Su sessizdi, su umursamaz, yolunu bulurdu, yolunu bilirdi. Ölümsüzlük adına evren yasalarını araştıran, ölümlü simyacılar, suyun umudunu saklayanlardır, ben gibi. Sevgi, yürek çırpınmasıdır, avuçların içidir okşayan, kollarıdır hayata sarılan su gibi. Oturulan ve uyunan yer kadardır sığınılan dünya, evren kadardır sevdiklerimizin yüreğinde yer edinilen ve bulunan. Beyazdı suyun rengi. Su Gibi, bir anda her şeyini kaybettiğini sanan; ama umudunu, arzusunu kaybetmeyen güçlü bir kadının sesi. Enfes bir Türkçe.
Sevgili arkadaşlar, illerimizi tanıtacağımız kitap serimize, güzel ilimiz İzmir' imizle devam ediyoruz. Kitabımızı okuyup bitirdiğinizde hem eğlenceli bir yolculuk yapmış olacak hem de ilimiz hakkında bilgi sahibi olacaksınız. Keyifli yolculuklar ve iyi okumalar
"Duvarlar
Tütsü
Kokuyor
Yastıkta
Yüzün
Sıcak
Ve
Havlun
Hâlâ
Islak
Biliyor musun?"
Cem Seyhun Ünbay, okurun seveceği bir şair. Aşkı ne de güzel anlatıyor ve duyumsatıyor şiirlerinde. Kendine has bir şair. Şiire aşkla eğilen bir şair şüphesiz aşkı baş tacı edecektir. Şiiri, şiiri nefesi olan şairin bu kitabını okuyunuz!
Selma Sayar. Bir eğitimci. Üstelik yazmayı seven bir eğitimci. Gözlem yeteneği ve duygularını aktarış biçimiyle bizleri anlattığı öykünün içine çekiveriyor daha ilk satırlarda. Hani, yüreğime dokundu, denir ya, aynen öyle hissediyor insan onun yazdıklarını okurken.
Özellikle de annesiyle ilgili yazdığı Ena Mahibbik Mama! (Seni Seviyorum Anne!) başlıklı anlatısını okurken gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Dostlukla ilgili yazdıkları da aynı duygusallığı nasıl da derinden, nasıl da zarif ama insanın için
Heves kırılınca neşenin
Kalp kırılınca nefesin
Bir anlamı kalmıyor
Sus Çiçeği, şairin ilk kitabı. Yalın olduğu kadar, yoğun bir anlam katmanı var. Hevesin neşeye, kalbin nefese ne denli ihtiyacı varsa, şairin söylediklerine dikkat kesilmenizi salık veriyoruz. Bir ilk kitap için şaşırtıcı başarı... Kitabı okuyunca ne demek istediğimizi anlayacaksınız.
Naiflik ve alçak gönüllülük Ali Yedigöz'ün neredeyse olmazsa olmazıdır. Kişiliğinin en üst apoleti gibi durur. Kişiliğindeki bu naiflik ve alçak gönüllük , hemen hemen bütün öykülerine nüfuz eder. Özlenilmiş insan profilini sunar okura. Okurun duygu ve düşüncelerinde müthiş bir hoşluk ve kabullenmişlik bırakır. Ali Yedigöz ?ün öykülerinde Sait Faik'ten esintiler bulmak mümkün. Abartı olmazsa, sanki Sait Faik'ten öyküler okuyormuş gibi bir hisse kapılabilir okur
Yılmaz Bozan (Şair, Eleştirmen)
Sevgili arkadaşlar, illerimizi tanıtacağımız kitap serimize Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaş'ını başlattığı Samsun ilimizle başlıyoruz. Kitabımızı okuyup bitirdiğinizde hem eğlenceli bir yolculuk yapmış olacak hem de ilimiz hakkında bilgi sahibi olacaksınız. Keyifli yolculuklar ve iyi okumalar
Yılmaz Bozan, hayatın içinden beslenen bir şair. Akdeniz'in o lirik sesini, kendi imgesel dünyasında yoğurmayı çok iyi biliyor. Yetenekli ve başarılı bir şair'in Uykusuzlar Kulesi'ne girmek için vakit kaybetmeyin. Burada aşkın yakan alevini yüzünüzde hissedeceksiniz.
Çoğumuz tatlı ninelerimizin sesinden masallar, öyküler dinleyerek büyüdük. Sevgi, saygı, dürüstlük ve iyi insan olmak gibi erdemler o masallarla, öykülerle işledi içimize.
Bu kitapta ninelerimizden dinlediğimiz masal ve öyküler, sürükleyici ve samimi bir dille sizi kendine çekecek. Bazen Zeyno kız olacaksınız bazen Küçük Ali. Ve onların serüvenlerini okurken doğayı, doğanın dostluğunu ve gerçek mutluluğu tadacaksınız.
Türk Şiirini bugün bile etkisi altında tutan İkinci Yeni Şiiri ile ilgili olarak kaleme alınan bu kitapta yer alan yazıların büyük bir çoğunluğu, postmodern düşüncenin edebi anlayışını, postmodernizmin felsefi temellerini de dikkate alarak İkinci Yeni Şiirinin söylemiyle ilişkisi bağlamında ve postmodernizmin metinlerarasılık yaklaşımına ağırlık veren bir tutum içinde, anlamaya çalışmaktadır. Kitapta yer alan yaklaşımlar, yazarın 2012-2015 yılları arasında kimi edebiyat dergilerinde yayımlanan, kitaba alını
Gözlerim yağmurdu yağdı tutamadım
gece yalnızlığını bırakıp gitti bana
hasta bir serçeye nefes bile olamadım
bayramı vardı kana susamış insanların
Şaşkın hayat ansızın çöktü üstüme
sabahın körü kulaklarımda şakıdı
aşka kilitli kapıyı bir türlü açtıramadım
başka mevsimlere sakladım acılarımı
Binlerce liram olsun isterdim
Her gün boş duran
Kumbaramı dolduracak
Yüzlerce balonum
Olsun isterdim
Kolayca şişirebilecek
Bir sürü çikolatam
Olsun isterdim
Aç karnımı doyurabilecek
Ah bir de oyuncaklarım olsaydı
Doyasıya oynayabilecek
Biliyorum hiçbiri olmaz ama
Sihirli bir değneğim olsun isterdim
Bütün bunları yapabilecek
"Onlar başlarına ne geleceklerini biliyorlar mıydı dersiniz? Her şey bir gülüşmeyle başlamıştı. Anneleri, onları ders alsın diye göndermişti dans okuluna. Ama kim bilebilirdi Krem Şanti ile Bayan Marmelat'ın bir gün ülkenin en iyi dansçıları olacağını?
Başarıya giden yolda, istemenin ne kadar önemli olduğunu mu merak ediyorsunuz? O zaman haydi şimdi kitabın sayfalarını çevirmeye başlayın..."
"Akıl almaz
Kitapta kalan boş yaprak
öldüğün andan ürkütücü diriliş
belli belirsiz yazılacak
Erinçli gülümsemeden sivrilmiş
donmuş gözlerden kaçınarak
gizli gizli yaptığın yıpratıcı iş
Her yönelişe açık yolculuk
yürünmemiş galaksiler arası mesafe
akıl almaz sonsuzluk
Gizlerini koruyan kozmos yanıyor
galaksiler doğuran ana
her yok oluşa üzülmeden ağlıyor"
Bazen hayat beklentilerimizin dışında gelişir. Bizim için çok önemli olan şeyler zaman içinde gözümüzde küçülür. Ama onlara ulaşmak için verdiğimiz mücadele ve çektiğimiz meşakkat çok daha büyük değeri dünyevi hiçbir şeyle ölçülemeyecek yerlere ulaştırır. Mecnûn'un Leylâ'sını ararken Mevlâ'sını bulması gibi.
Geçmiş yüzyıllarda, örneğin resimde natüralizm anlayışının egemen olduğu çağda, 'gerçek resim', doğayı olduğu gibi, hiç değiştirmeden aktarmak olarak anlaşılıyordu. Yani bir ağaç resmi yaptığınız zaman, izleyici, resimden yola çıkarak doğadaki o ağacı gidip hemen binlerce ağacın arasından bulabilmelidir. Doğal olarak bu sanat anlayışı şimdi müzelere taşınmıştır. Resmin amacı doğayı çoğaltmak değil, doğayı dönüştürmektir. Aynı şeyi şiir için düşünürsek, şiirin de amacı dili çoğaltmak değil, dili dönüştürmekt
Varoluşun temeli "Öteki-ile" olmaktır. Kendimizi Öteki sayesinde biliriz; değerlerimiz hep Öteki'yle ilişki üzerinden belirir. Kendilik psikolojisinin tabanına Ayna evresini koyan çağdaş psikiyatri, bir büyük metafor olarak da düşünür Ayna'yı; bir yaşam boyu Öteki'nde yansırız ve kendimizi sürekli sınayarak ilerlediğimiz bir Ayna olarak bakarız başkalarına. Öyleyse , kiotoportre de buna dahildir, her "Portre" okuması ve çözümlemesi insanın kendi içine doğru bir yolculuk yapmasıdır, cesaret gerektirir ; zama
"Samsun'dan parlayan kıvılcım Amasya, Erzurum, Sivas derken Ankara'da kurulan Büyük Millet Meclisi ile aleve dönüştü ve tüm yurdu sardı. Bizler bu zaferi, elbette Milli Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e, kumandanlarına, cephelerde çarpışan askerlerimize borçluyuz. Peki; ama Milli Mücadele'ye cephe gerisinde emek veren çocuklar, kadınlar, erkekler, yaşlılar, neler yaşadılar? Karşı cinse duyulan aşkı, vatan aşkıyla birleştirerek savaşan isimsiz kahramanların zaferi insanlığın evrensel zaferi miydi?" Merak edi
"Allı turnam bizim ele varırsan / Şeker söyle kaymak söyle bal söyle (...) Eğer bizi sual eden olursa / Boyun bükük benzi soluk yar söyle..."
"Keşke yolum erken bir dönem usta şairlerin yoluna düşseydi. Ustaların şiirleriyle daha uzun sohbet şansım olacaktı. Oysa Karacaoğlan'a çeşme başında bir bardak su vermek isterdim."
Fatma Aras başarılı bir şair. Fakat elinizdeki bu kitap bir şiir kitabı değil. Mektuplardan oluşuyor. Evet bir şairin yazmış olduğu mektupları okuyacaksınız. Kendisine, hayata en çok da
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.