Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 32-48 / Aktif Sayfa : 3
Niyâzî-i Mısrî, “Bil ve âgâh ol ki Hakk bir kimseyi inâyetine lâyık görürse o kimsenin kalbine, ‘Biz bu dünyaya niçin geldik?’ sorusuna bir cevap bulma arzusu koyar.” demiş. Bu sorunun peşinden giderken yolum pek çok kitaptan ve insandan geçti. Kitapların yeni kitaplar açtığını, Hakk’ın insanlara insanlardan tecelli ettiğini pek çok defa tecrübe ettim. Düşe kalka yürümenin, yolun mecburiyeti olduğunu fark ettiğimde mesele biraz daha berraklaştı: Düşmesiyle, kalkmasıyla, kaygısıyla, kırılganlığıyla, yarasıyl
“Tekne Kazıntısı” İsmet Özel’in Türk yazısı ile neşrolunan çift kapaklı sekizinci kitabıdır. Bir mü’min gözünde zindan olduğu hiçbir zaman aklımdan çıkmayan dünyada kaç günüm kaldıysa üzerinde yaşadığım topraklara ve birlikte yaşadığım insanlara borçlu olduğumu ve bu borcu çektiğim bunca sıkıntıya rağmen ödeyememiş olduğumu bilerek yaşıyorum. Türk topraklarında ömür tüketmenin çamurda yüzmeğe eşdeğer olduğu zihnime çakılıdır. Eğer Allah bana hidayet nasip etmeseydi aynı görüşü ileri sürecek miydim? Büyük bi
Hüznüme kar yağıyor, sessizden, inceden... Kuş susuyor, gök susuyor, dağ susuyor kar yağarken. Kar konuşmuyor inerken, ses çıkmıyor, iniyor. Sevincime kar yağıyor. Dostça sarılışıma, kardeşçe kucaklayışıma kar yağıyor. Donuyor sevgiler, üşüyor hasretler. Derdime kar yağıyor. Uğulduyor kulağım. Yine sırtlanıyorum yaşlı dünyayı. Dünyaya kar yağıyor. Derdim bitmiyor karla, soğuyor yalnızca. Aşkıma kar yağıyor. Nerede başlayıp bittiğini bile kestiremiyorum. İnce bir sızı, soğuk bir bıçak gibi etime batıyor kar
Bir okuyup bin düşünmek… Günümüzde bu duyuş ve duruşa, bu anlayış ve kavrayışa ne kadar da muhtacız. Çok okuyor, çok yazıyor ama yok denecek kadar az düşünüyoruz. Çünkü bizi düşünmeye sevk edecek hikmet ve marifetten mahrum bırakıldık. Bizi bundan alıkoyan bin bir sürat görüntü medeniyetiyle karşı karşıyayız. Ben aforizmayı yani özlü sözü, “Hayat, artı hikmet, artı olgunluk; eşittir insan...” olarak ele alıyorum. “Hayat”, “hikmet” ve “olgunluk” kavramlarının baş harfleri kimyadaki H2O’yu, insanın özü o
“Siz yitik cümlelerin nasıl bir kıyım gerçekleştirdiğini bilir misiniz? Bilir misiniz her şeyin tamam olduğunu sanan yığınla insanın arasında mutluluk pozları ile dimdik dururken ağır ve hüzünlü yazgısını sol göğsünde taşımanın külfetini? Sahi; çarpan mıdır yoksa çarpılan mı hakikatin kendisi?” Her harfi kalbimi acıtsa da sevda üzerine risaleler yazmaktır niyetim. Harflerin izini sürüp kelama dökmek. Nedir sevda dedikleri? Tarifi yapılabilir mi sevdanın sahi? ***** “Şimdi sözün düğüm olduğu noktada
Kimimizin elinde un, kimimizin yağ, kimimizin mürekkep lekesi. Lakin yıkanınca geçmeyen hiçbir şeye el sürmedik. Susunca anlaşılmayan hiçbir şey söylemedik. Tabiri caiz olmayan hiçbir şeyden bahsetmedik. Besmeleyle başlayıp, hamdeleyle bitirdik. Güzel olanı sevdik. En güzelin yarattığı gönlümüze, çirkinlik libasını hiç giydirmedik. Kini, kibri ve hasedi yolumuza yoldaş etmedik. Merhameti bolca üleşip, fazlasını muhtacına bıraktık. Sevdik korkmadık, sevildik şükrettik, aldandık, vehmettik, ağladık sabre
“Ne zaman verdim bu ismi hatırlamıyorum. Palyaço’nun Günlüğü. Tahminen kırk beş yıldır yazıyorum. Küçük küçük notlar. Bazen tek satır, bazen sayfalarca. Dağınık zaman dilimlerinden dağınık cümleler. Bir gün hepsine birden isim koymak telaşı kaplamış içimi. Hani çocuk doğduktan sonra hemen ismini koymalı ya. Yaşasın, soluk alsın, evrende yeri olsun diye.” Tiyatro sahneleri ve televizyon ekranlarından milyonlarca izleyiciye ulaşıp sevgisini kazanan Cem Davran, yayımlanan ilk kitabı Palyaço’nun Günlüğü ile sev
"...Bugün dünya da, insan da buhran içinde sayıklamakta. İçine gömüldüğü gafletli rüyadan uyanmasıu gerek. Kim uyandıracak? Madde ile ruhun ellerinden tutarak biribirleriyle barıştırıp tek kuvvet haline kim getirecek? İşte Dost da, başı maddete gömülmüş olarak gönül körlüğü çeken, amma çektiklerinin de farkında olamyan Ademzade'ye onun için, hayatı boyunca ve her vesile ile seslenmiş, uyarmış, Peygamber mirası olan ahlak-ı Muhammedi devası ile derslerine şifa sunmuştur.
Yazdığı metinlerle edebiyatta ´deneme´ türünün oluşumuna yol açan Montaigne, kuşku yok ki, ortaçağ karanlığına ışık tutan, insancıl kültürün evriminde etkin rol oynamış, Avrupa kültürü ve düşüncesinin gelişmesinde en az sokrates kadar etkili olmuş bir düşünürdür. Hakikat peşindeki insanın sonsuz serüvenini izleyen bu metinler, büyük bir zeka ve alçakgönüllülük örneğidir. İnsanın aklının yetersizliğini sergilemeye yönelik çabası, bitmek bilmeyen ayrıntı düşkünlüğü, özgün üslubu, ´yaşama sanatı´na verdiği değ
Tükendi
Montaigne az sayıda insan için yazdığını iddia etse de, Denemeler bugün hâlâ dünyanın her yerinde aynı etki ve güncellikle yazarının adını parlatmaya devam ediyor. Kendi kendini büyük bir dikkatle, çekincesiz eleştirel bir titizlikle ve dur durak bilmeyen bir nüktedanlıkla gözleyen bu parlak zekânın “yaşamının çoğu gününü ve gününün çoğu zamanını” geçirdiği kütüphanesine çekilerek evrensel insanın portresini dostça bir hava içinde çizdiği sayfalar, zamana meydan okuyarak bugün de bizi düşünmeye, özelli
Tükendi
Şair İbrahim Tenekeci’nin deneme yazılarından oluşan Yakın Şahitlik Muhit Kitap’ta okuyucuyu selamlıyor. Sade bir anlatımın derinlikle buluştuğu Yakın Şahitlik, yaşamın olağan hızında ‘küçük bir ayrıntı’ olarak karşımıza çıkıyor. Dünyanın eksiği, insanın isteği bitmez. İhtiyaç ile ihtiras arasındaki mesafe uzun gibi görünse de bir anda kısalabilir.
Zamanlar, Kentler, Kitaplar... Çiğdem Ülker bu denemelerde insana dair kalıcı olanı; yaşadığımız çağın edebiyata, sinemaya, kentlere yansıyan yüzünü keşfetme amacıyla yola çıkıyor. Türk ve Dünya edebiyatının klasik ve güncel kimi eserleri, kentlerin ve ülkelerin yarattığı izlenimler, sinemanın has yapıtları edebiyatçı gözüyle değerlendirilerek bir araya geliyor. Buluşmalar, geleceğin dünyasıyla buluşma yolundaki sonsuz bir çabanın 2020’lerdeki yankılarını gözler önüne seriyor.
Sisli hatıraların yoğun tesirindeki bir benlik "olgunlaşamamış" demektir. Gelişen, düşünen ve üreten zihninizin bir nilüfer çiçeği gibi temiz kalması mümkündür ancak kolay da değildir. Geçmişi hatırlıyor olmak çoğu zaman olumsuz gibi algılansa da, yaptığınız şeyi tekrar yapmaktan vazgeçirecek tek şey olanları unutmak değil, hatırlamaktır. Tam da bu nedenle, birbirinden bağımsız olmayan; geçmişin ataleti, şimdinin hareketi ve geleceğin dengesi birbirine dönüşürken el ele olmalıdır. “Yoga uygulamaları, alışıl
Tükendi
"Birini tedavi etmeden önce sor; Onu hasta eden şeylerden vazgeçmeyi istiyormu?" . Hippokrates
Tükendi
Yetişkinler ve yaşlıların gençlerle iletişim sorunu binlerce bölümlük cadı masalı gibidir. Her devirde "Ah şu gençler!" diye başlayan ve "N'apsak bu gençleri?" tarzında biten cümleler kurulur. Hepimizin gençlik tasavvurlarını sahihleştirmek için aynaya bakma zorunluluğu var. Teknolojik dönüşümün de etkisiyle dede ve nine ile torun arasındaki kuşak farkı anne ve baba ile çocuk arasına hatta kardeşler arasına kadar indi. Böyle bir dönemde çocukları ve gençleri anlamak daha önemli hâle geldi. Anlamadan anlatma
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 32-48 / Aktif Sayfa : 3