirsin ama yıldız ışığına güvenilmez mesela. Kent ışıkları hele kahve falı gibidir, ne gösterirse tersi çıkar. Tek bir uzun zamanda, aynı anda olup biter her şey, bitmezse de bitmez, alacakaranlığın olayı budur zaten. Sıradan taksi şoförü Can, eline tutuşturulan bir Picasso rulosuyla evine döndüğünde başına geleceklerin farkında bile değildir. Koltuğunuza kurulun ve İstanbul'un altını üstüne getirecek bir kapışmanın hikâyes
Tükendi
Bazen Don Chon diye çağırırdı beni, kimi zamansa patroncuk. Bazen de sarışın kız anılarımı kurcalamaya gelirdi. Hikâyeler anlatmamı isterdi, ben de birkaç bozukluk verip fevkalade yalanlar anlatırdım ona. Karısı tarafından terk edilen, hayatla çok da bağı kalmamış bir adamın, gazetede gördüğü "İhtirasları hiçbir sınır tanımayan ve seyahat etmeye hazır bir adam için iş telifi" ilanıyla hayatının yönü bir anda değişir. Olduğu yerden çok uzaklara giderek, bilmediği yaşamlara, ilkel şartlara, ensest ilişkilere
Tükendi
Kadın kafasında kurduğu tüm imgeleri unuttu, genç kızı tam karşısında durduğu gibi düşlediğini anımsadı, kızın yaşını, geçici güzelliğini, dürüst ve temiz yürekli ifadesinin sahteliğinin gücünü kabullendi. Yeniden, kendini hiç zorlamadan, eski bir alışkanlığın getirdiği kolaylıkla hayatı boyunca ona karşı kin duyduğu inancıyla genç kızdan nefret etmeye başladı. Juan Carlos Onetti, bu kısa romanında ele aldığı konuya son derece farklı bir yönden yaklaşmış. Veda Ederken'de olayın kahramanı, son günlerini geç
Tükendi
Mutfakta bulaşığı yıkarken, içeriden gelen kahkahaları, boğuk fısıltıları dinledi, bunu sessizlik izledi. Birinin sinsice yürüdüğü geldi kulağına, ama kafasına inen demirin tok sesini duymadı. Doğrusu, bir daha hiç duymadı, sendeledi, gövdesi mutfağın zemininde kımıltısız kaldı. Yazarlığın olmazsa olamazlarından biri olarak kabul ettiği yalancılığını açıkça söylemekten çekinmeyen Juan Carlos Onetti, Yarın Başka Bir Gün Olacak'ta bazen yaşlı bir kadının torununa benzettiği çocuklardan gördüğü vefasızlığı ba
Tükendi
"Sen ve ben, Watson, hayatlarımızın çok büyük bölümünü burnumuzu suç ve ahlaksızlık penceresine dayalı yaşadığımızdan, diğer manzarayı kolaylıkla unutuyoruz. Ama bu "bastonuyla etrafımızı saran telâş içindeki görüntüye işaret etti-" insanların yapabildiği, büyük çoğunluğunun da yapmaya can attığı bir şey. Onların bu arzularını yerine getirebilmeleri için de biz ‘kötülüğün' güçlerini zaptetmek uğruna elimizden gelen az biraz şeyi yapmaya devam etmeliyiz." Âşık olduğumuz ünlü dedektif Sherlock Holmes'ün öldü
Tükendi
Felsefeci, eleştirmen ve dünyaca tanınmış Pessoa uzmanı Jerónimo Pizarro, unutulmaz, göz kamaştırıcı yetkinlikte bir Pessoa incelemesi kaleme almış: Pessoa Yaşadı Mı? Son yüzyılda şöhreti de ardında bıraktığı gizem de, gittikçe artan bir "vaka" Pessoa. Pizarro'nun insanüstü bir çabayla yazdığı bu kitap yalnızca bir Pessoa incelemesi değil, yazarın "sandığı"nda kalan binlerce sayfanın düzenlenmesi için yaratılmış bir "editörlük bilimi" kitabı aynı zamanda. Türkçede ilk kez okuyacağınız Pessoa öyküleriyle b
Tükendi
Annemin elleriyle kaldırdım örtüsünü eski zamanın. Pembe pikemin. Ona sarınıp yaz geceleri, yarı uyur yarı uyanık düşler içinde uyuyakaldığımı unutmuşum ben. Ne çok şeyi unutmuşum. Nalân Kiraz, ilk öykü kitabı Şeyler Denizi'ni yayınladığı zaman, edebiyat dünyası onu farklı dili, etkileyici lirizmi ve özellikle kasaba yaşamına farklı bakışı için selamlamıştı... Şeyler Denizi, günlük hayatımızın yavaş görüntüsünün altında yatan hırsları, dehşeti, kıpırtısız suların altındaki şiddeti anlatan öykülerden oluşuy
Merak ediyorum, bende bir delilik var mı diye. Yoksa aşk delilik mi? Bir an seni bir bakire ya da Madonna gibi görüyorum, sonra utanmaz, küstah, yarı çıplak ve açık saçık görüyorum! Ya sen beni nasıl düşünüyorsun? Benden iğreniyor musun? James Joyce, önce sevgilisi sonra karısı olan Nora Barnacle ile 1904 yılından 1924 yılına kadar aralıklarla mektuplaşır. İlk kez 1950'de ortaya çıkan mektuplar, 1957'den beri Cornell Üniversitesi'nin koleksiyonundadır. Kayıp olduğu bilinen ve bir kitabın yaprakları arasında
Tükendi
"Uzak dur kahrolası hayvan!" diye bağırdı. Kendimi korumak için sıçradım ama oldukça öfkeliydi, hızla kovalamaya başladı, bastonuyla vuruyordu, oradan oraya kaçarak kurtulmaya çalıştım ve sonunda sol ön bacağıma beni çığlık çığlığa bırakan şiddetli bir darbe geldi. Kısa bir süre savunmasız kalmıştım, baston yeniden kalktı ama inemedi çünkü bakıcı çılgın gibi, "Çocuk odası yanıyor!" diye haykırıyordu. Sahip hızla o tarafa koşunca, öteki kemiklerim kurtulmuş oldu. Bir Köpeğin Hikayesi'nde, toplumdaki insanlar
Tükendi
Buck, ileri atılmak için kendini toparlarken, tüyleri dikilmiş, ağzı köpürmüş haliyle ve delice bir parıltıyla bakan kan çanağı gözleriyle, gerçekten de kızıl gözlü bir şeytandı şimdi. İki günün ve gecenin içinde birikip taşan hırsıyla, altmış beş kiloluk gazabını doğruca adamın üzerine fırlattı. Yaşadığı konforlu hayattan, çalınarak uzaklaştırılan ve kızak çekmeye zorlanan Buck'un karakteri, direndiği doğal yaşama ayak uydururken kademeli olarak değişir. Zaman içinde sopanın kanununu, intikamın tadını, koş
Tükendi
Biliyorum, hepiniz yüzümü tanıyorsunuz. Defalarca karşınıza çıktım. Beni görünce içinizdeki teslimiyet, boyun eğme, kabullenme, karşı çıkmama, baş kaldırmama duyuları harekete geçiyor. Hem yüz hatlarım sizi ürkütüyor, hem sesimin tonu, hem heybetli cüssem. Kimi zaman sokakta bana rastladığınızda, çehrenizdeki hafif çekingen, hafif kaygılı ifadeyi görmekte zorlanmıyorum. Bir otorite figürüyüm ne de olsa. Üstelik beni tanıyorsunuz, adımı çıkartamıyorsunuz, tam olarak ne iş yaptığımı kestiremiyorsunuz, ama ben
Kaptan Stormfield'ın Cenneti Ziyareti- Özellikle nefret ettiğim bir şey varsa o da linç peşinde koşan güruhtur. Adam olan bir kişi bile görmedim içlerinde. Hasta bir terziyi haklamak için horozlanacak cesareti toplamadan önce bire yüz kişi toplanmak zorundadırlar. Korkaklardan oluşur; onu besleyen halk da aynı şekilde. Üstelik, yüzde doksan dokuz, şerif de onlardan biridir. Mark Twain'den, okumaya doyamayacağınız bir öykü seçkisi... Kaptan Stormfield, dünyada ona ayrılan sürenin sonuna geldiği zaman, hızla
Tükendi
Vertigo Ona aldığı gri takımı giyiyordu. Rüyalarından hatırladığı gibiydi. Tıpkı geçmişte Seine kıyısında yaptığı gibi ona yaklaştı; parfümünü kokladı, sonbaharda toprağın, ezilmiş yaprakların, ölen çiçeklerin kokusuydu. Flavières, bir eli göğsünde, ağzı açık, uyurgezer gibi ilerliyordu. Bu kadarı fazlaydı. Gücü tükeniyordu. 1958 yılında Alfred Hitchcock tarafından filme alınan Vertigo, yalnızca daha önce Dişi Kurtlar adlı romanını yayınladığımız Boileau-Narcejac ikilisinin en ünlü yapıtı değil, aynı zaman
Tükendi
Luiz Trucco ona yaptıklarımı asla affetmeyecekti ve ölüm döşeğinde bile, Peru'nun Iquitos şehrinde bir akşamüstü yatağını evli bir kadınla paylaşmaktayken, hâlâ bana beddualar savuruyordu. O kaba kahkahanın anlamını çok iyi anlamıştım, deliliğin bir belirtisinden ziyade gizli zaferin bir işaretiydi o. Dom Luiz Galvez, yüzyılın sonuna yaklaşıldığı dönemde yaşamış Brezilyalı bir gazetecidir. Bir akşamüstü evli bir kadının penceresinden atlayarak kaçtığı sırada, yanlışlıkla Bolivya Başkonsolosu'nun hayatını k
Tükendi
Robert Burton, kendi ölüm tarihini saptamıştı. Lewis Carroll, hem kütüphaneci hem fotoğrafçı hem de kuklacıydı. Kuklaların kendi kendine hareket edebilecekleri bir düzenek hazırlamıştı. Menéndez Pelaya, gözlerinden biriyle sağ, diğeriyle sol sayfayı aynı anda okuyabiliyordu. Àngel Esteban, Yazar ve Cenneti'nde edebiyata ve kitaplara düşkün olanların hep merak ettikleri bir dünyayı sonuna kadar açarak; bize yaşamlarının bir bölümünde kütüphanecilik yapan büyük yazarları tanıtıyor... Mario Vargas Llo
Tükendi
Surat Buruşturmalık 52 Metin- Sezar'ın geceleri canhıraş feryatlarla kâbuslardan kaçtığını, durup dururken düşüp bayıldığını, ara sıra epilepsi nöbetleri geçirdiğini yazıyor tarih. Hiç dostu olmadığını da. Özgür olmak köle olmamaya bakıyor, özgürlüğün kölesi de olmamayı gerektiriyor sanki. Sezar olmak bile zor. İnsan bir yerden kaçak yapıyor. Münir Göle, Surat Buruşturmalık 52 Metin adlı küçük ama keyifli kitabında; bazen cehennem zebanisine bezeyen Kara Sakal'ı anlatıyor bize bazen akrep sineğinin dişisiy
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 196 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2