" Bağlayan hiçbir şey yoktu bizi Ve biz hesapsızca severdik sonunu bilerek Her tartışma sevgi sunumlarıyla kapanırdı..." Şair, kitabı için "birçok hayat ve birçok insan barındırdığına inanıyorum" diyor. Hadi o zaman "iyi duyumsamalar" sizlere...
"Göbekli Bulut Ailesi, on değişik hikâyeden oluşuyor. Hepsinin karakterini seveceksiniz. Çünkü bu hikâyeleri okuduğumuzda bize aslında hiç de yabancı olmayan kişiler ve olaylar gözümüzde canlanacak. Bu tanıdıklık hissinin sonunda çıkaracağımız dersler ne kadar da çoktur. Nazan Ekinci, oldukça anlaşılır bir dil ile bu kitabı sizlerin beğenisine sunuyor. Bir ilk kitap için oldukça başarılı."
"Yükselmek, göksel ve tanrısal bir yüceliğe yaklaşmak için, maddi dünyaya egemen olan haksızlıklar, adil olmayan durumlar karşısında, acı ve merhamet duyma yetisine sahip olabilmek gerekiyor. Maddi dünyanın ve maddenin egemen olduğu ilişkilerin adil olmadığını, insanlık tarihinden ve günümüzde hâlâ adalet arayan insandan biliyoruz. Adaletin olmadı yerde acı kaçınılmazdır; ancak haksızlık karşısında acı duymayan bir ruhun, maddi evreninden sıyrılarak yukarıya çıkması ve kendi varoluş ereğine ulaşması mümkün
"Diyelim ki bir gece götürüp koydunuz önüne
Çocukluğunu (Çantasında taşısın diye mandalina
Annesini hatırlasın diye ballı muz
Haydar Ergülen okusun diye nar)
Bulutların göğünde kahve aşeren
Hamilesiz bir kadının gülsün diye
Yarı gövdesiyle kapı eşiğinde
Sen kimsin?
Ya sen?
Peki ya sen?"
"Günümüz modern şiiri karşıt olduğu moda akımlardan uzak dururken gizliden gizliye de imgeyi görselleştirmekte en çarpıcı yöntemlerden sayılabilecek dekonstrüktivizmden beslenmeyi ihmal etmez. Bütünlüğün parçalanması arzusu aslında modernin şu üç ilkesine duyulan güvenin azalmasıyla ilgilidir: Biçimin içeriği takibi, biçimin saflığı ve malzemenin dürüstlüğü. Saflığın, dürüstlüğün, meselenin tereddüt uyandırışı zaten şiirin nüvesiyken fonksiyonel veya rasyonel olan geçerliğini yitirir ve ortaya alt metinleri
"uslanmaz bir dünya sarhoşuyum
gündüz şiir içer/ geceleri mısra dizerim
boğamaz sular, vuramaz bu sözler beni
su da, söz de benim
şiirin öz kızıyım ben
bir sana yenilirim..."
Mazeret
Babasız kalmanın çeyrek asrında
Zamanın dindirdiği söylenen acıların toplamını
Yaşama bölüp eksik kalanlarını misliyle çarptım
Sonuç çoğalan dünyanın içsel yalnızlıkları
Ta uzaklardan seslenirdi babam:
Uzan! O dalın üzerindeki kitapları kopart
Seni bana anlatsın
Ben ağaca tırmanmak yerine
Yere düşenleri almayı seçtim
Ben toprağının başında sana layık olmadıklarımla geçirdiğim
Bir ömrü ateşledim
Ben küllerini cebimde gezdirirken
Nefesimi ölümle yüzleştirdim
Şimdi her şey akıp giderken
Dallarında
...
Onun derslerle başı hep dertteydi. Okulu, dersleri, ödevleri sevmiyordu. Hayatı, bir gün o hiç sevmediği okulda değişti.
Ve o, herkesin parmakla gösterdiği, gazete köşelerinin ve televizyon programlarının sürekli konuğu olan "Bay Küçük Ressam" oluvermişti. Sadece çocukların değil, büyüklerin de çok seveceği bir öykü kitabı. Okuyacaklarınız size çok tanıdık bir o kadar da çok samimi gelecek.
İmge merkezli şiirin temsilcilerinden Tuğrul Tanyol, retorikten ve öykülemeden uzak duran, lirik şiirler kaleme aldı. Yazılarında Yunus Emre, Nedim, Yahya Kemal, Ahmed Hâşim, Cahit Sıtkı ve Oktay Rifat'a değindi. Şiirin her şeyden söz edebileceğini, ancak güzel olması gerektiğini savundu.
'Soygun Çâğı'nda yaşadığını söyleyen Tanyol, Rimbaud'nun 'Sarhoş Gemi'sindeki gibi denizin şiirine gömülerek, aynaya ve suya yansıyan zamanla hesaplaştı.
Şair-akademisyen Emel Koşar Sudaki Rengine Külünü Savuran Anka-Tuğ
'Ne çok dolaştık seninle
buz devrinde
güneşlenmek istemiştik sanki
öylece baktılar bize
çoğunca onları değil de
ama illa ki birbirimizi suçladık
gözümüzden akacak yaşa dikmiş
de gözlerin beklemedeydiler
oysa yabancı ve korkaktık
buzayazdık
kaçtık birbirimizden'
Bir Osmanlı Subayının aşk, cesaret ve heyecan dolu bir temmuz sıcağında Manastır'da doğruyu bulma çabasını anlatan gizemli bir hikâye...
"...Oyun karmaşıklaştıkça hakimiyet zorlaşıyor, bu oyun nerede bitecek acaba? Artık Manastır iyice ısınmaya başladı, her yanı alev sarmış, cayır cayır yanıyor! Atalarımızın fethettiği topraklar birer birer imparatorluktan ayrılırken,onları bir arada tutmak artık olanaksız... Asırlardır savaşlardan yorgun düşmüş bu millet acaba ne zaman mutlu yılları görecek? Plan değişti
Kadınlar, bir toplumu toplum yapan yegane kişiler. Onlarsız bir yaşam nasıl düşünülebilir ki? Hayatın içinden bir roman. Bu romanın ana kahramanları kadınlarımız. Her çeşit rolleri olan kadınlarımız. Onlar iyi ki varlar...
"İstanbul'dan çıkmışız yollara, İç Ege'ye kadar gelmişiz. Yerleşim yerinden uzakta, yolumuz üstünde, kırsalda garipçe bir çeşme başında mola vermişiz.
Bir nebze dinlenip; gücümüzü kuvvetimizi yeniden kazanacak ve dinçleşip günlerce sürecek yolumuza devam edeceğiz..."
Bir dönemin kültür hayatına adını yazdıranlardan Sabahattin Eyüboğlunun sık sık hatırlanması hem bir değerbilirlik hem de kültürde kopuşsuzluğu sağlama çabası olacaktır. Bu kitap, uçup giden sözü kalıcı yazıya dönüştürme düşüncesinin bir ürünüdür.
Yanımda İlla diyor Leman Sam
İkna yeteneği güçlü hayatın herkes kalmak istiyor
Dışarıda üşüyen bir halk düşünüyorum
Soğuk tüm Türkiyeye sarılmış, bana sarılan yok
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.