Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 120-140 / Aktif Sayfa : 7
“Bağışlamak, yaş aldıkça öğrendiğimiz şeylerden biri. Kırk yaşındayken, yirmi yaşında olduğundan daha kolay oluyor.”
“Kimsenin hikâyesine gülmeyin, sizinkisi daha bitmedi. Ne yaşayacağınızı bilemezsiniz…” “Şimdi hüzünlerin en koyusunu giyindim ve ümitler senin yanında tazeydi. Ah, Ahmet! Beni yarım bıraktın. Bu yarım kalmışlık kaderime öyle yansıdı ki her yarım beni buldu. Senden sonra hiçbir yarım tama ermedi. Pansuman edilmeyi unutulmuş bir yara gibiyim sensiz. Kaldım bir başıma, düştüm büyük bir kavganın ortasına. Geleceğe dair tüm ümitlerimi yitirdim. Sonumuz ne olur bilmem. Sensizken bir numara büyük çekiyor
“Kadının tekrar asaletine kavuşmasının yolları” “Bu kitap, çocuklar ile ilgili söylenecek sözlerin muhatabının bulunamaması sebebiyle yazılmıştır. Anneler çoktan “tükenmiş”tir. Geçmiş zamanlara kıyasla belki de “anne”ye her zamankinden daha fazla ihtiyacı olan çocukları anneleriyle buluşturabilmek için yazılmıştır. Onlar mutlu olsun diye. Söyleyecek sözü varsa insanın, mutlaka söylemeli; illa ki duyacak birileri vardır.” Kadın hakikatin ta kendisidir. Arz ile sema arasındaki tek rabıtadır. Yücedir, as
“Suç ve Ceza, İvan İliç’in Ölümü, Doktor Jivago gibi dünyaca ünlü pek çok esere ilham kaynağı olan kitap!” Rus düşüncesinin özgün isimlerinden birisi olan Vladimir Odoyevski, edebî yaşamını Rus Geceleri (1844) adlı romanıyla taçlandırmıştır. Roman, alışılmışın dışında felsefe, estetik, müzik, tarih, bilim ve din gibi çeşitli alanları kendinde meczeden bir tür “polifonik” yazın tarzında kaleme alınmıştır. Eserin konusu, dört arkadaşın geceleri bir araya gelerek yaşam ve ölüm, eski ve yeni, basitlik ve kar
1533 kışı. Sultanın Adamları, Miratül Ayn kalyonu ile İskenderiye’den yola çıkmıştır. Gemilerin kızaklara çekildiği bu mevsimde tek başına Akdeniz’e açılan sefineyi zorlu bir yolculuk bekler. Karşılarındaki karanlık düşmana karşı Hızır Reis’in himayesinde Cebelitarık’a ulaşmak için azılı korsanlarla köşe kapmaca oynarlar. Dionysos’un sarmaşıkları Bahr-i Sefid’de yelken açanları korkuya boğarken, Akdeniz fırtınası Provezza, çığlıklarıyla akılları baştan alacak, Messina boğazının mitolojik canavarları Khar
Halil Cibran, Arapça ve İngilizce olarak edebi denemeler ve öyküler kaleme almıştır. Eserlerinde birçok konuyu işlemiştir ama en sonunda geldiği nokta sevgidir. Ermiş kitabı, özellikle Avrupa ve Amerika`da bir kuşağın elinden düşürmediği kitaplar arasında yer almaktadır. Bir kadın dedi ki &`;Bize sevinçten ve kederden söz et.” O da yanıtladı: &`;Sevinciniz maskesinden sıyrılmış kederinizdir.” Bir çiftçi dedi ki &`;Bize çalışmaktan söz et.” O da yanıt verdi, dedi ki: &`;Yeryüzüne ve yeryüzünün ruhuna a
Tükendi
Daha dört günlükken ölüme terk edilen masum bir çocuğun yaşama tutunmak için tek başına vermiş olduğu mücadele… Anne özlemiyle yanıp tutuşan bir yüreğin yaşadıkları… Leyla hiç tanımadığı annesine kavuşabilecek miydi? Gördüğü rüyaların anlamı neydi? Neden terk edilmiş, neden hiç aranmamıştı? Bütün bu soruların cevabını ve yetimhanede filizlenen bir yüreğin dokunaklı yaşamını okumaya hazır mısınız? Bu gerçek yaşam öyküsünü okurken; aslında unuttuğumuz birçok değeri hatırlayacak, sahip olduğumuz
Karanlığın kanlı kalbi, bir elmas gibi parlamaktadır sonsuz döngünün içinde. Haris'in lanetinden kurtulmasıyla birlikte dünyaya emsalsiz bir sis çökmüştür. Özgürlüğüne kavuşan Haris,daha da güçlenmiş ve kötülüğünü evrene yaymaya çoktan başlamıştır. Gerçekliğine asla inanmayacağı busavaşta Ezel de yerini almıştır. Yaşadığı vahşetlerin içine şimdi biraz daha imkânsızlık eklenmiştir. Ezel artık sadece Karmen'e olan aşkı için değil,insanlık için de savaşacaktır. Haris her geçen gün dipsizkaranlığa daha da sahip
Bir aşk erbabı Yaman Dede... Mevlânâ'nın dizeleriyle karşılaştığı gün yanmaya başlıyor: "Dinle, bu ney neler anlatıyor? Ayrılıklardan nasıl şikâyet ediyor?" Kendini yitiriyor. Bu hayata göz yumup başka bir âleme göz açıyor. Artık kendini kalbini tanımaya, anlamaya, bilmeye adıyor. Ve yalnızca O'nunla can buluyor... Sadık Yalsızuçanlar'ın ustalıklı kaleminden Diyamandi, bir arayıştan ibaret olan insanın kâinat kadar büyük bir mutluluğa ermesinin hikâyesi... "Anladım ki O'nun sadece lütfu var, biz bazıs
Aynı evin içinde yaşayan, aynı sofraya oturan, beraber büyüyüp beraber yaşlanan ama bir ömür birbirine ulaşamayan insanlar; hayal kırıklıklarını ve özlemleri bastıran suskunluklarla örülmüş görünmez duvarlar... Sessizliğin kıymığından söz ederken yalnızlığın altını kırmızı kalemle çiziyor Bilgehan Uçak: Biraz Ses Olsun, yanlış bir hayata mahkûm oluşunun ağır kederiyle kendini ve yakınlarını yalnız bırakarak baş etmeye çalışan Nurhan Bey’in üç kuşağa uzanan hikâyesini aile, aidiyet ve bağlılık gibi kavramlar
Bütün bir tarihimiz, gazilerin ve şehidlerin yazdığı yalın bir kahramanlık destanıdır. Bu destandan pay almak isteyen, Meddah-ı Fakir Yusuf Duru’ya kulak versin. Çünkü o yıllar boyunca tarihin tozlu sayfaları arasında gezinmiş, en güzel hikayeleri derlemiş ve bunları en güzel bir biçimde insanlara sunmayı başarmış bir hikaye anlatıcısıdır. Akdeniz Bir Yangın Yeri; Preveze Deniz Zaferi’nden Kore Savaşı’na dek pek çok hikayeye ışık tutuyor. Anlı şanlı komutanlar da isimsiz kahramanlar da yalnız yiğitlikler
“Gerçek ne, hakikat ne? İnsan bunun neresinde? Kedi zaten hepsinin tepesinde.” Evrenin en muhteşem icadı, âlemin en zarif yaratığı, Tanrı’nın en başarılı icraatı... Bir kedinin aklından neler geçtiğini kim bilebilir ki? Özlem Anar, insan olmanın zorluğunu ve güzelliğini, yaşamın ve ölümün anlamını, varlığın ve yokluğun tartışmalı tarihini, insanın aksine, daima kendisiyle barışık bir türün sezgisinden süzülenlerle anlatıyor. Gözlerimizdeki perdeyi şefkatle aralayıp bakışımızı ufkun arkasına taşıyan bir r
Yaşadığımız her “an” geçmişe mühürleniverir. Yolun başındayken anılarımızdan çok düşlerimiz vardır oysa. Bazen düşler de yol kazalarına uğrar... Kayıplar arttıkça yüzleşilmesi gereken şeyler de çoğalır. Ölümlerin, kayıpların gölge düşürdüğü ama asla silip yok edemediği kıymetli izleri takip ediyor Yiğit Bener Öteki Düşler’de. Bunu yaparken de gücünü anılar, mektuplar ve şiirlerden alıyor. Zaten kitabın en başında söylediği gibi, “Yaşamak, bir yönüyle kayıplarla başetme sanatı değil midir?” Öteki Kâbuslar’ın
Ayşe Kulin, Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde, işgal altındaki İstanbul'da bir konakta yaşananları anlatıyor bu kez. Son Maliye Nazırı ve ailesi aracılığıyla o dönemin resmini çizen Veda, çökmekte olan bir tarih ile yeni bir gelecek arayan Milliciler arasında sıkışan o dönem Osmanlı aydınının da öyküsünü dile getiriyor. Ayşe Kulin'in her zamanki ustalıklı ve sürükleyici üslubu ile okurlarının elinden bırakamayacakları bir kitap bu. Günümüz Türk edebiyatında neredeyse eşsiz olan, biyografik veriler il
“Dünya geçiciydi ve hepimizin yolu bir gün, Sultan Aziz Çıkmazı’na düşecekti.” Çocukluğunuzu beraber geçirdiğiniz yakın arkadaşınızı hatırlar mısınız? Hâlâ yanınızda mı, yoksa yüzünü bile tanıyamayacak kadar uzun zaman mı oldu? Ya bir gün geri çıkıp gelir, karşınıza dikilir ve sizden geçmişin kapılarını aralamak için kendisine vakit ayırmanızı isterse? O kapıyı aralar mısınız? Peyami, çocukluk arkadaşı Safa’yı hiç beklemediği bir anda karşısında bulur. Ancak bu, sıradan bir karşılaşma değildir. Safa, geçmiş
Tükendi
Pek hatırda kalmayacak türden silik tipli bir teknoloji muhabiri olan Ray Morris, can sıkıcı tavırlarına karşın küçük ama sadık bir arkadaş çevresine sahiptir. Hamile karısı Garthene’le birlikte yaşayan Ray, boynundan şehvetle hiç öpülmemiş, hiç zina işlememiş –en azından bedenen–, herhangi bir ayaklanmaya karışmamış, hiç tutuklanmamış, devlet tarafından fişlenmemiş ya da herkesin nefretini kazanan bir figüre dönüşmemiş adamın tekidir. Ya da tekiydi demek daha doğru olacak. En azından 2011 yılına dek. Huzur
Tükendi
Yaşa ya da Öl kitabıyla 1967’de Pulitzer Ödülü’ne değer görülen Anne Sexton, 20. yüzyıl Amerikan şiirindeki gizdökümcü akımın en önemli temsilcilerindendir. Sexton’ın şiiri depresyon, psikoz, intihar, ruhsal travmalar, kürtaj gibi o zamana kadar tabu sayılan temaları “kadın cephesinden” gören cesur yönelimiyle çağdaşları arasında farklı bir yer edinmiştir. Sexton’ın sıklıkla kullandığı metaforik dil onun şiirini doğrudan kişisel deneyimlerin aktarıldığı bir anılar tutanağı olmaktan çıkarır. Gündelik dilin d
Tükendi
Raymonde de Saint-Ve'ran'ın şatosuna gelen davetsiz misafirlerin sesine uyanır. Yağlı boya tabloları çalınmıştır! Son hırsız tam da şatodan kaçacakken, Kont onu yaralamayı başarır. Fakat yaralı hırsız nasıl olduysa ortadan kaybolmuştur. Hırsız her yerde köşe bucak aransa da sonuç alınamaz ve şafak sökerken jandarma çağırılır. Olayın peşine bu kez yalnızca yetkililer değil, bir de sıra dışı zekasıyla Lupen'in huzurunu kaçıran genç bir lise öğrencisi düşer. Peki ya lise öğrencisi de ortadan kaybolunca dedekti
Her zaman bir kaçış halinde olan kibar hırsızımız Arsen Lupen, bu kez kovalayan tarafta! Milletvekili Daubrecq'in evine soyguna gittiklerinde Lupen'in iki adamından biri evin uşağını öldürür ve Lupen kaçmayı başarsa da bu olay iki adamının suçüstü yakalanmasıyla sonuçlanır. En sevdiği adamlarından biri olan ve masum olan Gilbert'in da uşağı öldüren Vaucheray ile darağacını boylamasına vicdanı el vermeyince Lupen, Gilbert'i kurtarmak için işe koyulur. Ancak Lüpen, her çabalayışında hiç beklenmedik şekilde yo
Tükendi
Her şey bir antika dükkanında, bir profesörün kızı için bir yazı masası satın almasıyla başlar. Profesörün bilmediği şey ise bunun, onun hiç beklemediği şekilde çöküşüne sebep olacağıdır. Ardından, Baron D'hautrec'in öldürülmesinin yol açacağı kafa karışıklığı ile bunun getirdiği kargaşa, gizemli sarışın bir kadın, paha biçilmez bir antik eserin çalınması… Tüm bu bilmeceler, işin içinde kibar Fransız hırsız Lupen varsa ve onun peşine düşen de dahi İngiliz dedektif Sholmes ise nasıl sonuçlanacak? Birbirlerin
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 120-140 / Aktif Sayfa : 7