Daha çok İlâhiyat Fakültelerinde ders kitabı olarak kullanılabileceğini düşündüğümüz bu eser, genel bir hadîs kültürü vermeyi amaçlamaktadır. Ama aynı zamanda Hz. Peygamberin düşünce dünyasını, yaşam tarzını, dünya görüşünü ve mantalitesini görmek isteyen, kısaca Allah Rasûlünün (as.) ahlâkını yaşamak isteyen herkes için de faydalı olacağından şüphe etmiyoruz.
Kitapta Îmân, Temizlik, İbâdet, İnsan İlişkileri ve Dua olmak üzere beş konuda muhtelif hadîsler yer almaktadır. Bu hadîsler seçilirken, bizim bugünk
Arapça, Farsça ve Türkçe'de "kırk hadis" diye anılan ve 8 yüzyıldan itibaren çeşitli
örnekleriyle ilmi ve edebi bir tür olarak ortaya çıkan hadis-i şerif derleme çalışmaları
Peygamberimizin "Ümmetimin dinî işlerine dair kırk hadis derleyen kimseyi Allah Teâlâ
fakihler ve âlimler topluluğu arasında diriltir." hadisinden hareketle kaleme alınmışlardır.
Arap, Fars ve klasik Türk edebiyatında birçok şair böyle bir eser ortaya koymayı bir görev
olarak kabul etmiş ve bunun çok çeşitli örnekleri kültür ve medeniye
Herhangi bir bilim dalının muhtevasını doğru kavrayabilmek o bilim dalına ait bilimsel sınırların tam olarak belirlenmesine, bu belirleme de büyük ölçüde o ilimde kullanılan terimlerin kendilerine özgü anlam çerçevesinin tarihî seyir içinde takip edilip ortaya konulmasına bağlıdır. Bu bağımlılık ve ihtiyaç, İslâmî ilimler arasında Istılahlar ilmi diye anılmaya belki en çok layık olan Hadis İlmi nde daha büyük çapta kendisini hissettirmektedir. Hadis Istılahlarının Doğuşu ve Gelişimi (Hicrî ilk Üç Asır), işt
Ignaz Goldziher'in farklı kitap ve makalelerinde, hadis ilmi hakkındaki düşünce ve yaklaşımlarını görmek
mümkündür. Kuşkusuz bunlardan en önemlisi, hadis ilmini tarihî gelişimi içerisinde ele aldığı
Muhammedanische Studien (İslam Kültürü Araştırmaları) adlı eserinin özellikle ikinci cildidir. Goldziher bu
kitabını 1890 yılında yayımladı. Daha sonra elde ettiği kaynak ve veriler çerçevesinde, bu kitapta ortaya
koyduğu bazı görüşlerini değiştirdi.
Bu kitapta çevirileri sunulan hadisle ilgili makalelerin hepsi
Yüce Allah'ın indinde inanç ve ibaretlerimizin kabulü, ancak rahmet Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)'e
getireceğimiz salât-ü selâmlarla mümkün olmaktadır.
Bu inançla düzenlediğim kitabıma, İslâm dünyasında bilinen yüzlerce salâvat arasından oldukça kısa, öz, öne
çıkan ve sevabı çok olanlarını seçmeye gayret ettim. Nasip ettiği için Yüce Allah'a hamdolsun.
İlahiyat Fakültelerinde, Hadîs Metinleri dersinde okutulmak üzere, hazırladığımız bu birinci kitapta yer alan hadîsleri, Buhârî'nin Sahihinden seçtik. Bu seçmeyi yaparken iki şeyi hedefledik. Birincisi, olabildiğince Buhârî'nin hemen hemen her bölümünün değişik bablarından bir veya birkaç hadîs seçerek Sahihinin sistemi ve içeriği hakkında bilgi sahibi olmak; ikincisi de dînî, ahlâkî ve sosyal konular hakkında Hz. Peygamber'in ne söylediği konusunda bilgi sahibi olmak. Bu amaç doğrultusunda, Buhârî'nin bab
İslâmî ilimler içinde en canlı alan hiç şüphe yok ki hadistir. Nitekim ülkemizin de dâhil olduğu
İslâm ülkeleri yanında, dünyanın pek çok yerinde hadis alanının her konusuyla ilgili olarak
yoğun çalışmalar yapılmaktadır.
Elinizdeki kitap, farklı coğrafyalarda kaleme alınmış söz konusu makalelerden bir demeti okurla
buluşturarak ülkemiz hadis çalışmalarına katkı sağlamayı hedeflemektedir.
Bu 40 Hadis derlemesinde Muftî Muhammed b. Âdem el-Kevserî, herkesi olmasa bile insanların çoğunu ilgilendiren bir konuyu ele
alıyor: evlilik. Evliliğin amacı ve öneminin ne olduğu sorularına cevaplar arayan müellif; zoraki evlilik, velisiz nikâh, aile içi şiddet gibi
daha tartışmalı meseleleri çözüme kavuşturuyor. Hadisin lafzının basit bir şekilde izahından öte hadisler detaylı bir şekilde şerh
edilerek, hadisle nasıl amel edileceği ve bu hadislerin evlilik hayatında neye karşılık geldiği gibi bir takım m
Ümmetin çoğunluğunun müntesibi olduğu İmam-ı Azam Ebû Hanife'nin eserleri konusunda ne yazık ki duyarlı olduğumuz söylenemez. Ebû Hanife ve eserleri konusunda yayınevi olarak biz, kendimizi daha sorumlu tutarak, özellikle böyle bir çalışmaya duyarsız kalamazdık... Bizim tercüme ve şerhini yaptığımız Müsned, İmam Ebû Hanîfe'nin Ali el-Karî merhum tarafından şerh edilen, el-Havârizmî'nin Câmi'u'l-Mesânîd'inin ihtisarıdır.
İmam adına tarih içinde derlenmiş çok sayıda Müsned'in ?ki bunlardan çok az bir kısmı b
Allah (c.c.) Kur'ân-ı Kerîm'in birçok yerinde Hz. Peygamber (a.s.)'in Kur'ân vahyine hiçbir
müdahale ve katkısının olmadığını belirtir. Yani Kur'ân bütünüyle Allah kelâmıdır: "Şayet o bize
karşı sözler uydurmuş olsaydı, biz onu kuvvetle yakalardık. Sonra onun şah damarını koparırdık.
Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız." (Hâkka: 69/44-48) Elbette böyle güvenilir bir kitap, bizim için en sağlam bir kaynak ve en yanılmaz bir ölçü durumundadır. Okuduğumuz her türlü eserde
gördüğümüz dinî ifade ve hükümleri ona ba
İmam Şâfiî, bir hadîs rivâyet etmiş sonra da o hadîsin sahih olduğunu belirtmişti. Mecliste bulunan bir kişi Sen de aynı görüşte misin? deyince İmam Şâfiî bu söze sinirlenmiş ve Ey adam! Sen beni hristiyan olarak mı biliyorsun veya sen beni kiliseden çıkarken mi gördün veya belime zünnar takmış olarak mı gördün ki ben Resûlullahtan (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis nakledeyim de Onun (sallallahu aleyhi ve sellem) beyân ettiği hükümle aynı görüşte olmayayım. demişti.
Hadislerle İslamiyet-Serlevha Hadisler (Kürtçe) adlı eserde konularına göre
tasnif edilmiş 1601 rivayete yer verilmiş ve İslam'ın özünü teşkil eden,
muteber kaynaklardan derlenen bir "hadis seçkisi" meydana getirilmiştir.
İmam Nevevî rahimehullah 'ın bu ölümsüz eserini tercüme ve şerh ederken, aşağıdaki kaidelere riayet etmeye çalıştık: Hadis-i
şerifleri özlü, akıcı, güncel ve anlaşılır bir üslupla günümüz Türkçesine aktarmaya, Hadis metinlerini, sözün akıcılığını
bozmamak için ara açıklamalarla şerh etmeye, Hadisin metni ile şerhini, herhangi bir karışıklığa meydan vermeyecek biçimde
kesin hatlarla birbirinden ayırmaya, Hadis-i şerifleri, herhangi bir mezhep, fırka veya düşünceyi desteklemek ya da reddetmek
endişesiyle önya
Allah Teâlâ insanlara hidayet rehberi olarak Kur'ân'ı gönderirken, Hz. Muhammed'e (s.a.v.) de bu kitabın
hayata nasıl geçirileceğini öğretme görevini vermiştir. Bu nedenle Allah Rasûlü'nün üstlenmiş olduğu
misyon dinin ayrılmaz bir parçasıdır. Binaenaleyh, başta muhaddisler olmak üzere farklı alanlardaki
İslâm bilginleri, Son Elçi'nin üstlenmiş olduğu büyük görevi ifa ederken söylediklerinin ve yaptıklarının
sonraki kuşaklara olduğu gibi aktarılmasının son derece önemli olduğunun bilincindeydiler.
İslâm bil
Modernizm'in Islâm dünyasina girisiyle birlikte genelde Islâm özelde hadisle ilgili birtakim meseleler hararetle tartisilmaya baslanmistir. Hadisle ilgili tartismalar içinde önemli konulardan biri de kadinla ilgili hadislerin sihhati ve yorumudur. Kur'ân'da kadinla ilgili âyetleri de birlikte düsündügümüzde kadinla ilgili meselelerin temel tartisma konulari oldugu ve hassasiyet gerektirdigi açiktir. Kadinla ilgili meseleler gelenek ile modernlik arasinda sikisip kalmistir. Sahîh Sünnetten uzaklasan geleneks
Âmir eş-Şa‘bî, I/VII. asırda bütün İslam coğrafyasının her açısından en karışık bölgesi olan Kûfe'de yaşamıştır. Ama öyle görünüyor ki toplum yaşamının hemen her vechesini içine alan bu karmaşa diğer taraftan olabildiğince zengin bir çeşitlilik ve renk de ortaya koymuştur. Nitekim günümüzde dahî geçerliliğini sürdüren pek çok itikadî ve fıkhî akımın temelleri bu asrın Kûfe'sinde atılmıştır. Şehrin bu havası diğer bütün bireyleri gibi Şa‘bî'nin hayatında da önemli roller icra etmiştir. Zira o bir taraftan dö
Memlükler döneminin önde gelen Hanefî fakihlerinden olan Bedruddîn Aynî (ö.855/1451),
Antep'te doğmuş, daha sonra dönemin ilim merkezi olan Mısır'a göç etmiş ve orada vefat
etmiştir. Bu dönemde iki defa Hanefî başkadılığı olmak üzere önemli pek çok idarî görevi icra
etmiştir. Aynî'nin Hanefi mezhebinde muhaddis fakihlerden olmasını sağlayan asıl amil,
Mısır'da aldığı hadis eğitimi olmuştur. Onun Hadisçi kimliği fıkıh anlayışının hadis merkezli
olmasını sağlamıştır. Hanefî mezhebini hadisle destekleyen Aynî,
İyi nesillerin yetişmesi için İslâm dininin ölçülerine göre yaşayan insanların tanıtılması ve
değerli kişilere benzemenin özendirilmesi gerekir. Bu çerçevede en hayırlı nesil olan
sahâbîlerin ve onların pekçok güzel niteliklerinin bilinmesi bir ihtiyaçtır. Abdullah b. Ömer,
Hz. Peygamber'in "Abdullah ne iyi adamdır" diye methettiği bir sahâbîdir. O; temelinde iman,
ilim, iyi niyet, ihlâs, samimiyet, dinî hassasiyet bulunan örnek bir hayat sürmüş ve ilimden
cihâda her konuda dine hizmet etmiş bir şahsiyettir
Toplam 660 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 100-120 /
Aktif Sayfa : 6
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.