Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 96-112 / Aktif Sayfa : 7
Risale-i Nur, Kur'an ayetlerini mana yönünden açıklamasıyla tefsir ilmi içinde değerlendirilirken; zamanın inanç ve ahlak gibi problemlerini tartışması açısından da kelam ilmi çerçevesinde değerlendirilmektedir. Müellifin kendisi bu iki hususu risalelerinde belirtmiştir. Risale-i Nur, konuları ele alış tarzı, muhtevasındaki derinliği ve kapsamlılığı birçok kesimin yoğun ilgisini çekmiştir. Bir yandan yurt içinde ve dışında çeşitli halk kesimleri tarafından okunmakta ve diğer yandan hakkında uluslararası s
Onunla fahr ederse var yeri bu arz u eflâkin Onun Rûhü'l-kuds tesviye etmiş tıynet-i pâkin Onun kadrin bilen, olmaz esîri dâne-i hâkin Kulûb-ı âşıkâna bî-bedel tenvîrdir Yûnus Mübârek nutk-i pâki cân verir erbâb-ı idrâke Onun her bir sözü şân u şerefdir kavm-i Etrâke O tohm-i şi‘ri ekmiş bekçi etmiş türbetin hâke Kemâlî her yıkılmış kalbe bir ta'mîrdir Yûnus Osman Kemâlî
İnsanı yeniden inşâ etmek, onu yaşadığı çağın insanı hâline getirmek, fikirlerini, hayâllerini yüceltmek, yepyeni rüyalar göstermek ve o rüyalarını yeniden yorumlamak; düşmüşse düştüğü yerden kaldırmak, onu Hakk'a ve hakikate hazırlamak, kulluk bilinciyle donatıp Allah'a lâyık hâle getirmek... Gerçekte peygamberlerin ve onların izinden giden Hak dostlarının ve aydınlanmış gönüllerin misyonu ve insanlığa mirâsı da budur. Bu mirâs, putlaştırılan bütün sahte düşüncelerden kurtulup insanlığın yeniden inşâ edilm
Noktada ne uzunluk, ne derinlik ne de genişlik vardır. Nokta şekilsizdir. Ne zaman harf haline gelirse o zaman şekillenir. Kelimeler mananın suret giyiş halleridir ve sureti tam olarak anlamadan sireti(özü) anlamak mümkün değildir. Gerçek namaz, Allah´a vuslat etmek demektir. Asıl namaz, aynasını bulup onunla görüşmektir. Bu görüşe, hem maddeten hem de manen yapılacaktır. Çünkü O´nun maddesi ile manası birbirinden ayrı değildir. Gerçek anlamıyla oruç, güneşin doğuşundan batışına yani insanın doğumundan ö
Tükendi
Bildiğimiz akademik kurumlar olan üniversitelerin yanında bir de davranışlarıyla, hal ve tavırlarıyla, yönlendirmeleriyle kişinin eğitimine büyük katkıda bulunan insanlar vardır. O insanlarla tanıştığımızda hayatımız değişir, dünyaya apayrı bir noktadan bakmaya başlarız. Bu kitap bu kaynak kişilerden birine, M. Zahid Kotku´ya dairdir.
Tükendi
"Mü'min rivayetten başlar, riayete ulaşmaya çalışır, bu yolu ne kadar iyi başarırsa kemâlden ve velayetten o nispette nasip alır. Şeriat yoldur, tarikat bu yolda yürümektir, hakikat ulaşılan ilahî hikmet ve marifetullahtır." Tasavvuf, hem bir terim hem de bir ilim olarak teşekkül sürecinden günümüze tartışılagelmiş bir mefhumdur. Ona gönül veren de onu eleştiren de bu sahada oluşmuş fevkalade külliyata ve ehlullahın ilahî neşvesinin esaslarına istidadınca aşina olmak durumundadır. Prof. Dr. Süleyman Uludağ,
İbni Atâullah el-İskenderî (v. 709/1309)'nin Hikem adıyla kaleme aldığı eser, doğuşundan bugüne kadar üzerinde yapılan şerhlerin çokluğu, gerek içinden çıktığı Şâzelî yolu, gerek umumî tasavvuf camiası tarafından rehber bir kitap olarak okunup okutulmuştur. Bütün ihtişamıyla yaşayan eser, yüksek bir duyuş ve kavrayışın adeta kelama sığdırılmasının örneğidir. Eserin onlarca şerhi içinde en önemlilerinden biri Abdullah Şerkâvî (v. 1227/1812) tarafından yapılan ve Minehü'l-Kudsiyye olarak da bilinen şerhtir. H
Tükendi
Şair, gazeteci ve çok geniş bir kültüre sahip olan Hasan Bey Hüsnü et-Toyrânî'nin elinizdeki risâlesi Mısır'da Matbaatu'l Mahrûse'de hicrî 1309 / miladi 1891'de Arapça olarak basıldı. Kitapta imamet ve hilafetle ilgili nasslar, itaat, dört halifenin seçimi, Emevî ve Abbasî hilafetleri gibi halifelikle ilgili birçok tarihi ve aktüel meseleye temas edilmektedir. Risale aslen İngiliz yazar W. S. Blunt'un The Future of Islam (Londra, 1882) adlı kitabına reddiye mahiyetindedir.
"Başkalarının gürültüsünü değil, kalbinin fısıltısını dinle..." Bu bir yolculuk. Neyin sazlıkta başlayıp neyzenin nefesiyle ruh bulduğu olgunlaşma yolculuğu... Kapıları sana açılan, sende başlayıp sende biten bir tekâmül... İlişkinde, bedeninde, zihninde ve kazancında hayatını dengelemek yolunda verdiğin bütün çabalarına rehberlik etmek üzere yazılmış olan bu kitap, bir başına aralamayı başaramadığın kapıları ardına kadar açabilmek için buluştu seninle. Aslında muhtaç olduğun bilgi hep ortadaydı. Yaradan s
İslâmiyetle birlikte ortaya çıkan İslâmî ilimlerin hemen hepsinde mahâretini ortaya koyan Osmânlı ulemâsı, aklî/felsefî ilimleri de dikkate alan genel bir eğilim içerisinde olmuş, iki alanı birbirinden keskin çizgilerle ayırmak yerine tedris ve telif faaliyetlerini ikisinde de sürdürmüştür. Bahsedilen bu özelliği şahsında somutlaştırmış düşünürlerin başında XVI. yüzyılda yaşamış ve Bahâeddinzâde olarak şöhret bulmuş Muhyiddin Mehmed b. Bahâeddin (v. 952/1545) gelmektedir. Şer‘î ilimlere olan vukufiyeti yan
Elinizdeki kitap, XVI. yüzyıl Osmanlı âlimlerinden ve Halvetî-Bayramî şeyhlerinden Muhyiddin Mehmed b. Bahâeddin, meşhur ismiyle Bahâeddinzâde’nin (ö. 952/1545) siyaset düşüncesini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Eser, Kanûnî (ö. 974/1566) döneminin güncel tartışmalarına ışık tutması açısından genel olarak İslam siyaset düşüncesi ve özel olarak da Osmanlı siyaset düşüncesi için temel başvuru kaynağı olma potansiyeline sahiptir. Bahâeddinzâde sultan-ulemâ, şeriat-siyaset ikilemlerinde Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevz
Elinizdeki bu çalışma, İbn Sînâ’nın zorunluluk, imkân, imkânsızlık gibi modal kavramlara, bunları içeren modal önermelere ve nihayet modal kıyaslara ilişkin görüşlerini eleştirel bir tarzda incelemeyi amaçlamaktadır. Bunu yaparken İbn Sînâ’nın görüşleri kendinden önceki mantıkçıların, özellikle Aristoteles, şârihleri ve Fârâbî’nin görüşleri ile mümkün olduğunca karşılaştırılarak İbn Sînâ mantığının kaynakları ve gelenek içindeki yeri tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmamız, İbn Sînâ mantığının temel çizgi
Öncelikle kul, zayıf bir varlıktır. Zaman çok zor bir zamandır. Din işi, inişli ve çıkışlıdır. Boş zaman neredeyse hiç yok gibidir. Meşguliyet ise, sayıya gelmeyecek derecede çoktur. Ömür kısadır. Amel ise, hatalarla doludur. Bütün bunların hesabını görecek olan zatın gözünden hiçbir şey kaçacak değildir. Sonunda gidiş Allah'adır. Ecel yakındır, yolculuk çok uzundur
Tükendi
İslam hukukunda şerî deliller hiyerarşisinde Kur'an-ı Ker'im'den sonra Peygamber Efendimiz'in hadisleri gelmektedir. Bu ehemmiyetinden ötürü İslâm âlimleri Resûlullah'tan rivayet edildiği bildirilen hadisleri en ince ayrıntısına kadar tetkik etmişlerdir. Sahabe döneminden itibaren sahifelere yazılan hadisler, hicri II. asırdan itibaren hacimli eserler olarak telif ve tasnif edilmeye başlanmıştır. Çok çeşitli ve zahmetli hadis toplama faaliyetlerinin ardından pek çok hadis kitabı yazılmıştır. Bunların içinde
Bütün klasik ahlâk felsefelerinde olduğu gibi İslam filozoflarına göre de ahlâk ilmi, mutluluğu elde etme ve mutsuzluktan kurtulma sanatıdır. İnsan bütün eylemlerini bu temel amaca ulaşmak üzere düzenlemelidir. Ancak burada söz konusu olan mutluluk, bedensel, dünyevî ve sonlu olan nefsanî arzu ve istekleri tatmin etmek suretiyle elde edilen bir mutluluk değil, manevî, zihnî ve aklî bir mutluluktur. İnsanın bu mutluluğa ulaşabilmesi için, kendisini mutsuz kılacak tutum ve davranışlardan kaçınması, hayattan b
Tükendi
Bu kitap, Eylül 1974'ten Ocak 1976'ya kadar Aylık Diriliş Dergisi'nde, 21 Haziran 1976-14 Ekim 1976 arasında Diriliş Pazartesi-Perşembe Günlüğü'nde Zülküf Canyüce takma adıyla yayınlanmıştır.
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 96-112 / Aktif Sayfa : 7