Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 70 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Gökyüzünü/yeryüzünü kısaca evreni/âlemi ve insanı planlayan/yaratan bir kudretin mutlaka insan yaşamına ilişkin bir mimarî yaklaşımı/âyeti/işareti olmalıydı. Eğer insan, Allah ile arasında dikey bağı kurmamışsa, yatayda gerçekleştireceği mimarî de anlamlı olmayacak; insanın ruhunu rahatlatacak yerde nefsini azdıracak/büyütecek bir yapılaşmanın izlerini taşıyacaktı. Bu nedenle yeryüzünü “yar yüzüne” çevirmeye önce insanı yeniden inşâ etmekle başlamalı ve onu ilâhî vahyin mimarîsinde yeniden düzenlemelid
Hepimiz ezelde yazılmış bir senaryonun yeryüzündeki figüranlarıyız ve Allah, her bir nesnenin varlık âlemindeki zuhûrunun, Ezel'de "Ol!" emriyle yaratmış olduğu bu senaryoya uygun olmasını İlâhî Hikmeti'yle murâd ve takdîr etmiştir. Bütün oyun süresince bizden beklenen, rolümüzü senaryonun vaz ettiği kurallara göre: 1) teslimiyetle ve 2) sabırla oynamamızdır. Kimse ama hiç kimse bu senaryonun dışına çıkamaz. İşte Kur'ân'da "ahsenü'l-kasas" olarak nitelendirilen Hz. Yûsuf'un kıssası da bu büyük senaryonun ge
Sen, Allah'ın yarattığı Nûr'sun. Sen, insanların yaratılışta ilki, peygamber olarak gönderilişte ise sonuncususun. Sen adâletlisin, tevâzu sahibisin, edeb öğretensin. Sen, bütün mü'minlere dünya ve âhiret işlerinde kendilerinden daha yakınsın. Sen, mahşer gününde cennete ilk girecek olansın. Sen, Allah'ı en iyi bilen ve O'ndan en çok korkansın. Bu yüzden çok az gülen ve çok ağlayansın. Sen, Allah'a şükreden bir kulsun. Sen, kendin için kimseyi kıyâma kaldırmayan, kıyâmın yalnız ve yalnız Allah için yapı
VAROLUŞ KOKUSU Rahmân'ın Nefesi İnsanın varoluş kaderi "Rahmân" ismiyle başlamıştır. Bu isimle/solukla/nefesle bilinmeyenden bilinene, görünmeyenden görünene çıkmışız ve özümüze konulan ezelî bilgiyle yeryüzünde konuşan/düşünen yetenekte bir varlık olarak insan adını almışız. Bizi kuşatan âlemin/semânın ve üzerinde yürüdüğümüz arzın tüm nîmetleri/âyetleri önümüze serilmiş, hizmetimize verilmiş. Bunu görmüşüz/yaşamışız ama şükürsüzlük içinde davranmaya/şımarmaya başlamış, ezelde verdiğimiz sözü/ahdi unutmuşu
Tükendi
İnsanın, özünü/hakîkatini/bâtınını/gaybını oluşturan Rûh'undan zâhire/şehâdete/görünene/bedenine çıkardığı her bilgi/idrâk/tecellî onun varlığını/dağını Tûr'a dönüştürmektedir. Varlığını Tûr'a dönüştüren ve kendi sinesinden hakîkati sıfata/kelâma dökerek duyuran bir insan artık Rûh'a inkılâp etmiştir. Böylece o, içindeki ezelî hakîkati/bilgiyi/vahyi çevresiyle paylaşan yürüyen/konuşan/yansıtan bir dağa/Tûr'a dönüşmüş olur. Varlığını Tûr'a dönüştürenler yani kendi içlerindeki ilâhî hakîkati/kelâmı/vahyi zâhi
Zeytin Dağı Sohbetleri Güncel Hıristiyanlık, Hz. Îsâ'nın hakîkatinden tamamen uzaklaştırılarak, Pavlus'un elinde âmentüleri yeniden şekillenen beşerî bir dine dönüşmüştür. Halbuki Hz. Îsâ'nın ve doğal olarak Hz. Meryem'in hakîkati dinimiz tarafından çok farklı vaz edilmektedir. Elinizdeki çalışmanın "Tanrı Îsâ'dan Tavr-ı Îsâ'ya" başlıklı birinci bölümünde Kur'ân-ı Kerim'in irfânî bakış açısından feyz alarak, hıristiyanlar tarafından "Tanrı Îsâ" olarak vaz edilen Hz. Îsâ'nın hakîkatindeki "Tavr-ı Îsâ" ortaya
Tarih boyunca insanlar, kendilerini ve çevrelerini değiştirecek/dönüştürecek "tasarruf edici" bir gücün/kudretin ellerinde olmasını çok arzu etmişlerdir. Kendisine dokunanı altın'a dönüştürdüğüne inanılan "Filozof Taşı" yani "Kibrit-i Ahmer" adlı efsanevi madde/taş bunlardan biridir. "Mühr-i Süleyman" yani Hz. Süleyman'ın parmağında taşıdığı yüzüğü de böyledir. "Kibrit-i Ahmer" ve "Mühr-i Süleyman"ın yanında bir başka aranan güç de "İsm-i Azam"dır. Hz. Peygamber "İsm-i Azam, Allah'ın isimlerinden birisidir
Varolmak sürekli yürümektir. Ne duran bir şey var, ne de işi bitip hikayesi noktalanmış bir oluş. Her an yeni bir söz söylenmede, her an yeni bir evren oluşmada. Bir sürekli oluş, bir durmaz dinlenmez yürüyüş içindeyiz. Hakikate giden yol "kıldan ince, kılıçtan keskindir" derler. Bu nedenle yolun niteliği ve niceliği bilinirse ve ona göre nasıl yürümek gerektiği önceden öğrenilirse güçlükler bir ölçüde göğüslenebilir. Bunun için de geçmişte hakîkat arayıcılarının olmuş bitmiş tecrübelerini gönül ışığında d
Tükendi
Gece, hakîkat arayıcıları ve âşıkları için bir irfân sofrasıdır.Gece, kendini tanımak isteyenler için bir sükûnet denizidir.Kim gece kalkmış da elleri boş dönmüştür; feyz yağmurlarından, ilhâm esintilerinden, ötelerin baş döndürücü rayihasından mahrum kalmıştır? Gece, özlemlerin bir pınar gibi kaynadığı, sessiz ve sözsüz niyâzların arş'a uzandığı, gözyaşının gözden saklı tutulduğu ulvî bir mekândır.Büyük oluşların rüyalarını bağrında saklayan Yusufların kuyusudur gece.Aynı zamanda âriflerin büründüğü elbise
Tükendi
Nasıl ki ramazan geldiğinde insanların çoğu yemek/pide/tatlı üzerinde yoğunlaşıp, bu ayın/orucun mânevî ve rûhânî yönünün içini boşaltmışlarsa; tıpkı bunun gibi Kurban Bayramı'nda da kurban kesmek ete/kemiğe/deriye indirgenerek aslî amacından uzaklaştırılmış, çok az kimse kurbanın Kurbiyet yani Allah'a yaklaşmak ile olan bağı üzerinde durmuştur. Kurban üzerine anlatılanlar ise Hz. İbrâhim ile oğlu arasındaki olayların tekrarından öteye geçememiş, Kur'ân'ın bu önemli âyetlerinden çıkarılması gereken gerçek m
Tao'dan Tâ-O'ya... Prof. Dr. Toshihiko Izutsu'nun A Comparative Study of the Key Philosophical Concepts in Sufism and Taoism / Ibn Arabî and Lao-Tzû, Chuang Tzû adlı iki ciltlik önemli bir eseri bulunmaktadır. Bu eser, İbn Arabî ile Lao-Tzû ve Çuang-Tzû'nun varlık anlayışlarının karşılaştırılması üzerine yazılmış ve her iki düşüncenin temelini oluşturan anahtar kavramların semantik bir analizinden meydana gelmiştir. Eserin Türkçe'ye tercümesi ise merhum Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre tarafından iki kitap hâ
Tükendi
Zaman, insanın yaşamla kurduğu bağın en sırlı boyutlarından birisidir. Zaman, Allah için değil, yaratılmış varlıklar için geçerli bir kavramdır ve insan için zamanın gerçekliği yalnızca içinde bulunduğu vakte aittir. Allah mekândan olduğu gibi zamandan da aşkındır ve Hakk'ın sonsuz zamandaki gerçekliği varlığın şimdiki anında gizlidir. İnsan Hakk ile ancak sahip olduğu an'da irtibat kurabilir. İrfânî dille hakîkat zamanın ilmini bilmektir. İnsana düşen geçmiş ve gelecek ile ilgilenmek değil ân'ı değerlendir
Şüphesiz Hz. Peygamber'in mi'racı ona özgü/özel kılınmış bir tecrübedir. Bu ruhani faaliyet en yüce/zirve mertebesiyle Hz. Peygamber'e özgü olmakla birlikte, onun yolundan/izinden yürüyenlerin de bu manevi tecrübeden mutlaka nasipleri olduğu/olacağı da bir gerçektir. Eğer böyle olmasaydı, mi'rac hadisesi bize duyurulmaz, Allah ile peygamberi arasında bir sır olarak kalırdı. Mi'rac ulaşılmaz bir faaliyet değildir ve varlık sahnesinde yer almış her insana açık bir yoldur. Başka bir ifade ile her insan; yeten
Tükendi
Gece, âşıkların elbisesidir. "Sizin için geceyi bir örtü kıldım" demiştir geceyi var eden. Gece, bir sükûn ortamıdır; oluşun ve erişin mayalandığı. Gece, tefekkürün mânâya kanat açtığı bir rûhânî sofradır. Bir âyettir gece, okumasını bilene; sessizliğinde kalbinin atışlarını zikrin nefesiyle tutuşturana. Gece, fecrin doğuşuna bir hazırlıktır. Bu nedenle yemin edilmiştir "on gece"ye. "On gece"yi bürüyenlere, bu gecelerde yürüyenlere/yükselenlere sonunda âriflik bahşedilmiştir. Bayramı görenler/yaşayanlar, ge
İnsana mânevî yönden ulaşabilen, onu kucaklayan, sarıp sarmalayan, gönlüne seslenen, kısaca hakikate tercüman olabilen yeni bir din diline ihtiyacımız olduğu muhakkaktır. Bu dil ırk/iklim/renk/sınır gözetmeden tüm insanlığı kuşatacak evrensel bir karakterde/çizgide olmalıdır. Allah, âlemlerin Rabbi'dir; son resûlünü de âlemlere rahmet olarak göndermiştir. O zaman bu son çağrının/vahyin dili de âlemleri hesaba katan bir yöntem/metodoloji izlemelidir. İdeal bir dünya, yalnız ve yalnız çok yüksek boyutları ola
Işığa bağlı olarak değişkenlik gösteren gölgeleri tutmanın ve onlara dokunabilmenin mümkün olmadığını hepimiz biliriz. Gölge; öyle şekillere girer öyle yerlere uzanır ki, sahibinin yapamadığı her şeyi yapar. Kırılır, bükülür, ezilir, kısalır, uzar, erir ve hatta bazen bir nokta olur. Bu değişimlerin hepsi sadece bir anlık izler ve görsel imgelerdir. Sahibinin bir varmışı bir yokmuşudur... Bir toprağa, kuma, kayaya, kâğıda herhangi bir şey çizmeye kalksak ve sonra da bunu silsek, sonunda mutlaka izi kalır. L
Tükendi
Yeryüzündeki ilk mâbedidir, Allah'ın Evi Kâbe. Rahmân'ın misafirlerinin her yıl konuk oldukları Beytullâh'tır. Kâbe yolculuğu bir hakîkat yolculuğudur. İhrâm, "ölmeden önce ölmenin" bir dış göstergesidir. Hacerü'l-esved ahde vefâ'nın adıdır Tavaf; dostun aşk vuruşları, darbeleri önünde başsız ayaksız dosta koşmaktır. Tavaf, "susuzluğu arama", Sa'y, "su" aramadır. Sa'y; insanoğlunun sözlü değil, fiilî duâsıdır. Zemzem, Cenâb-ı Hakk'tan hediye olarak verilmiş bir Mârifet İlmi'dir. Kâbe, bir rûhânî tecr
Tükendi
Kur'an ve insan ikiz kardeştir. Dualarımız nefsimizin ihtiyaçları için. İbadetlerimiz şekli ve yüzeysel. Uykularımız telaşlı, rüyasız. Önceliğimiz kazanmak, sahip olmak. İnsan, dizlerinin üzerinde ama dua etmek için değil. Modern insan kendini ve "kaynağını" unuttu. Oysa insan, Esmaü'l-Hüsna'nın elvanında ilahi bir bulmacadır. Allah, bu güzel isimleri Hz. Adem'in şahsında tüm insanlığa öğretmiştir. İnsanda, bu isimleri kendinde açığa çıkaracak potansiyel mevcuttur. Amaç, insanın nefsini bilmesidir çü
Tükendi
Onlar, dine bir kapıdan girip öteki kapıdan çıkanlardır. Onlar Kur'an'ı yanlış yorumlarlar. Onlar kalplerinde hissetmediklerini ağızlarıyla söylerler. İkiyüzlüdürler, yalan yere yemin eder, çıkarları uğruna kolayca yalan söylerler. Dışları alımlı, gösterişli, sözleri çekicidir ama içleri boş ve çürüktür. Onlar sadece menfaatlerinin peşinde koşarlar, ahiret ile ilgili endişeleri yoktur. Kibir ve gurur gözlerini ve kalplerini öylesine kapatmıştı ki, hiçbir şeye ihtiyaçlarının olmadığını sanırlar. Onlar şüphe
Secde, kulluğun en temel şeklidir ve insânın Allah karşısındaki hiçliğini/mahviyetini ifâde eden en anlamlı tavırdır. Secde, kıyâm edip rükûya eğildikten sonra gittikçe küçülerek kendini Allah'a verişin/fenânın en son basamağıdır. Secde, bir aşk ve yakınlık makâmıdır. Başka bir ifâde ile secde, insânın en değerli duyuları kendinde toplayan yüzünü/vechini, Allah'a teslimiyetin, şükrün, sevgi ve saygının en ileri aşaması olarak yere koymasıdır. Secde ?Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz" âye
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 70 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1