Köroğlu Geliyor - Samed Behrengi - Maviçatı YayınlarıKöroğlu başka çıkar yol olmadığını görünce atladı Kırat ile nehre. Nehrin suyu atın kulaklarını geçmek üzereydi.Köroğlu, Kırata:Ey benim uçarak koşan atım, daha hızlı ol! Ol ki, sabah-akşam tımar edeyim seni. Nalını altın yaparım. Haydi çıkalım buradan, gidelim Çenlibele, dedi. Kırat bunları duyunca yeniden dirilir gibi bir atak yaparak hızlandı ve nehrin diğer yakasına geçti. Kıyıya çıkınca paşaya seslendi:Şimdi kurtuldun elimden! Bir daha bakayım nasıl
Aradan günler geçti. Yaşarın babası bütün yazı hasta yatağında ilaç alarak geçirdi. Çocuklar birbirleriyle sık görüşemediler. Bebekleri için üzülüyor, tek başlarına çile dolduruyorlardı. Hele Konuşan Bebeğin üzüntüsü.. Ulduz, üvey anasının yanında bebe sözcüğünü bile ağzına alamıyordu ama Konuşan Bebeği düşünmeden durabilir miydi hiç? O görkemli geceyi, o orman gecesini, o gizlerle dolu ormanı unutabilir miydi? Cemre gecesini unutabilir miydi? Cemre gecesi olunca tüm bebekler yine ormanda toplanacaktı. Ama
Peki, beni nasıl götüreceksiniz, diye merakla sordu.Nine Karga:Önce çok dayanıklı büyük bir ağ gerekli. Bunu siz öreceksiniz, dedi.Ağ ne işimize yarayacak, diye sordu Ulduz.Nine Karga anlatmaya başladı:Kargalar sizi ağ örerken görünce, sizlerin hiç de tembel olmadığını anlayacaklar. Mutluluğunuz için çalışmaktan kaçınmadığımız gözleriyle görüğ size güvenecekler. Sonra de seni bu ağ ile taşıyacağız. Sen ağın üzerine oturacaksın, ağın çevresindeki kargalar da ağı tutup seni kaldıracaklar ve uçarak kentimize g
Kimsenin sesimi duyduğumu sanmıyorum. Sanki dilimi yutmuştum ve ağzımdan hiçbir ses çıkmıyordu, birisi gelip beni arkamdan tuttu. Ellerimi arabadan kaydı ve yüz üstü kaldırıma düştüm. Başımı kaldırdım ve devemi son kez gördüm. Devem ağlıyor ve öfkeyle boynunda çanları sallıyordu.Burnum kanadığı için yüzüm gözüm kan içindeydi. Ama ne yüzünden akan kanları görüyor ne de canımın yandığını hissediyordum. Ayaklarımı yere vurdum ve hıçkırmaya başladım. O kadar zor bir durumdu ki bu. ne kelimelerle anlatılırdı ne
Keloğlan:Padişahım, kızını bana ver de güvercinleri sakinleştireyim. Kızınla ben birbirimizi seviyoruz.Padişah:Benim, senin gibi bir çulsuza, fakire verecek kızım yok. Onu da kovuyorum saraydan. Ne hali varsa görsün mecnuna dönmüş akılsız!
Samed Behrengi'nin Pancarcı Çocuk kitabı, beş hikayeden oluşmaktadır.
1. Pancarcı Çocuk: Okumak isteyen, fakat babası öldürülünce, ailesinin geçimini üstlenmek için köyündeki ağanın halı tezgahında ucuz işgücü olarak çalışmak zorunda kalan; ağanın, kız kardeşini imam nikahı ile dördüncü karı almak istemesi sonucu ağayı döverek işten atılan, sonrada pancar satarak ailesini geçindirmeye çalışan, yoksul bir köy çocuğunun, yaşam hikayesini anlatmaktadır.
2. Bir Kar Tanesinin Öyküsü: Bir su zerreciğinin, nas
Aysız, yıldızsız sıcak bir yaz gecesiydi. Ortalık çok karanlık, vakit gece yarısıydı. Cırcır böceğinin ötüşünden başka bir ses duyulmuyordu.
Bu sırada duvarın bir ucundan bir kara kedi başını öne eğmiş, taşları koklaya koklaya salınarak geliyordu.
Duvarın karşı ucundan da beyaz bir kedi, aynı biçimde, başı önünde, taşları koklaya koklaya salınarak yaklaşıyordu.
İkisi de geldi geldi, duvarın tam orta yerinde kafaları birbirine tosladı. Biri ötekine "pıf" yapıp bir karış geri çekildi. Sonra oturdular, birb
İnsan sevdiği, değer verdiği ve özel olduğunu hissettiği biri için, başkalarının ister rüyada ister gerçek hayatta söyledikleriyle hareket etmemelidir.
İşte "Altın Civciv" öykü kitabında okuyacağınız birbirinden farklı ve güzel öykülerle bunun ne olduğunu, İranlı yazar Samed Behrengi'nin kaleminden okuyunca çok daha iyi anlayacaksınız:
"Ve Yaşlı Kadının, Altın Civcive söylediği satırlarla bunu daha iyi hissedeceksiniz:
—Benim nazlı civcivim, yaptığım yanlışı anladım. Bunu unutalım artık. Haydi, kalk ye şu
Küçük, tozlu bir köyün kenarında kocaman bir bağ varmış. Bu bağ çok bakımlıymış ve
içinde çeşit çeşit meyve ağaçları bulunuyormuş.
Bağ o kadar büyükmüş ve içinde o kadar çok ağaç varmış ki, bir ucundan bakıldığında öteki ucu
görünmüyormuş, dürbünle bakılsa bile görmek olanaksızmış. Bu bağda yan yana iki şeftali
ağacı varmış, biri ötekinden daha genç ve daha ufakmış. Büyük ağaç her yıl güzel, iri, pembe
şeftaliler verirmiş. Bu meyveler öyle güzelmişler ki insan yemeye kıyamazmış onları. Öbür,
küçük ağaçta he
SAMED BEHRENGİ'NİN ÇOK OKUNAN ESERİ "BİR ŞEFTALİ BİN
ŞEFTALİ" RAFLARDA YERİNİ ALIYOR
Annem bana döner, "Güzel kızım, güneşten sakınma! Toprak bizi besler, güneş bu
besini yakar. Güzelliğinin kaynağıdır güneş. Bak güneşten sakınanlara, hep
sapsarı sıska kalır. Güzel kızım bu güneş bir gün gelir de bu yeryüzüne küserse
yaşam kalmaz, her şey yok olup gider. Ne bitki kalır dünyada ne de hayvan,"
derdi.
Ali ile Polat iki yoksul köylü çocuktur. İkilinin en büyük zevki, meyvelerini köylülerle
SAMED BEHRENGİ'NİN ÖLÜMSÜZ ESERİ "KÜÇÜK KARA BALIK"
RAFLARDA YERİNİ ALIYOR
Küçük Kara Balık şelaleden aşağı bırakmış kendini ve küçük bir göle yuvarlanmış. Başta
birazcık bocalayıp korksa da kendini toparlayıp yüzmeye başlamış, bir yandan da kendi
kendine bugüne kadar böyle büyük bir su birikintisinde hiç yüzmediğini düşünüyormuş.
Küçük Kara Balık, yaşadığı derede her gün aynı şeyleri yapmaktan çok sıkılmıştır. Derenin
ötesini görebilmeyi ve orada bulabileceği başka dünyaları hayal edip durur ve bir gün, bu
Samed Behrengi´yi kim sevmez ki. Onu, dünyanın dört bir yanında büyük yankılar uyandıran, iki de büyük ödül kazanan Küçük Karabalık adlı kitabıyla tanımıştık. Bir Şeftali, Bin Şeftali de onun en güzel kitaplarından biri. Bu küçük öyküde iki küçük yoksul çocuk var: Ali ile Mehmet. Ama öykünün asıl kahramanı, dalından kopmuş dünya güzeli bir şeftali. Samed Behrengi, öyle uygun görmüş, şeftali´yi konuşturmuş bu kez. Toprağın altında kalın kabuklu bir çekirdek olarak nasıl uyuyup beklediğini, mevsim bahara dönü
Çok çok eskiden, uzak bir ülkedeki küçücük bir evde bir delikanlıyla annesi yaşarmış.
Bu delikanlının on-on beş tane güvercini varmış, onları eğitir, çeşit çeşit numaralar öğretirmiş;
bir de keçisi varmış. Anne ile oğlu çok yoksullarmış. Kulübelerinin tam karşısındaysa o ülkenin
kralının görkemli sarayı bulunuyormuş; delikanlı ne zaman bahçede güvercinlerini eğitse, kralın
güzeller güzeli kızı da nedimeleriyle birlikte sarayın balkonuna çıkar, onları seyredermiş ve
delikanlıyı çok beğenirmiş. Delikanlı da k
İranlı yazar Samed Behrengi'nin İran'ın halk hikâyelerinden yola
çıkarak kaleme aldığı masallardan biri olan Sevgi Masalı sevgi ve fedakârlık üzerine yazılmış en
güzel masalardan biri.
Güzel ama bir o kadar da kibirli biri olan padişahın kızı ile yoksul bir çoban arasındaki sevdayı
anlatan masalda gerçek sevginin hiçbir engel tanımadığını anlatıyor bize Behrengi.
Sevgi Masalı'nda yazar, sevdası için mücadele eden bir çobanın sevgiden başka bir mucizeye
ihtiyacı olmadığını akılcı bir kurguyla gözler önüne se
İranlı yazar Samed Behrengi'nin eşsiz masallarından oluşan Pancarcı
Çocuk kitabı yoksul çocukların, kibirli insanların ve kimsesiz bir kar tanesinin yolculuğunu
anlatıyor. Dört güzel masaldan ilki olan Pancarcı Çocuk'ta İran'ın kırsalında hayat mücadelesi
veren yoksul bir pancar satıcısı çocuğun umut dolu öyküsüne konuk ediyor bizleri yazar.
Bir Kar Tanesinin Yolculuğu masalında ise yalnız bir kar tanesinin kar olmadan önceki hayatını
anlatıyor. Pek çok kültürde yeri olan Deli Dumrul hikâyesinde ise başına
İranlı yazar Samed Behrengi'nin çocuklar için yazdığı eşsiz hikâyelerinden biri
olan Çıngıraklı Deve'de küçük Lâtif'in babasının işsiz kalması sonucu şehre gelmesiyle değişen hayatına konuk
oluyorsunuz.
Lâtif, Tahran'ın sokaklarında başıboş gezerken bir oyuncakçı dükkânının önünde rastladığı çıngıraklı deveyle sıcacık
bir dostluk kurar.
Her gün onu izlemeye gelir ve her akşam karnı aç, sokaklarda uyur. Geceleri rüyalarında devesiyle birlikte
seyahatlere çıkar.
Behrengi, umut dolu, rengarenk hayalleri olan y
İranlı yazar Samed Behrengi'nin kısacık hayatına sığdırdığı anlamlı
eserlerinden biri olan Bir Şeftali Bin Şeftali iki yoksul çocukla lezzetli bir şeftalinin hikâyesini
anlatıyor bizlere.
Kendisini fakir çocukların yemesini isteyen bu güzel şeftali yendikten sonra ekilip ağaç olmayı ve
yoksul çocuklara daha çok meyve vermeyi hayal ediyor.
Mehmet ile Ali'nin emek vererek büyüttükleri şeftali ağacının ağzından dinlediğimiz öyküde bir
tohumun lezzetli bir şeftaliye dönüşmeden önce yaşadığı tüm evrelere, duygul
İranlı yazar Samed Behrengi'nin çocuklar için yazdığı eserlerden biri
olan Ulduz ve Kargalar, henüz okula gitmeyen küçük bir kız çocuğu olan Ulduz'un kargalar ve
arkadaşı Yaşar ile başına gelenleri anlatan eğlenceli ve öğretici bir hikâye.
Kendisine kötü davranan üvey annesinden korkan küçük Ulduz'un günleri sıkıcı geçerken bir
gün, bahçede rastladığı Anne Karga tüm hayatını değiştirir. Anne Karga ile birlikte tüm kargalarla
tanışarak dostluğu, fedakârlığı, dürüstlüğü ve cesareti öğrenen Ulduz ve arkadaşı Y
İranlı yazar Samed Behrengi'nin çocuklar için kaleme aldığı Ulduz
ve Konuşan Bebek'te sevgisiz büyüyen bir kız çocuğu olan Ulduz'un konuşan bebeğinin
öyküsünü dinliyoruz.
Üvey annesinden korkan ve hiç arkadaşı olmayan Ulduz oyuncak bebeğinin onunla konuşmaya
başlamasıyla yalnızlığından kurtulur. Komşusu Yaşar ve Ulduz, Konuşan Bebek ile maceralı bir
yolculuğa çıkarlar.
Büyülü ormanı ve bir sürü konuşan bebeği tanıyan Ulduz gördüklerini hiç unutmaz. Ulduz'un bu
eğlenceli serüveni konuşan bebeğinin başına gel
Yoksul küçük bir çocuğun, kocaman bir oyuncak deveyle olan hayallerle süslenmiş, imkansız dostluğu...
Cadde ve kavşakları hızlıca geçerken kendi kendime söyleniyordum: "Babam şimdiye kesin uyumuştur..." Bir taraftan da düşünüyordum: "Peki ya oyuncakçı? Kesin o da kapatmıştır. Gece gece kim gelip oyuncak alır ki? Kesin devemi satmış, sonra da dükkânın kapısını kapatıp gitmiştir... Keşke devemle konuşabilseydim. Korkarım dün gece bana verdiği sözü unutmuştur. Ya yanıma gelmezse?
Yok, kesin gelir. Hem kendis
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.