Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Bu kitap ne bir hikayedir ne masal ne de roman... zamanı, mekanı, vak'aları, şahısları, isimleri hatta vak'aların seyri, sırası ve detaylarının yüzde doksanı ile otantik ve yaşanmış bir devrin, gerçek ve yaşanmış bir hayat tablosudur. Biz, İmparatorluk Türkiyesi'nin hemen de son evlatları; içinde haşır neşir olduğumuz askeri, siyasi, içtimai ve iktisadi bir tarih meydanında köşe kapmaca oynamış kimseler olarak, görüp duyduklarımızı, tadıp kokladıklarımızı, kudretimiz ölçüsünde, gelecek nesillere intikal e
Tükendi
Selâhaddin Eyyûbî gibi büyük bir kahraman, örnek bir devlet adamı tarafından kurulan Eyyûbî Devleti, kısa ömürlü olmasına rağmen İslâm ve dünya tarihinde önemli rol oynamıştır. Bu devletle Ortadoğu’da kuvvetli bir siyasî birlik ortaya çıkmış, bunun sonucu olarak 1187 yılında Kudüs ve Haçlılar’ın işgalindeki birçok yer geri alınmış, daha sonra yapılan Haçlı seferleri başarısızlığa uğratılmıştır. Yine bu siyasî birliğin devamı olan Memlükler zamanında 1260 yılında Moğollar’a büyük bir darbe vurulmuş, doğudaki
İstanbul Kadı Sicilleri Rumeli Sadareti Mahkemesi 80 Numaralı Sicil (H. 1057-1059/M. 1647-1649). / Fuat Recep, Rasim Erol , Arapça metin Mehmet Akman , kontrol eden Fikret Sarıcaoğlu , proje yönetmeni M. Akif Aydın , ed. Coşkun Yılmaz. -- İstanbul : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2011.
Tükendi
İstanbul Kadı Sicilleri Rumeli sadareti Mahkemesi 56 Numaralı Sicil (H. 1042-1043/M. 1633). / Fuat Recep, Sabri Atay , Arapça metin Mehmet Akman , kontrol eden Fikret Sarıcaoğlu , proje yönetmeni M. Akif Aydın , ed. Coşkun Yılmaz. -- İstanbul : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2011.
Tükendi
Uzun yıllar tarih; çivi yazılı tabletlerde, el yazmalarında, mezar taşlarında veya sikkelerde var oldu. Şimdilerde müzeler, sosyal mecralar, bilgisayar oyunları ve TV dizileri tarihsel imge ve nesnelerde dolu. Nasıl oldu da bütün bir geçmişin hikâyesi olan tarih; bu denli yaygın, harcanabilir ve erişilebilir hâle büründü? Jerome de Groot, popüler çağda tarihin tüketim unsuru olarak seyrini bütün detaylarıyla inceliyor. Tarihi Tüketmek, geleneksel tarih yazımından farklı biçimde kaleme alınmış bir tarih anl
Tükendi
Orduların gücüyle büyük askerî zaferler ve geniş topraklar kazanılabilir. Ama bu topraklar üzerinde yaşayan insanları uzun yıllar bir devlet çatısı altında tutmak için sadece orduların gücü yetmez. Bu insanları bir arada tutacak bir devlet ve hukuk düzenini, beraber yaşama arzusunu da hayata geçirmek gerekir. Osmanlı Devleti’ni kuranlar ve büyütenler bunu başarmışlar, güçlü bir devlet yapısını, âdil bir hukuk düzenini ve beraber yaşama arzusunu destekleyen sosyal bir yapı oluşturmuşlardır. Elinizdeki kit
Prof. Dr. İlyas Gökhan; Felaketler Çağı: Orta Doğu’da Kıtlık, Kara Veba ve Salgın Hastalıklar (1200-1405) isimli bu çalışmasıyla, Türk etkisinin bin yıl sürdüğü Orta Doğu’yu, özellikle, 13. ve 14. yüzyıllarda Mısır ve Suriye’yi merkeze almakla birlikte bu coğrafyanın geniş hinterlandında görülen kıtlık, Kara Veba ve salgın hastalıkları, bunların çıkış sebeplerini, yayılmalarını, etkilerini ve sonuçlarını anlatıyor. Bilhassa bir pandemi haline gelen Kara Veba’nın Asya’da çıkışı ile Avrupa ve Afrika kıtaların
Kemal H. Karpat bu çalışmasında; Türkiye'nin kentleşme problematiğini göç literatürü çerçevesinde çok boyutlu bir şekilde değerlendirmektedir. Türkiye'de özellikle 1950'lerden sonra ortaya çıkan kırdan kente göç Türk modernleşmesinin en büyük tartışma alanlarından biridir. Bu durum bütünüyle Türkiye'nin sosyal, siyasal, iktisadi ve kültürel yapısını değiştirmiş ve değiştirmeye de devam etmektedir. İşte bu çalışmada bu değişimlerin nasıl meydana geldiği, Türkiye'de kırdan kente göçün hangi amaçlarla başladığ
Osmanlı İmparatorluğu’nun, Batı’da ismi en çok bilinen sultanı, “Muhteşem” adıyla meşhur olan I. Süleyman’dır. Batılılar için “Muhteşem” nitelemesi her şeyden önce sultanın ordularının ezici gücüne, maddi zenginliğine ve hâkim olduğu toprakların genişliğine işaret etmektedir. Osmanlılar da Süleyman’ı sultanlarının en büyüğü olarak görmüşlerdir. Vefatını izleyen yıllar içinde onun iktidarda olduğu döneme, kaybedilmiş bir altın çağ olarak özlemle bakmaya ve Süleyman döneminde oluşmuş normların yeniden kurulma
Osmanlı tarihçiliğinin çağımızdaki en büyük isimlerinden Halil İnalcık’ın yarım yüzyılı aşan çalışmalarının bir ürünü olan 5 ciltlik Devlet-i ‘Aliyye külliyatı bu özel baskı ile bir araya getirildi. Sınırlı sayıda, sert kapak ve özel kâğıda basılan bu edisyonu sıralı numaralandırılmış olarak okurlarımıza sunuyoruz. Devlet-i ‘Aliyye’nin birinci cildi Osmanlı Devleti’nin bir beylikten Balkanlar ve Ortadoğu’ya hükmeden güçlü bir imparatorluğa dönüşümünü konu alır. İkinci cilt, padişah ve devlet otoritesinin
Tükendi
Birinci Dünya Savaşı’nın bütün yıkıcılığıyla sürdüğü 1916’da Bulgar Genelkurmayı, ülkenin önde gelen bilim insanlarını saha araştırmaları yapmak üzere Makedonya’ya gönderdi. Bulgaristan’da Türkolojinin bilimsel temellerini atan ve uzun yıllar Sofya Üniversitesi’nde Türkçe dersleri okutan Dimitır Gacanov da Türkler, Arnavutlar ve Pomaklardan oluşan Makedonya Müslüman topluluğunu araştırmakla görevlendirildi. İki ay boyunca Makedonya topraklarını enine boyuna dolaşan bilim insanının demografik yapıyı gösteren
Tanzimat dönemi sanayileşme açısından, geniş çapta ihtiyaç duyulan malları imal etmek amacıyla tesis kurma politikalarının hayata geçirildiği bir dönem olmuştur. Bu dönemde, esas itibariyle Osmanlı Devleti bir sanayi hamlesi yapmak istemiştir. Bu bağlamda İstanbul’da Zeytinburnu-Küçükçekmece arasındaki sahil bandına yeni fabrikalar kurulmuş, bu arada İzmit’te de büyük bir kumaş fabrikası tesis edilmiştir. Bu kitabın konusunu oluşturan Hereke Fabrikası, bir nevi özel girişim olarak dönemin seraskeri Hasan Rı
Arap Ortadoğu’su ile sınırlı Doğu tasavvuruna sahip pek çok metinden farklı olarak oryantalizmin Osmanlı’ya bakışını, bu bakışın arka planını, içerdiği problemler ile sonuçlarını içeren bir özgünlüğe sahip olan elinizdeki eser, oryantalizmi bilimsel-akademik bir çalışma alanı olarak sınırlayan bakış açılarına karşı kavramın modern Batı toplumuna egemen bir bilgi sistemi olduğu ve oryantalizmin tarihsel açıdan özellikle Osmanlı realitesinin göz önünde bulundurulduğu bir çerçevede ele alınması gerektiği fikir
Osmanlı tarihçileri Tanzimat’ı uzun süre yukarıdan aşağı bir bakış açısıyla çalıştı; buna göre imparatorluk başkenti İstanbul’da planlanan politikalar, vilayetlere ve merkezden uzaktaki nüfusa dayatılıyordu. Bu bakış açısı son yıllarda, tarihçilerin farklı toplumsal aktörlerin devletin reformlarına nasıl karşılık verdiğini çalışmak için vilayetlere yoğunlaşmasıyla değişti. Tanzimat Döneminde Osmanlı İmparatorluğu, Tanzimat reformlarının eyalet/vilayet yönetimi üzerindeki etkilerini araştırarak vilayetler
Tükendi
Cenâb-ı Hakk’ın muhabbet ve sevgisine nail olan Akşemseddin Hazretleri, onun sevgili bir kulu olmuştur. Elde ettiği bu rıza sayesinde o, ömrünü kıymetli işlerde, hayırlı amellerde harcamıştır.Yüce Allah’ın lütuf ve sevgisi sayesinde o, nefsini tanımış, fena işlerden hep yüz çevirmiştir. Allah’ın metin ipine sımsıkı sarılan Akşemseddin Hazretleri, kalbini masivadan korumuş, ihlas ve samimiyete bürünmüş, her türlü isyan ve günah kirinden uzak durmuştur. Şeytan ve nefse karşı esaslı bir duruş sergileyen Ak
Kızılelma, Osmanlı dünya hâkimiyeti düşüncesini ifade eder. Önce İstanbul, buranın fethinden sonra ise sırasıyla Belgrad ve Viyana'yı hedef alan bir idealdir. Kızılelma, başka bir açıdan ise Osmanlı İmparatorluğu'nun hâkimiyet kurduğu bölgelerdeki idarî nizamını ve devletin vatandaşlarına muamelelerini de ifade eder. Bu kitapta Avrupa'nın önde gelen Osmanlı tarihçilerinden Prof. Dr. Pál Fodor, Osmanlı Kızılelması'nı ele alır. Okuyucu bu kitapta, usta bir tarihçinin Osmanlı fetih ideolojisinde Macarista
İnsanlık tarihi M.Ö. 3 binlerde aydınlanmaya başladığında dünyanın farklı bölgelerinde bazı toplulukların varlığından haberdar oluruz. Bunların Ön Asya'da Mısır'da Akdeniz etrafında, Hint ve Çin'de bulunduğu kabul edilir ve böyle yazılır. Aynı devirlerde Orta Asya'nın derinliklerinde de insanlar yaşıyordu. Nitekim komşuları Çinliler ilk efsanevi metinlerinde onlara yer veriyordu. Bu toplulukların uçsuz bucaksız bozkırlarda boy ya da boy grupları halinde yaşadıkları bildirilmektedir. Aradan yüzyıllar geç
Bu seyahatnâme X. yüzyıldaki Türklerin tarihi hakkında en canlı, en sağlam vesikalardandır. İbn Fadlan gibi kültürlü, mütecessis bir kişinin gözlemlerine dayanmaktadır. Veciz ve akıcı bir üslupla kaleme alınmıştır. Yazıldığı tarihten itibaren doğuda, daha sonra batıda çeşitli kişiler tarafından kaynak olarak kullanılmış, çok sayıda çalışmaya konu olmuş, çeşitli dillere çevrilmiş, filmlere konu olmuştur. İbn Fadlan elçilik için gittiği sırada uğradığı Türk kabilelerinin idaresi, dinleri, adetleri, hukukları
Prof. Dr. İlhami Yurdakul’dan, kültür ve medeniyetimizin “mim” süzgecinden geçirildiği yepyeni bir kültür tarihi çalışması: Bir Harf Bir Medeniyet: Mim Kitabı. Yurdakul, yazının tarihinden başlayarak genelde medeniyetleri özelde ise Türk-İslam medeniyetini “mim” harfi sembolizmi üzerinden adeta resmediyor. Sanattan edebiyata, siyasetten tasavvufa, sözlü kültürden bürokrasiye, mistisizmden rüya tabirlerine, medreseden mektebe, ebced hesabından musikiye ve gizli teşkilatlara kadar hemen her alanda kullanılan
Sultan İkinci Mahmud’un küçük oğlu olan ve Pertevniyal Valide Sultan’dan doğan Sultan Abdülaziz, ağabeyi Abdülmecid’in ölümü üzerine 1861 yılının 25 Haziran Salı günü Osmanlı padişahlarının otuz ikincisi olarak tahta çıktı. Küçük yaşlarından itibaren dinî ve fennî ilimleri tahsil eden, ata binmeyi, güreş tutmayı ve zamanının bütün silahlarını en iyi şekilde kullanmayı bilen Sultan Abdülaziz, dünya siyaseti ile yakından alakadar olup Osmanlı donanmasını dünyanın sayılı donanmalarından biri hâline getirdi. Ta
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4