Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 231 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Disiplinler arası çalışmaların daha da yoğunlaştığı bu dönemde bilimlerin sınırlarını, ilkelerini ve diğer bilimler ile ne ölçüde bir bağlantıya sahip olabileceğini dakikleştirmek daha elzem hale gelmiştir. Bu bağlamda hem Yunan felsefe geleneğinde hem de İslam düşüncesinde bilimlerin tasnifinin, aralarındaki geçişi engelleyecek şekilde kurgulandığı söylemek mümkündür. Bakhadir Musametov Sınırda Durmak: İslam Felsefe-Bilim Tarihinde Metabasis Sorunu adlı bu eserinde bilimlerin sınırlarına dair Aristoteles i
Ksenophon, avcılık yapmak için gerekli olan her unsuru ve avcılığın nasıl yapılması gerektiğini tüm detaylarıyla açıklamaya çalışır. Avcılığın erdem kazanma konusunda en önemli uğraş olduğunu düşünen Ksenophon, metnin sonunda bu işe gönül vermiş olan gençlerin hem kendilerine hem de yurtlarına sağladığı faydalardan bahsederken, sofistlere ve avcılığı göz ardı ederek yalnızca kendi çıkarları uğruna siyaset işleriyle ilgilenenlere ağır eleştiriler getirir.
İlhan Berk Logos'tan (1996, YKY) sonra bu kez "Poetika" kitabıyla şiir üstüne düşünmeyi sürdürüyor.Valery, Ahmet Haşim, Rimbaud, Yahya Kemal, Mallarme, dil, gerçeklik, anlam-anlamsızlık, dize, yapı vd. üzerine örneklerle modern şiirin poetikasını çevreliyor.Tüm gün şiirde dolaşan bir şairden, şiirin ve dilin sıfır noktasına bir serüven: Poetika.
Analitik felsefenin en önemli isimlerinden olan John Searle’ün, zihin felsefesindeki tartışmaları sistematik biçimde ele aldığı Zihin, 20 yüzyıldan günümüze uzanan dönemde zihin hakkındaki kavrayışımız üzerinde etkili olmuş tüm önemli pozisyonları, argümanları ve düşünce deneylerini aktarmakla kalmıyor; ayrıca bu fikirlerin kökenlerinin Descartes ve Hume gibi Batı Felsefesindeki başat figürlere nasıl dayandığını da gösteriyor. Searle’ün amacı, okura zihin felsefesi hakkında kendi başına düşünebilmesini olan
Lakhes, Platon’un cesaret üzerine bir diyaloğudur. Esere ismini veren ünlü Atinalı general Lakhes başta olmak üzere tartışmaya katılanlar, cesareti tanımlamaya çalışırlar ve pek tabii bu tanımlar Sokrates’in itirazlarıyla karşılaşır. Tartışma aynı zamanda belirli ahlaki erdemleri ifade etme amacı da taşır.
“…Borcum var benim bu memlekete borcum! İşte bu yüzden bu kent için fikrimi söylerim! Mevcut durumdan daha iyisini söylüyorsam susturma beni! Erkek doğmamış olmak mı sorun? Erkekleri doğuran benim!..” Milattan önce 431-404 yılları arasında gerçekleşen Peloponnessos Savaşının Atina için en sıkıntılı dönemlerinden birinde yani 412’de kaleme alındığı düşünülen ve Eski Yunanca aslından Türkçeye ilk kez çevrilen bu eser, Atina demokrasisini kurtarma endişesini ve savaş ortamında kadının gücünü ortaya koy
Sokrates ömrü boyunca adeta tragedya sahnesinde beliren bir tanrı gibi, Atina sokaklarında hiç umulmadık anlarda yurttaşlarının karşısına dikilir ve onları gaflet uykularından uyandırmaya çalışır; onları yaşamlarını sorgulamaya davet eder. Bu diyaloğun ana karakteri olan Kleitophon da Sokrates’in davetkâr ve kışkırtıcı konuşmalarından nasibini almış, bu sayede gönlünü felsefeye kaptırmış bir kişidir. Ancak bu konuşmalar ona yeterli gelmediğinden bunların ardını arkasını kurcalamaya başlar. Elbette So
Benim Gözümden Dünya'da, Albert Einstein'ın hayata, yaşadığı dünyaya ve bilimsel çalışmalarına dair görüşlerini bulacaksınız. Büyüleyici, esprili ve zekice gözlemler, büyük bir kalbi ve az rastlanır bir aklı açığa vuran samimi itiraflar...Benim Gözümden Dünya, bu özel kişiliği, kendi yazdığı ya da başkası tarafından kaleme alınan hiçbir kitapla kıyaslanmayacak bir açıklıkta gözler önüne seriyor. Einstein insanlığa, yardımlaşmanın hakim olduğu barış dolu bir dünyaya ve bilimin yüce amaçlarına inanıyordu. "İ
Tükendi
Doğuştan gelen ideler var mıdır? İnsan zihni bir ‘boş levha’ mıdır yoksa işlenmeyi bekleyen bir ‘damarlı mermer’ mi? Bilgimizin temeli deneyim ve duyular mıdır, yoksa akıl mı? Bu sorular İngiliz deneyci filozof John Locke ile Alman rasyonalist filozof Leibniz’i karşı karşıya getirir. Locke, İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme kitabında insan zihnini boş bir levha olarak tanımlar, yani ona göre insan doğuştan hiçbir bilgiye sahip değildir. Bu kitap, Locke’un bu kitabına cevap niteliğindedir. Leibniz, Lo
Bu kitap, Kant’ın hayattayken yayımladığı son eseridir. Ancak. II. Frederick William’ın baskıcı tedbirleri nedeniyle basılması kolay olmamış ve Prusya sansürünün düşmanca gözetimi altında yayımlanmıştır. Kitap, yalnızca bireysel akla karşı sorumlu olan Felsefe Fakültesi ile öğretileri ve uygulamaları kamuyu ilgilendiren teoloji, hukuk ve tıp fakülteleri arasındaki ebedî mücadeleyi konu alır. Burada Teoloji Fakültesi ile Felsefe Fakültesi arasında yaşanan otorite mücadelesi öne çıkar. Bu aslında, din-felsefe
Materyalizmin felsefi tasavvuruna, çağdaş bilim ve kültürle ilişkisine harikulade bir başlangıç niteliğindeki bu ufuk açıcı eserinde Terry Eagleton, materyalizmin günümüzün önemli bilimsel, kültürel ve felsefi tartışmalarının merkezinde yer aldığına dair güçlü bir argüman ortaya koyuyor; ideoloji ve tarihten dil, etik ve estetiğe kadar geniş bir konu yelpazesi üzerine düşünüyor. Birbirinden hayli farklı üç materyalistin -Marx, Nietzsche ve Wittgenstein’ın- değer ve inançlarını farklı bir bakış açısıyla ele
"Felsefe Doktrinleri ve Terimleri Sözlüğü'nün 12. baskısı yapılıyor. Bu sözlüğün bu kadar rağbet görmesinin sebebi diğer felsefe sözlüklerinden çok farklı olmasıdır. Bu farklılığı ortaya koyan amillerin başında taşıdığı bir kısım özelliklerin diğer sözlüklerde bulunmamasıdır. Bu farkları okuyucular zaten bilmektedirler ve bunun için bu eseri daha çok tercih etmektedir. 11. baskıya talep üzerine hâdis, hudus delili, hukuk felsefesi, eğitim felsefesi, kimlik, ölüm ve ölüm ötesi, spor felsefesi, tasarım felsef
Tükendi
İlk defa Latinceden Türkçeye çevrilen Duygular ya da Ruh Halleri, Descartes'ın Utretch Üniversitesi'nden tıp profesörü Henricus Regius ve Prenses Elisabeth'le mektuplaşmaları sırasında şekillenmiş, Prenses Elisabeth'in meraklı soru ve sorgulamalarıyla gitgide genişleyerek kapsamlı bir çalışmaya dönüşmüş ve kaleme aldığı son eseri olarak düşünce tarihinde ayrıcalıklı bir yer edinmiştir. İnsanın iç dünyasının mantık örgüsü içinde madde madde çözümlendiği, tecrübenin de işe katılarak tek tek tanımlandığı,
Martin Heidegger'in başyapıtı Varlık ve Zaman 1927 yılında yayımlandı. Bu kitapta Heidegger, insanın dünya içindeki varoluşunu (Dasein'ı) özgün bir yöntem ve terminolojiyle çözümleyip açıkladı. İnsanın varoluşunun zaman ufku içinde açığa çıktığını, bunun da varlığın açımlanması anlamına geldiğini ortaya koydu. Bu sayede Heidegger, özne-nesne ve ruh-beden ayrımının üstesinden gelmeyi hedefleyen bir ontoloji yarattı. Çağdaş felsefenin en önemli yapıtlarından biri olan bu kitapla Heidegger, yalnızca felsef
Descartes, ölümünden sonra yayımlanan, aklın ve yetilerinin kullanılması yoluyla hakikate nasıl ulaşılacağı üzerine bir deneme olarak kaleme aldığı eseri Tabiat Işığı ile Hakikati Arama ile öncelikle "tabiat ışığı" belirlemesini tanımlıyor ve Türkçede "Düşünüyorum o halde varım" olarak ünlenen Cogito ergo sum aforizmasının hiçbir kuşku götürmeyeceği üzerine oluşturduğu felsefesinin temelini anlatıyor. Eudoxe, Poliandre ve Epistémon adlarını verdiği hayali üç kişinin konuşması aracılığıyla kendi felsefi ve
Tükendi
Elinizdeki çalışmada, Fârâbî'ye nispet edilen ama aidiyeti tartışmalı olan Uyûnu'l-Mesâil'in karşılaştırmalı bir tercümesi yapılmıştır. Tabiat ve ilahiyata dair meseleleri ihtiva eden bu risale, bilginin kısımlandırılması konusuyla başlar. Kâinatın ve insanın yaratılışı, mümkün varlık ve Mutlak Varlık'ın isimlerinin nitelikleri, mevcudatın varlık buluşu, İlk Akıl ve arazları, anasır-ı erbaanın maddeye etkisi gibi temel felsefi meselelere değinerek ruh ile ilgili bahisle nihayete erer. Uyûnu'l-Mesâil küçük h
"Kötülüğe karşılık verme, kim senin sağ yanağına vurursa, ona sol yanağını da çevir... Ezilenler kutsanmıştır... İnsanlar sana hakaret ve eziyet ettiğinde, kutsanmış olan sensin... Düşmanınla hemen uzlaş... İnsanların suiistimallerini affet... Kendin için dünya malını biriktirme... çünkü hazinen neredeyse, kalbin de orada olacaktır..." İsa'nın bu sözleri, Mahatma Gandhi'yi "hoşnut etti". Ona Londra'daki hukuk öğrenciliğinin ikinci sınıfına değin okumamış olmaktan utandığını belirttiği Hinduların kutsal kita
Tükendi
"Umutsuzluk bir meziyet midir yoksa bir kusur mudur? Salt diyalektik anlamda her ikisidir. Eğer umutsuzluk düşüncesi soyut olarak, herhangi bir umutsuzluk akla gelmeksizin düşünülmek istenirse, şöyle denebilir: O muazzam bir üstünlüktür. Bu hastalık olasılığı insanın hayvan karşısındaki üstünlüğüdür ve bu üstünlük ona iki ayak üzerinde dik yürümekten bambaşka bir nitelik sağlar; zira sonsuz dimdikliğe veya yüceliğe, insanın tin olduğuna delalet eder. Bu hastalık olasılığı insanın hayvan karşısındaki üstünlü
Tükendi
Plutarkhos (46-119?): Eserleri 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar Avrupa'da tarih ve deneme yazımını büyük ölçüde etkileyen çok verimli bir yazardır. Plutarkhos'unLamprias adlı kataloga göre 227 eseri vardı. Ahlak, din, doğa, politika ve sanat üzerine yazdıklarından günümüze ulaşanlar Ethikaadıyla anılır. Plutarkhos asıl ününü Yunan ve Romalı kahramanları birbiriyle karşılaştırdığı Paralel Hayatlar adlı eseriyle kazanmıştır. Bu eserde bir insanın kişiliğinin kendi kaderine ve başka insanların yaşamlarına olan
Schopenhauer, eristik diyalektiği hem kışkırtıcı hem de eğlenceli bir şekilde kaleme almıştır. İnsan neden onu sağ iken yayımlamadığına bir anlam veremiyor. Eserin bugün başvuru kitapları içinde bir "çok satan" olabileceğini düşünenler vardır. Çünkü kim rakibini doğru olmayan şeylerin ve yanlışların temsilcisi olarak utandırmak istemez ki? Filozofun bu başvuru kitabı elinizde olduğu sürece dert etmeyin; çünkü onun sayesinde uygunsuz durumlara düşmekten kaçınacaksınız, muhalifinizi de kepaze edeceksiniz. Fi
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 231 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2