Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 415 kayıt bulunmuştur Gösterilen 380-400 / Aktif Sayfa : 20
Hindistan’ın geniş coğrafyasında aylarca dolaşıp dururken hep Babür’ün hatıratındaki o canlı savaş sahnelerini hayal ettiğimi itiraf etmeliyim.Hayatı ,cenk meydanlarında ,büyük mücadelelerle dopdolu bir şekilde geçen Zahüriddin Muhammed Babür,Bu coğrafyada dünyanın büyük devletlerinden birini kurmayı başarmıştır.
Tükendi
Dinler Tarihi, Din felsefesi ve ilâhiyât sahasında dünyanın sayılı uzmanlarından olan H. Austryn Wolfson´un, Kelam Felsefesi adlı hacimli bu kitabı ilâhiyâtla uğraşanlar için bir kılavuz niteliğindedir. Elinizdeki bu eserle Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi kelamının birbirlerini nasıl etkilediğini ve birbirlerinden hangi unsurları aldıklarını görecek, böylece Kelam´ın herhangi bir problemi hakkında sahip olduğunuz görüşlerin düşünce tarihindeki yerini tespit edeceksiniz. (Arka Kapak)
Tükendi
Tarih ufkunda daima parlayan yıldız kümelerinde olan Bursa ve onun kucağında ebediyeti yaşayan sayısız müellif ,nakkaş,mutasavvıf,şair,şehzade,sultan ;sadece Türk kültür tarihinin dikkatini çekmemiştir.Cennet gibi güzelliğiyle her zaman ilgi odağı olan bu şehir Osmanlının kuruluş müjdecisi ve ilk başkenti olması yanında yakın tarihte de sanayi ve ticaretin mühim merkezlerinden biri olmuştur.
Tükendi
Bu kitap ,beyan,irfan ve burhan adı verilen bu üç bilgi sisteminin analizini yapıp işleyiş mekanizmalarını,kavramlarını ve barındırdıkları dünya görüşlerini irdelemek ve tedvin asrında oluşup günümüze kadar devam eden şekliyle Arap aklının iç yapısını oluşturan karşılıklı ilişkileri incelemek gayesiyle yazılmıştır.
Tükendi
Çalışmalarında İslam-Arap entelektüel tarihi üstünde yoğunlaştırmış bulunan Prof.Dr.Muhammed Abid Cabiri’nin bu eseri , İslam-Arap siyasi düşüncesinin sosyal ve siyasal olayları değerlendirme ve gerçekleştirme biçimlerini ele alır. Bu iki özelliği belirtmek için siyasal akıl sözcüklerine çok özel bir vurgu yapar. Sık sık günümüzdeki durumlara ve gelişmelere de bu çerçevede göndermelerde bulunur.
Tükendi
Baki, kendi çağında ve sonraki yüzyıllarda gelen sanat ve edebiyat adamlarının çoğunun belirttiği gibi, şiirde söyleyiş tarzında yenilik yapmış, imale ve zihaf denilen dil kurslarını asgariye indirmiştir. Bakinin şiirinin hakim unsuru olduğunu iddia eden çağdaşı Ahdi ve ona iştirak eden Kınalızade Hasan Çelebi hükümlerinde haksız değillerdir. Kendisi nüktedan, hoşsohbet, meclislerde aranan bir kişi olan Baki´nin üslubunun karakterine uygunluk göstermesi tabiidir. Baki bu dünyanın zevklerini terennüm etmiş,
Tükendi
XIX.yüzyılın ikinci yarısında, başta İstanbul´un gündelik hayatı olmak üzere devletin ve milletin içinde bulunduğu duruma günü gününe şahitlik eden Ali Efendi, 1870-1878 yılları arasında "Basiret" gazetesinde yayımladığı bu yazılarda, toplumun -başka hiçbir kaynakta rastlanamayacak kadar çok çeşitli- sorunlarını, bütün tazeliği ve çıplaklığıyla dile getirmektedir. Günümüz toplumunu göz önüne alırsak, kitaptaki "Konu Başlıkları İndeksi"nde yer alan meselelerin, aktüalitesinden maalesef hiçbirşey kaybetmemiş
Tükendi
... Alevi toplum kesimlerinin geleneksel yapılarında meydana gelen değişimleri ortaya çıkarmaya çalışan bu eserde ; Alevilerin ekonomik, mesleki ve öğrenim durumları, dinsel açıdan kendilerini tanımlama biçimleri, inançlarına bağlılık düzeyleri, "Alisiz Alevilik" hakkındaki düşünceleri, Dedelik kurumu etrafındaki değerlendirmeleri, Cemevlerini ibadethane olup olmadığı hakkındaki yorumları, Sünni kesimle olan meseleleri, devlete ve devlet kurumlarına bakışları, siyasi tercihleri, Diyatent İşleri Başkanlığ
Tükendi
Osmanlı Devleti 1839 tarihli Tanzimat Fermanı´ndan sonra eğitim, maliye ve ekonomi alanlarında Avrupa ile arasındaki farkı kapatmak için birtakım düzenlemelere başvururken, Uzakdoğu´da Japonya Meiji yönetimiyle birlikte büyük ekonomik ve sosyal ilerlemeye girmiş ve 1890´lı yılların başında bir güç hâlini almıştı. Japonya´nın yeni ve güçlü bir dünya ülkesi konumuna yükselmesi Osmanlı aydınlarının dikkatinden kaçmamıştı. Böylece Japonya ve Japonlara karşı Osmanlı basın edebiyatında yakın bir ilgi doğmuştu.
Tükendi
Edebiyatımızın son birbuçuk asrı, klasik edebiyatımızdan bir farklılaşmanın, değişmenin, yeni konu, tür, tarz, ve düşüncelere, kısacası yeni edebi estetik ve teorilere, fikri ve edebi akımlara yavaş yavaş bir açılmanın kendisini gösterdiği bir dönemdir. Bu açılım ve farklılaşma, köklü bir gelenekten "başka" bir teorik ve estetik düzlemin, temelde yatan farklı bir dünya görüşünün adaptasyonuna geçişteki bocalama ve acemilik olgusunu da beraberinde getirmiştir. Fakat bu dönem, Divan edebiyatımızla kıyaslandığ
Tükendi
Edebi geleneğimizde şiir üzerine düşünme ve onu açıklama teşebbüslerini tahmin edildiği gibi yakın geçmişe dayanmamaktadır. Şerh adı verilen ve XVI.yy itibaren Arapça-Farsça manzumelerin yanı sıra Türkçe şiirlere de yazılmakta olan bu edebi metinler ,büyük ölçüde tasavvufi mahiyet arz etmektedir. Yaklaşık bir asır önce başlayan Türk klasik şiiri örneklerini şerh etme ihtiyacı çoğunlukla ;şekil ,muhteva derinliği,manzum ve hayal kadrosu itibariyle de benzeşen Arapça-Farsça manzumelerin şerhleriyle temellendi
Tükendi
Türk tasavvuf kültürünün önemli kaynaklarından biri olan Müfhid ü Muhtasar, tasavvufi düşünce ve yaşantıya dair faydalı ve kısa bilgileri içeren bir mesnevidir. Mesnevinin müellifi, daha çok kasideleri ile tanınan XVII. yüzyıl mutasavvıf şairlerinden Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efendi´dir. Şair, Osmanlı idaresine karşı tasavvufi düşüncenin temel teorilerinden biri olan insan-ı kamil nazariyesinden mülhem "kutupçu" anlayışa dayalı bir muhalefet hareketi geliştiren Bayrami-Melami çevreden gelmektedir. Bu kitapta h
Tükendi
"Neden tuz?" Tuz, çünkü mütevazı konuları daha yakından, daha derinlemesine ve daha uzun zaman dilimlerini göz önünde bulundurarak incelememiz gerektiğini düşünüyorum. Böylece yaşamın dokusunu parmaklarımızın arasında ovuşturacağımızı hissediyorum. Bir "varlığını hissetme meselesi"de diyebiliriz. Tuz, tabii, tuzluğun içindeki haliyle, gündelik bir nesne. Toplar atılarak, davullar çalınarak sözünü ettiren bir nesne değil. Ancak tuz insan için hep değerli olmuş, insan tuza hep değer vermiş; çünkü dipfriz önc
Tükendi
1944 yılından itibaren tanıdığım, feyz alarak İstanbul Ansiklopedisi´nde beraber çalıştığım rahmetli Hocam Reşak Ekrem Koçu Bey´in Boğaziçi semtlerinintek tek tarihçelerini yapmak istemesinden doğan düşüncesine saygı duyarak 1994 yılında Beyler beyi kitabını Hocamın izinde yürüyerek yayınladım. İkinci semt tarihi kitabı olan Çengelköy´de Tarih adlı eseri İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü mezunu ve Mimar Sinan Üniversitesi´nde yüksek lisans yapan Zeynep Demircan ile beraber hazırl
Tükendi
Kaynak metinlerin sağlıklı bir şekilde ortaya çıkarılamaması, araştırmacılara ve okuyuculara ulaştırılamaması, Osmanlı tarihi üzerinde çalışanları kısa yoldan sübjektif hükümler vermeye yönlendirecek, araştırmacı ve okuyucu ideolojik tarih anlaışının ürettiği tek taraflı, yanlış ve eksik bilgilerle yolunu aydınlatmaya çalışacaktır. Bu ise tarih öğrenme ve öğretmenin amacı değildir. Doğruyu bulma, görme ve anlamada ifrat ve tefrite yer yoktur. Memnuniyetle ifade etmeliyiz ki günümüz okuyucusu özellikle tarih
Tükendi
İlk defa 1961 yılında, ilgili derneğin karagöz oynatım kursu ile başlayan Türk Halk Tiyatrosu çalışmalarım içinde "Karagöznâme" isimli ikinci kitabımın yeri başkadır. Onun ilham kaynağı, Baltacıoğlu´nun "Karagöz" isimli derlemesi idi. İçinde haberler, resimler, bilgiler, belgeler, karikatürler, çeşitli yazılar vardı. Bu özelliği ilgi çekiyor, sayfalar sıkılmadan ve defalarca gözden geçirilebiliyordu. Öyle ki, Karagöz ile ilgisi olmayan bir okuyucu bile sayfaları karıştırmadan ve okumadan elinden bırakamazdı
Tükendi
Örtülü ödenek davası 27 Mayıs 1960darbesinin ardından Yassıadada kurulan darbe mahkemesinde görülen on dokuz davadan biridir.Dava 25 Kasım 1960 da başlamış. 2 Şubat 1961 tarihinde bitmiştir.Davanın sanıkları Adnan Menderes ve Salih Korurdur. Örtülü Ödenekten yapılan harcamalar arasında mutfakta tavuk tüyü temizlemek için alınan bir de cımbız vardır.Mahkeme başkanı Salim Başol ve Başsavcı Altay Ömer Egesel,Adnan Menderesi aşağılamak ve küçük düşürmek için cımbız konusu ele almış ve kullanmışlardır.Bu sebepl
Tükendi
Yarım elma gönül alma misali, "Çam sakızı çoban armağanı", "Hediyenin büyüğü küçüğü olmaz" denilse de sunulan hediyenin uygunluğu ve değeri daima dikkate alınmıştır. Doğum, nişan, düğün, ölüm gibi toplum hayatında geçiş dönemini belirleyen dönüm noktalarında nelerin verileceği geleneklere bağlıdır. Geleneklerden uzaklaştığımızı düşündüğümüz modern toplum hayatında da üzerinde hassasiyetle durduğumuz hususlardan birisi yine hediye seçimidir. (Tanıtım bülteninden)
Tükendi
Geçmişte kolera, kişisel hijyenin öneminin takdir edilmediği, çeşitli altyapı hizmetlerinin aksadığı veya hiç olmadığı toplumlarda salgınlar halinde görülerek büyük oranda insan kayıplarına yol açmıştır. 19 yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren sık sık kolera istilalarına maruz kalan Osmanlı topraklarında, özellikle 1892-1895 döneminde neredeyse hastalığın uğramadığı şehir kalmamış ve on binlerce insan bu hastalıktan dolayı hayatını kaybetmiştir. İstanbul ise bu dönemde iki ayrı salgın yaşanmıştır. İstanbul örn
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 415 kayıt bulunmuştur Gösterilen 380-400 / Aktif Sayfa : 20