Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 313 kayıt bulunmuştur Gösterilen 140-160 / Aktif Sayfa : 8
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında kendilerine özgü fikirleriyle öne çıkan iki filozof: GillesDeleuze ve FélixGuattari. Çek asıllı büyük yazar: Franz Kafka. Felsefe tarihinde önde gelen bu iki ismin, edebiyat tarihine mektupları, öyküleri ve romanlarıyla damgasını vuran bu yazar ve onun ortaya koyduğu minör edebiyatı hakkında kaleme aldıkları eser: ?Kafka: Minör Bir Edebiyat İçin". Çek asıllı bir Yahudi bir yazar olan Kafka, kendi yersizyurtsuzlaşması içinde yazmaya çabalar. Fakat kullandığı dil, Çekçe ve
Tükendi
?-Edebiyatta da, sanatta da temel izlek insanın serüvenidir; insanî serüvendir. Bütün sorunlar bu temel izlek içinde yerli yerinde ve yeterince, insanın çevresinde, insanın doğal eylemleri olarak yer alır. Böyle olmadığında, insanî düzlemde verilemeyen, ele alınamayan her sorun, her tema yapay olarak kalır, sanat eserinin dokusuna gerçek bir insanî eylem olarak sinmez. İnandırıcı bulmadığımız budur işte, gerçekte hayatımızda olup olmadığı değil. Ben bunu yalnızca öykü ya da kısa öykü kuramı açısından değil,
Tükendi
Murat Turna, 1980 Türk Romanında Değerler Çözülmesi eseriyle, incelediği dönemin romanlarındaki değer kavramına odaklanıyor. Edebi bir tür olan romanın gerçek hayatın izdüşümü olarak okunmasına imkan sağlayan çalışmada, yaşanan değer çözülmeleri ele alınarak, bu çözülmelerin nasıl cereyan ettiği ve okura ne söylediği inceleniyor. Ülkemizin edebiyat eleştirisi alanındaki nispi çoraklığı, okura yeni perspektifler kazandırarak giderme hedefi taşıyor.
Tükendi
Mustafa Baydar'ın 1960 yılında yayımlanan kitabı Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar dönemin önde gelen ya da parlamaya başlamış elli edebiyatçısıyla yapılmış söyleşilerden oluşuyor. Basmakalıp sorulardan ziyade görüştüğü kişinin o dönemde içinde yer aldığı edebiyat akımlarına, tartışmalara, dünya görüşüne uygun sorular soran Baydar'ın konuştuğu kişilerden bazıları artık edebiyat dünyamızda yer kaplamıyor, unutulmuş durumdalar; bazıları söyleşilerin yapılmasından kısa süre sonra hayatlarını kaybetmişler; Aziz Nes
Tükendi
Bir edebi metnin özellikleri nelerdir? Hangi unsurlar bir metni edebi eser olarak okunmaya değer kılar? Karakteri tipten ayıran incelikler nasıl ortaya çıkar ve esere nasıl bir zenginlik katar? Bir kullanma kılavuzu ile bir edebi metni birbirinden ayırt eden noktalar nelerdir? Terry Eagleton Edebiyat Nasıl Okunur'da bu basit soruları ele alarak, edebiyat eleştirisinin temel çerçevesini çiziyor. Bir metnin açılış cümlesinden, eser içinde yer alan karakterlere, anlatının yapısı ve özelliklerinden eserin nasıl
Tükendi
Edebiyatçılar, yapıtlarında yaratıcılıklarını konuşturmanın yanı sıra, entelektüel kimseler olarak alanlarıyla ilgili eleştirel ve öznel görüşlerini ve yaratıcılık konusunda kendilerine yöneltilen soruları da zaman zaman yazdıkları denemelerde dile getirmişlerdir. Eleştirelliği ve sanatsallığı kaynaştıran bir edebi tür olarak deneme, bu anlamda, edebiyatta özel bir yere sahiptir.  İşlenmiş  bir dil, üslupta zarafet ve öznellik, yazarın kendi mizacı, hayat deneyimleriyle renklenip biçimlenmiş bir kavrayış ve
Tükendi
Romanlar büyük hikayenin peşine düşme iddiasıyla mercek altına alınırken, öykü genellikle göz ardı edilmiştir. Büyük hikayenin köşe başlarındaki ayrıntıları yakalayan öykünün modernleşmenin haritası çıkarılırken de akıbeti böyle olmuştur. Oysa öykü, içtenliği, sadeliği ve yazarın dünyasını daha net ele verişiyle üzerinde dikkatle durmayı gerektiren bir yazın türüdür. Öykümüzün İzinde, bu çabayla yazılmış metinlerden oluşuyor. Ertan Örgen'in öyküleri anlama çabası bir açıdan zamanımızı ve insanımızı da anlam
Tükendi
Edebiyat kuramcısı ve düşünür Mihail Bahtin, büyük Rus yazar Dostoyevski´yi, yalınkat bir "ideolojik içerik" çözümlemesi yaparak değil, biçimsel açıdan, dünya edebiyatına getirdiği devrim boyutundaki sanatsal yeniliğin ne olduğu açısından ele alıyor. Dostoyevski´nin yepyeni, "çoksesli" bir sanatsal düşünme tarzı yarattığını ileri sürüyor. Bahtin, insanın daha en baştan "çok-dilli" olduğu, ancak bu diller, bu sesler arasındaki bitimsiz "diyalog" içerisinde bir bilinç sahibi olabildiği öncülünden yola çık
Tükendi
Elinizdeki kitabın adındaki, "Cinayet Olan Edebiyat", toplumsallığın çöküntüye uğratıldığı bir bunalım çağının edebiyatıdır. İşi, insan yaşamını anlamak ve edebiyatın diliyle anlatmak olan yazarın bunu görmezden geldiği yerde bayağı bir edebiyat ortaya çıkıyor. Elinizdeki kitap egemen sınıfın çıkarlarını güzelleştiren bu edebiyata karşı köklü bir eleştiri getiriyor. Toplumsallığın çöküntüye uğratıldığı tekellerin ortaçağında buna karşı isyan etmeyen bir edebiyat, bu ortaçağın bir parçasına ve üreticisine dö
Tükendi
"Yazarın kitaplarının sayısı arttıkça, yayınlanan kitap eleştirilerinin de sayısı azalır. Yazarın yayınlanmış kitap sayısı ile hakkında yayınlanan kitap eleştirisi miktarı ters orantılıdır, bir bakıma. Zira bir yazarın (örneğin) onuncu kitabını tanıtan ya da eleştiren bir kitap eleştirmeninin, yazarın daha önce yayınlanmış olan dokuz kitabından da haberdar olması, onları okumuş (ya da okumuş gibi yapmış) olması ve de dokuzu hakkında da söyleyecek birkaç sözünün bulunması gerekir. Tecrübeli yazarlar şunu da
Tükendi
Edebi bir tür olarak fantastik roman Türkçede ne zaman ortaya çıkmıştır? Hayal ve hakikat arasında gezinen, 'olağanüstü'nün ansızın olağan hayata dahil oluverdiği metinler Türkçede kendisine nasıl bir yer bulmuştur? Pelin Aslan Ayar, Fantastik Roman'da bu soruları ele alıyor. Toplumsal çalkantılarla fantastik türün örneklerindeki tarihsel izleklerin kesişip kesişmediği meselesine eğiliyor. Ahmet Mithat, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Peyami Safa, Peride Celal, Refik Halit Karay, Kerime Nadir, Ahmet Hamdi Tanpınar
Tükendi
"Hüseyin Atlansoy'un ilk dönem şiiri, Chaplin'in sessiz filmleri gibi 'karanlıkta icra edilen' bir pantomim gösterisidir. Nitekim Atlansoy'u etkilediğini bildiğimiz Cahit Zarifoğlu'nun şiiri de, Türk şiirinde pantomimin sesli film karşısındaki konumunu güçlendiren ayrıksı bir tecrübeye işaret eder. İşaret eder diyorum, zira Zarifoğlu'nda şiirin mantığı, dili kendine özgü bir "işaret"ler sistemine dönüştürmüştür. Bir defasında "şiirin içindeki el kol hareketleri"nden bahsetmiş olan İşaret Çocukları Şairi, ku
Edebî Mekânın Poetikası, Abdülhak Şinasi Hisar'ın romanlarında mekân tasarımına yön veren zamansal mesafenin mekânlaşma sürecindeki etkilerine odaklanan bir kitap. Birinci bölümde bu etkinin iz, metafora dönüklük ve nostalji kavramlarına atıfla açığa çıkarıldığını görüyoruz. İkinci bölümdeyse yazar, Abdülhak Şinasi Hisar romanlarının mekân tasarımını belirginleştirmeyi, onları tarihsel sürekliliğin bir parçası kılarak sağlıyor. Bu noktadan hareketle ikinci bölüme, söz konusu romanların modern Türk edebiyatı
Tükendi
Ş sesinin hayranıyım. Şiir şiddettir. Ama şiddete karşı şiddettir. Kendiliğinden değil. Bir karşı koyucu olarak çıkar şiirin bu yönü. Kaçınılmaz derecede gerekli bir haldir o zaman şiddet. Kullanılmaması düşünülemez. Öyle durumlarda harfler dilden dökülürken, eğri büğrü çıkar. Fakat hafakanlara maruz kalan şairin ruhu onları öyle bir kalıba sokar ki, sonra, bakınız ne olmuş; derbeder, beyhude, serkeş bir evren, aynı hizadadır, sizi çağırır. Şiir şiddettir elbet. Fakat neye, kime karşı? Karşıdaki nedir, kimd
Tükendi
Toplumsal hafızamızın en değerli hazinelerinden biri olan Osmanlıca eserler ve bu alfabe kullanılarak oluşturulan kıymetli belgeler bugün birçoğumuz için meçhul hükmündedir. Tarihsel izleğe ve değerlere sahip çıkabilmek adına Osmanlıca okur yazarlığı bu yolun ilk adımı hükmündedir. Bu düşünceyle yola çıkarak hazırladığımız Osmanlıca Eğitim Seti'nin ilk on eseri başlangıç düzeyi kitaplardan oluşmaktadır. Bu seriyle okuyucularımızın okuma melekelerinin gelişmesi, basit ve orta düzeye yakın metinleri hızlı oku
"Edebiyat Sadece Edebiyat Değildir" genel anlamda bir polemik kitabı. Ama tek taraflı bir polemik. Dahası tek taraflı bir kavga kitabı olarak da tanımlanabilir. Polemik yapan benim, kavga eden benim. Karşı tarafın sanki gözü, kulağı, dili, kalem tutan eli yok! Kitabı yayımlamadan önce son kez okurken, yazılarda anıların ve tarihsel olayların da yer aldığını gördüm. İyibir şey! İçinde anı (geçmiş) ve tarih yoksa, edebiyat denen şey de olmaz. Elbette edebiyat sadece edebiyat değildir. İçinde öznenin, özne (f
Tükendi
Her gün hesaplaşacağız, bazen ben sizin ayağınıza basacağım, bazen siz benim; sürgit bir eleştiri, özeleştiri ortamında adeta ortaklaşa bir fıkracılık modeli oluşturacağız; yani bu iş ciddi, sorumluluğu bu satırların yazarına düştüğü kadar, okuyanlarına da düşüyor; yine yanılmış diye burun kıvırıp, kaytarmaca yok; yazacaksınız, yanılgı nerdedir, doğrusu ne olabilir; tartışacağız, iyisini elbirliğiyle araştıracağız. Hadi, hazır mısınız? Ben hazırım, ne eleştirmekten korkarım, ne eleştirilmekten; üstelik o ço
Tükendi
Franco Moretti, edebiyat tarihi ve eleştirisi konusunda özgün örnekleri ve renkli dili nedeniyle istisnai bir figürdür. Burjuva'da da aynı şekilde özgün bir tartışmayı ortaya atar: Moretti için faydalı, verimlilik, konfor, ciddi, tesir, ağırbaşlı gibi sözcüklerin neler anlatmak üzere kullanıldığı ve bu kullanımların tarihsel dönüşümü çarpıcıdır. Romanın nasıl yazıldığı, metnin ne şekilde inşa edildiği, bu inşanın dayanakları da şaşırtıcıdır. Roman denilen metin türünde burjuva kültürünün izi ve etkisi neler
Tükendi
"...Taşranın ötekileştirilemeyeceği bir dünyanın ümidini taşıyoruz.(...) Edebiyatın merkezi, taşrası yoktur. Olsa olsa, tüm varlığıyla, kâğıdın yüzeyidir; kalemin kâğıda değdiği yerdir edebiyatın merkezi. Çünkü masasının başında, kelimelerin arasında yaşar durur yazar." Türkçe edebiyatta taşranın serencamı... Sıkıntıdan öfkeye, taşra duyguları... İntihardan inzivaya, taşra zamanı... 'Nere'liğinden 'nice'liğine, 'öteki'liğinden 'bizim'liğine, taşra gerçekliği... Taşranın edebiyata (ve düşünceye ve sinemaya)
Tükendi
Dili ve bakışı ansızın çağıran bir çıplaklıktır yazı. Yazmak, bir belleğin taşıyıcısı olmaktır. Yazmak, bir mekânın yerlisi olmak, meskûn bir bilincin taşıyıcısı olmak demektir. Yazamamak, yabancı olmanın, kendi sürgünlüğü içerisinde unutmaya direnmenin son sınır çizgisidir. Hakikatin doğumunu sarmalayan ince zarın çeperine bir adım daha atmaktır. Meskûn mahalden uzaklaşmak, mekândan sürgün olmak, belleğin toprağında unutuşa rağmen uzun bir yolculuğa çıkmak demektir. Ülkesinden sürülen lanetli bir Oedipus y
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 313 kayıt bulunmuştur Gösterilen 140-160 / Aktif Sayfa : 8