"İçim acıyor!" diyorum,
"Geçer! Elbette geçer!" diyorsun.
"Ya hiç ummadığım yerden geçersen, yeniden sızlamaya başlarsa yüreğim." diyorum.
Susuyorsun!
...
Suskunluğun sesini geçecek, gözlerin asılı kalacak tavana,
Küçücük, silik bir nokta gibi eriyip giderken umutların, yenilgiye tatmış cümleler daha hızlı koşacak usunda.
Bilirsin, insanı en çok içine attıkları yaralar.
...
Bazen yalnızlık insanın içine öylesine işler ki!
Hayal kurarken bile tek kişilik olduğunu fark edersin.
...
Düğümü içten atsan tene, dı
Kendimi hep sorguladım; doğruyu, yanlıştan ayırtabilmek adına:
"Cemal! Sen yaşadın mı hiç !?"
Yaşadığım/yaşadıklarım hırs ve pişmanlıklardan ibaretti. Bir daha dünyaya gelsem/gelebilsem; günahıyla, sevabıyla tekrar yaşadıklarımı bir daha yaşamak ister miydim?
Sanmıyorum!...
Mizah, öykü, masal, deneme, çocuk klasiği ve şiir çalışmaları ile takdirinizi kazanan Sayın Musa Dinç şimdi de "Gurbet Yollarında" romanı ile okuyucularının karşısına çıkıyor.
"Gurbet Yollarında," gerçek hayattan bir kesittir... Sürü
İnsanoğlu doğası gereği, temiz çamaşırlarını gözler önüne sererken, kirlileri hasır altı etmeye yatkındır.. Aynı durumun devletler için geçerli olduğu da bir gerçektir. Halkı, sadece kendi ideolojileriyle yönlendirmeye kalkışmak ise bu eylemin bir parçasıdır ve geri kalmış ülke yöneticilerinin sık sık başvurduğu bir yöntemdir.. Bunu yaparken, vatan aşkını ön planda tuttuklarını söyleseler de, aslında vatanın, onların aşkına ihtiyacı yoktur.. Çünkü vatan, onların umurunda değildir. Göstermelik olan bu sözcüğ
"Koca bir kavmin binlerce kilometreyi üç asır içinde geçtiğini düşünün...
Bu, dünyayı değiştirmez de ne yapar? İşte Türkler dünyayı böyle değiştirdi..."
- İlber ORTAYLI
Bizim gayrimüslimlere taktığımız kâfir-gâvur yakıştırmasının karşıtı olarak onlar da Müslümanlara ‘sarazen' diyorlardı. ...Türk adı olumsuz nitelemelerle birlikte olumlu ifadeler içerecek şekilde de kullanılmıştır. Bir yandan vahşi, kötü, hırsız, zalim, zorba, acımasız, insan kasabı, kuşatan, kapıya dayanan, ele geçiren diğer yandan da muz
Hümami; 15. Yüzyıl Divan Edebiyatı şairidir. ll. Murat döneminde yaşamıştır. İznik Doğumludur. İranlı şair Emir Hüseyni'nin aynı adlı mesnevisini, lirik, coşkulu bir dille, araya kendi gazellerini de katarak "Si-Name" adıyla yeniden kaleme alır. Konusu tasavvufi aşk olan ve "otuz mektup" anlamına gelen bu eserini, döneminin veziri Halil Paşaya sunduğu bilinmektedir.
Sehi Bey, "Heşt Behişt" adlı tezkiresinde, "nazmı latif ve tatlı, edası renkli, gazelleri şirin..." olarak tanıtır, Hümâmî'yi. Akıcı, söz sana
Ticarî hayat insanların en başta gelen meşguliyet alanlarından biridir. Üretim, tüketim ve hizmet sektörü gibi ticaretin yan alanları da ilave edilirse, hayatın tamamen ekonomik faaliyetler etrafınd şekillendiği söylenebilir. Bu bağlamda konu Kur'ân'da oldukça dikkat çeken yoğunlukta yer almıştır.
Hal böyle olunca âyetlerde, ibâdetlerin ihmal edilmemesi şartıyla ticaret teşvik edilmiş, adâlet ilkelerine uygun yapılması istenmiş, ölçü ve tartının adil yapılmasına dikkat çekilmiş, alışverişlerde karşılıklı r
Züleyha, balkondaki yaz köşesine oturdu. Elindeki zarfı açmadan önce sallayarak dizine
vuruyordu, sonra omuzlarını dik etti ve açmak için zarfın ağızlığını yırttı. Bu Handan'dan gelen
bir mektuptu.
"Merhaba, sevgili dostum Züleyha.
Henüz bir hafta geçmesine rağmen, seni şimdiden çok özledim tatlım. Şu an Yefrem'de,
özlemlerini yazmamı istiyor. Farah'ı soracak olursan, sanırım fark edilecek bir gelişim yaşamadı
henüz. Lakin teyzesi gibi güzel olacağına hala eminim. Asıl gelmek istediğim mevzuyu ise tahmin
ed
"Türkler, insanlık tarihinde Pasifik'ten Akdeniz'e, Pekin'den Viyana'ya, Cezayir'e oradan
Troyes'e uzanan iki bin yıllık tarih demektir; kaderleri dünyanın tüm eski halklarının
kaderiyle harmanlanmıştır ve tarihimizdeki pek çok büyük olayda, biz bilmesek de onların
payı ya da etkisi söz konusudur ya da tarihin kimi dönemlerinde tamamen bizden uzak, görüş
alanımızın dışında kalmışlardır: Attila ve Hunlar, Kuzey Çin'de Tabgaçlar İmparatorluğu,
Güney Rusya'da bir Musevi krallık, Abbasilerin başkenti Samerra ke
Anılar...
Son yıllarda anı yazmak çok revaçta. Aslında hiç de fena değil okuyucu için. Okuyucu, macera arar, aksiyon arar. Uzunca bir zamandır da çok renkli bir hayatımız var, bu da tam aranan kan gibidir. Peki insanlar, başkalarının anılarını neden merak ederler? Aslında merak edilen, o kişinin ne yapıp ettiği değil, onun çevresinde dönenlerin renkliliğidir. Bu da, "anı"yı özel kılıyor.
Toplumun geniş katmanlarının göremedikleri, duyamadıklarıdır aslında bizi çeken... Herkes, her şeye tanık olamıyor ne y
Görele köy düğünleri görkemlidir. Horanların, ince oyunların, karşılamaların göz alıcıları
düğünlerde oynanır. Türküler, ezgiler buralarda yaratılır, buralarda gelişir.
Düğüne gelen konukları kemençeciler Cezayir havasıyla karşılar. Gelin baba evinden çıkarılırken
gelin ağlatma havası, gün ışıyana dek süren konaklarda oturak havaları çalınır, gazeller söylenir.
Horanlarda atma türküler, bahşiş istemelerde kemençe seslerine kesme türküler karışır.
Kemençeler, davullar, zurnalar eşliğinde köy yollarında ilerl
Birbirinden bağımsız başlıklar halinde ancak eserin tümünde, aynı bütünün parçaları olan bu
çalışmadaki yazılar, Giresun yöresinin kültür tarihine ışık tutan verilerden oluşmaktadır. Bu veriler,
Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkan yerel ve ulusal gazetelerden, mecmualardan, eski ve yeni Türkçe ile
yazılmış mektuplardan ve hatıralardan, incelenen konulara dair eski ve yeni makalelerden,
kitaplardan ve alan araştırmalarından elde edilmiştir. Çalışmada daha çok, bugüne dek üzerinde
yeterince durulmayan konulara
Her geçen gün insanın hırslarına, arzularına esir düştüğü, buna bağlı büyük bunalım girdabına girdiği bir dönemi ne yazık ki yoğun bir şekilde yaşamaktayız. Hep daha fazlasını isteyen, bir türlü doymak bilmeyen nefis, maddenin kölesi haline dönüştürdüğü insanı bir aldatma sarmalına hapsetmiştir.
Bu hapishaneden kurtuluşun beratı ve anahtarı besmeledir. Besmele kulun Allah'a ilan-ı aşk halidir. Bütün sıkıntı, dert, keder ve zorluklardan selamete, esenlik ve huzura çıkışın yolu besmeleden geçer. Onunla başlay
Değişim ve gelişimin hızlanması, çocuk yetiştirmeyi dünyanın en zor mesleği haline getirdi. Bundan 20 ila 30 sene önce uygulanan bazı teknikler artık işe yaramaz hale geldi. Sağlıklı ve mutlu bireylerin yetişmesini arzulayan aileler şunu unutmamalılar.
En pahalı kalem insandır. Onun eğitimiyse; emek, zaman, tecrübe ve bilgi birikimiyle gerçekleşir.
Bir şeylerin değişmesini isteyenler bilmeli ki ; dünyanın merkezi insandır ancak insan düzeldiğinde her şey düzelebilir.
Kış soğukları kendini göstermeye başlamış, aralık ayının ilk günleriydi. İşe yeni başladığım
kafeteryada geceleri çalışıyor, payıma düşen mutluluğu ancak gündüzleri tadabiliyordum. Çalışmaya
başlayalı kısa süre geçmesine rağmen gecem gündüzüm endişeyle geçiyordu; ha bugün, ha yarın
işten atılırım diye!..
...
"Hayırdır niye üzgünsün, niye konuşmuyorsun?"
"Yok üzgün değilim."
"Baba!.. Sen üzgünsün, bir şeyin var, yüzünden belli, ben anlarım."
"Neyim olabilir sence?
Gözlerini faltaşı gibi açarak, kafasını sall
GÖÇ YOLLARINDA
Mehmet TAHMAZ
GÖÇ YOLLARI
Karla başlar orda gece yarına
Hasret çeker toprak güneş harına
Ağrı düşse gece boyu karına
Yolları kapalı doktor yetişmez
Gönlü istediği aşktan uzaktır
Kelebeğe dağları hep tuzaktır
Seçmek istediği bir aşk yasaktır
Abla erken gider aklı erişmez
Okul uzak çoğu zaman hocasız
Kapı komşu epeycedir kocasız
Kerpiçtir evleri bir de bacasız
Yolu denizlerle asla kesişmez
.....
Gurbet yolu uzun gelir kızlara
Beste olmaz gönüldeki sazlara
Bunun için imrenirle
19 yy'da ortaya çıkan milliyetçilik akımıyla "ulus devlet" fikri Avrupa'da çok uluslu devletleri
parçalamaya başladığında, Osmanlı Devleti yüzyıllık enerjisini toprak bütünlüğünü korumaya
yönelik politikalara harcadı. Özellikle Tanzimat sürecinden itibaren Osmanlıcılık ve Ümmetçilik
başta olmak üzere devletin dağılmasını önlemeye yönelik çeşitli fikir akımları uygulamaya konuldu.
Ancak hiçbirinde başarı sağlanamadı. Bütün bu başarısız girişimlerin sonunda Osmanlı'yı
parçalayan/dağılma sürecine sürükleyen mi
Gâyem, imandır. İstanbul câmilerinde 25 sene imanı anlattım. Din, Allah'ın razı olduğu hükümleri yerine getirmektir. Yalnızca iki rek'at namaz kılmak değildir. İslâmiyet ferdlerde kaldı. Amma pek nâdir ve gizli ferdlerde..."
"Tasavvuf yolcusuna, üç mühim şart vardır:
1- Ehl-i sünnet itikadından kıl ucu kadar ayrılmamak.
2-Resulullah'ın sünnetine uyup, bid'atlerden kaçınmak.
3-Hocasına tam bağlılık... Bunlara riâyet etmeyen, hiçbir şeye kavuşamaz..."
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî
Son asırda hem zâhirî din bilg
Birinci Dünya Savaşı'nda İngiltere, Hindistan sömürge yollarının güvenliğini sağlamak ve Osmanlı Irak'ındaki zengin petrol kaynaklarını ele geçirmek için Irak Seferi'ne çıkmış, Hindistan sömürgesinden topladığı askeri birliklerle Irak Cephesini açmıştı.
İngilizlerin Bağdat'a olan ilk askeri harekatı 25 Kasım 1915'te Selman-ı Pak'ta Türk Ordusu tarafından durdurulmuş. İngiliz Ordusu Kûtü'l Amâre'ye sığınmıştı. Türk Ordusu 148 gün İngiliz Ordusu'nu burada muhasara etmişti. Nihayetinde 29 Nisan 1916'da İngili
Eskiler, "İlim, lügat demektir" derlerdi.
Bir ilmi anlamak için, o ilme ait tabirleri bilmek icab eder.
Dinî metinler doğru anlaşılmadığı takdirde, yerini bâtıl ve hurâfeler alır.
Dinini doğru öğrenmek ise, her müminin hakkı ve vazifesidir.
İşte Dinî Lügat, bu ihtiyaca cevap vermek üzere hazırlanmıştır.
Müslümanlar, asırlar boyu hep kuvvetliydiler. Ne var ki son asırda bu gücü kaybettiler.
Sonra da bunun sebepleri üzerinde kafa yormaya başladılar.
Fatura da evvelemirde İslâm hukukuna kesildi.
Bir tarafta, İslâm hukuku, insanlığın ihtiyacını karşılamaktan uzaktır diyenler...
Diğer tarafta, İslâm hukukunun zamana göre esneklik kabiliyetinin bulunduğunu söyleyenler...
Değişikliği kabul edenler de, bunun sınırları üzerinde ihtilaf hâlindeler.
Afgani'den Âkif'e; Abduh'dan Hamidullah'a; Fazlurrahman'da
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.