Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 732 kayıt bulunmuştur Gösterilen 16-32 / Aktif Sayfa : 2
Kur’ân dilindeki yenilik; baştan sona, dikey ve yatay, kelime dağarcığı, belagat, lafız, bağlaç, terkip, deyim, biçim, ritim, tasvir ve anlatımların tamamında kendini göstermektedir. Bu yoğunluktaki bir yeniliği insanların ortaya koyması mümkün değildir, yaklaşık bir değişimin bile gerçekleştirilmesi imkânsızdır. Bu büyük yeniliğe rağmen Kur’ân, Arapçanın temellerini muhafaza etmiş ve onu işiten insanlara son derece kavranabilir gelmiştir. Kur’ân’ın mevcut Arapçadan farklı yeni bir dil getirmediği kesi
Kur’an ve tarihsellik sorununun yoğun olarak tartışıldığı 90’lı yıllardan bugüne, Türkiye’deki dinî düşüncenin çehresi de gündemi de hayli değişti. Geçen süreçte, ‘Kur’an ve tarihsellik’ sorunsalı, ‘İslam ve modernizm’ tartışmasına anlamlı bir derinlik kazandırdı. Ne var ki, tarihsellik sorunsalının, İslam ve modernizm tartışmasıyla bu kaçınılmaz refakati, tarihsel perspektifin her türlü savunusunun, modernizm savunusuyla eş anlamlı algılanmasına da yol açtı. Doğrusunu söylemek gerekirse, zaman içerisinde,
Bu meal birçok tefsir kaynağının ve bunlar arasında Celaleyn, Nesefi, Beyzavi, Razi, Hazin, Zemahşeri gibi pek çok ünlü klasik tefsircinin açıklamalarını da içine alan, ayetlerin nüzul sebeplerini bildiren, ayrıca sahih hadislerle ayetlere açıklık getirmekte olup aslında özet bir tefsirdir. Diğer Türkçe Kur’an meallerine kaynaklık eden Hasan Basri Çantay’ın bu meal şaheserleri yeni bir süzen ve şekilde hazırlanmış ve eserin dili, imlası yenilenmiştir.
Harflerle ilgili mahrec ve sıfat bilgileri verildikten sonra harflerin harekelerinde, sukûnlarında, şedde ve idğâmlarında ağız ve dudak şekillerine değinildikten sonra harf talimi uygulamasına ağırlık verilmelidir. Harflerin önce resimleri, isimleri, musemmâları iyi öğretilmelidir. Sâkin, şeddeli ve harekeli, hattâ medli okunuşları hoca tarafından uygulamalı olarak gösterilmelidir. Sonra doğru telaffuzlar alınana kadar talebeyle beraber okunmalı, daha sonra diğer okumalara geçilmelidir. Diğer tecvid konular
Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah tarafından insanoğluna gönderilen son ilahi kitaptır. Kıyamete kadar yaşayacak olan tüm insanlara hidayet rehberi olarak varlığını sürdürecektir. Bir Müslüman için bu kitabın doğru anlaşılması ve gereklerinin yerine getirilmesi, hayati öneme sahiptir. Elinizdeki kitabın hazırlanmasındaki temel hedef, Kur’an’ın üzerinde durduğu en önemli konuları tespit etmek ve bunları okuyucuyla paylaşmaktır. “Kur’an’ın Ana Konuları” adlı bu çalışmada, genel olarak Kur’an’da geçen bazı temel konu
Hamd, âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, amellerin karşılık göreceği günün Mâliki, öncekilerin ve sonrakilerin İlahı Allah’adır. Salât ve selam olsun, O’nun Rasûlü, nebi ve rasûllerin sonuncusu Muhammed’e ve O’nun temiz ailesine, saygı değer ve mübarek ashâbına da salât ve selam olsun. Onlar, mü’min, sâlih ve muttaki kullar için uyulacak birer örnektirler. O Rasûlü kendisine dost edinenlere, Ona yardım edenlere ve kıyâmete kadar onu rehber edinenlere de salât ve selâm olsun! “Ey iman edenler! ‘Allah’a saygılı
Tükendi
Bu kitabımızda hidâyetle tanışmamış olan ama kendilerini hidâyetteymiş gibi zanneden hasta bir topluluğu masaya yatırıp onları batıl bir inançtan kurtarmaya çalışacağız inşaallah... Bizim işimiz sadece ve sadece en güzel, en hikmetlice ve sünnete uygun bir şekilde yanlış yolda olduklarını anlatmak... Onları batıl inançlarından ne biz kurtarabiliriz ne de kendileri... Hidâyet ve delalet işine bizzat Allah’ın kendisi baktığı için biz sadece öğüt vermeye çalışırız. “Hayır, hayır, yüz çevirdikleri bu Kur’ân,
Tükendi
Bu kitâbda âlemlere rahmet Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in zuhûruna âdeta birer ikbâl ve bahar müjdesi olan nebîler silsilesinden; tevhîd sancağını maşrıka ve mağribe taşıyan Zülkarneyn (a.s.); muhabbet ve hasretle kavrulan ve sabırda âbideleşen Ya'kûb (a.s.); bir müddet kölelik sonra zindanda yalnızlık gariplik çile ıztırap meşakkat riyâzât ve nefs mücâhedesini müteâkib Mısır'a ve gönüllere sultân olan ve mehtapları solduran nûru ile Yûsuf (a.s.); hatîbü'lenbiyâ Şuayb (a.s.); z
Tükendi
İnsanoğlunun tarihi incelendiğinde, hiçbir insan topluluğunun din şuurundan yoksun olmadığı görülür. Ne var ki her insan toplumu insanoğlunun kendi varlığı ile eş olan bu dini durumu zaman ve mekân ile doğup büyüdüğü çevrenin şartlarına göre değişik suretlerde ifade ve tatbik etmiştir. Bütün bu şartları göz önünde bulunduran Kur'an, insanın doğruyu nasıl bulacağının yöntemini düşünsel ve eleştirel bir biçimde göstermeyi üzerine almıştır.
Kur'ân-ı Kerim harfleri sağdan sola doğru yazılır ve öylece okunur. Bu kitabda yazılı kelime, cümle, âyet ve sûreler de buna göre yazılmıştır. Kur'ân-ı Kerîm harfleri (28) harften ibarettir. Görüleceği gibi, gerek bu harflerin ve gerek bazı kelimelerin altlarında Türkçe harf lerle isim ve okunuşları her ne kadar gösterilmiş ise de bu, Kur'ân-ı Kerîm'i kendi harfleriyle okumayı öğrenmeye çalışanlara bir kolaylık olsun içindir. Yoksa yeni harflerle yazılan bu telâffuzlar hiç bir zaman tıpkı Arapçası gibidir,
Tükendi
Fert ve toplum olarak insanı dinî-ahlâkî anlamda en ideal seviyeye ulaştırabilecek bir potansiyele sahip Kur’an’a, manevî değerlerden yoksun modern hayatın girdabında kaybolmaya yüz tutan günümüz insanlığının her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğu tartışmasızdır. Çünkü günümüzde insanlığın sahip olduğu teknik imkânlar ve maddî refah, onu gerçek anlamda huzurlu olmaya, hak ve adalet ölçülerine dayalı bir yaşamı inşa etmeye yeterli kılmadığı açıkça gözlemlenmektedir. Kur’an’ın ısrarla üzerinde durduğu gib
Tükendi
Özellikle son iki yüzyılda İslam dünyasında yaşanan en büyük krizin siyasî egemenlik alanında olması, müslümanları yitirdikleri hakikati yine Kur’an’da aramaya sevketmiştir. Bunun sonucunda Kur’an, siyasî bir yol haritasının hareket kaynağı olarak kabul edilmiştir. Ancak ‘öze dönüş’ anlayışının geleneği reddedip sadece Kur’an ile sınırlı kalması, doğal olarak çözümlerin de Kur’an’dan aranmasına ya da Kur’an’daki kimi kelime ve kavramlara zoraki bir anlam yüklenmesine neden olmuştur. Nitekim tağut, şûra, mus
Dua; yaratan yüce Rabbü’l-Alemîn Allah (cc) ile kulu arasında kurulan gönül bağı olarak, kişinin kul olduğunun idrakiyle üstesinden gelemediği, aciz kaldığı durumu her şeyin yaratıcısı olan Rabb’ine arzetmesi; O’na yönelerek sadece O’na sığınması, sadece O’ndan yardım dilenmesi, O’nsuz hiçbir şeyin gerçekleşemeyeceğinin imanıyla tam bir teslimiyet içerisinde durumun iç ve dış amillerini en iyi bilene arz etmesi; bir an sonrasının ne olacağını bilememesinin acziyyetiyle Hâkim-i Mutlak olan Allah (cc)’a iltic
Ebû Mansûr el-Mâtürîdî(Ö. M. 944), Ehl-i sünnet kelâmı ile dirayet tefsirinin kurucusu ve Hanefî fıkhının geliştiricisidir. Günümüze ulaşan ilk dirayet tefsirinin müellifidir. İmam Mâtürîdî, Te'vîlât'ında, sahabe, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn neslinden intikal eden açıklamaları da nakletmiştir. Böylece, muhtemel anlamları akıl yürüterek belirlemeye çalışmak suretiyle te'vil yöntemini uygulamıştır. Eserde, itikadî mezheplere dair bilgilere yer verildiği gibi, fıkhî mezheplere, özellikle Şafiî fıkhına ilişkin bilg
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 732 kayıt bulunmuştur Gösterilen 16-32 / Aktif Sayfa : 2