Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 56 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Edebiyat eserlerinin sinemaya uyarlanması çoğunlukla sorunlu olmuştur. Orson Welles'in "Dava"sı bu zorluğu aşabilmiş en çarpıcı örneklerden biridir. Welles Kafka'nın romanını sinema için salt bir edebi malzeme olarak görmemiş, metni kendi dilinde, hareketli imgelerle yeniden yazmaya girişmiştir. Welles'in "Dava" ile bir davası olduğu açıktır. Nasıl işlediğini kestiremediğimiz "Yargı" karşısında, o da her birimiz gibi "davalı"dır: "Suçum benden önce vardı." Üçüncüsünü düzenlediğimiz "Deleuze ve Sinema" başl
Tükendi
Deleuzee göre felsefe tıpkı bilim ve sanat gibi bir yaratım disiplinidir. Filozofun işi kavramlar yaratmaktır, bunu yaparken yeni sözcükler türettiği olur, kimi zaman da kullanılagelen yerleşik sözcükleri, terimleri düşüncesinin akışına göre eğip büker. Zaten her kavram bir kıvrımdır, düşüncenin katlanış biçimlerini değiştiren yeni bir güzergâhtır. "O zaman; felsefe, sanat ve bilim, karşılıklı yankılanma ilişkileri ve değiş tokuş ilişkileri içine girerler, ama her defasında öze ilişkin sebeplerle. Kendi ev
Tükendi
Gilles Deleuze'ün edebiyat ile yaşam arasındaki bağı ele alan yazılarını biraraya getirdiği "Kritik ve Klinik"in İngilizce baskısında çevirmenin önsözü olarak yayımlanan bu metin Deleuze felsefesinin eksenlerini, bu eksenlerin yaratıcı çokluğunu kavramak bakımından kilit bir rol üstleniyor. Deleuze'ün "Kritik ve Klinik" projesinin altında yatan temel fikrin, yazarların ve sanatçıların hekimler ve klinisyenler gibi uzman semptomatolojistler olarak görülebileceği olduğunu ileri süren Smith, kritik ile kliniği
Tükendi
Deleuze'ün Foucault'nun ölümünden iki yıl sonra yayımladığı bu kitap aslında bir yas çalışması değil, belki de bir düşünürün bir çağdaşı için yazdığı en kapsamlı değerlendirmelerdendir. Bu kitabın en çarpıcı yanlarından biri Foucault'nun felsefesine tam orta yerinden dalması ve ısrarla hep burada kalmasıdır. Bu çalışma, Deleuze'ün diğer tüm çalışmaları gibi, kendi rizomatik ve nomadik yaklaşımını ortaya koyan "ortadan başlamak" düşüncesinin ete kemiğe bürünmüş halidir ve bu anlamda ne bir Foucault'ya giriş
Tükendi
Söyleşileri ilk filmi 'Kasaba'dan başlayarak şu an için son filmi olan 'Bir Zamanlar Anadolu'da filimine kadar tarih sırasına göre kitaba koydum. Böylelikle filmleri takiben, onları yapanın ruh hali, hayata bakışı ve hayatla ilgili tavır alışının nüansları, bununla birlikte sanatçıyı kuşatan dünyanın ve sinema teknolojisindeki değişimlerin sanatçı üzerindeki olası etkileri kronolojik bir sırayla deneyimlenebilsin istedim. Bu halin tavrın algılanışı, kavranışı, Bilge'nin filmlerinin muğlak dünyasına da bir ı
Tükendi
Dünyanın bütün o "olağanlığı". Genel çerçeve bu. Bildik bir doğa parçası, ağaçlar, kar altında bir başına koşan bir at, ölü bir tilki... bir tarafta bunlar olup biterken diğer tarafta bir çocuğun tuhaf, karanlık sezgileri. Hayatın aşina seyri ve içkinlik. Bir görüntünün çoklu-yaşaması. Bu da çerçevenin dışı. Dışarısı. An'ı oluşturan unsurların yerini belli belirsiz değiştiriyor Ebru Ceylan. Küçük, sessiz kurgular buluyor, icat ediyor. Olağanı kavramsallaştırıyor. Bir çocuğun korkuları geçsin, diye sırf, gö
Tükendi
Hayvanların sesi var, ama sözleri yok. Varsa da söylediklerini, söylemeye çalıştıklarını anlamıyoruz, kaldı ki anlamaya da yanaşmıyoruz pek. "Ölen danalar karşısında sorumluluk hissetmeyen biri var mı?" Bu soruya cevap verebilmiş değiliz henüz. "Karmaşık bir hukuksal bölge bu. Tarafların uzlaştığı alanların başında, bir yarar sağlama amacına dayanmayan acı vermenin hiçbir biçimde kabullenilemezliği geliyor. Hayvan hakkının duygusallık, duyarlılık katmanında çözülemeyeceğini savunanlar, organik varoluşun in
Tükendi
Enginarları almadan üç gün önce. Bu cümleyle başlıyor Alisin Not Defteri. Enginarlar önemli çünkü, her şey onların durumuna bağlı; renklerinin günbegün değişmesi, yaprak uçlarının içe doğru kıvrılıp sivrileşmesi, gövdelerin diriliklerini yitirip zamanla pörsümesi... Çocuksu bir merakla soruyor Fatma Tülin: Kalbi neresinde? Dipten yükselen morluk yukarda kalan yapraklara yetişemiyor açık, soğuk yeşil, buzumsu tepeler yaprak uçlarını mor/kahve karışımı bir renk çevreliyor. Boya kalemiyle muntazam hatlar çek
Tükendi
Gilles Deleuze'ün felsefe tarihi okumalarında Nietzsche ve Felsefenin yeri, özellikle diyalektiğe karşı girişilen kavga bakımından çok önemlidir. Tepkisel insanı, ona özgü duygu tipleri olan hıncı, ve onun daha da gelişmiş, içselleşmiş biçimi olan vicdan azabını Nietzschenin nasıl ifşa ettiğini tüm açıklığıyla gözler önüne serer bu çalışmasında Deleuze. Lucretiustan Spinozaya, oradan Nietzscheye varan debisi yüksek bir düşünce çizgisi: neşe, gülüş ve dans. Dionysos ve Ariadne. Ruhsal dengesizlikleri ve ik
Tükendi
"Bu kitap, Sanat ve Arzu Seminerleri'nin 2010 yılının Haziran, Kasım ve Aralık aylarında düzenlenen oturumlarında yapılan sunuşların bir derlemesi niteliğinde. Sosyal bilimlerin, görsel sanatlar, iletişim sanatları ve sahne sanatlarının çeşitli alanlarında çalışan kamusal entelektüeller ve sanatçıların bu derlemede sunulan işlerinin büyük kısmı özellikle Sanat ve Arzu Seminerleri'nde sunulmak için hazırlandı. Bu seminer dizisini tasarlamaktaki amacımız eleştirel sanat pratikleriyle, özellikle bu pratiklerin
Tükendi
Ayşın Candan bir tiyatro kuramcısı ve araştırmacısı olarak, bugün bütün sanatlarda ağırlıklı bir biçimde öne çıkan performans kavramının önemine vurgu yaparak şunu hatırlatıyor bizlere: Olmak pratiği özünde bir sahne edimidir. Oyun Tören Gösterim başlığı altında derlediğim makale, eleştiri, tanıtım ve kuramsal yazılar yirmi yılı aşkın bir sürede süreli yayınlarda, konferans ve sempozyumlarda sunulmuş on beş başlıktan oluşuyor. Ortak yanları, yazınsal metne değil, sahne olayına odaklanmaları, oyun sanatını
Tükendi
Fotoğraf çalışmalarıyla tanınan Levent Ögetin bu kısa denemesi çalışma mefhumunu beş küçük öykü etrafında ele alıyor. Kavramsal kurcalamaların anlatı diliyle birbirine yedirildiği bu parçalarda Öget, temelde şu soruları soruyor: Hayat üretilen bir şey midir? Şu anda tam olarak ne yapıyoruz? Ürettiğimiz şeye sahip olamıyorsak, neden çalışıyoruz? Bir ritüel olarak yaşadığımız hayatın (akvaryum) kölesi miyiz? Biz Kimiz?
Tükendi
Ceyhun Tuna bir şair. Şiirin terkedilmiş bir dil olarak görüldüğü bu eksik zamanlarda Ceyhun Tuna genç bir şair. Terk Gürültüsü bir ilk kitap olmasına karşın sıkı şiirin hizasında yerini doğallıkla bulan şaşırtıcı yetkinlikte bir toplam, dahası bir yeğinlik düzlemi. Terk yarası bu korkarım enseme vurur benim baş ağrım Bu ağrıyı ben bir çocuktan emanet aldım! Toz ve alkol Aldım ardından biraz seviştim çok sustum üç yıl kadar lal Kaldım ve fakat dinmedi ağrım. Dikeldim, kıyam ettim İsyan ve inkar. Beni gülün
Tükendi
engellerle dolu sağ ellerle, sol ellerle tutuşmuş, birbirine karşılık veren, sonsuza dek kavuşmuş ellerle dolu karşılıklı ellerle tetikteki ellerle, meşgul ellerle dolu sabahlarla dolu kapılarla dolu bulutlardan damla damla düşen suyla dolu bir kıyıdan ötekine giden sandallarla dolu toprak setlerle dolu kavşaklarla H.M.
1980 yılında televizyon için İngilizce olarak kaleme alınan Quad, 1981de Samuel Beckett tarafından sahnelenmiş ve yönetilmiştir. Süddeutscher Rudfunkun yapımcılığını üstlendiği oyun ilk kez 8 Ekim 1981 tarihinde R.F.A. tarafından Quad 1 & 2 adıyla yayınlanmıştır. Orada büzüşmüş kalmışken, küçük tapınma yerimde, karanlıkta, kimsenin beni göremediği o yerde, yalvarmaya başladım, ona, görünmesi için, bana görünmesi için. Ne zamandır adetim, alışkanlığım olmuştu bu benim. Ses çıkarmadan, zihinsel bir yakarış,
Tükendi
Jérôme Lindon, Fransada 50li yıllarda deneysel bir edebiyat akımı olarak öne çıkan Yeni Romanın yayıncısı. En çok da, Parisin neredeyse tüm yayınevleri tarafından reddedilen Becketti bir çırpıda kavrayıp yayınlamasıyla ünlü. 1969 Nobeli bu ketum yazara verildiğinde onun adına ödülü İsveç kralının elinden alan da o. Genç yaşında staj için katıldığı Minuit Yayınlarını sürdürmek görevi bir süre sonra onun omuzlarına kalmış. Minuit II. Dünya Savaşı sırasında direnişe katkı vermek amacıyla yeraltında kurulmuş an
Tükendi
Bedenin ressamı Bacon, acı çeken tüm et parçalarının, dağılmış suratların, başların, kellelerin, organsız bedenlerin ressamı. Evet, o da İrlandalı, tıpkı bedenlerin tuhaf haraketlerinin bütün bir kataloğunu çıkarmış olan Beckett gibi. (Deleuzeün şu İrlandalıları...) Beckettin Kişileriyle Baconın Figürleri arasındaki ortak tablo, aynı İrlanda: Yuvarlak, tecrit eden, kişisizleştirici... Küplerin, paralelyüzlerin içinde tecrit edilmiş figürler hep bir delikten, bir yarıktan akıp gitmeye meyilliler Baconda:
Tükendi
Mekik’te dört tekinsiz kuyuya ayrı ayrı eğilip bakıyor Enis Batur: Nietzsche, Warburg, Walser, Wölfli. Dipte kendi suretini görmüş müdür, okuyanlar söylesin. Dönüş yolu uzun sayılmaz, bu nedenle de, bir yılan gibi kıvrıla kıvrıla, uzatabilirim onu. Topografyanın bir yüzündedir Coğrafya, sırtını Zaman oluşturur, işler. Yıllardır, iki tarafta dokuyorum. Gitgide büyüyen kapkara bir ağız hızla yaklaşıyor karşıdan.
Tükendi
Ampirizm ve Öznellik Deleuze´ün ilk kitabı. Kitabın altbaşlığı da şöyle verilmiş: "Hume Açısından İnsan Doğası Üzerine Bir Deneme". Deleuze´e göre Hume bir psikologdan önce bir sosyolog, bir ahlakçıdır; temelde insanın bilimini yapmayı amaçlar. Şu kritik soru Hume felsefesinin hep merkezindedir: Zihin doğa değildir, zihnin doğası yoktur. Peki nasıl olur da zihin bir insan doğası haline gelir? "Bütün iyi yazarlar en azından zihin psikolojisinin imkânsızlığı üzerinde anlaşırlar. Bilincin bilgiyle özdeşleşt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 56 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2