Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 193 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Gazzâlî'nin Mişkâtü'l-envâr'ı, onun, temelde, kelâm, felsefe ve tasavvuf çerçevesinde geçen entelektüel serüveninin en dikkate çekici ve son ürünlerinden birisidir. Bir dostunun, ?Allah göklerin ve yeryüzünün nurudur" (en-Nûr 24/35) âyetindeki sembolik anlatıma dair sorusu üzerine bu eseri kaleme alan Gazzâlî, sadece bir te'vil teorisi ortaya koymamakta, bize epistemolojik ve psikolojik verilerle temellendirilmiş bir ontoloji teorisi sunmaktadır. ?Nur" kavramı bağlamında geliştirdiği ve Tehâfütü'l-felâsife
Tükendi
Hicretten sonraki yaklaşık üç asır içinde İslâm dünyasının belli başlı merkezlerinde yaşanan ilmî, fikrî, siyasî ve sosyal gelişmeler İslâm medeniyeti açısından öylesine derin etkili sonuçlar doğurmuştur ki, bu dönemi "İslâm medeniyetinin teşekkül dönemi" olarak adlandırmak kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu dönem boyunca, bir din olarak İslâm'ın, temel kaynakları Kur'ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber'in sünneti ışığında anlaşılması, yaşanılır hâle getirilmesi ve aktarılması uğrunda gösterilen çabalar daha sonraki y
Tükendi
Felsefe ve vahiy, düşünce tarihinde daha çok aralarındaki çatışmayla gündeme gelirler. Ancak dikkatli bir felsefe tarihi okuması, bu yapıların arasındaki çatışmayı öne çıkaranların yanında, uzlaşma ve bütünleşmeye vurgu yapanların da oldukça önemli bir yer tuttuğunu ortaya koyacaktır. Özellikle dini bir ortamda şekillenen felsefe faaliyetleri, felsefe ve vahyin arasını bulma adına farklı sentezler sunmuşlardır. Bu sentezlerin bir tarihi olarak görülebilecek İslam felsefesi tarihi, İslam medeniyetinin üretti
İslam felsefesinde estetik düşüncenin; ontolojik, kozmolojik, psikolojik ve epistemolojik bir çerçevede ele alınması metodolojik bir zorunluluktur. Bu bağlamda Güzelin Peşindenin nirengi noktası, Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşdde güzel kavramının metafizik ve ontolojik izdüşümlerinin Tanrı ve Tanrının güzelliğine referansla tartışılmasıdır. Konunun kavramsal arka planını yapılandırmak için kurucu Grek filozoflarında güzel ve iyi ideleri, mimesis ve tragedya kuramları ve Grek estetiğinin İslam dünyasına intikal
Tükendi
Hayat ve ölüm, bir hakikatin iki yüzü ya da bir bütünün iki parçası. Birbirini çağrıştıran bu kavram çiftinden hayat, varlık sahnesine önce çıkmakla birlikte doğumdan itibaren ölümün tehdidi altındadır ve bu yüzden de ölüm insanoğlu için daima korku ve endişe kaynağıdır. Özellikle ölmek için doğduğuna inandığı halde bir başka hayata doğmak üzere öldüğüne inanmayanlar açısından ölüm, gerçekten korkunç bir olaydır. Âdeta gölge gibi insandan hiç ayrılmayan ya da amansız bir hafiye gibi gece gündüz onu adım adı
Müslümanlar bir taraftan kendi tarihlerine karşı umursamaz yahut inkârcı davranırken diğer taraftan mevcut şartları, kuralları ve ihtiyaçları gözardı ederek Asr-ı saâdeti mutlak olarak diriltme hayalperestliğine düşmektedirler. Bu nedenle tarihî gerçekleri konuşturmanın zamanı gelmiş bulunmaktadır. Net olmayan asıldan güzel bir kopya çıkarılamayacağına göre yapılması gereken, Asr-ı saâdeti tamamen tarihin çöplüğüne atmak veya aynen diriltmek seçeneklerinden birine aceleyle yönelmeden önce onun gizli kalmı
Ali Emre Özyıldırım Mertebe-i mizaha yetmek I TÜR VE ÜSLÛP OLARAK MİZAH Hikmet Feridun Güven Hiciv söyleme amaçları ve bu amacın hiciv dili ve söyleme tarzını belirlemedeki rolü Edith Gülçin Ambros Osmanlı gazelinin değişimi: gazelde kaba dil, müstehcen ima ve açık cinsellik ifadesiyle mizah ve alaycı yergi Ahmet Tanyıldız Meselin (m)izahı: mesellerin doğuşundaki mizahî durumlar üzerine bir deneme Abdülkadir Dağlar Kulum beni güldürsen: mizâh şathiyyenin neresinde? II MİZAH KONUSU TİPLER İncinur
İlk dönemden itibaren düalist ve materyalist akımlarla karşılaşan Müslümanlar kendi dinî düşüncelerini temellendirmek adına âlemin yapısını ve işleyişini açıklamaya çalıştılar ve bu doğrultuda yeni bir âlem modeli ortaya koydular. İslâm öncesinde çeşitli dinî ve felsefî sistemler tarafından tabii bir açıklama yöntemi olarak kabul gören atom kavramı cevher-i ferd, cüzü lâ yetecezzâ vb. kelimeler adı altında İslâm dünyasına intikal ettirildi ve özellikle kelâmcılar tarafından âlem anlayışının merkezine yerleş
19. yüzyılın sonlarında İslam dünyasının sorunları üzerine kafa yoran bir düşünce, siyaset ve eylem adamı olarak Afganî’nin düşüncesi ve siyasi faaliyetleri çağdaş İslam dünyasının hem siyasal faaliyetleri hem de düşünsel süreçleri üzerinde önemli izler bırakmıştır. Afgani, üzerinde hala tartışılan çok yönlü kişiliği ile hem taraftarları hem de karşıtları nezdinde önemli etkiler bırakan nadir insanlardan biridir. Gizemli olduğu kadar tartışmalı hayat hikayesinin Osmanlı payitahtında geçirdiği dönemine ilişk
Tükendi
Osmanlı tarihi araştırmalarında Osmanlı fetvasının önemli bir kaynak olduğunda şüphe yoktur. Buna rağmen Osmanlı fetvası üzerine yeterli çalışma yapılmadığı ve hala birçok meselenin aydınlığa kavuşturulmadığı görülmektedir. Bu noktada bir boşluk doldurmak üzere Bilim ve Sanat Vakfı'nda Türkiye Araştırmaları Merkezi ile Medeniyet Araştırmaları Merkezi'nin ortak çalışması sonucu 6-7 Kasım 2010 tarihlerinde Osmanlı'da Fetva ve Fetva Mecmuaları başlıklı bir atölye çalışması düzenlenmişti. Bu kitapta yer alan y
Tükendi
Siyasetnameleri Yeniden Okumak, geleneksel siyasi düşüncenin başlangıçtan günümüze tarihî seyrini hikâye ediyor. Onun kaynaklarını, tarihî ve kültürel zeminini, ortaya çıkışını, gelişimini ve koca bir çınar gibi dal budak salışını belgeliyor. Ancak geleneksel siyaset düşüncesinin tarihî izlerini takip ederken, tıpkı bir kamera gibi belirli bir açıyla konumlanan siyasetnâmelerin merceğinden naklediyor. Başka bir deyişle, bu kitabın konusunu insanlığın en kadim ve temel meselesi olan siyaset ve yönetim oluşt
Batı hukuk sistemi içinde, farklı inanç sahiplerinin hak ve özgürlüklerinin tanınması için 20. yüzyılı beklemek gerekti. İslâm hukuk sisteminde ise farklı din ve inanç sahiplerine dokunulmaz ve ihlal edilmez bir çerçeve içinde hukuki bir koruma sağlandığı görülür. Bazı istisnalar bir yana bırakıldığında bu teminatlı hukuki yapı gayrimüslimler için eşine rastlanmayan bir uygulama olmuştur. Osmanlı Devleti de bu uygulamayı devam ettirerek çokkültürlü bir sosyal yapıyı mümkün kılmıştır. Ancak, Osmanlı uygulam
Osmanlı Devleti' nin tek anayasası olan Kanun-ı Esasî üzerinde 1909 (1325) yılında gerçekleştirilen kapsamlı değişikliklerde etkin rol oynayan bir hukukçu, döneminin çeşitli dergilerinde neşrettiği ilmî makalelerle genç bir İslâm âlimi ve düşünür olarak öne çıkan, II. Meşrutiyet döneminde milletvekili ve bakan olan ve Cumhuriyet döneminde çekildiği inziva yılları boyunca Hak Dini Kur'an Dili isimli tefsirini kaleme alan Elmalılı M. Hamdi Yazır (1878-1942), XX. yüzyılın ilk yarısında farklı sahalardaki faali
Tükendi
Gazzali'nin Mustasfâ'sı, İslam hukukunun kaynaklarının belirlenmesinde ve hüküm elde edilmesi sürecinin metodolojik çerçeveye oturtulmasında temel eserlerden biridir. Eserinde tümdengelim usulünü kullanan Gazzâlî, özellikle bütün ilimler için bir giriş olarak gördüğü mantık konusuna kitabında yer vermesiyle gelenek içinde önemli bir dönüm noktası teşkil eder. Mustasfa'yı diğer fıkıh usulü kitapları arasında öne çıkaran hususlardan biri de yazılış amacıdır. Kendisini mutlak müctehid konumunda gören Gazzalî,
Tükendi
Medreseler, İslam eğitim tarihinin en önemli konularından birisini teşkil etmektedir. Her ne kadar öncesinde mevcudiyeti biliniyor ve medrese denildiğinde akla Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından pek çok şehirde kurulan Nizamiye medreseleri geliyor olsa da medrese modeli 6. (12.) asrın ortalarından 7. (13.) asrın ortalarına kadar hüküm süren Zengiler ve Eyyubiler tarafından da benimsenmiş ve bu dönemde Biladüşşam ve Mısır'da çok sayıda medrese kurulmuştur. Bu dönemde medreselerin sayısında yaşanan
Osmanlılarda siyâset-i şer'iyye konusunu teorik ve pratik veçheleriyle bir bütün hâlinde ele alan ilk modern akademik çalışma olan Fıkıh ve Siyaset: Osmanlılarda Siyâset-i Şer'iyye, temsil edici nitelikteki müellif ve eserlere odaklanarak alanın temel meselelerine ışık tutmayı hedeflemektedir. Eserde siyâset-i şer'iyyeyi yalnız belirli bir perspektiften ortaya koyan ve bu alanın tartışmalı uygulamalarına onay veren eserlere değil, Osmanlıların hukukî - siyasî düzenini eleştiren isim ve eserlere de yer veril
Tükendi
Modern Türkiye kendine özgü ev tipini ve şehir biçimlenmesini oluşturabilmiş midir? Türk kamu idare sisteminin merkezi niteliği şehirleşme serüvenimizde ne gibi sorunlara yol açmıştır? Yeni şehirler hangi kriterler doğrultusunda kurulmalı, mükemmel işleyecek bir şehir modeli nasıl olmalı, şehirler nasıl yönetilmelidir? Halkın bu yönetime doğrudan katılımını sağlamak mümkün müdür? Turgut Cansever'in 1997-1998 yıllarında verdiği "Şehir Yönetim Düşüncesi" seminerlerinden hareketle hazırlanan Bir Şehir Kurmak'
"Arap İsyanı" yakın tarihimizin en önemli kırılma noktalarından biridir. Kurgulanmış tarihin toplumsal hafızamıza işlemeye çalıştığı "Arapların ihaneti" algısı, aslında bizim geçmişimizle kurduğumuz ilişkinin travmatik boyutunu sergiler. Osmanlı'nın parçalanış sürecinde Arapların kopuşu etrafında geliştirilen söylem, tarihi bir olgudan çok ideolojik bir tutumu yansıtır. Gerçekten Araplar Osmanlı'ya ihanet ettikler mi? Ya da isyan sadece bölgeye ilişkin sömürgeci amaçları olan büyük devletlerin kışkırtmasın
Tükendi
Konu ve/veya kavramların alfabetik olarak sıralandığı bu kitap, Arapça elyazmalarının "gizemli" dünyası ve ona eşlik eden teknik dil karşısında genellikle kafası karışan ve hatta bazen gözü korkan öğrenciler ve araştırmacıların kolaylıkla ve hızlıca başvurabilecekleri bir yardımcı olarak tasarlanmıştır. Kitap Arapça elyazması araştırmalarının neredeyse her cephesine (kodikoloji ve paleografya) dair farklı hacimlerde 200 madde içermekte, ayrıca maddelere, elyazmalarından örnekler ve ustalıkla hazırlanmış çiz
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 193 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4