Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 79 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Otuz bin kişilik ordu Hüseyin'in çadırını çevreledi, taşkın bir sel gibi akmaya, kaynamaya başladı. Atların ve insanların çığlıkları karıştı, çölde yankılandı. Zeynep çadırda, hasta olan Zeynel Abidin'in başındaydı. Hemen dışarı fırladı. Düşman birlikleri çemberi daraltıyordu. Hüseyin'in çadırına koştu, "Kalk kardeşim kalk," dedi, "Olanları görmüyor musun? Bak neler oluyor?" Hüseyin, "Sakin ol," dedi, "Şimdi dedemle konuşuyorum. Bana ‘Hüseyin'im,' diyor, ‘Yakında bana geleceksin, cennette birlikte olacağız,
"Hala gece. Gök cisimlerinin sessizliği öldürecek beni." Sadık Yalsızuçanlar, hâller arasında gidip gelen, kendine doğru yaptığı yolculukta çıkmaz sokaklara sapan karakterin hesaplaşmasını bilinç akışı ve muğlaklık üzerinden sunuyor. Yazar, bu anlatı ile bir anlamda okuyucusunu büyülü "yakaza" hâlini tatmaya, tecrübe etmeye çağırıyor. Uyku ile uyanıklık, duyular ile bilinç, rüya ile gerçek... Yakaza, düğümü çözerken düğümlenmeyi göze alanlara metafizik bir aydınlanma müjdeliyor.
Bu seçki̇mi̇zde, cumhuri̇yet dönemi̇ şai̇rleri̇mi̇zden hi̇kmetli̇ şi̇i̇rleri̇ bi̇r araya geti̇rmeye, derli̇ toplu bi̇r kaynak oluşturmaya çaliştik.Şai̇rlerle ari̇fleri̇n,azi̇zleri̇n, hakk'in aşkiyla kaynayip coşanlarin ruhlari kardeşti̇r.Onlar, varolanin ötesi̇ndeki̇ sirri yoklar, ona ulaşmaya çalişirlar.Seçki̇mi̇zden de anlaşilacaği üzere, modern şi̇i̇r bi̇ri̇ki̇mi̇mi̇zi̇n i̇çi̇nde yer alan her şai̇rden bi̇r hatira seçti̇k ve onlarin i̇nanci, yaklaşimi, yöneli̇mi̇ ne olursa olsun bu muazzam zengi̇nli̇ği̇n
Tükendi
Kıssa, mesel, hikaye... Bütün bunlar "daha önce bilinmeyen haber"le ilgilidir. Nebe' ve haber "yeni aktarılan bilgi"dir. Hikaye ise "bir kimsenin, olayın veya gerçeğin izini sürmek, ardınca gitmek; bir haberi yahut sözü bildirmek"tir. Yüce Yaratıcı bütün semavi kitaplarda insanlığa kıssalarla, yaşanmış olaylardan oluşan hikayelerle emreder. Kur'an'daki hikayeler gerçekliğin, iyiliğin ve güzelliğin izini sürebilmemiz için bize ipuçları verir. Bu ipuçlarına, Kur'an'ın yol göstericiliğine her zamankinden da
Tükendi
Kimin deli kimin akıllı olduğunu Allah bilir... Delilik öyle az akılla olmaz." Neyzen Tevfik'ten Dede Efendi'ye, musiki hayatımızdan gündelik hayatımıza aşk her yerde! Meczup hikâyelerinden oluşan Deli Tomarı aşklarının aşkınlığı sebebiyle aklı başından giden insanlara yakından bakmamızı sağlıyor. İster evsiz, fakir, elbiseleri yırtık, saçları yağlı, dilenen; ister "normal" görünümlü, eğitimli, musikişinas, meşk eden biri olsun, kitaptaki herkes bir durumda müşterek: şeydâlık. Deli Tomarı, aşkın divane ed
Hayır hayır, olamaz! Gerçekten daha gerçekti gördüğü. Güneş gibi apaşikar, ay gibi pırıl pırıldı. Eşiğine fırlattı bedenini. "Ey yazgımın gülü! Ey alnımın ak yazısı!" diye bağırdı, "Söyle bana, hangi bağın gülüsün sen?" Peri dile gelerek, seslerin en güzeliyle, "Ey yüreğimin sancısı!" dedi, "Keşiş dağının gülü, İriskin bağının sümbülüyüm ben. Sen de söyle bana, hangi rüzgar attı seni buralara?" Şehzade, anka kuşunun kanatlarına binmişti sanki, "Ey nergis bakışlım! Ey hilal nakışlım! Gönlümün rüzgarı
"Sözlerin kitaplarında duruyor. Onları yıllardır okuyorum. Ömrümün üçte ikisini onları okuyarak geçirdim. Her defasında ilk kez okuyormuşum gibi hissediyorum. Her seferinde yeni bir kapı açılıyor. Bir perde aralanıyor. Bir tecelli oluyor. Bir güzelliğe boğuluyorum. Bir sır ifşa oluyor. Bir yaram iyileşiyor. Bir hüznüm artıyor. Bir ışık yanıyor. Yıldız gibi yanıp yanıp sönüyor. Bir gül açılıyor. Bir leylak kokuyor. Bir rüzgâr esiyor. Bir ağustos böceği ötüyor. Bir kadın ağlıyor. Bir yer yırtılıyor. Bir namaz
Yeryüzüne sığmayan gönlüyle, dört duvar arasına hepsedilen Mem, derin bir mutsuzluk kuyusuna düşmüştü. Orada günlerce, haftalarca, aylarca umutsuz bir halde kalınca anladı, İbrahim (as) gibi batınca kaybolan sevgiliye gönül vermemek gerektiğini. Acısı o denli büyüdü, o denli büyüdü ki artık küçücük bir keder hissetmemeye başladı. Samed'in aynası olan Kalb'i gittikçe saflaştı, arındı. Ve nihayet Gerçek Sevgili'ye çevirdi yüzünü. Sadece Allah'ı zikirle meşgul olmaya başladı...
Tükendi
Peygamber Efendimiz; "Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Kadın, güzel koku ve gözümün nûru namaz." buyurmuşlardır. Namaz, sadece ruhumuzu arıtmakla kalmaz; bize, kul olmanın en yüce bağış olduğunu da bildirir. Namazda bütün ibadetler gizlenmiş ve toplanmıştır. Namaz, yaratılmışların en şereflisi olarak insanın, bütün yaratılmışlar adına Rabbine boyun eğmesidir. Namaza ilişkin öykü, anı ve menkıbelerden oluşan bu kitapla, günde en az beş kez yaşadığımız bu güzelliğin sırlarına bir kez daha varacak
Allah var . Büyük Allah var . Her şeyi görüyor, biliyor. (...) Size mal mülk, servet bırakmadım. Yalnız, size, şerefli, namuslu, erkek bir ad bırakabildim. Hiçbir zaman başınız yere bakmayacaktır. Bununla müteselliyim, siz de bununla iftihar edeceksiniz.' Tevfik İleri, 24.9.1961, Kayseri Cezaevi Tevfik İleri Ulaştırma Bakanı, Milli Eğitim Bakanı ve Bayındırlık Bakanı olarak çeşitli görevlerde yer almış ve 1950-60 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanlığını yapmış olan Adnan Menderes'in en yakı
Âşık tarzının Veysel'den sonra üç veya dört dikkate değer isminden söz edilebilir: Erzurumlu Reyhanî, bilhassa siyasal taşlamalarıyla ünlenen Mahsûnî, tek başına bir yöreyi ve bir sevdayı taşıyan mızrabı ve sedası harikulade olan Neşet Ertaş, Erzincan'dan en güzel deyiş ve nefeslere imza atan Daimi ve son olarak yine Erzincan'ın Çayırlı beldesinden Davut Sularî... Doğu Anadolu bölgesinde asırlar ötesinden günümüze kadar ulaşan efsaneler, menkıbeler ve deyişleri sazıyla yeni bir forma büründüren, şiirleştir
Mehmet, Niyazi Mısrî hakkında bir doktora tezi hazırlamaktadır. Niyazi Mısri'nin Aspuzu'da başlayıp Limni'de son bulan, o âlemler arası gezisinin öyküsü öğrendikçe kendi hayat yolculuğunda yenimanalar keşfeder. Yaşantısının öteki yanında ise Mehmet eşi ve oğluyla sorunlar yaşamaktadır. Bir süre sonra Mehmet, tezine devam edemez. Keşfettiği sınırsız âlemin karşısında hayatı ve tezi sınırlı kalmış, mana ile içinde bulunduğu gerçek arasındaki mesafe açılmıştır. Gezgin isimli romanında İbn Arabi'nin, Cam
".... sofra, bir bakıma göğe aittir. Yeryüzüne serilmektedir, ama semavîdir.  Gök, insanın ruhu, arz ise bedenidir.  Yani sofra, ruhtan bedene, Rahman'dan nefse lütfedilmiş olandır." "Sofrayı, yer ve gök biçiminde nitelemek doğru değildir. İster yere isterse göğe ait olsun, bütün sofralar gökseldir. Sofra, aynı zamanda herkesin çağrıldığı ve oturduğu bir nimet şölenidir. Mülkiyetin ferdîliği burada iflas eder. Burası özgürleşme mahallidir. Herkes doyar bu sofrada, her şey davetlidir. Güzel,
Sadık Yalsızuçanlar'ın bilge Ebu'l-Hasan Harakânî'nin yaşamını çarpıcı bir dille ve neredeyse gerçeküstü bir düzlemde anlattığı Cam ve Elmas romanı yeniden okurlarıyla buluşuyor. Bir belgesel filmin çekimleri için Kars'taki Harakani dergâhına yolu düşen ekibin kameramanı, kentte gittiği yerlerde görüp işittiklerini zamanın ötesinde bir yerden, kalbinden anlatıyor. İki epigraf ile açılıyor Cam ve Elmas; birincisi Ebu'l-Hasan Harakânî'nin ta kendisinden: "Yeryüzünde yolculuk edenin ayağı; gökte yolculuk y
??Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi dilsiz kulaksız sözün can gerek anlayası...'' Deneme, araştırma, roman ve senaryo gibi birçok yazı alanında önemli çalışmaları bulunan, özellikle öykü alanında yapmış olduğu çalışmalarla tanınan ve eserlerinin bir kısmı dünya dillerine çevrilen Sadık Yalsızuçanlar, ??Gezgin'' adli eserinde sözün bitip sükutun başladığı yerle, sessizliğin dile geldiği mekânete kadar uzanıyor. Bu keşfi kendi ruhunda arayanlar için, her okunduğunda ayrı bir kurguyla ve hisle yaşanacak o
'Düşünmek istemiyordu. Düşündükçe sıkışıyordu. Bir yol arıyordu. Bir patika... bir iz... bu karmaşadan çıkabileceği, sadece bu boğuntudan kurtulmak soluk almak için bir iz arıyordu...' Deneme, araştırma, roman ve senaryo gibi birçok yazı alanında önemli çalışmaları bulunan, özellikle öykü alanında yapmış olduğu çalışmalarla tanınan ve eserlerinin bir kısmı dünya dillerine çevrilen Sadık Yalsızuçanlar, 'Yokbişey' adlı eserinde okuyucuyu, düşüncelerin arasında her gün biraz daha da boğularak yaşayan hiçliğin
Başçarşı Bosna'dan söz etmeye başladığımızda, kendisi de balkanlardan olan Yahya Kemal'in deyişiyle, hâlâ o kızıl hatıra titrer gözümüzde... Öyle ya, on dördüncü yüzyıldan itibaren Osmanlılarla birlikte başlayan İslamlaşma süreci, dalga dalga genişler ve ortada bizi, bir yüzük taşı gibi duran bosna'nın şahsında, muazzam bir iklimin içine taşır. Derler ki, Türkiye'de uzun süre yüz yüze görüşemeyen dostlar, bir gün mutlaka, Başçarşı'da karşılaşırlar... Deneme, araştırma, roman ve senaryo gibi birçok yazı a
KENDİMİ UNUTMADAN SENİ HATIRLAMANIN İMKÂNSIZLIĞINI DÜŞÜNEREK KARANIN BİTTİĞİ YERE, TAŞUCU FENERİ'NE GİTTİM. ŞEHİRLERİN SONU, DÜNYANIN UCUYDU BURASI. BAHARDI, RÜZGÂR YALIYORDU SAÇLARINI. MAHŞER ÇIPLAKLARI GİBİ BAŞAÇIK, YALINAYAKTIN... BENİ GÖRÜNCE KABUK BAĞLAMIŞ ÇOCUKLUK YARANI HATIRLADIN. YILAN SOKMUŞ KERTENKELE GİBİ İNLEYEREK, ?BAZI GECELER" DEDİN, ?DENİZ O KADAR KABARIYOR, O KADAR KABARIYOR Kİ, PATLA ARTIK PATLA DA NE VAR NE YOKSA AL GÖTÜR, KOPAR BİZİ KARADAN, KOPAR DÜNYADAN; AKIL IŞIĞIYLA ŞENLENMİŞ CANLA
Tanrı'ya inanmakta güçlük çekenlerin usundaki kötücül dürtü ve eğilimler... Bunu bir binanın üçüncü katındaki pencereden bakınca güçsüz görürsün. Böylece kötülük, yaşamın bağımsız, içsel bir boyutu olmaktan çıkar... Yani asli gerçekliğe sahip değildir 'Ölümlü bir valık yaratacağım ve ona belirli bir biçim vereceğim' cümlesindeki şey, zamanın dışındadır. ?Ol'deyince olur... ?Öl'deyince ölür... Şeylerin düzeni zamanın dışındadır, zamansallaşınca, insan, 'ruhuna üflenen' şeyi yardıma çağırır. Tanrı'ya karşı
AŞK BİR KARIŞIKLIK VE ŞAŞKINLIKTAN MIDIR ? YOKSA HAYRETE DÜÇAR OLANLARIN CEZBESİNDEN MİDİR ? AŞK BUNLARDAN DEĞİLSE , KENDİ NEDENLERİYLE BİRLİKTE Mİ YARATILMIŞTIR ? YOKSA NEDENLERİN SONUCU MUDUR ? AŞK ARTIK İMKÂNSIZ MIDIR ? AŞKIN İMKÂNSIZLIĞINDAN SÖZ EDENLERİN SÖZCÜKLERİ KALBİMİZİ BOZAR MI ? SEN GELİNCE CÜMLE KUSURLAR BİTER Mİ ? DENEME,ARAŞTIRMA,ROMAN VE SENARYO GİBİ BİRÇOK YAZI ALANINDA ÖNEMLİ ÇALIŞMALARI BULUNAN, ÖZELLİKLE ÖYKÜ ALANINDA YAPMIŞ OLDUĞU ÇALIŞMALARLA TANINAN VE ESERLERİNİN BİR KISMI DÜNYA DİL
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 79 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2