Kültür, insanlık tarihinden, günümüzde küreselleşmenin ve iklim değişikliğinin toplum üzerindeki etkilerine; kimliklerimizin oluşum ve ifade ediliş şekillerine; ritüel ve törenlerin anlamlarına; iktidar ve güç ilişkilerine; geçim kaynaklarımızdan yaşam biçimlerimize kadar insan yaşamının toplumsal dinamiklerini bütüncül bir yaklaşım ve geniş bir yelpaze içinde analiz ediyor. Günümüzde antropoloji bilim dalının bakış açısını örnekleriyle sunuyor. Aynı zamanda, ele aldığı konularla iş dünyasının, güvenlik sek
Fransız yazar, şair Christian Bobin doğduğu şehirden söz ederken, aidiyete, köklere, hatta kimliğe ilişkin
bütün hüzünlü mefhumları şiirsel bir anlatımla infilak ettiriyor. Şehrin sokaklarını, evlerini, caddelerini bir
sonbahar yaprağının deseninde ya da kar tanesinin mucizesinde resmediyor.
"Şehrim, ağır bir demir zincirle yirminci yüzyılın kıyısına demir atmış bir tekne. Uykumda sallantısını
hissederdim. İnsanların Tarihi, kazığa bağlı yırtıcı bir kuş gibi bir süre oraya konmuş. Bilgi mahiyetine
sahip bir
Nicolaus Copernicus (1473-1543), Polonyada Torunda doğdu. Teolojinin yanı sıra matematik ve astronomi ile ilgilendi. Bir süre İtalyada tanınmış gökbilimcilerden ders aldı, Domenico Maria Novara da Ferrara ile çalıştı. Aristotelesin ortaçağa egemen olan Evren ve Dünya görüşünün tersini savundu. En önemli eseri Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine 1543 yılında yayımlandı. Ptolemaeusun Dünya merkezli modeline karşı Güneş merkezli yeni bir model sundu. Eskiçağ astronomi ve kozmoloji geleneğinin içinde yer alan
ÖZGÜRLÜĞÜN SESİ
50Mahpus – 50 Fotoğrafçı
Hazırlayan: Adil Okay
"Bu kitabı ortaya çıkaran süreç 2015 yılında Görülmüştür Kolektifi'nin düzenlediği "Sizin hâlâ bir
mektup arkadaşınız yok mu?" kampanyasıyla başladı. Görülmüştür'den yazar Adil Okay,
Redfotoğraf grubundan Özcan Yaman'la bir araya gelerek içeri ile dışarıyı buluşturan fotoğraf temelli
bir proje geliştirdiler. Bu çalışmanın amacı içeridekilere moral vermekten çok, dışarısı ve içerisi
arasındaki politik sürekliliği göstermek. İçeridekilerin hürriye
Zeynep Sati Yalçın'ın öyküleri; insan olmanın sancılı gerçeğinin, hayatın çelişkili yanlarının,
kimi zaman gerçekçi kimi zaman da gerçeküstü bir dünyadaki izlerini sürüyor.
Akışı hiç durmayan hatta hiç yavaşlamayan bu tuhaf çağın, yanaşacak bir kıyısı olmadan
savrulan insanlarıdır yazarın kahramanları. Yaşamın bir sevda olmaktan çıktığı insanlar için
bilincin körleşen yanlarında, bir şeylerin unutulması kendiliğinden fışkıran bir kaynaktır,
kaçınılmazdır. Unutmak da hatırlamak gibi ağır bir sancıdır. İnsan;
Elinizdeki bu eser, onuncu yüzyılda yaşamış bir Arap edebiyatçısı olan Bediu'z-Zaman el-Hemezani'nin klasik Arap edebiyatının anlatı türündeki başyapıtlarından biri olan Makamat (Makameler) adlı eseri üzerine olup yazarın elli bir makamesinin Türkçe çevirisini içermektedir.
el-Hemezani tarafından ilk kez bir anlatı türü olarak edebiyata kazandırılan makame türü, kısa hikaye formatında olup daha ziyade yazarın sahip olduğu dil berecilerini sergilemeyi hedrefler. Çoğunlukla dilencilerin maceraları üzerene ku
Günümüzde yazılan Türkçe şiir, zamanın ruhuna bel bağlamadan, belleğin biriktirdiği gelenekselden arınarak kendine dair bir "ben" oluşturuyor. Egemen estetik beğeniye, anlatıya, lirizme karşı durarak modern şiiri yeni bir evreye taşıyor. Buna yeni bir kuşak oluşumu değil, bir kopuş denemesinin poetik duruşu diyebiliriz diye düşünüyorum. Belki de, geleceğin yelesini bugünden avuçlarına alma isteği. Şiirdeki bu değişim düz bir zeminde ilerleyişle değil, hayatın hız ile edindiği sıçramalarla anlaşılabilir. Çün
Usta yazar Üstün Dökmen, Direksiyon adlı
romanında, düşünen insanı en çok meşgul
eden konuları, özgürlüğü, mutluluğu ve aşkı
zekice kurguladığı ve güçlü bir üslupla
beslediği sürükleyici bir yol hikâyesiyle ele
alıyor.
"Ben niçin sürekli çember çiziyorum? Gittiğim yol
direksiyonuma benziyor. Ben mi çiziyorum
çemberi, yoksa birisi mi çizdiriyor?
Direksiyonumun patronu kim?"
Ateş, Canbal'a,
"Kuyunun etrafında dönen beygirlerin gözlerini,
günü, gece sansın diye mi bağlıyorlar?" diye sordu.
"Yok, gözlerini bağl
BİLİM TARİHİNİN "BEN BULDUM!" ANLARI:
100 BULUŞ, 100 ÖYKÜ!
Arşimet'in, suyun kaldırma kuvvetini bulduğunda, hamamdan fırlayıp, "Evreka! Evreka!" diye kendini sokağa atmasının öyküsünü duymayan yoktur. Böyle "Evreka!" anları pek çok buluşta yaşanmıştır aslında.
Telefonun bulunuş öyküsü sözgelimi; çoğumuz biliriz, ama cep telefonunun bulunuş öyküsünü hiç duyduk mu acaba? Buna bilgisayarın, internetin, e-postanın, Facebook'un, WhatsApp'ın bulunuş öykülerini de ekleyebiliriz; elektriğin, oksijenin, DNA'nın, as
Kapitalizm vahşileşerek hiperkapitalizme dönüşürken, önce markalar insanların onaylanması,
statü kazanması ve kabul görmesi için tüketilmesi gereken metalar haline dönüştürüldü.
Sonrasında yaşanan teknolojik gelişmeler, siber alanlar, sosyal medya platformları, başkaları
tarafından sürekli beslenen sürdürülebilir kaygılar ve dayatılan görünür olma zorunluluğu
insanların kendilerini de birer metaya dönüştürmesine neden oldu.
Sosyal medyada kendini olmak istediği gibi yeniden yaratan insan, giderek kendi
gerç
Kabuslar alemi'ne açılan kapı tehdit altında. Her yer, ayaklarını sürüye sürüye uyurgezer şurubu'nun peşine düşen garip tiplerle dolu. Söylentilere göre komşu kasaba Orville Fallas'ta kimse uyumuyor ve Charlie Laird bunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyor.
Türkiye Türkçesi Ses Bilgisi, bugünkü Türkçenin fonetiğini ortaya koymak amacıyla hazırlandı. Bununla birlikte,
gerektiğinde Türk dilinin tarihsel dönemlerdeki ses özelliklerine dair bazı bilgilere de kitapta temas edildi.
Ses olayları ele alınırken standart dil, alıntı sözcükler ve ağızlardakiler yanında art zamanlı örneklere de yer
verildi. Ses olayları, Anadolu ağızları demektir. Bu nedenle, kitaptaki birçok ses olayı ağızlardaki örnekleriyle tanıklandı.
Tarihsel ses değişimlerini bilmeden bugünkü Türkçe
İşbu Hızırname didikleri kitab ne vakdin yazıldığı Allahuâlem meçhul olup rivayettür kim müellifi Karası vilayetinde zuhur iden gâhi abdal gâhi aylakçı, serkeşlikle ve dahi ayyaşlıkla namdar, ilmi, irfanı yarım, ameli noksan baldırıçıplak,tağlı bir kazakdır kim yazdıkları hacegan, ulema vü fukahaca makbul görülmeyü içinde dürlü noksan ü bida keşfolunub, şol sebepten ahaliye men ü nehy idülmüşdür. Lakin bu dürlü tedbir ve dahi tedipler fayda itmeyüp bu kazağun didikleri bir kısım molla vü sipahiyi yoldan azd
Atasözleri dilimizin zenginliği, bize atalarımızın mirasıdır. Hangisini istersek, babamızın malı
gibi rahatça kullanırız. Hepsi de anamızın ak sütü gibi helaldir.
İşte bu kitapta birbirinden güzel, birbirinden değişik, birbirinden şenlikli atasözlerinin
hikâyeleri var.
Aç ayının neden şakkıdı şakkıdı oynamadığını, damdan düşenin halinden en iyi kimin
anladığını, kılavuzu karga olan adamın akıbetini, pilav seven kişinin cebinde ne taşıdığını,
züğürtleyen bezirgânın eski defterleri neden karıştırdığını ve hor
Nuran Tiyatrosu ve Nahit... Hüzün, neşe, gayret... Bir yanda rüyalar, bir yanda sanat... Tarık Buğra'nın dördüncü oyunu olan İbiş'in Rüyası, geleneksel Türk tiyatrosunun mühim isimlerinden Naşit'in hayatından esinlenerek yazdığı İbiş'in Rüyası'nda son derece duygulu bir aşk hikâyesi anlatılmaktadır. Eser, 11 Ekim 1972'de Devlet Tiyatroları, Ankara Küçük Tiyatro'da sahnelenmiştir.
Tarık Buğra'nın en sevdiği eserleri arasında saydığı İbiş'in Rüyası, yazar tarafından aynı isimle hem roman hem piyes olarak kale
Beş ana bölümden oluşan Bir Vatan Kaybettiler, Rumeli'nin kaybı ve Türk milletinin bu kayıptan nasıl derin bir şekilde etkilendiğini gösteren romanlara odaklanmakla birlikte, Osmanlı Devleti'nin kuruluş ve yükseliş devirlerini ele alan fetih ve Rumeli'ye geçiş anlatılarını da içermektedir. Bu erken dönemin hadiselerini işleyen metinlerden on dokuzuncu yüzyılın yani çöküş ve çözülüş dönemlerinin, Mütareke ve Millî Mücadele döneminde Balkanlarla ilgili meselelerin işlendiği romanlara, Lozan sonrasının mübadel
Tarık Buğra'nın ikinci oyunu Yüzlerce Çiçek Birden Açtı idealizm temalıdır. İlk olarak Ötüken Neşriyat tarafından 1979 yılında kitaplaştırılmış ve 1989-1990 yılları arasında Devlet Tiyatrolarınca sahnelenmiştir. Yüzlerce Çiçek Birden Açtı, baskı rejimlerinin insanın mutlu olma hakkını nasıl elinden aldığını, onu nasıl buhrana sürüklediğini ve Loh ile Lili'nin dramlarını okuyucuya duygu yüklü şekilde aktarır. Tarık Buğra'nın İbiş'in Rüyası ile birlikte "en sevdiğim eserlerimdendir" dediği piyes, Devlet Tiyat
Tarık Buğra'nın beşinci oyunu Güneş ve Arslan ilk olarak Ötüken Neşriyat tarafından 1988 yılında yayımlanmıştır. Güneş ve Arslan Tarık Buğra'nın ifadesiyle "Tarihî bir oyun değildir, belki bir masaldır; ama evvel zaman içinde yerine, gelecek zamanlar içinde diye başlanacak bir masal"dır. Ve Buğra şu sözlerle devam eder:
"Gelecek zamanlar içinde" diye başlanacak bir masaldır ki, mutlu bir dünyanın olabileceğini, yâni sevginin, barışın, bağımsızlığın, ezmek, hükmetmek, sömürmek tutkusunu yenebileceğini anlatm
Hayal Gücünü Eğitmek 20 yüzyılın en etkili eleştirmenlerinden biri olarak kabul edilen Kanadalı
edebiyat teorisyeni Northrop Frye'ın 1962 yılında bir yayın kuruluşu için hazırladığı yarımşar
saatlik altı radyo konuşmasından doğmuştur.
Northrop Frye her kesimden "edebiyat tüketici"sine edebiyatın ne olduğu, hangi zeminde kendine
yer bulabildiği, ne işimize yaradığı, hayal gücü ile ilişkisi gibi farklı birçok konuya değinerek
retorik bir anlatı sunuyor. Bugünün edebiyatının temelini oluşturan kaynaklara -öykü
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.