Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 73 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Berlin Hükümeti, göl kenarındaki yazlık evi ellinci doğum gününde dünyaca ünlü, Nobel Ödülü sahibi fizikçiye armağan etmek istiyordu. Ancak Einstein, 1926-1933 arası Caputh´da yaşamış, sonra bir daha dönmemek üzere Amerika´ya gitmişti. Yetmiş yıl sonra, genç, yenilikçi hukukçu Anselm Stöckl çılgınca bir fikirle ortaya çıkar: Einstein, ülkeden ayrılmadan önce gizli belgelerini Templin Gölü´ne saklamış olabilir mi? Karısı Gesine ve en yakın arkadaşı hikayenin anlatıcısı ile birlikte sıcak bir Brandenburg yaz
Tükendi
Gurbet bir tutkudur. Mutluluk verici bir hayal, bir sarhoşluktur. İnsanı felakete sürükleyecek kadar korkutabilir, mahvedici olabilir. Yanı başınızdadır kimi zaman. Burada olmamalıydım diyecekti bana daha sonraları. Oturduğum kahveye yaklaşıyordu. Çöl rüzgarı sıcağı dalgalandırıyordu. Fasta yabancıydı bu adam, bir arayış içindeydi. Sonunda bana bir aşk ve hasret hikayesi anlattı. Her zamanki gibi müzede oturuyordum diye başladı meydana doğru bakarak, Onun ritmik topuk seslerini ilk duyduğumda, Afrika sanatı
Tükendi
Dönüp dönüp bakıyorum çocuğa. Hay Allah, bana kimi hatırlatıyor acaba? Birden başını kaldırıyor, benden yana bakıp gülümsüyor. Gülümsemesi öyle tatlı ve tanıdık ki bir anda içim sıcacık oluyor. Acaba bana mı gülümsedi? Marie hayatında ilk kez aşık olur. Aynı orkestrada çaldıkları Lukas, rüyalarını gerçekleştirecek gibidir. Lukasın da onunla ilgilenmesi Marieyi mutlu eder. Annesiyle tartışmalarını, sınıflarına yeni gelen Kime duyduğu kıskançlığını unutturur. Sınıfındaki bu güzel, kendine güvenli kız, Kim,
Tükendi
Hayatın ve ölümün karşıt taraflarında bulunan birbirinden çok farklı iki kardeşin şaşırtıcı öyküsü Galata Gençlik dizimizden çıkan bu kitap, doğaüstü güçler, romantizm ve günlük gençlik serüvenleri gibi unsurların etkili bir karışımından oluşan Griffinin öyküsü, korkulardan kaçmak yerine onlarla yüzleşmek gerektiğini ve hayatın yasını tutmak yerine onu yaşamak gerektiğinin altını çiziyor. Burada iyi işlenmiş ve çok ses getirecek bir öykü var. Çoğu okura gerçek hayatları ya da kabuslarından tanıdık gelecek.
Tükendi
Jenna, kendini "kurşun işlemez" görüyordu. Derslerinde çok başarılıydı. Saygın bir üniversiteye kabul edilmişti. Çok ilgili, sevgili dolu, yakışıklı bir erkek arkaşı vardı. Geleceği önünde engelsizce uzanıp gidiyormuş gibi görünüyordu. En büyük korkusu, onu bu kadar başarılı kılan kontrolcülüğünü kaybetmekti. Yine de erkek arkadaşının isteğiyle biraz eğlenmeye karar verdi ve hayatını değiştirecek o yılbaşı partisine gitti. Siz elinizden gelenin en iyisini yapabilirsiniz. Ama bu sizi "kurşun işlemez" kılab
Tükendi
Faye Travers işi gereği gittiği bir evde karşısına çıkan Amerikan Yerlilerine ait davuldan yükselen uğultuyu duyunca onun çekimine karşı koyamaz ve davulu çalar.Boyalı bir Kızılderili davuludur bu ama kendi kendini yapan,nesilden nesle kendi öyküsünü yazan,kayıp çocukları ailelerine bağlayan,bir ruhu olan sıra dışı bir nesne. Bu günden başlayıp davulun peşinden geçmişe, Ojibwe Yerlilerinin yaşamlarına sürüklenen bu hikaye tekrar bugüne dönüp gün yüzüne çıktığında, parçalar oturur. Fayein, kızının yasını tut
Tükendi
"Tanrı olsaydınız, neler yapardınız?" Uzakta, çok uzakta bir yerlerde, sakinlerinin Aeden diye adlandırdığı bir ada. Orada, yüksek bir yaylanın üzerinde kurulmuş bir şehir: Olympos. Şehrin tam kalbinde, tuhaf bir kurum; Tanrılar Okulu ve öğretmenleri: Yunan mitolojisinin on iki tanrısı... Görevleri öğrencilerine, kentler kursunlar, savaşsınlar, hayatta kalsınlar, dinler icat etsinler veya bilinç seviyelerini yükseltsinler diye, insan kitlelerini idare etme sanatını öğretmek. Halkları, peygamberleri, her bi
Tükendi
Ah, orta yaş. Sorgulanan hayatlar. Pişmanlıklar. Mizah ve kırık kalpler. Hayatı ciddiye almayı reddeden bir profesör Okurken gülmekten katılacağınız, hayatın içinden insanları anlatan bir kitap. Mükemmel mizah dozuyla güldürürken yoğun duyguları da canlı tutuyor. Hank Deveraux, küçük bir Amerikan üniversitesindeki İngilizce Bölümünün zoraki başkanı. Aynı hafta içinde kızgın bir meslektaşı burnunu yaralıyor, karısının dekanla ilişkisi olduğunu hayal ediyor, genç güzel bir asistanın ona asıldığını düşlüyor ve
Tükendi
Bu yaz, Cavendish Ailesi'nin mönüsünde Norveç spesiyaliteleri; Somon, gece yarısı güneşi ve... yağlı kâğıtta ceset var! Olivia ve Jonathan Cavendish, anneleri Tiphaine'nin bir sonraki turistik rehberini hazırladığı Norveç'te tatillerini geçiriyorlar. Morden'ın küçük limanında, Elan kafasına ve sazan balığı görüntüsüne sahip somon üreticisi Olrik'le tanışıyorlar. Jonathan, bu komik adamı hiç sempatik bulmuyor ve Olrik'in cep telefonunda okuduğu şüpheli bir SMS'le onun hakkındaki kuşkuları iyice artıyor. Ya b
Tükendi
Yalnız olma zamanı geldiğinde, tek başına tırmanan bir dağcı olmaktansa bir çöl münzevisi olmak daha iyidir. Çölde yalnızken, ister gerçekten Sahrada ister bir yaşam çölünde olalım, Tanrının fısıltılarını, ruhumuzun özlemini çektiği şeyi veya içimizdeki o derin bilgeliğin rehberliğini duymaya daha yakınızdır. Böyle bir iletişime geçmek için tutulacak bir yol, belirlenecek bir amaç ya da program yoktur. Tek gereken yalnız olmamızdır. Ama yalnız olmak tek başına ol-mak anlamına gelmez, çünkü yalnızken bizden
Tükendi
Bizden biri Selvi, kim bilir, belki de ta kendimiz Selvinin Dalları, yaşamın seslerine kulağını, renklerine gözünü. dokunuşlarına tenini açan bir kadının öyküsü.. Gündelik yaşamın soluksuz koşusuna bir an ara verip duyguları dinlemeye başlamak. Sezgilere kulak vermek. Hayata karşı değil de hayatla birlikte akmak. Onun sunuğu armağanları şükranla kabul etmek.
Tükendi
Bir düşünün. Akıl, Dürtü, Sağduyu, Haset, Coşku, Vicdan ve diğerleri, toparlanıp hep birlikte bir tatile çıkıyorlar. Dolambaçlı ilişkilerinden bunalmış, şöyle rahat bir soluk almak istiyorlar. Her birinin isteği, diğerlerince engellenmeden dilediğini yapacağı hoş, özgür bir vakit geçirmek.. İsmi olup da cismi olmayan bu varlıklar istediklerine kavuşacaklar mı? Yoksa tatilde altı gün boyunca oynadıkları yaşam oyunları, hiç farkında olmadıkları gerçek ihtiyaçlarıyla yüz yüze gelmenin yolunu mu açacak? Büyü Dü
Tükendi
"Ada Öyküleri"ni okurken zaman zaman gülümsediğ imi, ama daha çok gözlerimin yaşardığını söylemeliyim. Adalılık böyledir. Orada yaşam, en olması gerektiği biçimde yaşanır. Herkes birbirine komşu, neredeyse akraba gibidir. Kederler, sevinçler ortaktır. Kente ne kadar yakın olunsa da, özellikle gece oldu mu, Adalıyı bir yalnızlık, yalıtılmışlık duygusu kuşatır. Burgaz-adalı Sait Faikin "yeis" dediği şeyin kaynağı da budur belki. Kitaba adını veren "Küçük Ahşap Ev"de, öykü kahramanlarının yanı sıra, küçük ahşa
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 73 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4