Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 32-48 / Aktif Sayfa : 3
Yüksel Özkasap Ömür Göksel Cem Karaca Adnan Varveren Ülkü Tamer Gökhan Evliyaoğlu Özer Şenay Suat Sayın Yunus Bülbül Selami Şahin Azer Bülbül Orhan Gencebay Yusuf Nalkesen Adnan Şenses Fakir Baykurt Nuh Albayrak ve daha birçok ünlü...
Dişçilik zanaatına (!) bulaşalı tam 43 yıl olmuş. Bu da (tersinden bakarsanız) ebced hesabıyla “deneyim”e denk gelir. …Bu kitapta söylediğim şeylerin doğruluğuna dair hiçbir iddiam yok. Ben, sadece kendi doğrularımı yazdım. Sizler bunları okuyacak, aklınızda tartacak, bir kısmını benimseyecek, bir kısmını sevmeyeceksiniz. Zaten amaç da bu. Sizlerin önünde belki de bildiğinizden farklı bir pencere açabilmek. Üniversite eğitimi de dahil olmak üzere 43 sene boyunca diş hekimliği mesleği içinde yer alan yazar,
Mehmet Aycı, Mantıku’t Tayr’dan yola çıkarak yazdığı Otuz Kuş’ta, yeryüzündeki insanlarla gökyüzündeki kuşları bir araya getiriyor, hikâyelerini de birbirlerine düğümlüyor. Yörük obasından Şahin Kayası’na, Nuh’un Gemisi’nden Hz. Süleyman’a kadar uçan bu kuşlar; insanın yapıp ettiklerine, iyiliklerine ve kötülüklerine, kalplerine ve yaşamlarına şahit oluyor. Yeryüzünün ve gökyüzünün, insanların ve kuşların resmini ise Volkan Akmeşe çiziyor. “Simurg’u aramaya karar verdiler. Kaf Dağı’na doğru uçtular. Her cin
Kitapta, Maksim’le birlikte Türkiye’nin yakın dönem Türkiye tarihini anlatmaya çalıştım. Bugün “eskiden Türkiye böyle değildi” gibi sözleri çok duyuyorum. Peki, bu beğenmediğimiz Türkiye son 15-20 yılda mı ortaya çıktı? Kültürel yozlaşma nasıl başladı? Bunun toplumsal temelleri neler? Bu sorulara sağlıklı cevaplar vermeden bugünkü Türkiye’yi anlayamayız. Ben bu kitabın merkezine bilerek kendimi değil, Maksim’i koydum. Çünkü Maksim, Türkiye’nin hem ekonomik hem de kültürel çöküşünü anlatabileceğimiz en güzel
Celal Güzelses, müziğe ve sanata âşık bir adamın portresidir. Türk halkı onu “Şark Bülbülü” olduktan sonra tanıdı; o, bu unvanı almadan önce Atatürk’ün övgüsüne mazhar olmuş, dönemin diğer büyük sanatçıları Safiye Ayla, Münir Nurettin Selçuk gibi isimler tarafından takdirle anılmıştı. Şark Bülbülü olduktan sonra hayatında bir değişiklik olmadı, yine Diyarbakır’ına döndü, ücretsiz konserler verdi, öğrencilere destek oldu, konserlere giderken yanında eşi Nevriye Hanım’ın hazırladığı yemekleri götürdü. Onu
Tükendi
Türkiye’nin garantör devlet olarak mesru haklarını kullanması ve adada yasayan herkese barış ortamı sağlamak üzere giriştiği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı Anadolu’nun dört bir yanından vatan evlatlarının hava, kara ve denizden yaptıkları harekatlarla gerçekleştirilmiş ve özellikle 1955 sonrasında adada can, mal ve namus kavgasına girişmiş Kıbrıslı Türklerle Anadolu insanının kucaklaştığı, Edirne’den Ardahan’a, Sinop’tan Anamur’a yurdun her kösesinden gelen Mehmetçikle mücahidin omuz omuza vuruştuğu
Tükendi
Türkiye’nin garantör devlet olarak mesru haklarını kullanması ve adada yasayan herkese barış ortamı sağlamak üzere giriştiği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı Anadolu’nun dört bir yanından vatan evlatlarının hava, kara ve denizden yaptıkları harekatlarla gerçekleştirilmiş ve özellikle 1955 sonrasında adada can, mal ve namus kavgasına girişmiş Kıbrıslı Türklerle Anadolu insanının kucaklaştığı, Edirne’den Ardahan’a, Sinop’tan Anamur’a yurdun her kösesinden gelen Mehmetçikle mücahidin omuz omuza vuruştuğu
Tükendi
Cumhuriyet kuşağının yaşayan en önemli temsilcilerinden Nermin Abadan Unat. Göç, kamuoyu, kadın araştırmaları gibi alanlarda yaptığı, uluslararası ölçekte literatüre giren çalışmalar, kaleme aldığı eserler, yetiştirdiği isimlerle Türkiye’nin yetiştirdiği en kıymetli bilim insanlarından. Kısaca “Hocaların Hocası”. Yüzüncü doğum gününü kutlarken, bütün bir ömrün bilançosunu çıkarıyor Yüz Yıllık Umut adlı kitabında. Anne-baba sevgisi görmediği ebeveynleri ve hayat boyu örnek aldığı öğretmeninden anlatarak başl
“(...) hiç ‘keşke’m olmadı! Çok iddialıyım. Ne yaptıysam iyi yaptım; ben yaptım, oldu işte! O kadar! Sonra da varsa bir bedeli ben ödüyorum zaten, niye ‘keşke’ diyeyim ki? Benim sevdiğim bir lafım vardır: Ben hep bildiğim yolda yürüdüm; birileri bana aşağıdan baktı, birileri de yukarıdan baktı... Doğrularım neyse onlara göre yaşadım. Bazıları yukarıdan baktı düşmüş gördüler, bazıları aşağıdan baktı yukarıda gördüler. Kendi doğrularımdı yaşadıklarım.” Türkiye’de bir dönemin sin
Tükendi
“Bir Öğretmen Gurbete Çıksa, Gör Başına Neler Gelir!” Pasaport kontrol noktasına vardığımızda, epeyce bir kuyruk oluştuğunu görüyoruz. Bizleri dikkatli gözlerle gözetleyen resmî üniformalı, neredeyse başının iki katı büyüklüğünde şapka giymiş, çekik gözlü, hatırı sayılır bir göbeği olan görevli, Rusça bir şeyler söylüyor. Kararlılıkla ve her biri bir öncekine göre daha vurgulu ve daha yüksek sesle aynı sözleri tekrar ediyor. O an eşim ile göz göze geliyoruz, eşimin gözlerinde endişe ve korkunun resmini adet
Filmlerin başlama anının, uykuya geçme anıyla eş olduğu söylenir. Işıklar kapandığında, karanlığın içinden bilmediğimiz bir dünyaya geçerek, kayboluruz. Görünmeyeni gösteren bu büyülü yolculuğun adı “film seyretmektir.” Film boyunca yaşanan süreç aynı zamanda terapötik bir süreçtir. Çünkü filmler ruhsallığımızın en derinine inerek, onu değiştirme gücüne sahiptirler. İnsanın içinde duran ama fark etmediği şeyleri ortaya çıkartarak, “onunla yüzleştirirler.” Bu yüzden her film seyircisi, seyrettiği her filmle
“23 Mayıs 2019 tarihinde, Everest’in zirvesine ulaşabilen birkaç bin şanslı insandan biri oldum. Dünyanın en yüksek dağının zirvesinde durmak, doğanın hayranlık uyandıran kuvvetine şahit olmak insana kibrini unutturan bir tecrübe. Everest’e tırmanmak istememin birkaç sebebi vardı: iklim değişikliğinin yıkıcı etkisini göstermek için çevresel konulara odaklanmak, insanlara örnek olmak ve karşılaştığımız problemlere pratik çözümler aramak. Yaptığım yolculukla, doğaya verdiğimiz zararı gözler önüne serm
1960`lı yılların içinde başladığım iletişim alanındaki meslek yaşamım beni sadece "OYA TOKGÖZ" olarak tanınır kılmadı; aynı zamanda Türk iletişim tarihine ayna tuttu, hala da tutmaya devam ediyor. Bu kitabımda yalnız özel yaşamımı değil, özel yaşamımla birlikte uzun meslek yaşamımı da anlatmaya çalışıyorum. Akademik çalışmalarımda farklı arayışlar içinde olsam bile, Türkiye`de çok bakir olan bir alan olan iletişimde her taşın altına elimi sokmaktan hiç çekinmedim. Hâlâ da çekinmiyorum. Uzun bir meslek yaşam
Yamada Torajirō ticaret, politika ve romantizm macerası arayışında dünyayı dolaşan pek çok kişinin Osmanlı İstanbul’unu cazibe merkezi kabul ettiği bir kuşağın parçasıydı. 1892’den itibaren faal olarak yer aldığı İstanbul’un ticari ve toplumsal yaşamından, 1890’lı ve 1900’lü yılları kapsayan izlenimlerini aktardığı kitabı Resimli Türkiye Gözlemleri’ni (Toruko Gakan) 1911’de Japonya’da bastırdı. Japon tarzı sumie yani siyah mürekkep ve fırça ile yapılmış hatlar, resimler ve çizimlerin de ayrı bir estetik değ
Bizde zengin olmanın pekçok yolu var. Ama bu yolların hiçbiri de çalışarak zengin olmak değildir. Zaman zaman zengin olmanın modaları çıkar. "Nüfuz ticareti" bunların en başında gelir. Siyasi nüfuzu olan biriyle kız alıp vererek akraba olmak; iktidara alkış tutmak; hiçbir ilkesi olmamak; "partiden partiye salla yemeni ... " Daha bisürü zengin olma yolu vardır. Günümüzde en yaygın olanı, bir arsa sahibi olmaktır. Nerde "imar" yapılacağının kokusunu alıp da orda ucuza arsa kapatmak, az kazançlı iş midir? Şimd
“BURCU: Pişmanlıklarınızı çok düşündünüz mü hastanede? SELİM: Düşünmeden pişmanlıklar gelip tokat attılar. Biri bitiyor, diğeri başlıyor. Hâlâ da öyle. Tam uykuya dalarken veya uyanınca, televizyona bakarken... Ama değiştiremiyor insan hiçbir şeyi.” Kaygılar ortasında yaşama tutunmaya çalışan bir anlatı... Selim İleri hastane ve hastane sonrası günlerini en iyi bildiği şeyle, edebiyatla sorguluyor. Tek bir anla değişen küskün, örtük hayatına bakarken kırgınlıklarını, pişmanlıklarını, mutl
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 32-48 / Aktif Sayfa : 3