Yaşadığımız hayatın görünmeyen zenginliği
fısıltı ile gelen düşüncelerdir bu eser
zihnimizdeki düşünceleri yoklayarak
içimizde fısıltı oluşturacak hareket duygusu yaratacaktır.
Kaldırımda yürürken arkasından baktığınız, karşı masanızda otururken iç geçirdiğiniz, aşık olup uğruna şiir yazdığınız, penceresinin önünde şarkı söylediğiniz; size kapıyı açan, sizi doğuran, büyüten, size bakan, sizin derdinizi çeken... Kısacası ben her şeyinizim. Tüm bunları unuttuğunuzda da töre diye canımı aldığınız, dolmuşta tek kaldığımda tecavüz edip kestiğiniz, sizden kendini korumak için adalete sığındığında kurşun yağmuruna tuttuğunuz, saçından tutup sürüklediğiniz, karnından sıpayı, sırtından sop
Sevgilinin perçeminde, bir tutam teldir şiir...
Sevgiliyi hisseden, sıcak bir eldir şiir...
Bazen en yakının, bazen yabancı bir eldir şiir...
Sevgilinin kokusunu getiren, bir yeldir şiir...
Gözlerinden damla damla akan bir seldir şiir...
Susarak, her şeyi konuşan bir dildir şiir..
MUSTAFA KEMAL ÖNDER'İM
Ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız diye çıkmıştı yola,
Nereye gideceğini biliyordu, sapmadı sağa, sola,
Anadolu'ya gidiyordu tam bağımsızlık ateşini yakmaya,
Bugün de o ateşi yakacak Mustafa Kemal Önder'im.
Önder Karaçay
?Önder Karaçay; ?Edebiyatla uğraşan bir kalem işçisiyim,' diye tanımlar kendisini kısaca. Oysa o, toplumsal yaralara neşter vuran bir cerrah, bir araştırma görevlisidir insanlık adına. İyi bir gözlemcidir. Konu yelpazesi geniş, kalemi renkli bir şairdir. Ka
Cenneti anlatan bir hayal
Ey yâr aşkından çöllere düşmüşüm
Ne demeli bir gölgenin ışığında
En büyük servetim senin gülüşündür
Renk katıyorsun dünyama
İnci düşler, kalem gibi kaşlar
Ne hüzün kalır gecelerimde ne de matem
Ey zaman, kimi dost, kimi sevgili
Poyraz aldı hayalimi, düşlerimi elinden
Aynaya baktı,
Güzel olan ne varsa yanaklarından akıyordu..
Tutamadı,
Avuç içlerine sığmadı bir türlü kırılganlığı..
O, o kadar küçüktü işte. Bir o kadar da masum..
Ama yine de cesaretliydi..
Hep en hafifini, en meşrebini seçti kelimelerin.
Ne dese, ne söylese hissettikleri karşısında az kalırdı çünkü
Avazı çıktığı kadar küfretmeliydi..
O, o kadar yalnızdı ki
Ne kadar sevse iflah olmazdı teni..
Küçüktü bir kere, güvercinler gibiydi yüreği
Dokunsan duracaktı, bıraksan gitmeye meyilli..
Hayatı boyunca i
Böyle saçmalık olmaz...
Herkesin tuzu kuru...
Yaşamadıkları için atıp tutmak çok kolay...
Polyannacılıktan başka birşey değil...
Kendilerini kandırıyorlar...
Beni kandırıyorlar...
ANLAMIYORLAR!
Bundan 6 yıl öncesine kadar ben de bu cümleleri öyle çok kullanmıştım ki...
Hayatımı zindan edeceklerinin bilincinde olmadan...
Evet sözcükler, ağzımızdan çıkan her kelime, kurduğumuz her cümle bir sihir niteliğinde.
Ağzınızdan çıkan cümleler ile bir hayatı mahvedebilirsiniz de,
hayatınız da mucizeler yaratabilirs
Sonra... Bir gün... Birden... Olmayacak zamanda... Kadının eline gülün dikeni battı. Eli değil ama, yüreği kanamıştı. Eli ile son kez gülün yapraklarını okşadı, içini çekti, yine nefesi genzini yakmıştı, gülün yapraklarını koparıp, ardına attı ve kozasına çekilirken, ağzından aynı sözler dökülmüştü "BEN GÜVENİRSEM KAYBEDERİM.." Neydi güven? Gözden düşen yaş misali bir kere güven kaybedilirse bir daha kazanılmaz mıydı? Yaşanılmışlıkların hatırı olsa da içinde hep acısı mı kalırdı? Darbe en sevdiğinden yenil
Ben hiç genç olmadım. Çocuk oldum, babasının şımarık kızı oldum, asi, kavgacı, olgun, yaşlı bunların hepsini yerli yerinde oldum ama çocuk hiç olmadım. Kendimi tanımaya başladığım günden beri hep her şeyi olgun düşünmeye çalıştım. Hiç hata yapmamak için nerdeyse içimdeki genç kızı acımasızca öldürdüm. Sonra bir gün düşündüm; niye gençliğimi yaşamadım ben? Olsun yine geç değildi yaşım gayet müsaitti. On sekiz yaş pek de büyük sayılmaz. Ama bir de etrafıma baktım, artık öyle bir lüksüm yok, gençlik hakkımı fe
İnsanlık maddi gelişimini teknolojik boyutuyla süratle ilerletirken, ahlaki çöküşünü de hızlandırmaktadır. Dünya devletleri arasında meydana gelen maddi refahtaki uçurumlar, ahlaktaki çözülme bunun bir göstergesidir.
Kimisi lüksün en zirvesini yaşarken, yedi yüz milyon insandan daha fazlasının açlıkla pençeleşmesi bunun bir kanıtıdır.
Yine kimisi estetik cerrahiye milyonları verirken, bir başkası sağlık problemini halledebilmek için yeterli miktarda tedavi parasını bulamadığından hayata veda ediyor.
"Benim senin gibi insanların büyük hayalleri olmaz, biz hep küçük insanlardık ve küçük insanlar büyük hayaller kurmaktan korkardı. Ben ilk defa büyük hayaller kurma cesareti buldum ve bunu yaptım..."
"Meğer dinlediği hikâyenin ne kadar da içindeymiş. Sanki burada bulunan herkes bir otobüs durağında bekleyen insanlardı ve hepsi aynı otobüsü bekleyip aynı mahalleye gideceklerdi ama kimse bir diğerini tanımıyordu. Yaslı adam topluluğun içindeki maskeleri tek tek gün yüzüne çıkarıyordu."
Her birimizin gece koyusu hüzünleri vardır hayatta,
Bir de cennet yeşiline benzeyen umut parıltıları.
Zifiri karanlık bir mahzenden duman grisine geçer önce
Ve en sonunda yırtar dantel misali kozasını.
İşte böylesi bir kelebek hikâyesi yazılı bu satırlarda...
En karanlık, en siyah gecelerden geçen
Ümidin, aşkın mucizesiyle kendi cennetine erişen.
Kimi zaman gri'ye kimi zaman maviye dokunan
Ama her daim kırmızı rengini kalbinin derinliklerinde saklayan
Gri Koza'nın saklı kelebeklerine...
Bu şehir
Bana yitik bir aşkı anımsatıyor
Surlarında, kalelerinde gezinen yoksul ve çıplak yalnızlığın yüzünü
Soğuk rüzgârlar getiriyor Marmara denizi Ege kıyılarından
Bir yoldaş çığlığıdır belki
Hapishane duvarlarından yankılanıp düşen
Sesini yüreğimin sıcaklığına emziriyorum
Ve kederle suluyorum bir çiçeği
Birisi bir şeyi başardıysa, senin de başarabilmen mümkün demektir. Ama sadece okumakla olmuyor ve olması her geçen gün daha da zorlaşıyor, inan. Ne mi yapacaksın?
İmkânın varsa okuyacaksın, yoksa bir yolunu bulup yine okuyacaksın. Ama olamıyorsa da şansını kaybetmedin, bileceksin.
Hayat çoğu zaman, pek de adil olmaz. Sana istediğini vermez. Hiçbir şey hazır gelmeyecek önüne. Sen kazanacaksın! Gelse de kendi emeğinle kazandığın gibi olmayacak. Kolay gelen kolay gider unutma. Kazanmak istiyorsan çalışacaksı
"Sen bu şekilde hem kendinin hem ailenin kaderini kurtarmış oldun."
"Affedersiniz ama aileminkini nasıl kurtardım?"
"Şöyle ki onlar hiçbir zaman senin kurtarıldığını bilmeyecekler. Bu onların içinde hep bir acı olarak kalacak. Her şeye rağmen inançlarıyla ayakta kalmaya çalışacaklar ve kalacaklar. Bulundukları hayatta gülerek geçirdikleri her dakika kaderlerinde geçtikleri güzel bir sınav olacak. Çünkü hayat onlara tattırabileceği en büyük acılardan birini tattırdı. Onlara zor ama sonu tıpkı seninki gibi
Üç yıldır evli olan ve ilişkilerinde sorunlar yaşayan Berkay ve Yıldız, Yıldız'ın yoğun çabasıyla çift terapisine gitmeye karar verirler. Ancak Yıldız, terapinin ilk günü terapistine âşık olacaktır. Evli olması ve terapi sürecinin gerekliliğine inanması durumu karmaşık hale getirir. Duygularını bir kenara bırakıp, terapistinin ondan hoşlanıp hoşlanmadığını anlamaya çalışır. Bir tarafta kendine dair öğrendikleri, diğer tarafta âşık olduğu erkeğe duyduğu merak ve Berkay'a karşı sorumluluklar vardır.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85?indeyim ve biliyorum...
ÖLÜYORUM...
Jorge Luis BORGES
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.