"... Savaştan dönen bir asker, küçük bir köyden geçiyormuş. Köyün dibindeki duvarlardan birinde, tam on ikiden vurulmuş yüzlerce nişan tahtası görmüş. Asker keskin bir nişancıymış. Bu küçücük köyden kimin bu kadar iyi atışlar yaptığını merak etmiş. Bütün gününü nişancıyı arayarak geçirmiş. Sonunda onun genç bir delikanlı olduğunu görmüş. Genç adamı köyün en uç noktasına kadar götürüp, ona on ikiden vurulmuş hedefleri göstermiş.
"Bunları sen mi yaptın?" diye sormuş.
"Evet, ben yaptım." diye yanıt vermiş de
Orhan Tez'in, bu kitabı iki bölümden oluşuyor.
Yazar olmak isteyenlere günlük öğütler, bölümünde bir yandan kendi kitap serüvenini anlatırken yazar olmak isteyenlere de yol yordam gösteriyor!
Geçmiş gelecek ve Şeytan, adlı bölümde ise geçmiş'le gelecek arasında Şeytan'la salıncağa biniyor!
Karaburun
Gece biterken,
Deniz girer pencereden
Gün ışığından önce.
Karaburun'da
Gece yalnız evdesin.
En yakın dostun deniz
Konuşur dışarıda.
Karaburun'da
Şimdi elinizde okuyacağınız bu kitaptaki hikâyeler de, birçoğunuzun bildiği, ama tarihe çoktan karışmış, çoktan unuttuğumuzu sandığımız birçok şey gibi, bilincimizin derinliklerinde kalmış, çoğu zaman farkına bile varmadan yaşadığımız, yaşamımızın üzerinde kendilerini tekrar tekrar üretiyorlar. Sanki karanlık bir arenanın aydınlatılmış sahnesinde tıpkı "Hades"te insanların kanı ile beslenen o gölgeler gibi, etrafımızı sarmış bu kanlı, kirli ellerin değişik yer ve zamanda aynı görüntüleri yarattıkları, aynı
Türk edebiyat dünyasında çıkan, çeşitli yayın organlarında şiir, hikaye, roman ve çocuk kitaplarıyla tanınır. Onlarca kitabı yayımlanmış Halk kültürünün sağlam temellerinden biridir. Taa Köy Estitüleri'nden gelen Rıza Yetim, okuyanlarının gönlünde dev bir çınardır. Üretkenliği hiçbir zaman bırakmayan, apaydın bir aydındır, öyküleriyle de bizleri aydınlatmaya devam ediyor.
Uzunca bir zaman demlendirdiği öykülerini yılın (2014) ilk kitabı olarak yayımladık, okuyunca öykülerin tadına varıp, bir lezzet duyacak
Esat Tez, "Boğazıma Kılçık Kaçtı" adlı şiir kitabından sonra, "Boncuk Makarna" adlı şiir kitabıyla çıkıyor küçük okurların karşısına. Balık, bisiklet, kraker, baca, ışıklı ayakkabı vb. konuları ele alırken okurlarını zaman zaman düşündürmeye zaman zaman da eğlendirmeye çalışıyor
Yaşamak üzerine...
Tades şöyle düşünüyordu: İnsanın insanlaşması bir ömürlük yaşamda, her türden yabancılaştırılmaya direnmekle gerçekleşebiliyor ancak. Uyumak, inorganik doğanın temel yasası. Hücresel yaşam bu anlamda organik dünyaya bir uyanış. Toplumsal doğa ise, bu uyanışın en yüksek düzeyde belirmesi. Ancak sınıflı toplumun egemenleri, insan doğasını yeniden hücresel uyanış noktasına göndermek istiyor ki, bu da insanın bitkisel bir yaşama sürüklenmesi anlamına gelir. Bu nedenle toplumun bireylerinin b
Semih Gümüş son yayımlanan denemelerinden birisinde Avrupa'da öykü kitaplarının satmadığından söz ediyor, ülkemizde ise öykünün hâlâ kıpır kıpır olduğunu söylüyor.
Tarih vererek söyleyelim, George Orwell 1946'da yazdığı bir denemesinde okurların bazılarının bir öyküden diğerine geçerken olaylar ve kişiler değiştiği için zorlandıklarını söylediğini, romanın ise başladığı gibi biten, yani aynı kişiler çerçevesinde dönen, bu yüzden de kolay okunan kitaplardan olduğunu belirtmiş. Oysa, öykü kitapları günümüz i
Günlerdir süren Gezi Parkı direnişinde kullanılan
dövizler, pankartlar, yazılamalar insanı düşündüren,
direnirken bile güldüren nitelikte. Türkiye direniş
tarihinde önemli bir yer tutacağı şimdiden belli olan bu
direnişin, hatırlanacak o kadar çok objesi oldu ki
inanılacak gibi değil. Bunları görmeyenlerin de görmesini sağlamak ve kalıcı bir tarih yaratmak amacıyla...
Direnişçilerin orantısız güç karşısında Facebook ve Twitterda sergiledikleri bu dâhiyane ürünleri bir arada görmenin yolu onları kitap
"Atatürk araştırmalarında Örsan Öymen Ödülü" sahibi Gazeteci Yazar Mutlu Tuncer'in bu kitabı, seçilmiş yüz yazının "Türkiye'nin Türk Halkına dayatılmaya çalışılan 'yeni yüzünü' ortaya koyduğunu" anlatırken, ülkede yaşanan kaos ortamına, haksızlıklara, şaşkınlık veren uygulamalara ve çelişkili
politikalara dikkat çekiyor. Olaylara mizahi yaklaşımı onun tarzını yansıtıyor olsa da, Türk Halkı'nın dikkatinden kaçan önemli ayrıntıları gözler önüne seren yazıları, bir solukta okuyucuya son 10 yılın özetini sunuy
Siyah Beyaz
ne zaman kalaylı bir maşrapa görsem
çocukluğum gelir aklıma
mevsim güz olmalı, ellili yılların sonu
ya da altmışların başı
teneke bir leğende
külle köpürttüğü sularla yıkardı anam beni
ağlamaktan kızaran gözlerimin önünde beliren
Fellini'nin şişman kadınlarıydı köpükler içinde dans eden
avluda durmadan kaynayan kara bir kazan
etrafta sere serpe çamaşırlar, yemlenen tavuklar
ağacın dibinde ablam, elinde kemik bir tarak
önünde simsiyah kıvırcık saçlar
hava ayaz, doğa siyah beyazdı
o günlerden akl
Yaşıyor musun
gözlerini asırlardır göremedim
renklerini bilmiyorum
onlar ne renkti
ela mı, kahverengi mi, yeşil mi
saçlarını da unuttum
geriye mi tarandı, yana mı
şimdi nasıl,
uzun mu, kısa mı
beyazların var mı
yoksa tel tel döküldü mü
sahi en önemli soruyu unuttum
sen yaşıyor musun
The Sephardic Cuisine as nurtured by the Jewish Community in Izmir is an important component of the overall culinary culture of Western Anatolia. This culinary heritage shares a similar fate along with other traditional cuisines and that is a struggle for survival in the face of ever-changing eating habits such as popularized fast food diets and some gradual socio-economic and cultural transformations which have contributed to the deterioration of eating habits.
Six homemakers from the Jewish Community, wh
Kendini bende kaybetmeni istiyorum ve beni kendinde bulmanı...
Koynunda demlenmek istiyorum. Tüm sevinçlerimde tüm acılarımda yanımda olmanı, hayatıma tanıklık etmeni istiyorum. Seni istiyorum, hemen şimdi.
Vakit kaybetmeden...
Kalp atışların benimkine karışsın istiyorum.
Hep aynı sıcaklığınla içinde kalacağıma söz veriyorum.
Senden başka ne belirse put olsun bana. Üflediğim ney'in en dem sesi ol ruhuma.
Lezzetli, keyifle okunacak bir cinayet...
Kitaptaki yazılarımın bir kısmının tarihi eski olsa da hiçbirinin güncelliğini yitirmediğini gördüm. Çünkü 50 yıldır benim bu garip ülkemde -geri düşmenin dışında- değişen pek bir şey olmadı hiç. Bu gidişle değişeceğe de benzemiyor zaten. O nedenle sıkılmadan, keyifle okuyacağınızı umuyorum. Her bir yazı, bugün yazılmış kadar güncelliğini koruyor hala...
Yaklaşık 30 yıldır değişik gazete ve dergilerde okurlarla buluşuyorum. Aklımın erdiği, dilimin döndüğü kadarıyla ülke ve bölge sorunlarını dostlarımla pay
Yiten
Bilmezine savunursun
vardır -umursın- zaman daha
dev yapının ardında kalır güneş
düşer kurşuni gölge
zaman döner korkuya
yaptıydın yapacaktın
sorarlar anlamlı bilecen kurnaz
avuçtan saçılan su
muydu kalan?
bakarsın hafif nem
uçucu
bir pişmanlık sızısı
ıssızlıktır
sarar sarmalar
azalır sızan ışık
söner gider ateş
kalan kül
yiter yaşanmışlık
Karaboncuk gibi tek tek
Her harfi eğri büğrü
Koşarken ona dizlerin kanıyor hep
Karanlığa konuştuğunu anlarsın
Kırıntılardan bulamazsın kendine dönen yolu
Yenilip yediden sev
Aşk yaratılabilir bin defa
Acı tek.
Yaşıyorsan kırılacak dalın olduğu için
Öleceğin daha çok ölüm...
Cehennemi uçarken yanmıştı kanatların
Bekle! Yeniden yeleklerin çıksın
Yaşamak alışmaktır biraz da ama sen yine de utan
Söyle, karanlığından güneşini çekmesin!
Geldik işte ya neyse...
Dirençli bir gizem taşısın ama kalmak
Güzel bi
Yasaklı Sevdayım
Bilsen ki
Ne kadar çok sendeyim
Bilsen ki
Ne kadar çok
Gözlerindeki asiliğe benzerim
İsyandır adım isyan
Sendeki
Suskun öfkenin sesiyim...
Ondandır
Yasaklı sevdayım
Ondandır
Amansız bir kavgayım
Demir engelleri eriten
Toplam 128 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.