Kıbrıs, bizler için daima Orda bir ada var uzakta bir yer olarak kaldı. Kıbrıs insanını ise sırtımızda taşıdığımız bir kambur, vergilerimizle beslediğimiz tembel bir halk olarak bildik. Hepimiz, üç-beş günümüzü hoşça geçirme, casinolarda para harcama gayesiyle bu Adaya geldik. Alışveriş yaptığımız dükkanlarda pazarlık kültürünü bilmeyen, alınan malda indirim yapmayan ama kazıklamayan dükkan sahibine, Sizleri biz kurtardık, keşke kurtarmasaydık, siz bizim paralarımızla ayakta duruyorsunuz, diyebilme hakkını

Hürrem Sultan, Kanuni Sultan Süleyman Devrinin en zeki ve en hassas tanığı. Zeki olduğunu hem yazdıklarından, hem de kendisi ile ilgili olayları istediği gibi yönlendirmesinden anlıyoruz. Hassas çünkü her olay Osmanlı İmparatorluğunun kaderini etkilediği gibi, kendi geleceğini de şekillendiriyor. 46 yıl süren Kanuni Sultan Süleyman Devri, Muhteşem Bir Yarım Yüzyıl mı? Hürrem Sultan, Osmanlı İmparatorluğunun gerilemesine sebep oldu mu? Yoksa o sadece bir günah keçisi mi? Düşsel bir söyleşi olarak yazılan bu

Hürrem Sultan, hakkındaki iddialara, 500 yıl sonra kendisiyle yapılan ilk söyleşide yanıt veriyor. Güçlü değildim ama öyle sandılar. Suçlanan ve mahkemede yargılanan kişinin kedini savunma hakkı vardır. Tarihi kişiliklerin ise böyle bir şansı asla olmaz. Haklarında yazılanlar ne ise kişi odur. Hürrem Sultan... Osmanlı İmparatorluğunu çöküşe sürüklemekle suçlanan kadın... Ama şimdi konuşma sırası onda. Padişahın hareminden çıkıp koca imparatorluğun kaderinde söz sahibi olacak konuma yükselen Hürrem Sulta

"Kendinden sonraki kuşağa tarzını ve vizyonunu bırakan tek öykü yazarı oldu. Hemingway, Faulkner, Wolfe, Steinbeck, Caldwell, Saroyan, Henry Miller... hepsi de büyük oranda Anderson'a borçludur." Malcolm Cowley Belirli bir zamana sıkışıp kalmayan bu öyküler döngüsü Amerika'nın orta batı kasaba-larından birindeki yaşamları göz önüne serer. Kitabın ana karakteri, Winesburg Kartalı adlı gazetede muhabirlik yapan ve kasabadaki herkesin umutlarını, hayallerini ve korku-larını emanet ettiği George Willard'dır. Ka

Bir kalp doktorunun kalp krizi geçirmesi herkes için şaşırtıcı bir haberdir. Sağlık verenin daima sağlıklı olacağı zannedilir... Doktorun kendisi için ise bütün bir ömrünün bilançosu olabilir... Kalp krizi geçiren bir doktorun kendisiyle hesaplaşmasını kaleme alan Erdem Kaşıkçıoğlu'ndan, kalp sağlığına ve doktorların dünyasına dair türünün ilk örneği bir eser Risus Sardonicus - Acı Tebessüm. Acı Tebessüm, doktorların da bütün hataları, kırılganlıkları, sevapları ve günahlarıyla herkes gibi birer insan old

Dünya ahvalinden bihaber sesin sahibi "Yaz!" dedi kör, sağır ve dilsiz anlatıcıya."Yaz! Günahı neyse öderim hepsiyle birlikte!" Dedi ki; Hatırla! Dene! Hatırlamayı dene. Sesi duyduğun ilk anı. Hatırla hadi. O ilk sesi... Ve hatta sesten öncesini. Öncenin de öncesini. Yaratılış meclisini. Yaratılanların, yaratılacaklarının kesinleştiği vakitleri. Zamansız zamanları. Kelamın meclisten içeri alınmadığı o kerahet vakitlerini. Zamanın bir adım öncesini. Dilenmenin, dile gelmenin, Kutsal Hayat Üçlemesi'nin

İnka Halkı Başkaldırıyor... İnanılmaz olan gerçekleşti! Cajamarca'daki büyük katliamdan sonraki korkunç gecede, İmparator Atahuallpa tutsak edildi. Atahuallpa altınla özgürlüğünü satın alabileceğini umut ediyordu, yığınla altınla... Asla yeterli olmayacak kadar çok altınla... Böylece Konkistadorlar efsanevi Cuzco'ya, altın tapınaklı şehre bir sefer düzenlemeyi kararlaştırdılar! Tuzaklarla dolu bu yolculuk amansız olacaktı; çünkü İnka halkı ilk kez baş kaldıracaktı! Bu karmaşada Anamaya imparatoruna sadı

Hayatının aşkıyla karşılaştığında farkındalık duygusu yoğun ve gelişmeye açık, henüz 14 yaşında bir gençtir Georg. Cinselliği ve kadın erkek ilişkilerini keşfetmek üzeredir, ancak bir türlü keşfedemediği Camillele yolları hayatlarının farklı dönemlerinde sürekli kesişir. Başka kadınlar girer çıkar Georgun hayatına. Camitle ulaşamadığı, abarttığı bir imgeye mi dönüşmüştür? Belki de, bir kadınla yatmamak hiç bu kadar güzel olmamıştır. Tıpkı evinde beslediği hayvanı komşuya verip bir daha geri alamadığında ken

Yumru söze başlamış: "Büyücünün solucan otunun ne işe yaradığını bana söylemedin." "Söylemedim mi? Normal solucan otu gibi kaynatılır ve çayı içilirse, içene Ad tama gücü verir. Onun için ad verme törenlerinde kullanılır... Her insanın, hayvanın ve cismin, günlük yaşamımızda kullanılandan farklı ve üstün, gerçek bir Ad´ı vardır. Sihir bu Adlar ile yapılır. Gerçek Ad´ını öğrenmek kutsal büyü sanatının ilk adımıdır." "Ama ben adımı biliyorum" diye haykırmış oğlan. "Adım Yumru benim." "Hayır, çocuğum... ge

Utanç duymadan içini dökmek, kulakların kızarana kadar telefonda konuşmak En iyi arkadaşın olmadan hayat nasıl olurdu ki?.. Ona yüzde yüz güvendiğinden her şeyi paylaşabilirsin. Aranız bozulduğunda yüreğinin sızısı da o ölçüde büyük olur tabii Kitaptaki öyküler en iyi arkadaşları anlatıyor. Kimi güldürüyor, kimini de okurken gözleri yaşarıyor insanın. Bazısı düşündürüyor, bazısı heyecanlandırıyor. Eh, hayat da öyle değil mi zaten? Tanınmış yazarlar ve yeni yeteneklerin bu öyküleri genç kızlar için Ergenl

ZAYIF OLAN ASLA BAĞIŞLAYAMAZ. BAĞIŞLAMAK GÜÇLÜNÜN ÖZELLİĞİDİR. MAHATMA GANHDI Bu kitap, Mahatma Gandhinin inançla, adanmışlıkla ve gerçeğin savunuculuğuyla dolu gerçek hayat öyküsünün çizgi roman uyarlamasıdır. Hindistanın ve Hindistan Bağımsızlık Hareketinin siyasi ve ruhani lideri olan ve Mahatma Gandhi olarak bilinen Mohandas Karamchand Gandhi, dünyanın kaderini değiştiren insanlardan biridir. Bugün de onun hayatı birçoğumuz için anlamlı mesajlar taşımaktadır. Onun hayatında

Son Sergi, ülkemizin yirminci yüzyıla armağan ettiği büyük Ressam Nazmi Ziyanın yaşamını ve sanatını anlatan bir roman. Resim sanatının tanıtımına ve sevilmesine ilaveten Nazmi Ziyanın toplumumuzca hatta dünya halkları tarafından hak ettiği ilgi ve ölçüde tanınmasına yardımcı olacak bu eserin sayfalarında, hem yetkin bir edebiyat eseri okumanın tadını alacak hem de bir büyük ressamın iç dünyasını tanıma şansı bulacaksınız. Ömrünün son otuz yılını resme adamış, Türk resim sanatında bir duayen olan Atila

İstanbulun gezilecek, görülecek o kadar yeri var ki, bunu bir kitapla sınırlamak haksızlık olurdu. Aslında ansiklopedilere sığdırmak bile neredeyse imkansız. O yüzden İstanbul çeşitlemelerinin ikincisini yazdım. İstanbul Çeşitlemeleri-II, birinci kitap gibi farklı ilgi alanları olan okuyucu kitlelerine hitap ediyor. Eski İstanbulu sevenlere, biraz nostalji yaşamalarını sağlıyor. Ayrıca memleketimizde pek fazla yaygın olmayan yemek tariflerini vermeyi amaçlıyor ve efsanelere, tarihe meraklı olanlara hitap ed

Kaldırımda ufak bir çocuk ağlıyormuş. Yoldan geçen bir adam çocuğa yaklaşmış, neden ağladığını sormuş. Çocuk: -Sinemaya gitmek için elimde iki tane beş lira vardı. Büyük bir çocuk geldi, elimden zorla beş lirayı aldı, demiş. Eliyle de uzaklaşmakta olan çocuğu göstermiş. Adam çocuğa şevkatle yaklaşarak konuşmaya başlamış: - Bağırmadın mı, yardım çağırmadın mı? - Olur mu, bağırdım. - Kimse duymadı mı? - Kimseye sesimi duyuramadım. - Neden daha yüksek sesle bağırmadın? - Sesim daha yüksek çıkmıyor, demiş ve

Karakter avukat/yazar F. Bordewijk'in (1884-1965) başyapıtı sayılmaktadır. Bordewijk Hollanda'nın en önemli yazarlarından biri sayılmaktadır. Kitabın ilk yayımlanmasının üzerinden yaklaşık altmış beş yıl geçmiş olmasına rağmen gücünden hiçbir şey yitirmemiştir. 1997 yılında kitap Mike Van Diem tarafından filme uyarlandı. Filmin başrollerinde Fedja Van Huet ve Betty Schuurman yer aldı. Hollanda yapımı olan bu film 1997 yılında En İyi Yabancı Film (Oskarı) Akademisi Ödülü'ne layık görüldü. Filmin aldığı öd

Halide romanının fonunu 19. yüzyılın kapanış yıllarının büyülü ve gizemli İstanbul atmosferi oluşturuyor. Bu roman, baskıcı yönetim altında bulunan bir halkın, Osmanlı kadınının çaresizliğinin bir hikayesi. Amarikan Kız Kolejinin ilk Türk mezunu olan Halide Edip bu çemberi kıracaktır gerçi, ama geleneğin köklerinden de kopmayacaktır. Anadolunun doğurduğu değerlerden Elia Kazanın karısı olan Frances Kazan, hayal gücüyle kurduğu bu romanında Halide Edibin çocukluk ve gençlik dönemini, Cumhuriyetle birlikte yo

Anneniz, babanız, kardeşiniz, çocuğunuz, eşiniz, arkadaşlarınız herkes hata yapabilir. Kimseye güvenmemelisiniz Kuralsız, şartsız, her durumda, her koşulda güvenebileceğiniz tek kişi kendinizden başkası olamaz değil mi? Peki, kendinize ne kadar güvenmelisiniz? Aynaya her baktığınızda gördüğünüz gerçek siz misiniz? Katil de, kurban da, av da, avcı da sizseniz eğer, nereye saklanabilirsiniz? Kurduğunuz hayat, iskambil kâğıtlarından yapılmaysa ve minik bir esintide yıkılmaya hazırsa, kendinizle yüzleşmeniz i

Evlilik programlarının fazlasıyla prim yaptığı şu günlerde evliliğe karşı duruşu, yalnızlığı yüceltmesi ve sıra dışı duruşuyla Yalnızlığa Övgü yeni bir gündem yaratacak. Eski Türkiye güzeli ve kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Dilek Salihoğlunun ironik ve keskin dili yalnızlık ve evlilikle ilgili tüm ezberleri bozuyor. Yalnızlığa Övgü bugüne kadar yalnızlıkla ilgili öğretilen genel geçer düşüncelerin tam tersi bir bakış açısıyla ele alıyor yalnızlığı. Yalnız yaşamanın öğrenilen bir şey olduğundan har

"Düşün ki biz insanlık kocaman bir organizmayız ve ilmik ilmik birbirimize bağlıyız. Bu ilmikler bir araya gelip bir kumaş oluşturuyor. Buna hayat diyoruz. İşte bu hayat kumaşında yararsız bir ilmik olamaz; en fakirinden en varsılına, en gencinden en yaşlısına, en tuhafından, en normaline, en zayıfından en güçlüsüne, en güzelinden en çirkinine kadar herkesin birbirine ihtiyacı var." İşte yedili bir ikilem: Birbirinden farklı gibi görünen yedi hayat. Kaderlerin birbirine değdiği anlar, kesişen yollar, yaşam

"İnsanlar aynadır birbirlerine Bazı aynalarda kendine aşık olur insan Bazı aynalarda ise kendinden kaçar Biz tam da şimdi, o paramparça olan aynanın cam kırıklarında kendimizi bulduk! Yaşadığım ayrılıkla paramparça olan aynanın her bir cam kırığında, kendimi buldum. Parçaları birleştirdikçe buğu giderek kayboldu. Şimdi karşımda duran bu yekpare aynada gördüğüm ise kendi billur yansımam Herkes dünyaya tek başına geliyor ve son yolculuğunu da yine tek başına yapıyor. Yalnızca bu ilk ve son anlarda yalnızlığı