Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 385 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Birçok Kur’ân yorumcusu, bazı âyetlerden hareketle Kur’ân’ın nüzûl öncesinde O’na müdahale etmek isteyen cin-şeytan gibi varlıkların; nüzûl sonrasında ise O’nu tahrif etmek isteyen insanların müdahalesine karşı ilahî korumanın teminatında olduğunu söyleyerek, bugün orijinal haliyle elimizde bulunan Kur’ân’ın işte bu koruma sonucu aslını muhafaza ettiğini ileri sürmüştür. Bu tezi ispat etmek için de, bazı âyetler bize göre mana akışına ve anlam örgüsüne uygun olmayan görüş ve yorumlara tabi kılınmıştır. Elin
III. Selim 27 C.evvel 1175 Perşembe günü doğmuş 11 Receb 1203de tahta çıkmıştı. Kendisini harp içinde buldu. III. Selim korkak ve aciz bir şahsiyet değildir. Öyle olsaydı Nizam-ı cedid gibi bir ıslahata başlamazdı. Islahat hareketlerinin başında yardımcıları mevcut tehlikeleri kendisine anlatmış hayat ve tahtını kaybedeceği tehlikesini de dile getirmişlerdir. Prusya Seferinde bulunmuş olan Dietz, III. Selim hakkında Bu hükümdar, hüner, marifet, fikir ve hareket bakımından cidden milletini aşmıştır. Bu bakım
Tarih bir milletin hafızasıdır. Tarihini bilmeyen millet hafızasını kaybetmiş insana benzer.
Ortaçağ felsefesinin zirve ismi İbn Sina deliştirdiği "nefis" kuramında insanı iki boyutu açısından kavramaya çalışır. Metafizik açısından nefs, semavi bir ilkeden gelip insan bedenine ilişerek ona "benliğini" kazandıran manevi bir cevherdir. İbn Sina özellikle insanın akli idrakleri konusunda, nefsin bu semavi-metafizik ilkeyle irtibatını açık olarak ortaya koyar. Diğer yandan nefs, "tabii organik cismin ilk kemali" olarak insan bedenini fiziki bakımdan yönetir. İnsanın beslenme, büyüme, üreme, hareket, d
Kur'ân-ı Kerîm'e göre vahiy, insanlığın yolunu aydınlatan ilâhî bir ışıktır. İnsanoğlu ancak bu ışık sayesinde Yaratıcısı'nın kudretini, yüce sıfatlarını, kâinattaki mutlak hâkimiyetini idrâk edip dünya ve âhirette mutluluğu elde edebilir. İnsanın, vahyin muhtevâsına konu olan hususları yani dinî inanç ve amellere âit meseleleri aklıyla ve bilimin verileriyle keşfetmesi mümkün değildir. Çünkü vahiy hem muhtevâ hem de özel bir iletişim yolu olarak madde ve duyular üstü bir nitelik arzetmektedir. Bu yüzden
Esmâ-i hüsnâ insana, Allah'ı kendi ilâhî kelâmından bilme, tanıma ve anlamayı sağlaması; sağlam, sahih ve tevhîde dayalı bir ulûhiyyet tasavvuruna ulaştırması; kişiye O'nun isimleriyle ahlâklanmayı öğretmesi, O'nu kendisine lâyık şekilde anıp zikretmeyi öğreterek mü'mine iç huzûru duyurması gibi bakımlardan bütün inananlara sunulmuş çok önemli bir imkândır. Bir mü'minin, Yüce Rabbi'ne karşı olan sorumluluklarını: "O'na iman etmek, O'nu tenzîh ve takdîs etmek, her zaman O'nu zikretmek, duâ ve ibâdetle O'na y
Araplar, tarihin eski zamanlarından itibaren nesep şecereleriyle gündeme gelmiştir. Uzak ve yakın akrabalarını tanımak, tarihte şöhret kazanmış atalarından haberdar olmak, Araplar için sıradan bir ameliyenin ötesinde kabile aidiyetinin ve çölde hayatta kalmanın yegâne sırrıydı. Günlük hayatın merkezine yerleşen soy bilinci, yeri geldiğinde dinî inancın önüne dahi geçebilmekteydi. Menfaatlerine ters düştüğünde putlara küfreden, onları alaya alan ve taşlayan Araplar, ata ve dedelerinin soylarına geldiğinde hü
İnsan davranışıyla ilgili dinî hükmün kaynaklarını, bu kaynaklardan hüküm çıkarmanın yollarını, hükmün mahiyetini ve ictihadın kurallarını inceleyen fıkıh usûlü, İslâmî ilimlerin önderidir. Çünkü dini anlamanın ve onun adına konuşmanın hem yöntemini belirleyen hem de yetkisini veren ilim, fıkıh usûlüdür. Öyle ki, fıkıh usûlü bilinip kavranmadan ne Kur'ân-ı Kerim tevil edilebilir ne Hz. Peygamber'in hadis-sünneti tespit edilip anlaşılabilir ne yeknesak bir inanç esasları dizgesi ne derûnî-vicdanî hissiyat ve
XIX. ve XX. yüzyıllar genelde İslâm özellikle de hadisle ilgili oryantalist çalışmaların yoğun olduğu bir dönemdir. Bu asırlarda yaklaşık altı yüz civarında oryantalist, telif, tercüme, neşir, ansiklopedi maddesi olmak üzere iki bine yakın çalışma yapmıştır. Bu dönemde oryantalist hadis anlayışının temelini Ignaz Goldziher atmış, Joseph Schacht ve onu takiben Gautier Herald A. Juynboll geliştirmiştir. Oryantalistlerin üstadı kabul edilen Goldziher'in eserleri özellikle müsteşrikler arasında en önemli kaynak
İnsanoğlunun içinde doğduğu, büyüdüğü ve hayata katıldığı en küçük sosyal ünite olan aile, aynı zamanda bir ahlâkî ve hukukî yapıdır da. Temel çerçevesini Kur´ân´ın çizip ayrıntılarını Hz. Peygamberin Sünneti´nin belirle¬diği ve müc-tehid fakihlerin de bu iki kaynağa getirdikleri yorumlarla geliştirip sistemleştirdikleri İslâm Aile Huku¬kunun temel esprisi şudur: Aile bireylerinden hiç kimse¬nin haksızlığa uğra-madığı, fıtrattaki kadın-erkek nitelikle¬rine uygun ve sevgi temeline dayalı bir aileyi kurmak ve
Okuma alanında en çok ihtiyaç duyulan materyallerden birisi de kurlara göre yazılmış hikâye setleridir. Biz de bu alana katkı sağlamak amacıyla dört kurdan oluşan bu seti hazırladık. Elinizdeki bu setin başlıca özellikleri şöyledir: Seçilen hikâyelerin hem edebi güzellik taşımasına hem de talebeyi manevi yönden geliştirici olmasına dikkat edilmiştir. Hikâyeler dört kur olarak hazırlanmıştır. İlk iki kur yirmi, diğer kurlar ise on hikâyeden oluşmuştur. Hikâyelerin önemli bir kısmı Türk ve Arap edebiyatında o
Hz. Peygamber, içinde doğup büyüdüğü Arap toplumunun bir üyesi iken nübüvvetle görevlendirilmişti. O dönem Arap toplumu, tamamen geleneklerin belirlediği kurallara göre davranmaktaydı. Bu durumda Hz. Peygamberin geleneklerle ilgili bir tavır belirlemesi gerekiyordu. Onun gelenekler karşısındaki tavrı; bazı geleneklerin iptali, bazılarının tashihi ve bazılarının da aynen devamı şeklinde olmuştur. Tashih edilen ve aynen devam ettirilen gelenekler, Hz. Peygamberin onayından geçmiş olmakla, Müslümanlar tarafınd
Bu kitapta, her İslam âliminin hatta her müslümanın bilmesi gereken Hadîsler arasında görülen ihtilaflar ve çözüm yolları incelenmektedir. Hadîsler arasındaki ihtilaflar gerekçe gösterilerek hadîse ve hadîsçilere yöneltilen ithamlar cevaplandırılmakta ve hadîsler arasında görülen ihtilaf meselesinin tabiîliği delilleriyle ortaya konulmaktadır.
İnsanlığın ihtiyaçlarını karşılamak ve ortaya çıkan problemlere çözümler üretmek gayesiyle indirilen Kuran konularına göre tertip edilmiş bir kitap değildir. Bu yüzden şayet herhangi bir konuda onun görüşüne müracaat edilmek istenirse o mesele ile ilgili tüm nassların bir araya getirilerek bunların tarihsel bağlama uygun bir şekilde dizilip yorumlanması gerekmektedir. İşte bu yönteme kısaca konulu tefsir denir. Bu niteliğinden dolayıdır ki konulu tefsir son zamanlarda adından çok söz edilen bir yöntem olara
Hadis usûlü, Hz. Peygambere ait bilgilerin aslına uygun nakli ile Ona ait olanla olmayanı ayırt etmek amacıyla konulan prensipleri belirleyip bunlarla ilgili terimleri konu edinen bir ilimdir. Sözü edilen prensipler büyük çoğunluğu rivâyet döneminde olmak üzere tarihi süreçte ihtiyaca göre belirlenmiş, uygulanmış ve geliştirilmiştir. Bu sebeple hadisle ilgili rivâyet prensiplerini ve oluşan kavramları doğru olarak kavrayabilmek tarihi süreç içindeki gelişimlerini dikkate almayı gerektirmektedir İlahiyat Fak
Bilindiği gibi Kur'an İslam'ın inanç, ibadet ve ahlak esaslarının yanı sıra, dünya ve ahiretle ilgili diğer konularda da aşkın ilkeler koyan yüce bir kitaptır. Bu yüzdendir ki, müslümanlar onun telkin ettiği yüksek idealleri kendilerine rehber edinmişler ve hikmet dolu ifadelerini inceleme konusunda olağanüstü bir gayret ve titizlik göstermişlerdir. Hz. Peygamber (s.a.v) ile başlayan bu gayretler, sahabîlerden tabiîlere ve onlardan da daha sonraki nesillere intikal ederek zamanımıza kadar gelmiştir. Günümüz
Disiplinler arası bir çalışmanın ürünü olan Güncel Kelâm Tartışmaları-II, modern bilim ve felsefenin kelâm ilmi ile ilişkili bazı konularını içermektedir. Kitabın amacı İslâm dininin inanç esaslarını temellendirme ve savunma rolünü üstlenen kelâm ilmini güncel konularla irtibatlı hale getirmektir. Kitap bu doğrultuda her biri farklı alanlarda uzman akademisyenlerin yazılarından oluşmaktadır. "Kelâm İlminde Yenilik Meselesi", "Modern Bilim Açısından Allah'ın Evrene Müdahalesi ve Mucize", "Son Peygamberi Müjd
Hz. Peygambere ait açıklamaların lafzen ve mânen rivâyeti, şifâhî ve yazılı nakli, tedvin ve tasnifi, Resûl-i Ekreme ait olup olmadıkları, yorumlanmasında kullanılacak yöntemler ve benzeri hususlara yönelik faaliyetler tarihsel bir süreci oluşturmaktadır ki buna, Hadis Tarihi denilmektedir. Söz konusu tarihin başlangıçtan günümüze kadar geçirmiş olduğu gelişim sürecinin bilinmesi elbette zarurîdir. Özellikle hadis/sünnet hakkında araştırma yapanların, bu tarihî süreçteki farklı yaklaşımları çok iyi bilmeler
Ümmet Gerçeği, ümmetle ilgili sorunlar ve sorumluluklar konusunda hüsn-i niyetle kaleme alınmış değerlendirmelerden oluşan uzunca bir mukaddime/giriş niteliğindedir. Ümmet özeleştirisi de denilebilecek kitabın hazırlanma sürecinde en çok dikkat çeken olumsuzluk, Sünnet-i seniyye ve onun bilgi ve belgeleri olan hadîs-i şerîflere karşı, ümmet kimliği ve bilincine aykırı ve bilimsellikten uzak yaban ve yavan yaklaşımların ülke ve ümmet gündeminde yoğunlaşması olmuştur. Doğrudan veya dolaylı olarak buna ba
Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir'le birlikte Allah Resûlü'nün en yakın dostu ve yardımcısıydı. İslâmî tebliğin en sıkıntılı dönemlerinde Hz. Peygamber'in İslâmiyet'i kabul etmeleri için adlarını anarak dua ettiği iki kişiden biriydi. Müslüman olduğu andan itibaren Hz. Peygamber'in yanında yer aldığı gibi hicretten sonra Medine döneminde de katıldığı seriyyeler dışında Hz. Peygamber'i yalnız bırakmadı. Başta Bedir, Uhud ve Hendek savaşları olmak üzere Allah Resûlü'nün iştirak ettiği bütün savaşlara katıldı. Hayatı bo
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 385 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3