Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 215 kayıt bulunmuştur Gösterilen 180-200 / Aktif Sayfa : 10
Toplumun, ekonominin, siyasetin sık sık çıkmaza girdiği ülkemizde, kendimizi, geçmişimizi ve sistemimizi sorguluyoruz. Oysa, insanımız geçmişteki zorlu deneyimlerinden yüz akıyla çıkmıştı. Bu da, eksikliğin bizim insanlarımızda değil, onun yetiştirilme tarzında olduğunu gösteriyor. Bu çalışmadaki somut hedefler, şematik açıklamalar ve hedefe ulaşma yöntemleri, sorunlarımıza yalın ve net çözüm önerileri getiriyor.
Tükendi
Dünyayı ikiye ayıran bir bölünmede, siyasi iktidarın yalnızca devlet ya da sınıf iktidarı diye görmek de yasanın üstünlüğü diye yorumlamak da temel bir eşitsizliği atlamak olacaktır. Genel bir erkek hakimiyeti, hiçbir toplumun gerçek anlamda demokratik sayılamayacağını düşündürtecek biçimde, bir ilk baskıyla ortaya çıkmış ve sürmüşse, dünyayı ve siyasi iktidarı kavramanın yolu, erkeklerin kadınlar karşısındaki keyfi-siyasi üstünlüğünü sorgulamaktan geçer: Tarihte kadın iktidarlı bir dönem yaşandığına il
Tükendi
Olayların çılgınca çeşitliliği ve bireysel öykülerin kahredici sonluluğu tarihin hızlı olduğu yanılsamasını yaratsa da değişme, aslında son derece yavaş bir süreçtir, ancak geriye dönülüp bakıldığında fark edilebilir, hem de çok geriye. Bu dünyanın "ulu"larından bazıları öldü, dünyaya hiçbir şey olmadı, yeni "ulu"lar geldi. Borsalar çöktü / yükseldi, servetler kazanıldı / kaybedildi. Nobeller verildi, yeni şampiyonlar için sokaklarda ateş edildi. Güzellik kraliçeleri mutluluktan ağladılar. Baş bağlama ile
Tükendi
Bu kitap, Türkiye´de son yıllarda entelektüel ve akademik çevrelerin dolaylı veya dolaysız en fazla tartıştığı üç meseleyi, postmodernite, sivil toplum ve İslam´ı eleştirel bir yaklaşımla ele alıyor, onların arasında teorik bir bağ kurmaya girişiyor. Bununla beraber, söz konusu üç mesele, genellikle yapılageldiği gibi, birer "akım" olarak değil, kendi doğalarında içkin karşıtlıkların belirlediği toplumsallıklar olarak sosyolojik bir çözümleye tabi tutuluyor. Herkesin kendi yaşam tarzını bir kültüre dönüştür
"Bir kişi, kimlikleriyle belirtilir, fakat o kişi kişiliğiyle yaşar, yaşayacaktır. Kimlikmerkezcilik yapmak ya da bir kimliği öne çıkarmak ya da kimliği ideolojileştirmek; bilime ve bilimsel ideolojiye ters düşen girişimlerdir. Çünkü özellikle bütünlük ve değişme ilkeleriyle bilimsel yöntem olma gerçeğine kavuşan yöntemler için bu tür girişimler, bilim dışı girişimlerdir. Bir kültür, bireylerin kişiliklerinde psikolojik/ruhsal/manevi bir temel oluşturacak kadar gerçeklik kazanmışsa, o kültür kültürel ki
XX. yüzyılın son on yılında ülkeler bir yandan küreselleşme denen bir olgunun ne olduğunu, neler getirip götüreceğini anlamaya çalışırken bir yandan da siyasi bir belirsizlik ortamında sağa sola savrulup gitmeden, istikametlerini el yordamıyla da olsa belirleme gayreti içinde oldular. Türkiye ise içine kapanıp dış dünyaya sırtını dönerek yaşamayı seviyor. Halbuki yurt dışında olan her olay şöyle veya böyle Türk halkının günlük yaşayışını etkilemektedir. Türkiye kendi dışındaki dünya ile ilgilendiği öl
Tükendi
Tarihsel ve kültürel çözümlemelerin, ideolojilerin ve disiplinlerin her türlü teşvik ve kışkırtısıyla karşı karşıya bırakıldığı bir zamanda, yirminci yüzyılın parlak sosyal kuramcısı ve en yaratıcı düşünsel güçlerinden birisi olan Max Weber´in çalışmaları özellikle uygun düşmektedir. Fritz Ringer, bu önemli araştırmada, Weber´in metodolojik yazılarını, onun zamanında gerçekleştirilmiş canlı Alman düşünsel tartışmalar bağlamında yorumlayarak, Weber´in çalışmalarına yeni bir yaklaşım getirmektedir. Ringer´a g
Türkiye´nin 1980 sonrası dönemine damgasını vuran neoliberalizm, 1990´larda giderek ağırlaşan bir hegemonya zafiyeti yaşadı. 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz ve 3 Kasım 2002 genel seçimi bu süreçte önemli bir dönüm noktası oluşturdu. Siyasal İslamcı gelenekten kopan/doğan AKP´nin, temsil krizine giren merkez sağın alanını ele geçirerek iktidara tırmanmasıyla birlikte, neoliberal hegemonyanın farklı bir tarzda ve yeniden kurulması yoluna girilmiş oluyordu. AKP´nin, 2002 genel seçiminde elde ettiği başarıyı
Tükendi
Küresel kapitalizm yeni teknolojilerin, özellikle de iletişim teknolojilerini kullanarak toplumsal denetimi sağlanmaktadır. "Gözün iktidarı" küreselleşmekte ve toplumsal özgürlükleri yok ederek, baskıcı gözetim toplumunu yerel iktidarların yardımıyla yeniden-biçimlendirmektedir. Küresel panoptikon, yeni emperyal iktidarın "yeni-dünya düzeni"dir. Toplumlar, küreselleşme süreci ile birlikte, "gözün iktidarı" tarafından teslim alınmıştır, başka bir deyişle herkes "gözaltına" alınmıştır. Küresel iktidarın tekno
Tükendi
Yazılışının üstünden beş yüz yıla yakın bir süre geçmesine karşın, Prens günümüzde de siyasal düşünce tarihinin en önemli kaynakları akasında yer almayı sürdürüyor. Bunun nedeni Prens´in, dünyanın dört bir yanındaki yöneticilere hükümet etme sanatının inceliklerini öğreten bir kitap olmasında yatar. Machiavelli dinin politika üzerindeki etkisi, düşmanlarla baş etmenin yolları, ittifakların güvenilirliği konusunda öğretici örnekler verir. Prens, çağımızın da en önemli çelişkilerinden birini gündeme getirir:
Poulantzas, Faşizm ve Diktatörlük`te III. Enternasyonal`in özellikle faşizm karşısında düştüğü saf ekonomizmi eleştirir. Poulantzas`ın dikkat çektiği nokta iktidar, kapitalist devlet tarzının aldığı biçimler, bu biçimler altında şekillenen rejimler, bu rejimler içindeki devlet personeli (bürokrasi) ve elitlerin egemen sınıflarla kurdukları ilişkilerin çok katmanlı doğasıdır. Onun için faşizm "kapitalist devletin özel bir rejim biçimi"dir ve Poulantzas daha önce bu kadar kapsamlı ele alınmamış bir eksen üzer
Tükendi
'Kriz, kesinlikle eskinin ölmekte olduğu, yeninin ise bir türlü doğamadığı gerçeğinde yakmaktadır; bu çatışma aralığında çok çeşitli ölümcül belirtiler ortaya çıkar' Antonia Gramsci, Prison Notebooks,s.276 Bu Çalışma on yıl önce gerçekleştirilmişti. Ancak çok çeşitli nedenlerle yayınlanamadı. Sonunda yayınlanıyor. On yıl önce yayınlansaydı daha iyi olurdu. Ne yazık ki, bu gerçekleşemedi. Ülkemizde siyasal bilim alanında Türkçe yayınların azlığı düşünülecek olursa bu on yıllık gecikmeyle de olsa kanım
Tükendi
Uluslararası finansal destekli örgütlerin ve sivil toplumun yükselişiyle beraber ulus devletin ortaçağdaki feodal beylikler gibi tasfiye edilmesi gereken siyasal kalıntılar olarak görülmeye başladığını gözden kaçırmamak gerekir. Biz bunu söylemekle demokrasinin hayata geçmesinin ancak örgütlü, liberal özgürlüklere dayalı bir sivil toplumda mümkün olacağına dair inançla ters düşmüş olmamaktayız. Global sermaye anlayışı bir gün ulus devlet gibi, hak ve özgürlükleri de bir maliyet unsuru olarak değerlendirip i
İster eleştirel isterse taraftar tavır almış olalım, inkar edilemeyecek nokta, globalleşmenin yol açtığı toplumsal değişimin tüm boyutlarıyla incelenmeye, normatif parametrelerinin ortaya konulmaya ihtiyacı olduğudur. Zira 1980`lerden itibaren sivil toplum kavramının varlık ve etkinlik alanı giderek genişleyerek global dünyanın temel tartışma nesnelerinden biri halini almış, başka bir ifadeyle küreselleşmiştir.
Projeler, Projecilik ve Sivil Toplum Kuruluşları 1994 yılından itibaren düzenlediğimiz Sivil Toplum Kuruluşları Sempozyumunun on ikincisi Projeler, Projecilik ve Sivil Toplum Kuruluşları bu güne kadar gerçekleştirilen en yoğun katılımlı sempozyum oldu. Proje Kavramı ve STK İlişkisi, STKlarda Proje Temelli Çalışma ve Proje Temelli Çalışmalarda Etik ve Politik Sorunlar konuları tartışılan sempozyumda ayrıca Proje Temelli Çalışmalarda Profesyonellik ve Gönüllülük, Projelerin Sürdürülebilirliği, Projelerde Ka
Tükendi
Uzun zamandır ilk defa yaşlı gezegenimizin neredeyse bütün ülkelerinin sokaklarında bir `isyan` yaşandı. Küreselleşme-karşıtı eylemlerin hazırladığı zemin üzerinden yükselen ve ondan daha geniş bir kapsamda yayılan savaş-karşıtlığının önümüzdeki dönemde nasıl bir nitelik kazanacağını kestirmek pek mümkün değil tabii. Ancak bu `hareketliliğin` gerek bu `dalga`ya katılan tek tek insanarın hayatlarında gerekse siyasal-kültürel düzeyde bir iz bıraktığından ve üstüleki bu izin güçlü etkilerle birlikte yayıldığın
Tükendi
Yerel siyaset: "Büyük" "ulusal" siyasetin gölgesinde kalan ama milyonlarca insanın gündelik hayatına nüfuz eden bir ilişki ağı... Şehirlerdeki, kasabalardaki bu ilişki ağı, o "büyük" siyasetin de kılcal damarlarını oluşturuyor. Ayça Kurtoğlu bu kitapta, büyük şehir ortamında siyasetin nasıl "işlediğini" inceliyor. Ankara-Keçiören örneğinde. Reel politika lisanına, gazeteciliğe, yerleşik siyasetbilimine hakim olan standart kategorilerin ötesine geçip, yerel siyaset ilişkilerinin nasıl bir sosyalleşme sağladı
Tükendi
1876 ila 1935 yılları arasında yaşayan Yusuf Akçura Osmanlı-Türk siyasal ve düşünsel hayatının dönüm noktaları olan II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet devirlerini görmüştür. Yazar içinde bulunduğu zaman ve şartlara tanıklık eder, olayları etkiler ve onlardan etkilenir. Bu tanıklık ve etkileme / etkilenmeyi açıklamak için Akçura'nın hayatı ve eserleri üzerine kısaca durmayı uygun görüyoruz.
Tükendi
Journal of International Affairsde çıkan yazıda, alışılmamış tehlikelere, mesela Çinin veya Hindistanın çökmesi ihtimaline, post-modern milliyetçiliğin yükselişine ve dini fundamentalizmin canlanmasına dikkat çekilmekteydi. Bu konuda yazılıp çizilenler, genelde gerçekleri pek yansıtmamaktadırlar. Belirsiz genellemeler, problemlerin şişirilerek tehdit şeklinde dönüştürülmesine olanak tanımaktadır. Bu bakış açınsın pek ele alamayan etkileri oldukça dramatikti. Artık problem, tek bir terörist, bir grup sömür
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 215 kayıt bulunmuştur Gösterilen 180-200 / Aktif Sayfa : 10