Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 227 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
İnsanlar evlenmek için pek çok sebep ileri sürebilmektedir. Çoğu kimse de neden evlenmesi gerektiğini, kiminle nasıl bir aile hayatı kurması gerektiğini enine boyuna düşünmeden evlenmektedir. Kadın ve erkek birbirlerine karşı istek ve arzu duyan fıtratta yaratılmıştır. Fakat sebep sadece bu olmamalıdır. Aile, Allah’ın rızasını kazanmanın başka bir boyutunu oluşturmakla ibadeti, geniş aile ile bir hayat içerisinde olma yönüyle hukuku ilgilendiren bir boyuta sahiptir. Bunlar düşünülmeden kurulan aileler ya de
Tarih içerisinde toplumsal ve ekonomik hayatta meydana gelen değişim ve gelişmelerin ortaya çıkardığı yeni ihtiyaçlar öteden beri farklı birçok finansman modelinin gelişmesine sebep olmuştur. İslamiyet'in gelişiyle birlikte ticari hayat ve finansal sistemin kuralları yeniden tanzim edilmiş haksız kazanç ve sömürü sistemini tasfiye eden adil bir ekonomik sistem inşa edilmiştir. İslam'da iktisadî faaliyetlerin Kur'ân ve Sünnet tarafından belirlenen ölçüler doğrultusunda yürütülmesinin dinî bir gereklilik oluş
Kadın konusu, hem dini sorumluluklar hem de haklar açısından günümüzde en çok tartışılan konulardan birisidir. İnsanlar, mutlu bir yuva kurup huzurlu bir hayat yaşama amacıyla evlilik yaparlar. Ancak birlikte aileyi oluşturan taraflar, zaman içerisinde hak arama mücadelesine başlamaktadır. Hâlbuki karı-koca birbirinden devamlı hak koparmak için çekişip duran iki düşman kutup değil, birbirini tamamlayan, yardım eden, destek olan, huzur ve moral kaynağı oluşturan bir bütünün iki yarım parçasıdırlar. Câhiliye
Ey Müslümanlar! İşte devletleriniz! Onlar, havasına ve karasına tahakküm eden, doğal kaynaklarını ele geçiren sömürgecilerin avucundadır. Onların mallarınızı çalmak, rızıklarınızı yağmalamak, kanınızı akıtmak, saygınlığınızı yok etmek, inançlarınızla alay etmek ve dininizi değiştirmekten başka amaçları yoktur. Ey Müslümanlar! İşte kanunlarınız! Onlar, size ait değildir ve bu kanunların sizinle bir ilgisi yoktur. Onlarda sizin şuurunuzu rahatsız eden, inançlarınıza saldıran ve aranızda fesadı yayan unsurl
Tükendi
İnsan hakları, demokrasi, hukuk devleti gibi kavramlar, çekiciliği, etik değeri, hukuki-siyasi gücü yanında en çok kötüye kullanılan kavramlardır. Yine islam -siyaset ve insan hakları ilişkisi, en çok tartışılan konulardandır. Kitap bu tartışılan konularda İslam'ın yaklaşımını tespit amacıyla akleme alınmıştır. Kitabın "Giriş" bölümünde, din-siyaset ilişkisine ilişkin farklı yaklaşımlar ve bunların Kur'an'ın ilkeleri açısından değerlendirmesine yer verilmiştir. Birinci bölümde, tarih boyunca siyasi gü
İslam Hukukunun Teşekkülü Sürecinde Hz. Ali'nin Rolü
İnsanlık tarihi, olması gerekenler/ilkeler ile olanlar/realite arasındaki etkileşimin serüvenidir. Durum, geçmişte ve günümüzde bu şekilde olduğu gibi gelecekte de farklı olmayacaktır. Bu iki husus arasındaki benzeşme ya da ayrışma ise olanların; yani realitenin meşruiyet derecesini ortaya koyacaktır. Her zaman, olması gereken ilkelere bağlı bir hayat yaşayan ve realiteyi bu ilkeler doğrultusunda değerlendirip ona göre tavır belirleyen Hz. Peygamber (sas), kendisinden sonra aynı yolu takip etmeleri için ümm
İslam akide ve amel gibi birbirini tamamlayan iki temel unsurdan meydana gelir. Akidesiz amel etmenin bir anlamı olmadığı gibi, amelsiz imanın da devamlı ve sıhhatli olması mümkün değildir. İslam'ın amel cephesi, yani muamelat; fert ve toplum hayatının tabi olması gereken kurallarla helam ve haram hudutlarını tayin eder. Müslüman, yapması ve yapmaması gerekenleri bilmek zorundadır. Aksi halde İslam'ı yaşaması mümkün olmaz. Yapılması ve yapılmaması gerekenleri, yapılması hoşgörülenleri ve hoş görülmeyenleri
İslam’ın ilk beş yüzyılı boyunca Müslüman düşünürler, toplumsal ve ticari sorunlara yaratıcılık ve esneklikle yaklaşmışlardır. Yaklaşımlarının arkasında ise çeşitlilik ile adalet ve nezaketin, başarının temelleri olduğuna dair güçlü bir ahlaki kabul yatmaktaydı. İslam Devleti kısa bir sürede hızla yayılmış, açıklık ve kapsayıcılık ruhu sayesinde başarısızlığa uğramamıştır. Bu ruh, Müslümanların sadece çetin zorlukların üstesinden gelebilmelerini değil, aynı zamanda sürekli değişen ortama uyum sağlamalarını
İslâm’da kişinin yaptığı şeylerden sorumlu tutulması, akıllı olmasına bağlandığı için emir ve yasakların muhatabı, akıl sajibi kişiler olmaktadır. Bununla birlikte kişi, fiziki gelişimi için gerekli olan evreleri sağlıklı bir şekilde tamamlayabildiği halde, akli olgunluğa erişebilmeyi sağlayan aşamaları kat etmemiş olabilir. Akli gelişimin kemale ermesi için gerekli olan safhalar, muhtelif sebeplerden dolayı aşılamadığında, kişinin fiil ehliyeti olumsuz yönde etkilenmekte ve dolayısıyla kişinin mükellefiyet
Yazarı: Nuri kahveci, Halis Demir,ALİMCAN BUĞDA,Alpaslan Alkış,Adnan Algül ,Mustafa Harun Kıylık,Üzeyir Köse,İsmail Yılmaz
Fıkıh usûlcülerinden Tâcüddîn es-Sübkî'nin (ö. 771/1370) Cem‘u'l-cevâmi‘ fî usûli'l-fıkh adlı eseri usûl konularını çok özet bir şekilde inceleyen, fıkıh usûlünün yazımında takip edilen mütekellimîn ve fukahâ metotlarını birleştiren memzûc, yani eklektik bir yöntemle yazılan ve medreselerde ders kitabı olarak okutulan bir eserdir. Sübkî olabildiğince Cem‘u'l-cevâmi‘i özet bir şekilde yazmıştır. konularla ilgili görüşleri bazen bir iki kelimeyle anlatmaktadır. Hatta görüşleri aktarırken anlaşılan ihtilafları
Yeryüzünün muhtaç olduğu maddi ve mânevi terakki yalnız İslâm'dadır. Çünkü akılla rûhun, maziyle âtinin, dünya ile âhiretin irtibatını yalnız İslâm kurmaktadır. Bunu dün yaptığı gibi yarın da yapacak bir muhtevaya sahiptir. Şarkiyatçılarla İslâm'ı keşfeden Batı, Müslümanların ruh köklerine yönelişlerine mâni olabilmek için dışarıda ve içeride İslâm Hukûku'nu aşağılayan, onu kölelik hukûku olarak yaftalayan bir bakış açışı geliştirdi. Bu yüzden İslâm'ı anlatmaya memur mustagribler fıkıh kitaplarındaki "kuyul
Elinizdeki derleme, herhangi bir hukuk sistemi için vazgeçilmez öneme ve değere sahip iki kavramı öne çıkarmaktadır: Makâsıd ve İctihad. Gelişen ve değişen toplumsal şartlara koşut olarak hukukun canlılığını koruyarak gelişmesi ictihada; bu canlı gelişimin kanun koyucunun/şâriin muradı istikametinde olması makâsıda riayete bağlıdır. Bu açıdan makâsıd ve ictihad, biri diğerinden ayrılmayacak ölçüde birbirini gerektiren bir gerçekliğe işaret etmekte; somut hukukî olay veya işlemin bulunduğu bağlamda soruna m
İnsanlığın siyasi düşünce tarihinin teml taşlarını teşkil eden birkaç kitap vardır. Eflatun'un Cumhuriyet'i, Aristo'nun Politika'sı, Farabi'nin Erdemli Site'si ve Maverdi'nin el-Ahkâmü's-Sultaniye'si bunlardandır. Bilindiği gibi İslâm, Batılıların anladığı dar manada bir din değil; aynı zamanda bir medeniyet, bir kültür, bir devlet, bir dünya nizamı, bir Weltanschauung'tur. İslam'da geniş bir amme hukuku ve devlet felsefesi kültürü mevcuttur. Bu konuda el-Mâverdi'nin bu eseridir.
Tükendi
Mısırlı ilim adamı ve yazar Dr. Tarık Abdulhalim'in bütün eserlerinin toplu olarak sunulacağı 8 ciltlik külliyatının 6. cildinde Fıkıh usulü hakkında kitap ve risaleleri yer almakta özellikle Şatıbi'nin Muvafakat isimli eseri hakkında detaylı incelemeler yer almaktadır.
İslam dünyasının hatırı sayılır bir bölümü 19. yüzyılda Batılı güçlerin kontrolüne girdiğinde bu coğrafyalardaki finans uygulamaları da Avrupa’nın sömürgeci imparatorluklarının etkisi altında kaldı. Bu dönemde birçok ülke, Batı’da üretilen bankacılık sistemleri ve iş modellerini benimsedi; akabinde de ticaretteki İslami uygulamalar birer birer terk edildi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde Müslüman ülkeler bağımsızlıklarını tekrar kazanmak için önemli adımlar attı ve İslami finansın modern dönemi
Allah Teâlâ, biz insanoğluna sayısız nimetler vermiş ve yaptıklarından sorumlu tutmuştur. Nimetlerin çoğu insanlara helâl; bir kısmı da haram kılınmıştır. Bir kısım nimetler daha vardır ki serbest bırakılmış ve onunla ilgili herhangi bir hüküm belirtilmemiştir. Hz. Peygamber kendisine sorulan bir soruya şöyle cevap vermiştir: "Helal Allah'ın kitabında helal kıldığı şeylerdir. Haram da; yine Allah'ın kitabında haram kıldığı şeylerdir. Hükmünü belirtmediği şeyler ise affedip mubah kıldığı şeylerdir." Diğer
İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik, akla ve iradeye sahip olmasıdır. Kişinin lehine ve aleyhine olan şeyleri idrak etmesi aklıyla, dilediği fiili gerçekleştirmesi ise iradesi ile olmaktadır. Bu iki meleke sayesinde insan, ilâhî teklife muhatap olmuş ve fiillerinden sorumlu tutulmuştur. İnsan, bu vasfı sayesinde başkalarıyla hukukî tasarruflarda bulunmaktadır. Söz konusu hukukî tasarrufun sonuç doğurması için karşılıklı rızâ önemli bir ilkedir. Bununla birlikte karşılıklı muamelelerde rızâ ba
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 227 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2