Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 70 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Bir kitapsa hayat Ben senin olduğun sayfada takılı kalmışım Her bir cümle mıh gibi kazınmış aklıma Duramıyorum noktalarda Harflerin dışına taşmak istiyorum Virgüllerin vaat ettiği geleceğe yol alıp Yeni bir sayfa açmak seninle
Tükendi
"Şu kısacık hayatta acaba kaç kişi mutsuzluğunun farkına varıp, beğenmediği hayatından çıkıp gidebiliyor, senelerce sevmeden gittiği iş yerini kolayca terk edebiliyordu? Bir saniye içerisinde bile bir çok şey değişirken zamanla insanların duygularının da değişebileceğini gözardı edip,neden heyecanını yitirmiş ilişkileri bitiremiyorduk? Ülkemize hapishaneden kurtulmuş gibi sevinerek gittiğimiz, dönerken de ağladığımız halde neden sevmediğimiz, sevilmediğimiz yerlerde yaşamaya devam ediyorduk? Ne kadar öz
Tükendi
Yazı yazmayı öyle çok seviyordu ki... Kendince çizerek yaptığı şekillere harflermiş gibi baktı. Emine´lerin evinde yer sofrasında yemek yenirdi. Bazen eline çatalı alır tahta sofraya harfler çizmeye çalışırdı, Bunu öyle çok yaptı ki sonunda, adının baş harfini ağabeyi ona öğretti o da bu harfi sofraya yemek yediği çatalıyla kazıdı.
Tükendi
Halil Cibran, Sözcüklerle ruha dokunmayı, tensel bir dokunuşa tercih etti. On dokuz yıl boyunca hiç görmediği bir kadına sadece yazdıklarını okuyarak aşık oldu. Aşka edebiyat yoluyla ulaşmanın nasıl bir şey olduğunu gösterdi dünyaya. Sait Faik, yüzünde sarışın çocukluğuyla bir çocuk adamdır, Burgaz'dan esen rüzgârdır, denizdir, İstanbul'dur, baştan sona hikayedir. Stefan Zwein'in kadınları Tanrı'nın günah saydığı duyguları onun cennetini reddederek yaşadılar. Tüm kuralları alt üst ederek, hayatı aşkla tat
Tükendi
Migrenim beni o kadar üzmüş, fakat buna karşılık o kadar sık benimle birlikte olmuştur ki, tıpkı diğer ıstırap veren şeylere alışılması ve (söylemeye dilim varmıyor ama) sonunda maalesef kanıksanması gibi ben de migrenime alıştım. Hatta gün oldu ona şiir bile yazdım. Tıpkı insanın zalim bir kocaya alışması, ya da beraber yaşadığı kötü bir yakınının (anne, baba, kardeş) davranışlarını hoş görmesi ve en nihayetinde rahatsız olmaması ve hatta -ne yazık ki- onu benimsemesi gibi migrenimi kabullendim. Çünkü baş
Tükendi
Cerrah, yaşadığı şehrin örnek bir vatandaşıdır. Soğuk görünüşlü ve az konuşan bu adamın da herkes gibi bir zaafı vardır: Yeni doğmuş kızı. Kızını, onu bekleyen korkunç kaderden kurtarmak için her şeyi göze alır Cerrah. Saygın konumunu ve sevdiği kadını geride bırakarak dış dünyaya kapalı Aurum şehrinden kaçmanın bir yolunu bulur. Hiç tanımadığı Nisyan'da aradığını bulabilecek midir? Yoksa burası da yalanlarla örülü bir başka cehennem midir?
Tükendi
"Ertuğrul ara sokaktan ansızın çıkıp kalabalığı yararak meydanın ortasına doğru yürüdü ve Agitʼin hemen yanında durdu. Köpekler kalabalıktan ürkerek sürgünlere sokuldu. Bir çocuk elinde bir ekmekle iki köpeğin arasına usulca daldı, bir kadın beyaz tülbentini Agitʼin boynuna doladı. Başka bir kadın gelip Ertuğrulʼun yüzünü elindeki bezle sildi. Deli Durmuş türküsüne devam etti. Bir diyarın önce kadınlarına, sonra köpeklerine bakmalı, sonra da sürgünlerine... Eğer mutlu ve huzurlu değilse bunlar, unutun sev
Tükendi
Ne çok hırsız kol gezer yolculuğumuzda. Çıplak ayak dolaşırlar hayatımızda, sessiz ve soğuk, varlığını bildiğin belki de bilmek istemediğin. Ruhlardan mutluluğu çalarken, yalnızlığı bırakırlar kanıt olarak. Kilitleyemezsiniz bir suçlu gibi, hatta çoğu zaman görmezden gelirsiniz. Her zaman etrafınızda dolaşmazlar bilirsiniz ki bazen içinizdedirler. Asıl kendinize yabancı olduğunuzu itiraf edemezken en uzakta sanılan pencerenin aslında en yakındaki olduğunu, başkasını itmeye çalışırken, kendinizi ittiğini
Tükendi
Hani bazen her şey üstüne üstüne gelir, kendini bir türlü ifade edemezsin anlaşılmadığını düşünürsün ama kimseyi görmek, kimseyle konuşmak istemezsin... Tutunacak bir dal ararsın, omuzunda güven verecek sıcacık bir el... Bir gerçek dostum olsaydı şimdi yanımda diye içinden geçirirsin... Ruhunu ısıtacak bir gülümseme, sana doping etkisi yapacak sevgi dolu bir enerji... Bir omuz ararsın, başını yaslayacak... Seni tırnaklarına kadar hissedip anlayacak, sarıp sarmalayacak... İşte tam da öyle zamanlarda bu kitap
Tükendi
Dünyanın turistiyiz, dönmeliyiz bir gün geri, Kimseye verilmemiştir sonsuzluk bileti, Bazen bir ömür geçer, sadece bir an gibi, İçimizdeki gezgin durmaz, her an dürter bizi. Gezip görmek isteriz, dünyanın dört köşesini, Her bir dağda, taşta nice yaşanmışlıklar gizli, Ararsak geçmişin derin izlerini, Ataların yolunda buluruz kendimizi. Dağlar doruğuyla, ormanlar sırlarıyla, Yaylalar soğuğuyla, çöller kumlarıyla, İster denizde olsun, ister karada, Bekler bizi tüm doğa içindeki varoluşlarla. Bir çekim var,
Tükendi
Yine hüzzam.... Şarkı henüz bitmemişken gelen hesabı ödedi. Temkinli bir şekilde ayağa kalktı. Edasını karısına yorduğu genç kadın masada hâlâ tek başınaydı. "Afiyet olsun" dedi yavaşça. Başıyla nazik bir teşekkür yolladı kadın. "Kızım, bilir misiniz ki, tavrınız bana rahmetli eşimi hatırlattı. Şimdi izin verirseniz, bir şiirle yâd edeyim aziz hatırasını?" Ah ki, ah bu meret yine yaptı yapacağını. "Oturmaz mıydınız, arkadaşlarım henüz gelmedi? Işıklarda yol alsın eşiniz. İsmi neydi?" Masaya iyice yakla
Tükendi
...Bilmem kaçıncı sigarasına yakıp çevredeki evlere şöyle bir göz gezdiren genç adam: "O zamanlar buraları Ermeni mahalleleriymiş. Şuradaki Behiye Hanım konağı, Ermeni bir şifacınınmış. Antep savunmasından sonra burada kalan tek tük Ermeni'den biriymiş Bedros. Tüm ailesini kaybedip geri kalan yakınları da göç edince, evinin içine kapanmış adeta. Hastalarının dışında kimseciklere görünmezmiş. Gündüzleri dağ taş gezip bin bir bitki kökü toplayıp geceleri de işliğinde bu karışımlarla meşgul olurmuş, sessiz sed
Tükendi
Bir yazın öğretmeninin demanslı annesiyle geçirdiği son dokuz yılı... "Yaşamınızdaki ilkbaharların sayısı ne kadardır? Bazıları hiç bahara ermeden göçer gider. Yaşamı, hüzün boncuklarından örülmüş yitik yaşamlar tespihi gibidir. Yaşam hiç âdil değildir. İsyanını nasıl yaşayacağını bile bilemez insan. Bir dağın en ucunda, en tepesinde bağıra bağıra doğayla dertleşmek acaba işe yarar mı? Dağı nereden bulacak, tepesine nasıl çıkacaksın? Bağır bağırabildiğin kadar kör karanlıklara, ama içinden."
Tükendi
"Mavinin lacivertle sarmal yaptığı ölümsüzlük hissi veren uçsuz bucaksız bir alanda buluşmuş iki deniz, biraz kaygılı ama kardeşçe. Sırtımı dayamışım travertene, ayağım toprakta. Seyrediyorum sonsuzluğu, düşünüyorum ne düşündüğümü bilmeden..."
Tükendi
"Sizce, gelecek hafta büyümüş olur muyum?" Bir kitaptan bazen sadece bir cümle kalır okura. Zamanla öykü iyice silikleşebilir hatta unutulur ama o cümle unutulmaz... Uzun yıllar önce okuduğum Jose Mauro De Vasconcelos'un "Şeker Portakalı" kitabının çocuk kahramanı Zeze'nin bu sihirli cümlesi hafızamın çekmecesinde saklıydı. Zehra Aylin'in yeni öykü kitabına adını veren "Bu gece Büyümesem" öyküsünü okurken "çocuk gelin" Elif'in annesine söylediği, "Bu gece büyümesem anne! Ne olur büyümesem?" cümlesini okuyu
Tükendi
Erkan Özaydın, sanatın konu, dil, anlatım, biçim, biçem öğelerini gözeterek var ettiği ilk öykü kitabı "Şah ve Mara" ile okura merhaba diyor, yazınımızda yerini alıyor. Yazarın öykülerini okurken; Nietzsche'nin "Çatışmalı Varlık" olarak tanımladığı insanın, toplumsal ve düş dünyasında kısa yolculuklar yapacak, yaşamınıza yeni renkler katacaksınız. Acımsı ama umudu yeşerten bu özgün, şiirsel öykülerde bir doğa senfonisinin sesini duyumsayacaksınız... Ali F. Bilir
Tükendi
"Mina Bulutlar Adası'nda" masalı, öğretmeninin verdiği ödev üzerine ortaya çıkmış bir anlatıdır. Öğretmen diyor ki: Okuduğunuz masal, öykü, şiir ve diğer dinlediklerinizden aklınızda kalanlardan yararlanarak öykü ya da masal yazın!Onları toplayıp sınıfça bir kitap çıkaralım.Buradan esinlenen ve işi ciddiye alan Mina, eve gelince anneannesinden yardım istiyor. O anlatıyor anneannesi de yazıyor..."
Tükendi
Bahçe kapısına yaklaştıkça Erdem'in heyecanı artıyordu. Kafasında birçok soru vardı. Acaba yavru kedi bıraktığı yerde duruyor muydu? Gitmiş olabilir miydi? Çağla abla "Annesi onu alıp götürebilir." demişti. Eğer götürmüşse üzülür müydü? Yoksa üzülmez miydi? Bir kedisinin olmasını istiyor muydu? Şu anda hiçbir şey bilmiyordu.
Tükendi
Bahçeyi anlatıyor durduğumuz yer, aşkın kıyısı Akıp geçiyor denizin dilinden Çınar ağacı, ceviz ağacı, harnuplar, payamlar Konuşuyor bizim yerimize, ne güzel. Çoğalıyoruz toprağın kokusunda Evren çoktur diyor, derinlerde bir saka kuşu.
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 70 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1