Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 112 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Hegel düşüncesinin olanaklı olmadığı yerde hâlâ felsefe yapılabilir mi? Hegelci olmayan bir felsefe varlığını sürdürebilir mi? Hegel'e dönüş, Fransızların kendi geçmişlerinden kopmak için girdikleri yollardan biri midir? Hegel'in Fransa'da alımlanma hikâyesinin ana istikametini oluşturan bu sorular, Hegel isminin Fransız entelektüel hayatının farklı köşelerinde değişik tonlarda yankılandığını göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Fransızların Hegel okuması, ne kadar karmaşık olursa olsun, neticede Kartez
Tükendi
Kafka'nın Şarkıcı Josephine ve Fare Ulusu hikâyesinde, Josephine'nin şarkı söyleyip söylemediği belli değildir. Ama bir şey bellidir. O ıslık çalar. Islık, çokluğun içinde tekilliğin fark üretimidir. Tekillik, daha iyiyi değil, farklanmanın içkin üretimi olarak yeni bir yer ve zaman yaratır. Raunig, kapitalist asamblajları Deleuze'den aldığı modülasyonlar kavramı ile ilişkilendirerek denetim toplumunun oluşumunu mekânın ve zamanın pütürlendirilmesi üzerinden anlatır. Bu minvalde bizler giderek modülerleştir
Lazzarato, kapitalizmde ?üretim" ve ?öznellik üretimi"nin eklemlenmesini, Deleuze ve Guattari'yi izleyerek, ?toplumsal tabi kılma" ve ?makinesel kölelik" dispozitiflerinin işleyişiyle açıklıyor. Toplumsal tabiiyet sayesinde öznellikle donatılırız ve bir kimlik, bir cinsiyet, bir meslek, bir milliyet tahsis edilir bize. Tabiiyet, bireyselleşmiş özneleri, onların bilinçlerini, temsil ve davranışlarını üretir. Makinesel kölelik ise bireyselleşmiş öznenin üstüne eklemlenir ve bu özneleşmenin çözülüşüyle ortaya
Tükendi
Feminist felsefe nedir? Alison Stone, işte bu basit gibi görünen soruyla başlayıp engin bir ufka açılıyor. Feminist felsefeyi özgün sorularının yanı sıra felsefenin diğer alanlarıyla ortak soruları üzerinden inceliyor. Felsefi tartışmalar açısından adeta bir kılavuz netliğinde ve sadeliğinde olan incelemesi, feminist politikayla ilgilenen herkesin kafasında az ya da çok bulunan o kilitli kapıların anahtarlarını da sunuyor. Stone, yalın diliyle bizi yedi alanda düşünmeye itiyor: Cinsiyet, toplumsal cinsiyet,
Tükendi
Bu çarpıcı roman, gelmiş geçmiş en büyük ve azılı organize suç şebekelerinden biri olan Camorra'ya dair gerçek olaylara dayanır. Dünya ekonomisi, siyaset ve askeri gücün zirvelerine tırmanmış, şiddet ve kanla yükselmiş bir örgüttür bu. Örgütün etrafını saran sessizlik duvarı, uyuşturucu ve silah kaçakçılığını, her türlü yolsuzluk ve rüşvet olaylarını, dolandırıcılıkları, hileli seçimleri, katliamları, yargısız infazları ve masum ölüleri gizler. Ta ki Sandokan yakalanana dek... Baştan sona noktalama işareti
Direnmek, yaşama mahsustur. Ne kadar çok karşıt kuvvet, yaşamı çıplak bırakmaya çalışırsa çalışsın, iktidarlar yaşamı ne kadar şiddetle teslim almaya kalkarsa kalksın, yaşam direnme gücünü asla yitirmez. Üstelik direnerek var olmakla da kalmaz bir beden. Karşısına çıkan kuvvetlerin karşıtlığı ne kadar büyükse, o kadar büyük bir kuvvetle direnir. Var olmak ve eylemek için, daha da büyük bir gücü devreye sokar. Bu yüzden Machiavelli ve Spinoza için, gücün olduğu her yerde direniş vardır demek bile yetmez. Çün
Tükendi
Edebiyat değişim için bir oluş gücü sunabilir mi? Dünyayı temsil etmeye çalışmak yerine, bizzat yaşamı genişleten sınırlarla başka dünyalar yaratabilir mi? O halde edebi bir ürün, bir temsilin sergilendiği bir sahne değil, bilakis bir üretim süreci olarak ele alınabilir mi? Yaşamdaki farklılaşma güçlerinin olumlanması olan yaratıcılığa, bu mükemmel anlamı yeniden verilebilir mi? Bu sorular, hiç şüphesiz edebiyatın sorunsallaştırılma biçimindeki bir yenilikten kaynaklanır. Postyapısalcı edebiyat kuramı, artı
Deleuze ve Guattari'nin ortak çalışması, başından sonuna, günümüz için önerilmiş yeni bir politik felsefe olarak okunabilir mi? Bu düşünürler, yaşamı yargılayan ve tanımlayan majör ve bütüncül sistemler yerine, yaşamı icat eden, yaratan minör-oluşlara güven duyarlar. Özdeşlik değil farkın, temsil değil yaratımın, yorumlama değil ifadenin, devlet değil çoklukların politikasına güvenmektir bu. Tam da bu yüzden onların düşüncesinde, ne kadar ararsak arayalım, politikayı ayırt edilmiş, müstesna bir etkinlik ala
Bilişsel kapitalizm kavramı, sermayenin 1970'lerde girdiği ve halen içinden geçmekte olduğu krizi açıklayabilir mi? Vercellone'nin hazırladığı bu kitap, çeşitli açılardan aslen bu soruya yanıt üretmeye girişiyor. Fordizmden post-Fordizme, endüstriyel sermayeden finansal sermayeye, maddi emekten gayri maddi emeğe, hiyerarşik ve katı emek süreçlerinden esnek emek süreçlerine, güvenceli istihdamdan güvencesiz istihdama uzanan bir dizi kavramla ilişkilendirilen bilişsel kapitalizm, yeni sermaye birikim sürecini
Tükendi
Raúl Zibechi'nin bizi Bolivya sokaklarında uzun bir gezintiye çıkaran bu kitabı, Bolivya sınırlarını aşan sorular sorar. Dünyayı nasıl değiştirebiliriz ve nasıl farklı bir dünya yaratabiliriz? Kapitalizmden nasıl kurtulabiliriz? Onurlu bir toplumu nasıl kurabiliriz? Devletin rolü nedir ve toplumu devlet karşıtı hareketlerle değiştirmenin olasılıkları nelerdir? Devlet karşıtı hareket ne demektir? Peki, zaman içinde kurumsallaşmadan varlığını sürdürebilir mi? Bir şehirde topluluk temelli bir hareketi nasıl ta
Tükendi
Bu kitap, 1970'lerde İtalyan feminist hareketin önemli figürlerinden olan Mariarosa Dalla Costa'nın o zamandan günümüze feminist mücadele üzerine yazılarından oluşuyor. Özelde İtalyan feminizmini genelde de Avrupa feminizmini ele alan bu yazıların temel ekseni, kadınların yeniden üretim emeğinin kapitalist toplumsal işleyişi sürdürmede ve güvence altına almada nasıl işlev gördüğüne odaklanıyor. Bu bakış açısı, kapitalist değer üretimini fabrikadaki üretken erkek emeğine dayandıran yaklaşımların tartışmaya a
Her yanımızı kuşatan bir borç ilişkisiyle yaşıyoruz. Devlet borçlarından, kamu borçlarından, şirket borçlarından, bireysel borçlardan söz edilip duruyor. Üstelik tüm bu borçlar ödendiğinde hiçbir sorun kalmayacakmış, ekonomi düzlüğe çıkacakmış gibi tezler savunuluyor. Bunun tam tersini iddia eden Lazzarato, tam da borç ilişkisi ekseninde Nietzsche, Foucault, Marx, Deleuze ve Guattari'yi yeniden yorumlayarak, borcun bir iktidar dispositifi olarak nasıl kurulup işletildiğini tartışmaya açıyor. Borç ilişkisini
Tükendi
"Bu kitap, suç ile ücret biçimi arasındaki ilişkiyle ilgilidir" der Linebaugh. Kapitalizmin yükselişini ve emekle sermaye arasındaki mübadele ilişkisinin kuruluşunu, emeğin "ortak olan"dan mülksüzleştirilmesinin tarihi üzerinden okur. Emek gücünün yeniden üretiminin belirleyici unsuru olan cadı avları, çitlemelerin doğurduğu aylakların ve serserilerin kapatılması ve 18. yy.'da ücret biçimini dönüştüren idamlar, "işçi sınıfının oluşumu"nun zora dayalı tarihini anlatır. Linebaugh'un yoğunlaştığı 18. yy. sınıf
Deleuze'ün politik bir düşünür olduğunu reddetmek için en sık başvurulan strateji, onun Marx'la olan ilişkisinin dışsal bir ilişki olduğunu öne sürmektir. Oysa bu derlemedeki bütün katkılar, bu iki düşünür arasındaki ilişkiyi doğrudan onları oluşturan bir parça, bir eğilim olarak ele alır. Böylece Marx, Deleuze'ün kavramsal makinesine ancak Anti-Ödipus'la dâhil olan bir eklenti olmaktan çıkar; Deleuze'ün üretimin üretimine dayalı yeni materyalizminin soybilimindeki bir düğüm haline gelir. Deleuze ise düşünc
Félix Guattari'nin ölümünden sonra çocukları tarafından bulunan bu metni, ilk kez Fransızcada 2011 yılında yayımlandı. Guattari, bu metinde, Anti-Ödipus'ta teşhir edilen "gösteren diktatörlüğü"nün mikro-politik bir analizine girişir. İktidarlar artık sadece politik, ekonomik, kültürel kurumlara yatırım yapmakla yetinmemekte, egemen anlamlandırmalar ve davranışlar yoluyla bizzat öznellikleri zehirlemektedir. Bu bütünleşmiş küresel kapitalizmde, özgürleştirici bir mikro-politika mümkün müdür? Arzu yüklü kaçış
Tükendi
Marksizmin önemli bir kesimi de dâhil olmak üzere, burjuva egemenlik teorisinde temellenen pek çok okuma, Lenin'i devletin ortadan kaldırılmasından çok devlet iktidarının ele geçirilmesinin teorisyeni olarak sunmuştur. Lenin'deki parti ve proletarya diktatörlüğü mefhumları, güç istencinin stratejik perspektifi yerine, iktidar istencinin diyalektik mantığı içinden yorumlanmıştır. Oysa Lenin'in en etkili vurgusu, güç ilişkilerindeki çatışma noktalarına, mücadeledeki öznelliklerin değişimlerine uygun olarak, ö
Gilman, muhteşem kadın ütopyası Kadınlar Ülkesi'nin ardından bu kez bir distopya kaleme alıyor: Bizim Ülkemiz. Bu kitapta öykü, kadınların anlamlı farklar yaratabileceği gerçek dünyaya taşınmıştır. Ellador, yüzyıllardır dış dünyayla bağlantısı olmayan anaerkil bir toplumda, ortaklaşmacı bir kültür içinde yetişmiştir. Ülkelerini keşfeden bir erkekle birlikte cesur bir adım atar ve dünyaya açılır. Nefret, cinsiyet ayrımcılığı, kaos, ırkçılık ve zalimlikle dolu savaş içindeki dünyayı görür. Ataerkil toplumun z
Tükendi
Ütopyalar her zaman eleştiri ve özlemlerin bir arada kaleme alındığı politik-edebi metinler olma özelliği taşıdı. Charlotte Perkins Gilman´ın Kadınlar Ülkesi adlı ütopya denemesi ise iki bakımdan farklılık gösteriyor. Kadınlar Ülkesinin birinci özelliği, birçok klasikleşmiş erkek ütopyasında (Platon´un Devlet, Thomas More´un Ütopya´sı vb.) yok sayılan veya satır aralarında yer verilen kadınlara yönelik cinsiyet ayrımcılığına dikkat çekilmesidir. İkinci özelliği, kadınları ele alan edebi denemeler içerisinde
Tükendi
Muhalif, öfkeli ve mücadeleci bir gencin öyküsü. Önce kendisinin olmayan, inanmadığı ve zorla götürüldüğü bir savaşa katılır. Nazi esir kamplarında mahkûm olur ve oradaki bütün dehşeti ve baskıyı görür. Savaş bittiğinde İtalya'ya döner, ülkenin en büyük kömür madenlerinin bulunduğu Carbonia'ya gelir. Savaşın dehşetinden, açlıktan, ölümden ve hastalıktan geriye kalan binlerce insan vardır Carbonia'da. Hayatta kalmanın en zorlu ve zorunlu yollarından biridir madende çalışmak. Hem çok yoğun bir emek sömürüsü h
Sermayenin Komünizmi'nde Marazzi, maddi olmayan emeğin, genel zekânın ve toplumsal elbirliğinin kapitalizmin ihtiyaçlarına göre dönüştürülmesinin fiili tekniklerinin bireysel borçlanma ve finansal piyasaların yönetimi olduğunu ileri sürer. Fordist dönemde, kâr, ücret ve rant kategorileri arasındaki orantısızlıklar temelinde açıklanan geleneksel finanslaşma süreçlerinden farklı olarak, post-Fordist dönemdeki finansallaşmanın toplumsal ve bilişsel üretim süreçlerine uyarlanmış yeni bir kapitalist birikim tarz
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 112 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3