Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Bu kitap, çocukların dünyasını yakından bilen bir öğretmen yazarın kaleminden çıkmıştır. Kitapta yer alan her sevgi hikâyesinin mutlaka yaşanmış bir karşılığı vardır. Anlatılan olaylar, durumlar, duygular uydurma kurgular değil, yaşanmışlıkların birebir yansımalarıdır. Yetişkinlerden hem etkilenerek hem de onları etkileyerek gerçek hayatın içinde büyüyen çocuklar, kitapta sunulanları rahatça anlayacaklardır. Zaten bu hikâyeler hem çocuklar hem yetişkinler tarafından okunsun, özellikle de aile ortamlarında o
Milli Mücadele yıllarında başlayan Türkiye–Sovyet Rusya dostluk ve işbirliği süreci Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra da devam etmiş, 1925’te Paris’te imzalanan Türkiye–Sovyetler Birliği Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması ile II. Dünya Savaşı yıllarına kadar sürecek siyasî, ticarî ve kültürel alanlardaki işbirliği sürecinin temeli atılmıştır. Daha sonraki dönemde iki ülke arasında çok sayıda anlaşma, protokol ve mukavelename imzalanmış, kurulan dostane ilişkiler modern Türkiye’nin inşasında büyük rol oynamış
Kafkasya ve Hazar havzasında bir serhat kenti olan Artvin, tarihi süreç içerisinde yoğun göç yolları üzerinde yer almış ve buna bağlı olarak da birçok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yapmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesel geleceği bakımından önemli bir merkez özelliğine sahip olan ve tarih boyunca da bu özelliğinden dolayı “geçiş coğrafyası” olan Artvin’in tarihi üzerine hassasiyetle çalışmalar yapmak gerekmektedir. Bu hususiyetle Türkiye’nin nev-i şahsına münhasır ili olan Artvin çevresindeki geliş
Tükendi
20 yüzyılın ikinci yarısından itibaren akademik bağlamda hemen hemen bütün disiplinlerin birlikte hareket ettiğini, disiplinlerarası yaklaşımlarla farklı çalışma dinamiklerine, yöntemlere ve kuramlara sahip olan olguların bileşimiyle yeni akademik alanların doğduğunu görmek mümkündür. Bu bağlamda, karşılaştırmalı edebiyat çalışmalarının kapsamının genişlediği, uluslarüstü, kültürlerarası ve disiplinlerarası bir nitelik kazandığı izlenmektedir. Edebiyata, sanata ve kültüre çoğulcu bakış açısıyla yaklaşmayı g
Anlama ve anlatma, dil edinimi ve kullanımı açısından en önemli göstergedir. Dinleyerek, okuyarak ve gözlem yaparak elde ettiğimiz anlama becerisini, sözlü ve yazılı olarak anlatırız. Birbirine bağlı olarak gelişen bu süreç, öncelikle Türkçe açısından ayrı ve özel bir öneme sahiptir. Son yıllarda Türkçe eğitimi ile ilgili yapılan çalışmalar, meselenin akademik düzey ve önemini ortaya koymakla birlikte, dil kullanım yeterlilikleri ve gereklilikleri ile bunların birbirini nasıl tamamladığının açıklanma ihtiy
Harezm Türkçesinin dil tarihimizde ayrı bir dönem olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşü ilk kez dile getirildiğinden beri bu dönemin ne zaman başlayıp bittiği; hangi eserlerin Harezm Türkçesine dâhil edilmesi gerektiği; Harezm Türkçesinin nasıl oluştuğu; Harezm Türkçesinin yayılma alanları, Harezm Türkçesindeki farklı lehçelere ait özellikler ve dahası dönemin nasıl adlandırılması gerektiği gibi onlarca konuda Türkologlar fikir birliği içinde değildir. Elinizdeki kitap, Harezm Türkçesinin sorunları üzer
Gitmek bu şehirden ne fayda Hasret bagajlara konmaz ki Ve özlemle yazılan satırlar Asırlarca solmaz ki
Tükendi
"Deyim, bir ulusun duyuş, seziş, biliş birikimlerinden süzülüp gelen geleneksel - ulusal kültürün dile kattığı kazanımdır. Bu kazanım, ulusal dilin ilginç, çekici, güzel anlatımlı olmasını sağlayan bir zenginliğidir. Dillde 'Anlatımı etkili kılma yöntemi'nin en önemli ögesi olan Türkçe'nin Deyimleri'ni tanımak ve işlevini yaşatmak ulusal bir görevdir. Bu kitapta yazar, a) Deyimi doğru ölçülerde tanıtmak ve kavratmak, b)Deyimin zevkli, etkileyici söyleyişini içselleştirerek dil belleğine yerleştirmek, c)Deyi
Türk halkının, edebi kişiliğinden ziyade trajik hayat hikayesi ile tanıdığı Cem Sultan, 1459’da başlayan ve 1495’te sona eren hareketli ve hüzünlü hayatının yirmi üç yılını gurbette geçirmiş ve gurbette ölmüş bir şehzadedir. “Kadim-i resmdir, şehzadeler dava-yı taht eyler.” diyerek II. Bayezid ile mücadeleye girip yenik düşen Cem Sultan, bütün Osmanlı sultanlarına yakışır bir şan ve eda ile şiirine gereken ehemmiyeti vererek iki divan sahibi olan ilk Osmanlı saltanat naibi olmuştur. Her şairin yalan söyleme
Orta Doğu’daki önemli aktörlerden biri olan İran, uluslararası arenada izlemiş olduğu politikalar kadar iç siyasetinde atmış olduğu adımlarla da adından sıkça söz ettirmektedir. Birçok farklı etnisiteyi bünyesinde barındıran yapısıyla, özellikle uygulamış olduğu kimlik politikaları bağlamında önem arz etmektedir. Beluçlar ise İran’ın kimlik politikalarında öne çıkan önemli ve fakat ihmal edilen bir “öteki” olarak karşımıza çıkmaktadır. Konuya ilgi ve merak duyanlar dışında çok fazla bilinmeyen Beluçlar ve B
Edebî metinler, çağı ve onu oluşturan zamanın ruhunu bir ayna gibi yansıtarak geçmiş, şimdi ve gelecekteki oluş, olgu ve olaylarını irdeler. Nitekim sanat, zaman(lar)ın soylu öyküsünü kurgu mekânların içinde kendi dili ve imkânları dâhilinde bir fark edişler bütününe dönüştürerek yeniden kavramamızı sağlar. İnsanın zaman ile münasebeti yaşamın mekân içinde belirli bir akış içinde devam etmesiyle oluşur. Bu bakımdan insanın yaşamına dair oluş ve tavrını ortaya koyduğu alanlardan biri de hiç kuşkusuz edebiyat
Mevlânâ Araştırmaları -7-, kitabı salgın hastalığa yakalanarak fani âlemden dâr-ı bekâya göç eden büyüğümüz Afganistanlı şair ve arif kişi Hayderî-i Vucûdî adına ithaf edilmiştir. Bu nedenle kısa bir hayat hikâyesinin yanı sıra Türkiye ile ilgili hislerini yansıtan bazı şiirleri, burada kendine yer buldu. Onun hissiyatı ve dizeleri mazlum milletler için bir çağrı niteliğindedir. Kitabımızda Mevlevilik sahasına giren Üsküdar Mevlevihânesi Son Postnişîni Ahmed Remzi Dede’nin Soy Risalesi ile Halebli Dervîş ‘A
İnsan aklını kullanarak yaşadığı anda, dünyada veya dünya ve ahirettte mutlu olur. Aklını kullanmadığı zaman akıl, ona devamlı işkence eder. İmam Mâtüridi Bu eser; insanın aklını doğru kullanmayı, aklın işkencesinden kurtulmasını, aynı zamnada dünya ve ahirette mutlu olma yolunu göstermektedir.
Klasik Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden Alî Şîr Nevāyî (1441-1501) Türk edebiyatında ilklerin temsilcisidir. Edebiyatımızda ilk tezkire yazarı, ilk hamse sahibi şairdir, ilk edebî mektup örneğini de veren yine o’dur. Türkçenin ses bayrağını Farsça karşısında yükseltip Farsa yazmaya özenen gençlere Türkçenin güzelliklerini bilimsel kanıtlarla ortaya koyarak Muhakemetü’l Lugateyn (İki Dilin Karşılaştırması) adlı eseri kaleme alan da yine Nevāyî’dir. Onun şiirden, resim ve hat sanatına, tarihten, dinî e
Tükendi
Türkiye'nin güncel bir Göç Yoları Haritası olmadığını, bir Yörük-Göçer veri tabanı bulunmadığını Yörükler ve Göçerleri çalışmaya başladığımızda görmüştük. Kışları ve yazları yoğun olarak nerelerde yaşıyorlar, sayıları nedir, hangi güzergahları kullanarak göç ediyorlar gibi sorulara cevap alabileceğimiz bir bilgi kaynağı yoktu. Bu kitapta bu sorulara yaklaşık cevaplar bulmak mümkündür. Yörük ziyaretleri, çadır toplantıları, paneller gibi alan çalışmalarının yanı sıra, Yörük ve Göçer topluluklarındaki kanaat
Modern hayat, insanları birbirinden uzaklaştırmaya ve teknolojiye mahkûm etmeye başladı. Böyle gidecek olursa, birbirinden kopuk, mekanik ilişkiler sistemi insanlığı yok edecek, değersizleştirecek ve insan olma vasfı ortadan kalkacaktır. Tiyatro, insanı insana anlatın ve onu merkeze koyan bir sanat olması bakımından bu olumsuzlukların panzehirdir. Bu yüzden ister sanat yapılsın, ister eğitim amacıyla yapılsın, tiyatronun kimlik ve kişilik gelişiminde önemli katkıları olduğu unutulmamalıdır. Günümüzde y
Tükendi
Bir taşa oturmuş dinlenirken üzerinde sayısız canlıyı barındıran toprağa baktı. Ondan bir sır almak ister gibi eğildi, toprağı dinledi. Sonra bir avuç toprak alıp elinde sıktı. Kuru toprak avucundan su gibi aktı. Birden, "Benim aradıklarımı nerede saklıyorsun?” diye bağırmak geldi içinden. Sonra rüzgârın serinliğini hissederek sakinleşti. Başına gelenleri unutup kayalıktan vadiye doğru süzülmeye başladı. Bastığı kayalar bu kez sağlam çıktı ve epey uzun sürse de sağ salim yere indi. Bıçağı, küçük bir kaya pa
Asıl adı Mehmed bin Süleyman olan Fuzulî, 15. yüzyılın son çeyreğinde doğmuş ve yetişmiş; 16. yüzyılın başında Necef ve Kerbelâ toprağında, zaman zaman da Bağdad yöresinde eserler vermiş ve edebî kişiliğini kazanmış bir sanatçıdır. İyi bir eğitim gördüğü Türkçe, Farsça ve Arapça 15'ten fazla eser vermesinden anlaşılan şairin, bu üç dilde kolayca şiir söyleyebilme yeteneğine de sahip olduğu onun hakkında araştırma yapan uzmanların ortak görüşüdür. Kitabımıza Fuzulî - Türkçe Divan dememiz şundan dolayıdır: B
Tükendi
DİL ve EDEBİYAT ARAŞTIRMALARINDA AHLAK ve YÖNTEM adlı bu kitap Türk Dili ve Edebiyatı, Türkçe Eğitimi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları, Dilbilim Ana Bilim Dalları ile yabancı dil ve edebiyat alanlarında eğitim gören lisansüstü öğrencilerin Bilimsel Araştırma Yöntemleri ve Etik dersinin içeriğine ve bu alanların ihtiyaçlarına göre hazırlanmıştır. Bu kitapta ele alınan çoğu başlıkta, o konuyla ilgili yanlış ve doğru uygulamalara örnekler verilerek özellikle yazma sürecinin başındaki lisansüstü öğrencile
Ziya Gökalp'ın düşünce dünyasında “töre” kavramı çok önemli bir yere sahiptir. Türk sözünün “töreli” anlamına geldiğini ve töre kelimesiyle aynı kökene dayandığını ileri süren Gökalp’ın elinizdeki eseri, Türklerin eski dini konusunu mitolojik, destan ve sosyolojik boyutlarıyla ele alan kitabıdır. Kitap, töre kelimesinin açıklanması ile başlamaktadır. “Türk töresi, eski Türklere atalarından kalan bütün kuralların toplamı demektir.” diyerek kitabına giriş yapan Gökalp, bu tanımla birlikte kitabın çerçevesini
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1