Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 500-520 / Aktif Sayfa : 26
21 Ocak 1793 sabahı Fransız kralı 16. Louis, idam edilmek üzere giyotinin kurulu olduğu platformda ayakta durdu ve ölümünü izlemek üzere gelen dev kalabalığa seslenmek için yüzünü döndü. Kendisinin idamı yönünde oy kullanan devrimci meclisi affettiğini söyledi ve kendini cellâdının ellerine bıraktı. Cellât Louisnin bedeninden ayrılmış başını, kralın öldüğünü göstermek için havaya kaldırdı. Kimi kaynaklara göre , sonradan olan şey kalabalığı şaşkınlığa sürüklemişti: Bir adam sıçrayarak platforma çıktı ve par
Tükendi
29 Mayıs 1453 İstanbul´un fethi ve İstanbul´da yaşamış, kenti ve tarihini çok iyi araştırmış bir yazar olan Roiger Crowley´in bu çalışması, bilimsel tavrıyla güvenilir bir kaynak oluşturmakla kalmıyor, roman akıcılığında bir okuma tadı da veriyor. Eğer Ki... Bu basit ifade tarihçilerin aklını her zaman kurcalamış, onları uğraştırmıştır. ´Eğer Waterloo Savaşı´nı Napoleon kazansaydı´ yada ´Eğer Hitler Rusya´ya girmeseydi´ Ve belki de bunarlın en önemlisi, ´eğer Konstantinopolis 1453´te düşmeseydi´ Son Büy
Osmanlı'nın hemen her alanda gerilediği, hem toprak kaybetmeye başladığı, hem ilimde durakladığı, Batı'nın koşar adım Osmanlı ile mesafeyi alabildiğine açtığı 18. yüzyıl¬da yaşamıştır. Böyle olmakla beraber, bu dönem ilim ve sanatta, modernleşmede geri kalın¬dığının fark edildiği bir dönemdir. Matbaa, bu dönemde, 1730'da kurulabilmiş, ama akabinde itirazlar da yükselmiştir. İlimde istenilen mesafe alınamamakla beraber, sanatta bir hareketlilik görülmüştür. Nedim gibi, Nahîfî büyük Divan şairleri bu denemd
Tükendi
"Sabit kimliklerin olmadığı, kimlik dediğimiz şeyin her an bozulup yapılabilen bir kurgu olduğu gerçeği, kimlik politikalarının geçerliliğini çok kuşkulu hale getiriyor. Öte yandan, henüz özneleşme mücadelesi vermekte olan ´kıyıda kalmışlar´ın, kendi öznelik konumları dahil her şeyin bir dil oyunundan ibaret olmadığını unutmaları mümkün değil ´dünyayı ellerinde tutanlar´, bunu onlara sürekli hatırlatıyor. Bu çetrefil durum, bizim daha uzun süre kimlik, benlik, kendilik sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalacağ
Tükendi
19. yüzyıldan itibaren hızla küreselleşen dünya için zaman çok şey ifade ediyordu. İlerlemeyle eşzamanlı adım atmak, zamanın modern şekilde yönetilmesini ve düzenlenmesini gerektiriyordu. Rasyonel ve verimli zaman kavramı, devletleri ve idarecileri de etkisi altına aldı. Trenlerin ve telgrafların, programların ve çizelgelerin rasyonel zamanının ince ayarlarını yapmak, bunların idaresini elverişli hale getirmek, ulusal sınırların üstüne teknokratik bir zaman ağı atmaya hevesli ulus devletlerin temel uğraşlar
433 maddeden oluşan Sevr Antlaşması'nın ilk yirmi altı maddesinin Milletler Cemiyeti ile ilgili olması, Sosyalizm tehdidinden yola çıkarak işçi-işveren ilişkilerini düzenlemeye çalışması, dünyayı şekillendirmeye yönelik emperyalist isteklerin açıkça dile getirilmesi göz önüne alınırsa, Sevr Antlaşması'nın neden bu kadar önemli olduğu daha rahat anlaşılacaktır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti'ne hizmet için Türkiye'ye gönderilen Alman subaylarından biri olanBinbaşı Franz Carl Endres'in Osmanlı'nın savaştığı cephelerdeki mücadelesini vesonuçtaki hezimetini 1918 yılında bir Alman Derneği olan "Demir Haç Altında" adlı yayınına verdiği demeçler.
Tükendi
"Bu noktada Mehmet'in aklına harikulade bir plan gelir. Konstantiniye önünde hiçbir işe yaramadan öylece duran kadırgalarını karadan yarımadayı aşırtıp, Haliç körfezine sokacaktır. Çok cüretkâr ve soluk kesici bir girişim olan yüzlerce geminin yarımadanın tepelerinden taşınmasını Bizanslılar, bir zamanlar Anibal ve Napoléon'un hızla Alp Dağları'nı geçebilmesinin olanaksız olduğuna inanmış Romalılarla Avusturyalılar gibi, daha ilk günden çok saçma bulurlar. İnsanoğlunun deneyimlerine göre gemiler sadece deni
Hellen şiirinin Homeros'tan sonraki ikinci büyük şairi olarak anılan Hesidos, Askra'da (Boiotia) doğmuş ve yaklaşık MÖ 700'lü yıllarda yaşamıştır. Yaşamı hakkında çok fazla bilgiye sahip olunmamakla birlikte eserlerinin bazı bölümlerinde kendisine dair küçük kesitler sunar. Hellen literatüründe yer alan ilk belirgin bireysel kişilik olarak da nitelenen Hesiodos'un eserlerinde, Homeros'tan farklı olarak bariz bir sistematize etme çabasına rastlanır. Hesiodos'un iki büyük eseri bulunmaktadır. Bunlardan birin
Tükendi
Bu eser, Endülüs'ün yetiştirdiği önemli ilim adamlarından İbn Hazm'a ait iki mektubun çevirisinden oluşmaktadır. İmanın Hakikati ismiyle çevirdiğimiz birinci mektup, dönemin önemli devlet ve ilim adamlarından İbn Huvvât'a yazılmıştır. Bu mektupta İbn Huvvât ile İbn Hazm arasında yanlış anlaşılmadan kaynaklanan yönüyle şahsî, diğer yönüyle toplumsal, başka bir yönüyle de hadis ve fıkıh ile ilgili bir problemin ardından mukallidin imanı merkezinde bir tartışmanın yapıldığı görülmektedir. Bu tartışma, imanın
Dünya litaratüründeki bilinen adıyla Köpek-Kafalılar (İt-Baraklar), çeşitli coğrafyalardaki çeşitli halkların yazılı ve sözlü eserlerinde vardılar. Oğuznamelerde İt-Baraklar olarak anılan bu kavim, Oğuz Han'ın savaştığı kavimler arasında mağlubiyete uğradığı tek kavim olarak dikkat çeker. Güçlü ve yenilmez özelliklerinin yanında birçok kötü sıfatlarla da anılan bu kavim, zaman içerisinde değişik görünümleri ile de tarih sahnesinde yer aldılar. Önemli birçok tarihçi ve gezgin tarafından da sözü edilen İt-Bar
Yusuf has hâcib ve kutadgu bilig Yusuf has hâcib 1017 (1018) - 1071 (1072) yılları arasında yaşamış, bilinen ilk türk-islam şâiridir. Edebî zevki yüksek, kâmil bir insandır. Müslüman türklerin temel yapısı hakkında sağlam ve geniş bilgilere sâhiptir. Kutadgu bilig'de bu yapının güçlenmesi için örnek insan karakterinin nasıl inşa edileceğini, eserinin kahramanları vasıtasıyla anlatır. Arapça ve farsça bilmesine ve o dönemde dînî ve edebî eserlerin bu dillerle yazılmasının yaygın bir alışkanlık olmasına rağ
Tükendi
Osmanlılar ve Afrika Talanı, Osmanlı İmparatorluğu'nun emperyalizm çağındaki yayılmacılık gayretlerini ele alan ilk çalışma. Okuru II. Abdülhamid'in iktidarının ikinci yarısında İstanbul'dan Berlin'e, doğu Sahra'ya, Çad Gölü havzasına, Hicaz'a ve sonra yeniden İstanbul'a götüren kitap, Osmanlıların giriştiği "yeni" türden bir rekabetçi emperyalizm denemesine ve bu stratejinin kıtalar arası sonuçlarına eğiliyor. Mostafa Minawi, daha önce kullanılmamış arşiv kaynaklarına dayanarak, Osmanlıların Berlin Konfera
Şu ana kadar "Türk Devlet Anlayış ve Geleneği" üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar kıymeti haizdirler. Ancak, her birinde konuya farklı açıdan bakılmış, çoğunda bilinen hususlar İslâmiyet'in kabulü sonrası dönem esas alınarak açıklanmaya çalışılmıştır. Yalnızca Bahaeddin Ögel'in eserleri ile İbrahim Kafesoğlu'nun ‘Türk Milli Kültürü' nde konu İslâmiyet öncesi dönem esas alınarak işlenmiştir. Kafesoğlu konuyu daha düzenli işlemiştir. Buna rağmen bazı hususiyetlere yer vermediği görülmektedir. A
Tükendi
Orta Anadolu, Osmanlı'nın son döneminde misyonerlik faaliyetlerinin yoğunyaşandığı bir bölge olarak dikkat çeker. Önemli unsurlardan biri olarak misyonerlik faaliyetleri dikkate alınmadan son dönem Osmanlı tarihini anlamak mümkün değildir. Oldukça az sayıda kaynağa rastlanan bu alanda mevcut eserlerin çoğu eksik, yanlış ya da peşin hükümler içerir. Bölgenin merkezi olarak nitelendirilebilecek Kapadokya da bu çalışmalar için ayrı bir önem taşır. Amerikalı Wilson Amos Farnsworth (1822-1912), 1853-1903 yıllar
2005 yılından beri 36 baskısıyla muazzam bir performans yakalayan bu muhteşem kitap, 2018 yılını da içine alacak şekilde birçok yeni konu ile güncellenerek 37'nci baskısıyla tekrar yayınlanıyor. Türkiye'nin 1838'den başlayarak 2018'e kadar 180 yıllık sürecini mercek altına alıyor. Bir ülke, 180 yıl önce yaşadığı koşulların benzerini yeniden yaşayabilir mi? Yok olmanın kenarına gelmiş bir ülke, kurtuluşunu sağlayıp güçlü bir geleceğe yönelmişken yeniden aynı yere döner mi? Ülke yönetimine gelen insa
Tükendi
Bu kitapta okuyucular; Bağdat'ı ele geçirmek için cüretkâr bir şekilde ilerleyen İngiliz ordusunun Selman-ı Pak'ta yenilgiye uğrayarak Kûtülamâre'de kuşatılmasını, 143 gün süren amansız bir kuşatmanın her safhasını, Osmanlı Ordusu'nun, kuşatılan Kûtülamâre'yi ele geçirmek için yaptığı kanlı hücumları, Aylar süren kuşatma boyunca düşmanın yanı sıra, iklim şartlarına ve Dicle'nin taşan sularına karşı verilen mücadeleyi, Kuşatılan General Townshend ve ordusunu kurtarmaya gelen ve asker, silah, mühimmat bakımı
Münim Mustafa, 3 Ağustos 1914'te başlayan Seferberlik'te silah altına koşan gençlerden biridir. Dört yıl boyunca cepheden cepheye koştu. Kanal Seferi'nde çölün mahrumiyetlerine, Çanakkale'de harbin tüm dehşetine, Kafkas cephesinde iklim şartlarına göğüs gerdi. Münim Mustafa, bizzat içinde bulunduğu harbin büyüklüğünün farkında olarak, savaş boyunca yaşadıklarını unutmamak ve ilerde yayınlamak üzere bir deftere kaydetti. Bu kitap, Hukuk Fakültesi'nde öğrenci olmaya hazırlanırken kendini büyük ve amansız bi
Tükendi
Batı’nın yükselişi konusundaki en önemli yanılgı, bu yükselişin sadece bilim, sanat ve düşünce alanında gerçekleşen bir dizi atılımın sonucu olduğu yargısıdır. Oysa askerî devrimler anlaşılmadan Batı’nın yükselişi, daha doğrusu Batı’nın üstünlüğü efsanesi anlaşılamaz. Avrupa’nın Batı-dışı dünya üzerinde kurduğu bağımlılık ilişkisi, bir döneme rengini veren sömürgecilik çağı ve etkisini bugünlerde farklı biçimde hissettiren üstünlük fikri büyük ölçüde askerî başarılarla ilgilidir. Askerî Devrim, Batı’nın
Cumhuriyet döneminde demokrasinin işleyişi sık sık darbelerle kesildi. Aslında bu bizim eski bir geleneğimiz. Osmanlı İmparatorluğunda askeri isyanlar ve darbeler, Fatih Sultan Mehmedin ilk hükümdarlığı zamanında 1446 Buçuktepe İsyanı ile başlar ve 1913teki Bâbıâli baskınıyla sona erer. Neredeyse Fatih Sultan Mehmedden sonra isyanla yüzleşmeyen Osmanlı padişahı yok gibidir. 36 Osmanlı padişahından 12sinin isyan ve darbeyle tahtını kaybettiği gözönüne alındığında durumun vahameti daha iyi anlaşılır. Günlerce
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 500-520 / Aktif Sayfa : 26