Yaradan’ın ‘Dön’ (İrciî) emriyle bir gün
Ruhum vuslata erip Allah’a kavuşunca,
Bedenim de toprak olunca,
Canlı cansız bütün zerrelerimle, sonsuzluğa kadar
Yine de Hz. Muhammed’in
Ayağının tozu kalacağım ben!
Celâleddin Bâkır Çelebi
Babam Celâleddin Bâkır Çelebi ömrünü soyuna, milletine, dinine hizmetle geçirmiştir. Bir başka
deyişle; Mevlevî, Türk ve Müslüman olmayı Allah’ın kendisine verdiği paha biçilemez bir hediye
saymış ve bu hediyeyi dil, din, ırk gözetmeksizin herkesle paylaşmaya çalışmıştır
Ruhlar âleminden bu dünyaya sefer etmiş olan insanoğlunun hikâyesi uzundur. Bir tarafta mânâ
âlemlerinin hakikati, diğer tarafta ise beşerî hâllerin sancısı ile can çekişen insan, sanki çölde
uçuşan bir tüy misalidir. Bu hengâme içinde kurtuluş yolu arayan bir sufi ise ebedî huzurun,
kalplere inen ilâhî vahyin nuru ile aydınlanmak olduğunu bilir. “Bilmek” elbette tek başına bir
çare değildir fakat tam bir iman ile ahlâk güzelliğinin en yüce mertebesine erişenler ancak
bilenlerdir. Bilmekten maksat ise
Ken’ân Rifâî Hazretleri, Rifâîliğin Türkiye’deki temsilcilerinden olup aynı zamanda Kenâniyye kolunun da kurucusudur. Ken’ân Rifâî, Rifâîliğin asıl gayesi olan “hiçlik” ve acz mefhumlarını kendi tasavvuf anlayışının merkezine koymuş çok büyük bir öğretmendir. Ken’ân Rifâî aslında bir profesörden çok daha bilgili olmasına rağmen, öğrenci yetiştirmeyi tercih etmiş, akademik kariyer talep etmemiş ve kitap yazmak yerine kitap yazacak kalemleri yetiştirmiştir. Bugün dünya çapında sayısı milyonları aşan öğrencile
Kalp vücutta sadece bir et parçası değil, Allah'ın hakîkatinin görünme yeridir. Hadîs-i kudsîde "Yere göğe sığmayan Allah, mümin kulunun kalbinde tecellî etti." buyurulur. Kalbin aydınlanması bedenin dengesine, nefsin adâletine sebep olur. Kalbin bütün organlara yayılan ana damarların toplanma yeri olduğu düşünülürse, bu aydınlık bütün âzâlara eşit olarak dağılır ve vücut -yani olmayan varlığımız- devamlılık arz eden bir diri haline gelir. Vücut içinde kalp, berzahtır ve Peygamberlik makamını temsil eder. Ş
When people ask him: "If only we have a dervish lodge...", Hz. Mevlânâ replied: "The world is a dervish lodge." When they asked: "Who will enlighten us?" he said: "For that, you have Masnavî."
Everything that happens in life presents a lesson to us; as long as we can see. As long us we learn how to see things from the right perspective, study hard on the teachings of that lesson and make our lives easy with the learnings.
Some people take the Mevlevî path for a philosophy, but it's not. It is a journey of
Hz. Niyâzî-i Mısrî diyor ki: "Hikmet sahibi Allah, kuluna hikmet nasip ederse o kul soru sormaktan vazgeçer. Her şeyi yerli yerinde görür. Bir kusurun, bir eksiğin, fakirliğin, zararın, cehlin ve küfrün kaldırılmasını doğru bulmaz. Anlar ki zulüm diye bir şey yok, olanların hepsi Allah'ın adâletinin bir neticesidir. Her şer hayırla biter, her zararda fayda vardır. Sıkıntı huzura, rahatlık sıkıntıya kapı açar. Bütün bunları anlayan kul soru sormaya edep eder." Bu hakikatlerin üst seviyede idrakini ise şöyle
"Bu çığır açan eser, yalnızca tasavvuf gibi çok yönlü bir olguyu anlamak için değil, aynı zamanda modern tarihin en önemli metodolojik meselelerine ilişkin fikir edinmek için de kritiktir."
Kamal Gasimov, Voices on Central Asia
"Tasavvufun çok yönlülüğüne giriş arayan herkes, Alexander Knysh'in bu kitabını okumalıdır."
History Today
"Yazar, mevcut teorik yapılara meydan okuyarak tasavvufa dair üst söylemlerin yeniden düşünülmesini sağlıyor."
Ayesha Khan, Muslim World Book Review
"Tasavvufun farklı perspekti
Elinizdeki kitap, mîmarlık, kozmoloji ve tasavvuf arasındaki bağlantıyı ortaya koyan disiplinler arası etkileyici bir çalışma. Literatüre yeni çeviriler, basılmamış kaynaklardan alıntılar ve pek çok görsel unsur ekleyen bu kitapta Samer Akkach, İslâm sanatı içinde mîmârî mekân anlayışının aşkın olanı ve kutsalı nasıl yansıttığını bize gösteriyor. Oldukça geniş bir tasavvufî metin taraması içeren Kozmoloji ve Mîmârî'de, büyük sûfî İbnü'l- Arabî'nin çalışmalarına ayrı bir ihtimam ile eğilen Akkach bizi, teolo
Mekke döneminde inen ve 21 âyetten oluşan Leyl Sûresi; hüsnâyı tasdik, takvâ ve Allah rızası için infak etmenin öneminden bahsetmektedir. Hüsnâyı tasdik, "Allah'ın isimlerinin gerektirdiği neticeleri kabul etmektir." Hüsnâyı tasdik'ten gaye; hiç kimseyi kınamamak, hiç kimsede abes görmemek, herkesin kendi vazifesini yaptığını kabul etmektir. Çünkü herkes ezelî ismine göre hareket eder. Bu durumda kınanacak hiçbir şey yoktur. O halde bize düşen, herkesin ezelî ismine göre hareket ettiğini kabul etmek, ancak
Bu eserde Allah aşkı hakkında konuşması yasaklanan bir sufinin aşk yolundaki arayışına, bu
arayışında manevi âlemden gelen rüya ve ilhamlarla kendisine uzatılan ele ve ilim yolunda
yaptığı seyahatlere kendi ağzından anlatımıyla tanık olacaksınız.
Tasavvufi düşüncenin kurucu isimlerinden olan Hakîm Tirmizî, hemen hemen tüm İslami ilimleri
tasavvufi bakış açısıyla ele alan çok üretken bir yazardır. Eserleri ve fikirleriyle İslam düşünce
tarihinde önemli bir yere sahip olan Tirmizî'nin hayatı hakkındaki bilgi
TÜRKKAD İstanbul Başkanlığı görevini yürütmekte olan Sargut, İstanbul doğumludur ve Kimya
Mühendisliği bölümü mezunudur. 30 yılı aşkın süredir tasavvuf alanında çalışmalar yapmakta ve
hizmet vermektedir. Yayınlanmış kitapları arasında Kur'ân-ı Kerîm üzerine büyük
mutasavvıfların yorumlarına dayalı çalışmaları ve Fusûsu'l-Hikem şerhleri yer almaktadır. Halka
açık olarak Mesnevî ve Fusûsu'l-Hikem dersleri vermektedir. Almanya, Amerika ve Hindistan'da
çeşitli üniversite ve kuruluşlarda İslam Tasavvufu alanında
İlim ehline göre dostluk kurmak vâciptir. Allah "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve
doğrularla beraber olun." (Tevbe, 119) buyurur. Bu bakımdan İslâm'da dostluğun ayrı bir yeri
vardır.
Dostluk; nefsi kötülüklerden arındırmaya yardımcı olan, sâlihlerin ahlâkıyla ahlâklanmaya vesile
olan ilişkiler tesis etmenin adıdır. Sağlam dostluklar sayesinde inananların kalbi güç kazanır,
Allah'a imanları artar. "İmanı en kâmil müminler, ahlâkı en güzel olanlardır. O kimseler ki
dostlukları incitmez; severler, sevilirl
Hz. Yûsuf hikâyesi, insanın kâmil olma yolunda Allah'ın izniyle attığı adımları öğretir. Yani
kendi kendiyle mücadelesi ve Allah'ın tecellisinin onda açığa çıkmasıdır. Bu yüzden hikâyelerin
en güzeli, Hz. Yûsuf'un hikâyesidir.
Bu hikâyenin hakîkati insan tekamülünün nasıl oluştuğu, tekâmülde baş ve son arasındaki sürecin
idrak edilebilmesidir. Hz. Yûsuf istidatlı kalbi anlatırken Hz. Yakub küllî aklın temsilidir, zira
küllî akıl kalple ilişkilidir.
Mesnevî'den "Yûsuf'un hikâyesi öyle bir hikâyedir ki başı ü
"Kitap, tasavvuf geleneğini Osmanlı'dan Cumhuriyet'e taşıyan Ken'an Rifâî'nin sohbet notlarına
dayanıyor. Talebesi Meşkûre Sargut'un tuttuğu bu notları, tasavvuf hayatının esasını teşkil eden
‘dervişlik' anlayışı üzerinden akademik bir çalışmayla gün yüzüne çıkarmak, çağımızda
tasavvufun nasıl yaşanacağına dair mesajlar içermesi bakımından ayrı bir önemi hâizdir."
Prof. Dr. REŞAT ÖNGÖREN
"Tasavvuf tarihinde entelektüel ürün ortaya koyma sadedinde ustaların üç tarzda hareket
ettiklerini görürüz. Hem eser yaz
"Biz ezelden aşinayız birbirimize...
Nasıl olur da tanış olmayız
Gönül penceresinden bakan sevdiğimize!"
Siz hiç aşkın gözüne baktınız mı?
Kalabalık bir yolda bir arkadaşımla yürüyordum.
Birden karşıdan gelen herkes ona selam vermeye başladı.
"Bu nasıl bir iş? Bu kadar insan onu tanıyamaz ki!" diye düşündüm.
İşte bu kitap bu merakla başladı.
Sonunda ben de aşkın gözüne baktım ve AŞİNA oldum.
Faruk Dilaver Biyografi:
Faruk Dilaver, 1946 yılında Samsun'un Vezirköprü ilçesinde doğmuştur. İlkokulu Vezirköprü'de
İstiklâl Harbi, necip milletimizi tarih sahnesinden silmeye yönelik saldırılara verilen bir cevaptı ve sûfîler de bu mücâdeleye bîgâne kalmamışlardı. Bazı zararlı cemiyetlerde faaliyetleri olanlar vardı tabiî ama çoğunlukla Ankara hükûmetini ve politikalarını destekleyen faaliyetlerde bulunmuşlardı. Her şeyden önce, I. TBMM'deki iki başkan vekîli postnişin/şeyhti: Mevlevî Postnişîni Abdülhalîm Çelebi ve Bektâşî Şeyhi Ahmed Cemâleddîn Çelebi Efendi. Bu sebeple elinizdeki kitap bu iki tarîkati birlikte ele al
Cemâlnur Sargut hepimizin sıkça sorduğu günlük soruları tasavvufî bakış açısıyla cevaplıyor.
Sargut'a göre;
Tasavvuf, insanın çevresiyle kurduğu ilişkiyi Allah'la irtibat olarak algılaması ve buna göre yaşamasıdır.
Tasavvuf, Hz. Peygamberimiz'in (s.a.s) devrinde yaşanmış ve mükemmel hâline ulaşmış ahlâkî değerlerin günümüze uygulanmasıdır.
Tasavvuf, Kur'an'dan ve sünnetten ayrı değildir.
Tasavvuf, zaman ve mekândan bağımsızdır.
Tasavvuf, insanlık âlemine barış ve huzur getirecek yegâne global lisandır
"Hiçbir canlı yoktur ki Allah onun alnından tutmuş olmasın. Benim Rabb'im kuşkusuz sırât-ı müstakîm üzeredir." (Hûd, 56)
Bu fassta İbnü'l-Arabî Hazretleri, Hûd kelimesini ahadiyet ismi ile açıklıyor. Ahadiyet, Allah'ın zâtının "İstedim ki bilineyim" hadîs-i kudsîsiyle ortaya çıkan ilmidir ki bunu akılla bilmeye değil, gönülle hissetmeye izin verilmiştir.
Ahadiyet üç mertebe üzerinden anlatılıyor. Birincisi zâtın ahadiyetidir; Allah'ın zâtında hiçbir bölünme olamayacağını, O'nun Tek ve Bir olduğunu açıklar
"Duha'ya (kuşluk vaktine) ve leyl'e (geceye) yemin ederim." (Duha, 1-2)
"Duhâ"dan maksat, Peygamber'in (s.a.s) parlak ruhaniyeti, "leyl" de onun gece gibi olan cismaniyetidir.
- Sultan Veled
"Biz senin sadrını şerh etmedik mi? Ve senden ağır yükünü kaldırmadık mı? Senin zikrini yüceltmedik mi?"(İnşirah,1-4)
Allah bu ayetlerde Peygamberine şöyle hitap ediyor: "Senin boş göğsünü ve saf kalbini açtık ve onları, kudretin izlerini kabul etmek, bâtına sıkıca tutunmak ve Hakk'a itimat için genişlettik. Ü
Yazar Adı: Ali Bolat, Cemâlnur Sargut, Derya Baş, Emine Yeniterzi, Haşim Şahin, Hatice Çubukçu, Mahmud Erol Kılıç, Mehmet Şeker, Meliha Yıldıran Sarıkaya, Nazlı Kayahan, Reşat Öngören, Süleyman Uludağ, Yavuz Selim Uzgur
Toplam 105 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.