Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 215 kayıt bulunmuştur Gösterilen 160-180 / Aktif Sayfa : 9
Müslümanlarla Yahudilerin İspanya`dan kovulmasından beş yüz yıl sonra, Avrupa yine bir İslam toprağı haline gelmektedir. Yeni bir binyılın başında -küreselleşmenin damgasını vurduğu bir çağda- Avrupa, özellikle de Müslüman vatandaşları bağlamında, hala ulusal kimlik meselesiyle boğuşmaktadır. Müslüman Avrupa ya da Avro-İslam, Avrupa, Orta Doğu ve Amerika`dan seçkin bilginleri, Avrupa`da yaşayan Müslüman halklara ve Avrupa`nın bugün İslam`ı çerçevelendirmekteki rolüne ilişkin dinamik bir tartışmada bir araya
Tüketimciliğin getirdiği bir yüz göz olma, teknolojik imkanların sağladığı hedonizmin bir "bana ne"ciliği, maddi çıkarların sildiği duygudaşlık... sadece günlük hayatın olağanlığının göstergeleri olarak işlemedi; Baudelaire`n deyimiyle, modernitenin ve postmodernitenin ressamları olarak dünya ahvalini de resmetti. Artık ortalıkta ne Simmel`in saygılı ne de Schopenhauer`in ıstırap duyan insanı var. Ama Durkheim`in anomik, Veblen`in gösterişçi figürleri hakim konumda. Ve bir kısır döngü yeni yüzyılda da süreg
Tükendi
Soğuk Savaş konjonktürünün dış politikasındaki hareket özgürlüğünü kısıtladığı, dahası tutukladığı Türkiye’nin, 1947 yılında CHP’nin tek parti iktidarı döneminde ABD ile yaptığı gizli anlaşmalarla bu ülkeye bağımlı kalınma süreci, DP; ile de sürmüş ve daha da sağlamlaştırılarak günümüze kadar gelinmiştir… Atatürk sonrası özellikle İnönü’nün dış politikasıyla karşılaştırdığımızda DP, Türkiye’yi yalnızlıktan saygınlığa taşıma çabası içinde olmuştur. Tam anlamıyla ya da bugünkü değerlere göre yüzde yüz gerçekl
Tükendi
Türk dış politikasını kuramsal bir çerçeve içinde analiz etmek amacını taşıyan bu kitap, Eleştirel Kuram'ın sunduğu genel çerçeveden yararlanmaktadır. Bu bağlamda, gerek dış politika çalışmalarında, gerekse siyasal söylemde çok sık kullanılan "ulusal çıkar" kavramına eleştirel açıdan yaklaşılmakta, bunun siyasal iktidar, askeri bürokrasi ve iş dünyası tarafından nasıl algılandığı ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Bunu yaparken, özelde devlet aygıtı ile toplumsal sınıflar arasında dış politikanın belirlenmes
Ortadoğu daki Arap-İsrailli çatışması yarım yüzyıldan fazladır dünyayı meşgul ediyor. Esasen politik olsa da -toprak ve tarih konusunda devletlerle toplumlar arasında bir çatışma-, önyargı da bunu etkiliyor. Uzun bir süre için bu sadece farklı dinlerden, kültürel geleneklerden ya da etnik kökenlerden komşu halklar arasındaki "normal" bir önyargıydı Ama çağımızda İsrail ve halkına yönelik düşmanlık anti-Semitizm biçimini almıştır - önyargının ötesine geçen ve Yahudileri kozmik bir kötülük türü olarak tanımla
Tükendi
"Biz, istiklal mücadelesinden itibaren sosyal hayatımızda yaptığımız büyük devrimleri köylere götürecek adam yetiştirmek isteriz. Çünkü ümmet devrinin böyle bir adamı vardır. Bu, imamdır. İmam, insan doğduğu vakit kulağına ezan okuyarak, vefat ettiği vakit mezarının başında telkin verene dek, doğumundan ölümüne kadar bu cemiyetin manen hakimidir. Bu manevi hakimiyet maddi tarafa da intikal eder. Çünkü köylü hasta olduğu vakit de sual mercii imam olur. Biz imamın yerine, köye devrimci düşüncenin adamını gönd
Tükendi
Bu çalışma, Bülent Oran´ın senaryoculuğu kadar kişisel dünyasını ve diğer meşgale alanlarını da okuyucu karşısına çıkarıyor. Kendine özgü bir tarzı olan Yeşilçam´ın senaryo anlayışını Oran´ın hayatı eşliğinde anlamaya çalışıyor, giderek bu iç ve dış dünya arasındaki paralellikleri bulmaya niyet ediyor. Teorik açıklamalar kadar ondan da çok, tanıklıklara, sözlü tarihin verilerine yaslanmaya çabalıyor. Karşınızda bir senaryo hayat veya hayat senaryosu. Bülent Oran...
1996`nın sıcak bir yaz gününde, Usame bin Ladin`i, arkadaşlarını ve ailesini taşıyan bir uçak, Afganistan`ın doğusundaki Celalabad şehrine indi. Suudi Arabistan doğumlu bu İslami eylemcinin pek az ekipmanı, birkaç yandaşı ve ufak bir bölgesel desteği vardı. Bu kişi beş yıl içinde, tarihin en şok edici ve yüksek tahrip gücüne sahip eylemlerini gerçekleştiren örgütünü kurdu. Arapça`da `üs`, `model` ve `formül` anlamlarını taşıyan El Kaide sözcüğü, 1990`ların başında FBI tarafından pek çok İslami grubu adland
"11 Eylül 2001`de Washington ve New York`a saldıran intihar eylemcileri, binlerce sivili öldürüp Dünya Ticaret Merkezi`ni yerle bir etmekten daha fazlasını yaptılar. Batı`nın egemen mitini yok ettiler." Global olarak hepimizin az ya da çok modernleşeceğimiz, bu süreç içinde daha çok birbirimize benzeyeceğimiz ve aynı zamanda daha mantıklı, daha barışçıl olacağımız inancını tartışmaya açarak başlıyor bu etkileyici kitap. John Gray`in de ortaya koyduğu gibi, bu inancı yerle bir eden El Kaide`nin ideolojisi
Sözel bir kültürün egemen olduğu bir toplumda yazı, bu yapılanmanın doğası gereği marjinal kalmaktadır, hatta abartma sayılmaması gereken bir benzetmeyle, olağandan biraz daha fazla kişiye gönderilmiş bir mektup konumundadır. Ve marjinal olan her şey gibi, onu marjinalleştiren çoğunluk refleksleri açısından bir ucube olmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak, her ucube gibi ancak belli yerlerde, belli zamanlarda ve dar çevrelerde ortaya çıkmaktadır. Ben, Türkiye´deki kitapları veya dergileri, birkaç bin kişin
Tükendi
Bu kitap, Aristoteles´in "homo-politicius"unun kurucu öğesi olan konuşma ediminin günümüz demokrasisindeki yeri üzerinde durmaktadır. Müzakereci demokrasi kuramları, modern kapitalist demokrasinin yaşadığı meşruiyet krizinin, konuşmanın bir kamusal eylemlilik biçimi olarak yeniden ele alınmasıyla aşılabileceği savında bulunur. Ancak, müzakereci demokrasinin gerçekleşebilirlik koşulları, öncelikli olarak "müzakerede demokrasi"yi gerektirmektedir. Kamusal alanda farklı zeminlerde gerçekleşen iletişim süreçl
Dünya, 16 Ekim 1998 günü hayret verici bir haberle uyandı: Şili`nin eski diktatörü General Augusto Pinochet, Scotland Yard tarafından tutuklanmış, işkence ve soykırım suçlarından dolayı İspanya`ya iade edilmeyi bekliyordu. Ortaya çıkan şey, son elli yılın en önemli insan hakları davalarından biri oldu, yirminci yüzyılda ilk kez eski bir devlet başkanı, yabancı bir mahkeme tarafından yargılanıyordu. Yirmi beş yıldır General Pinochet`nin Şili`yi ve dünyayı karartan uğursuz gölgesini aklından çıkaramayan ünlü
Dünya büyük bir alt üst oluş dönemine girdi. "Küreselleşme" sürecinin getirdiği iyimserlik bulutları dağılırken, dünya ekonomisi 1930`lardan bu yana ilk kez bir ekonomik durgunluk ve genelleşmiş deflasyon yaşıyor. Öte yandan, 1989`da "duvar"ın yıkılmasıyla bize muştulanan "Yeni Dünya Düzeni", 1990`larda önce bir düzensizliğe, sonra da dünya yüzünde mantar gibi çoğalan yerel savaşlara açıldı. 19. yüzyıldan beridir il kez işgale, ilhaka ve sömürgeciliğe dayanan klasik bir imparatorluk sürecinin gündeme geldiğ
Yirminci yüzyıla "barbar" diyen çok oldu ve bu doğru bir saptamaydı, fakat yeni girdiğimiz yirmi birinci yüzyılın "barbarlık"ta geçen yüzyılı kesinlikle gölgede bırakacağı daha şimdiden belli oldu. Ve dünyayı savaşın eşiğinde yönetmeyi başlıca politik yol belleyenlerin bu noktada seçtikleri birkaç model ülke varsa, bunların biri Irak, diğeri Afganistan, bir diğeri de Çeçenistan`dı. Çeçen direnişi İslami fundametalizzmin bir kalesi midir, bir zamanlar sosyalist SSCB`nin parçası olan Çeçenistan`daki savaş bir
Her medeniyetin barbarlığı kendine özgüdür; kimileri boğaz keser, kimileri savaş uçaklarıyla köyleri bombalar, kimleri kıtaları ölüme terk eder, kimileri de yolcu uçaklarını kaçırıp sivilleri öldüren bir füze olarak kullanır. 11 Eylül`de tüm dünyaya korku ve dehşet saçıp gezegenimizi yeni bir çılgınlığın eşiğine getiren intihar saldırıları da bu açıdan önemli soruların yönetilmesine yol açmıştır. ABD`yi hedef alan siyasal-dinsel terörizmin oluşumunu açıklayan etkileri ayrıntılarıyla inceleyen bu kitap, akl
Tükendi
Mutlu Son Yoktur, bir Hector Belascoaran polisiyesi. Polis hafiyelerinin alışıldık yeteneklerinden neredeyse hiçbirine sahip olmayan Belascoaran günün birinde evinin banyosunda bir ceset bulur. Romalı gladyatör köstümü giydirilmiş bu cesedin ardındaki esrarı aydınlatmaya koyulan kahramanımız, katillerin asıl hedefinin kendisi olduğunu fark ettiğinde, Mexico City sokaklarında ölümcül bir kovalamaca başlar.
Tükendi
IMF, Uluslararası Para Fonu; on yıllardır hayatımıza girip de çıkmak bilmeyen, adını çoluğumuz çocuğumuz kadar sık telaffuz ettiğimiz, ama bugüne kadar en ufak bir yaramıza merhem olduğunu da hatırlamadığımız bir kurum; bize daima kurtuluşumuz diye pazarlanan, fakat acı reçeteleriyle her zaman ipimizi çekerek bir nevi cellat rolünü üstlendiğini hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak denli kanıtlayan... Ve bir gün patlak vererek dünyayı sarsan Arjantin krizi: Argentinazo. Bir hafta içinde değişen beş devlet başkan
1930`lu yıllarda adım adım yürüyoruz. Heider, Bush, Şaron, Le Pen.. Birer birer sökün ediyorlar, hem de olanca pervasızlıklarıyla. Filistin, ABD`nin 11 Eylül`den sonraki yeni saldırganlığından ve Afganistan`daki intikam operasyonundan da cesaret alan Şaron`un ezme politikasıyla birlikte, aslında bütün ülkeler ve politikacılar açısından bir turnusol kağıdı işlevi görüyor. Yeni İntifada: İsrail`in Apartheid Politikasına Direnmek, Roane Carey`in derlediği ve Chomsky, Edward Said, Azmi Bişara, Ömer Barguti, Sa
"Dikkat! Amerika kudurmuştur. Bizi Amerika`ya bağlayan bütün bağları derhal koparmalıyız. Yoksa, biz de ısırılacak ve biz de kuduracağız" diye yazıyordu Jean-Poul Sartre 1953`te, Liberation gazetesine yazdığı "Hasta hayvanlar ve kuduz" başlıklı makalesinde. Bu eser, o ünlü filozofun teşhisindeki isabeti gözler önüne seriyor. Yalnız Avrupa`nın değil, ABD`nin etki alanına giren bütün ülkelere Amerikancılık hastalığının ne derece bulaşıp bulaşmadığını sorguluyor. Bu kitap, sadece ülkesini de değil, bütün dün
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 215 kayıt bulunmuştur Gösterilen 160-180 / Aktif Sayfa : 9