Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 93 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Bugün dudaklarımı, o ısırsın diye boyadım. Çiçeğe su verdim. Hay aksi... Gözlerime su vermeyi unuttum. Heyecandan işte... Bir aynanın karşısına geçip, yüzümdeki çizgilenmelerin uyumuna, gözlerimin büyüklüğüne baktım. Tanrım, gözlerim hiç bu kadar büyük olmamıştı. Ve dalıp gittim... İkimizin, yalnızca ikimizin olduğu düşlere. Düşlerim hala tamamlamamıştı dönencesini ve anımsamalardan kalma bir buğu vardı üzerinde. Bir sabah, o boynuna bağladığı eflatun fuları ile geldi. Simsiyah, koskocaman bir göz bebeğinin
Tükendi
Takıntı, kuruntu, vesvese... Takıntı hastalığı... Obsesyon... Yani bize saçma gelen, ama düşünmekten kendimizi alamadığımız, aşırı ve abartılı düşünceler, düşlemler... İstenmeden gelir ve rahatsız eder kişiyi... Kişide yoğun bir sıkıntıya ve kaygıya neden olurlar. Etkisizleştirmek istedikçe ya da düşünmemeye çalıştıkça daha çok gelirler... Bu düşüncelerden kişi kendini suçlar ve olabilecek olasılıklardan kendini aşırı sorumlu tutar. "Ben istemiyor olsam, bu düşünceler neden gelsin ki?" diye düşünür ve kend
Tükendi
Pavlov'un psikoloji alanında dünyaca tanınmasına neden olan şartlı koşullanma deneyini de içeren "Psikopatoloji ve Psikiyatri" kitabı yazarın çalışmalarının ve psikiyatri alanındaki saygın makalelerinin derlenmesinden oluşmaktadır. Pavlov, psikiyatri alanında öncülük eden araştırmalarını ayrıntılı bir şekilde açıkladığı bu eserinde yeniçağın psikiyatrist ve psikologlarına öncülük edecek bilgiler sunmaktadır. Bununla birlikte Pavlov, 1904 yılında sindirim sistemi üzerine yaptığı araştırmalar s
Tükendi
Bektaşilik, XIII. yüzyılda Horasan'dan Anadolu'ya gelen ve geride silinmez izler bırakan Hacı Bektaş Veli'nin fikir ve düşüncelerinden neşet etmiştir. Sulucakaraöyük'te filizlenen Bektaşilik zamanla Balkanlar'da ve Akdeniz coğrafyasında yayılmıştır. Zümre-i Bektaşiyan adlı bu eserde bir araya getirilen yazılar Kastamonu, Sandıklı ve Tokat gibi Anadolu kentlerinin yanı sıra Arnavutluk ve Kıbrıs'ta tarikatın izlerini sürmektedir. Bektaşiler Yeniçerilerle kader birliği ederek ocağın moral gücünü artırmışlar ve
Tükendi
Kuşbaz Tahir Efendi ince, uzun endamıyla bu dünyadan belki de hiç geçmedi. O hayalden bir adamdı belki de... Bir kadın, bir gece yarısı düşünde gördü onu. Sormadı, sorgulamadı, varlığından da asla emin olmadı. Yitirilmiş yağlı boya tablolar gibi, elinden fırçasını düşürmüş gölgesiz nakkaşlar kadar hem gerçek hem de masaldı bu öykünün başkahramanı... Kırılırken incecik, kristal peymaneler; acıklı bir nefesten değil özleminden titriyordu ney. Sarı tambura durmaksızın inliyordu, duymadık. Sakiler neşe do
Tükendi
Bugün, herhangi bir edebi metni eleştiri söylemi çerçevesinde değerlendirebilmek için elimizin altında pek çok metot vardır. Gerektiğinde eserin dışsal (sosyolojik, psikolojik, iktisadi, siyasi vs.) ve içsel (yapısal, stilistik vs.) bağıntılarını incelemek için bu her bir metodu istenilen şekilde kullanabilme olanağına sahibizdir. Fakat bu metotların her biri, çalışmamızın "Kuram" kısmında da ele aldığımız gibi, edebi eserlerin genel boyutlarını, yani "makro yön"lerini ele almaya yönelik olarak "kurgul
Tükendi
İnsan yorar insanı en çok... İnsan üzer, insan kırar, insan incitir. Öyle karmaşık bir mücadele veririz ki toplumda, kimimiz sahile vuran deniz kabukları gibi hayatın kıyısına sürükleniriz. Olmayan Hayat kıyıya vuran insanların genellikle hazin öykülerini ele alıyor. Yorulmuş kalpleri, kendi hengâmesinde yenik düşen akılları irdeliyor. Psikoloji bilimine vakıf olan bir kalemden ?Olmayan Hayat'ların yaşanırken örseleyen anılarını okumak insana dair birçok ayrıntıyı okurun gözleri önüne serecektir. Eserde zam
Tükendi
Sert kış günlerinin uzun gecelerinde, endişelerini kovalamaya çalışan bir genç; yüce mi yüce bir dağın yamaçlarından alçaklara süzülüyor. Kederleri, çocukluk anıları, yalnızlığı, dostlarına küskünlüğü de onunla birlikte kayıyor bembeyaz karların üzerinde. Kayakçı, cesaret ve korkunun iç içe harmanlanmasından alıyor gücünü. Dostluk dünyanın en kıymetli zenginliklerinden biri. Bazen bir ömür boyu sağlam bir tek dost bulmak için çaba sarf ederiz. Kimimiz buluruz, kimimiz mahrum kalırız bu zenginlikten. Aile de
Tükendi
Karanlık Ülke'nin yamyamları ve Aydınlık Ülke'nin kölelerini ustalıkla idare eden tüccar Alacakaranlıklılar... Varoluşun özünün sırrını taşıyan bir element Pelosium... Ben evrenim! Ya da kozmos. Bazı kültürlerde alem ya da fezayım. Kapasitesi sığ olana acun, gerçeğin ötesini keşfetmek isteyene semayım; ama ne olursa olsun artık ben Kaza değilim... Hiçlik ve hoşluk... İşte tüm sahip olduğunuz bu. Size o kadar özeniyorum ki... Ulak gezegeninizi kurtarsam bana yerleşme hakkı tanır mısınız? Unutmayın tüm başarı
"Sandıktaki Kimlik"ler hep mi mahzun kalacak? Hep mi kederli, hep mi yıpranmış, hep mi solgun Bir kadın ağlar, gözyaşlarını titrek parmaklarıyla silerek. Başka bir kadın görür onu; kendi özgürlüğüne, kendi varsıllığına sevinemez. Ilık gözyaşlarına dokunur, mutsuzluk ve yok sayılmışlık yakar ellerini. Kalem ne çok paylaşılmışlığa tercümandır çoğu kez. İnsana dair sayısız öykü kanat çırpar yaşanmışlıklarımızın üzerinde. Okudukça bazen yaralanır, bazen sağlık buluruz. Ne ülkeler, ne şehirler bölebilir ortak hü
Tükendi
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) 3 alt gruba ayrılır. Hiperaktif tip DEHB'yi herkes bilir. Aşırı yaramaz çocuklar onlar... Ama dikkat eksikliği baskın tip DEHB'yi pek kimse bilmez ve çoğunlukla doktorların gözünden kaçar. İşte bu dikkati bozuk kişi hastalığı ile bir ömür geçirir. Dalgın, dağınık, unutkan, dersi ve toplantıları dinleyemeyen, ayakta uyuyan, çabuk sıkılan, başlayan ama sonunu getiremeyen, istikrarsız ve özgüvenini yitirmiş olan bir birey olarak Çocuklukta tedavi edilemeyen DEHB
Tükendi
Her mısra bir izdüşümü bırakır kalplerimizde. Kimi hüzne, kimi neşeye dair. Her birinin ardından nice desen kalır gözbebeklerimizde asılı kalan: 40 Mısra 40 Desen. Daha çok âşık eder bazı mısralar bizi; bazı çizgiler, desenler de öyle... Bazıları yitip giden aşkların küllerini savurur göğe. Sanat illaki sanat, insanın en insan yanı, görünmeyeni görünene çeviren tılsımlı değnek... 40 Mısra 40 Desen, kardeş iki sanatı bir kitapta yan yana getiriyor. Şiir denince, mısra işitince titreyen bir gönül, desene dö
Tükendi
"Erenler bir denizdir aşık gerek dalası / Mahi gerek denizden girip gevher alası" diyen Yunus Emre'nin kendisi de bir erendir, bir deryadır kuşkusuz. Çağdaşları arasında ve kendisinden sonra sayısız Hak aşığı ondaki kıymetliler kıymetlisi cevheri alabilmek amacıyla Yunus Emre deryasına dalmıştır. Dünya adını verdiğimiz, oldukça gelip geçici bulduğumuz; bu yüzden de güvenemediğimiz masmavi bir gezegenin konuğuyuz her birimiz. Kimimiz konargöçerliğimizin farkındayız, kimimiz yolculuk halimizi görmezden geliy
Tükendi
Rüzgârda yaprak savrulur gibi yaşıyoruz dünyada. Bin bir yüzü var üstelik bu tuhaf gezegenin. Kimi güzel kimi çirkin, kimi neşeli kimi kederli, kimi içten kimi sahtekar. Biten Nehir'de yazar, şaşırarak bakıyor dünyanın her bir yüzüne. Karanlık ve aydınlık nasıl koyun koyuna ise evrende, insan neslinin de iç âlemleri hem karanlık hem de aydınlık. İyi de bizde, kötü de... Yaşatan ve sağ eden de, öldüren ve mahveden de biziz bizleri. Biten Nehir karamsar dokunuşlarla çizilmiş bir umut tablosu... Bakmayın adı
Tükendi
"Alaattin'in Sihirli Lambası"nda cin, Alaattin'in lambayı yumuşak bir şekilde okşamasıyla ortaya çıkar. Bazı masallarda ise kahraman, engelleri iyilik ettiği birinin verdiği siyah ve beyaz renkli iki kılı birbirine sürtünce beliren cin sayesinde aşar. Besbelli, nesnenin (lamba) okşanması ya da farklı renkte iki kılın (zıtlık) birbirine sürtülmesi bir enerji doğuruyor. Masallardaki formeli böyle anlamlandırdığımızda, bunun hayatın ve insanın olduğu gibi, hikâyenin de yordamına işaret ettiği söylenebilir. Ger
Tükendi
Tuna'nın Türküsü & Bir Gün'de Mehmet Yılmaz imzalı iki roman bir arada yer alıyor. Tuna'nın Türküsü, Türkiye'ye yerleşen; kökleri Balkanlara dayanan ama Kırım'la da akrabalık kuran bir Türk ailesinin yüz yıllık bir hikâyesini anlatıyor. 1917'de Romanya Cephesinde şehit düşen büyük dedesinden bir iz bulabilmek için Bükreş'e giden genç bir avukatın geri dönüşlerle anlattırdığı aile hikâyesini okuyacaksınız. Bir Gün'de ise üniversite öğrencileri Yavuz ile Tuğçe'nin aşkları var. 1999'un bir yaz gününe sığdırılm
Tükendi
?Aşk" diyorum, yasaklanmalı bence. Çünkü çok sevince bağlanıyorsun malum. Bağımlısı olup çıkıyorsun bir insanın. Varlığında ütopik hayaller görüyor, yokluğunda yalnızlık krizleri geçiriyorsun. Ki bu yalnızlığı yaşamayan bilmez... Ansızın yapışır insanın boğasına, nefes dahi alamazsın. Yalnızlık, en büyük lanetidir insanoğlunun. Yalnızlık bir çeşit ölüm provasıdır... Hayattan, insanlardan ve hatta kendinden cadde cadde, sokak sokak kaçan insanların hikâyesi bir çıkmaz sokakta kesişiyor. Böylelikle gün yüzüne
Tükendi
Sineklerin Tanrısı'nı dinliyor musun radyoda hâlâ? Denk getiremiyorum geceleri. Anlatıp duruyordun, oradaki gibi işte. Ormanın derinliklerine girelim. Koca Kaya evimiz olsun. Çamlara kulübeler yapalım. Kimsenin gözü önünde olmayız. Köyden kaçalım da, ne olursa olsun. Ferat'ın Kışla sırtlarına çıkalım. Her yer fırınlık kuru odun dolu. Ekmeği daha tatlı oluyormuş. Salçayı sürdün mü üzerine yemeye doyamazsın. Annem vişne suyu kaynatır. Saçta gözleme yapar, korunda mısır közleriz.Ormancılara rastlarsak el araba
Tükendi
Her türlü tasa, her türlü endişe genç bir kalpte ne kadar zaman geçirebilir ki? Hele bir de takvimler aşkı gösteriyorsa. Anne babasından ayrı büyümüş bir kız Mucize... Henüz olgunlaşmamış yaşına rağmen, adı gibi birçok inanılması güç keder ve sevince tanıklık etmiş. Yalnızlıkla geçen çocukluk yıllarından sonra başladığı üniversitede birçok güzel dost ediniyor. İlk aşkı da tadıyor üniversite sıralarında. Tecrübesiz ve toy aklı, tertemiz bir sevgiyle buluşunca acaba karşısına çıkan zorlukları yenebilecek mi?
Tükendi
Ortadoğu'da yaşananların destansı bir anlatımla aktarıldığı İsa'nın Sona Yaklaşan Savaşı'nda, okurun hayal dünyasına sesleniş mevcut. Hızlı gelişen bu macerada kimlerin üstün geleceği çözülesi bir bilmece. Dünya, masmavi çehresine rağmen iyilerin ve kötülerin savaş alanına dönüşeli binlerce yıl oldu. Peygamberler, veliler, azizler, ermişler, kalbinde erdemin hüküm sürdüğü insanlar; durmaksızın ve usanmaksızın bizleri iyiliğe, doğruluğa davet ettiler. Peki ya biz onları dinledik mi? Belki hayır, belki evet..
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 93 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2