Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 150 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Bilim insanı ve İslâm filozofu Nâsirüddîn Tûsî’nin; Tevellâ ve Teberrâ, Matlûbu’l-Müminîn, Mebde ve Meâd isimlerine sahip üç risalesinin ilk tam Türkçe tercümesini içeren bu eser, Tûsî’nin İslâm felsefesine dair düşüncelerine kaynaklık etmektedir. İslâm felsefesi alanında yazdığı eserlerle ve bilim dünyasında yaptığı çalışmalarla ismini geniş kitlelere duyurmuş olan Tûsî, Üç Risale ile kelâm felsefesine yeni bir perspektiften bakmamızı sağlayacaktır. “(…) Var olanların tümü herkes için mukadder olmadığın
Bilim insanı ve İslâm filozofu Nâsirüddîn Tûsî’nin; Tevellâ ve Teberrâ, Matlûbu’l-Müminîn, 16. yüzyıl Osmanlısının mümtaz simalarından Dede Cöngî'nin es-Siyâsetü'ş-Şer'iyye adlı kitabı, Osmanlı siyaset teori ve pratiği üzerinde bir taraftan en etkili, diğer taraftan en temsil edici eserlerin başında gelir. Osmanlı hukuku söz konusu olduğunda çokça dillendirilen şer'î hukuk ile örfî hukuk (veya kanun) ayrımını doğru değerlendirebilmek için okunması gereken metinler arasında ilk zikredilmesi gereken eserin es
Elinizdeki bu eser İbn Hazm tarafından kaleme alınan yaşadığı dönemde Gırnata'daki Yahudi topluluğun lideri konumunda bulunan İbn Nağrile'nin Kur'an'da çelişkilerin bulunduğunu ortaya koymak üzere yazdığı ve tenkitlerini muhtevi risalesine cevap vermek amacıyla yazılmış bir reddiyedir. İbn Hazm önce İbn Nağrile'nin Kur'an'a yönelttiği tenkitlere yer vermekte daha sonra ise bunlara reddiyesini serdetmektedir. Reddiyenin ilerleyen sayfalarında ise Tevrat'ta yer alan pasajlardan hareketle ondaki tenakuzların b
Osmanlı İmparatorluğu ile Açe Darusselam Sultanlığı arasındaki ilişki, âlimlerin Banda Açe'ye gelmelerini ve İslam hukuku gibi sahalarda eserler kaleme almalarını sağladı. Güneydoğu Asya Malay coğrafyasının kadim şehirlerinden olma sıfatına İslamî bilimlerin merkezi haline gelerek nail olan Açe, İslam dünyası tarafından tanınmayı hak eden şehirlerimizden.
Türk İslam dünyasının en önemli bilginlerine mekân olan Buhara, İslam'ı benimsedikten sonraki birkaç asır içinde adeta medeniyetin parlayan bir yıldızı oldu. Yaşanan işgaller ve sürdürülen politikalar ile geleneksel yapısı tahrip edilen şehrin kültürü, bugün sadece anılarda yaşıyor. Ancak yıkımdan arta kalanlar o kadar güçlü ki Buhara'yı İpek Yolu'nun en büyülü ve görkemli kentlerinden biri olarak tanımlamaya yetiyor.
Bu eser, Endülüs'ün yetiştirdiği önemli ilim adamlarından İbn Hazm'a ait iki mektubun çevirisinden oluşmaktadır. Bursa'nın tarihini bilmek, Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihini bilmek demektir. İslam medeniyeti kültürü ile yücelen Bursa'nın ışığı, Osmanlı'nın tüm gücünün fışkırdığı bir kaynak olmuş, zaman içerisinde sınırlarını aşarak tüm coğrafyaya hükmetmelerini sağlamıştır. Akan zamana rağmen bu ruhu koruyan Bursa, şehrin temellendiği kültürün ne denli önemli olduğunu Osmanlı örneğiyle bize kanıtlıyor.
Bu kitaptaki yazılar, hayatımın son on yılında vermeye çalıştığım molaların fotoğrafıdır. Bazen yurtdışında, bazen şehirleri dolaşırken verdiğim düşünce molaları. Bazen de sosyal, siyasal, kültürel meselelerimize dair yazı/kayıt molaları. Kimi zaman kendimle konuşurken, kimi zaman da dostlarımla, İslam dünyasıyla, insanlığın vicdanıyla konuşurken verdiğim molalar. Her mola yeniden nefes almak için, yeniden düşünmek ve daha güçlü bir şekilde yola çıkmak için. Çünkü hikayemiz esasında bir yol hikayesi. O yüzd
Bosnalı Hasan Kâfî Akhisârî (ö. 1616), devrinin önde gelen Osmanlı âlimleri arasında yer alır. Müderrislik ve kadılık görevlerinde bulunmuş, çeşitli alanlarda eserler kaleme almıştır. Bu eserler arasında yer alan "Usûlü'l-Hikem fî Nizâmi'l-Âlem", Osmanlılarda devlet düzenine dair eleştirel analizler içeren, ıslah çözümleri öneren siyasetnâmelerin öncülerinden biridir. Akhisârî'nin çok yönlü bir âlim olması ve sahip olduğu teorik bilgiyi devlet idaresinde edindiği pratik tecrübe ile birleştirerek özlü bir
Molla Fenârî, Osmanlı kuruluş dönemi ulemasının en mühim isimlerindendir. Anadolu'da başladığı eğitimine Mısır'da devam etmiştir. Fetret dönemi siyasi karışıklıkları Karaman'a gitmesine neden olmuş, orada ilmiye içerisinde hizmet etmiştir. Tekrar Bursa'ya dönüşünde talebe yetiştirmiş, müderrislikten müftiyülenam olmaya doğru ilerleyen bir seyirde ilmî sahada çalışmıştır. Bu şehirde vefat etmiş ve Molla Fenârî Camii haziresine defnedilmiştir. Râzî ve İbn Arabî geleneğinin temsilcisi olarak, kuruluş aşamasınd
Müslüman bir birey açısından yaşadığı hayatta en çok ihtiyaç duyacağı şeylerin başında, dünya hayatında Allah'ın razı olacağı bir hayat tarzına sahip olmak ve ahiret hayatında kurtuluşu elde ederek Rabbinin lütfu sayesinde cennete kavuşmak gelmektedir. Elinizdeki bu eser, dünyada Allah'ın razı olduğu makbul ve muteber olan bir hayat anlayışına nasıl sahip olunacağı ve ahirette de kurtuluşu elde etmek için nelere dikkat edilmesi gerektiğine dair sorulan sorulara İbn Hazm'ın verdiği cevapları içermektedir. Za
Bu eser, Endülüs'ün yetiştirdiği önemli ilim adamlarından İbn Hazm'a ait iki mektubun çevirisinden oluşmaktadır. İmanın Hakikati ismiyle çevirdiğimiz birinci mektup, dönemin önemli devlet ve ilim adamlarından İbn Huvvât'a yazılmıştır. Bu mektupta İbn Huvvât ile İbn Hazm arasında yanlış anlaşılmadan kaynaklanan yönüyle şahsî, diğer yönüyle toplumsal, başka bir yönüyle de hadis ve fıkıh ile ilgili bir problemin ardından mukallidin imanı merkezinde bir tartışmanın yapıldığı görülmektedir. Bu tartışma, imanın
Hepimizin gönlünde büyük hayaller yatar. Fakat ne yazık ki birçoğumuz bunların gün yüzüne çıkmasına fırsat bile vermez. Bedensel engeller, maddiyat, bahaneler, zorluklar, eksiklikler ve sıkıntılar prangalar gibi benliğimizi esir almaya çalışırlar. Düşlediğimiz rüyamızı gerçekleştiremeye engel olarak da zorlukları görürüz. Halbuki tarihte nice insanlar vardır ki, bizden çok daha zorlu engelleri, azim ve iradeleriyle aşıp başarıya ulaşabilmişlerdir. Bu insanlar nasıl çalıştılar, nelere katlandılar, neleri fed
Malik bin Nebi medeniyeti ‘‘şeyler''in değil, fikirlerin inşa ettiğini; sömürgeciye küfretmenin değil, bilakis ‘‘sömürüye elverişlilik''ten kurtulmanın özgürlüğü mümkün kıldığını gördü ve gösterdi. O, ‘‘ölü fikirler''in öldürücü fikirlerden daha tehlikeli olduğu; sömürgecilerin usturuplu yöntemlerle sömürge aydınlarını satın aldığını, manipüle ettiğini veya susturduğunu; İslam dünyasındaki dikta rejimlerinin dinin özünden değil bozuk tarihi mirastan kaynaklandığını cesaretle haykırdı. Malik bin Nebi tarihi
İslam dininin bir nevi teolojisi olarak nitelendirmenin mümkün olduğu kelâm ilmi inanç ile ilgili meseleleri konu edinen bir disiplin olarak h. 2. asırda ortaya çıkmıştır. Kelâm ilmini ilk kullanan sistematik kelâm ekolünün Mu'tezile olduğu yaygın görüştür. Mâturîdîlik ve Eş'ârilik şeklinde biçimlenen ehl-i sünnet kelâmı ise h. 3. asrın sonlarında, 4. asrın başlarında doğmuştur. Müslümanların düşünce tarihlerinde kelâm yöntemini kullanan mütekellimler yanında, kelâm yöntemine karşı çıkan özellikle selefî ge
15. asrın büyük ilim adamlarından biri olan Molla Gürânî, önemli ilim merkezlerinde tahsilini tamamladıktan sonra, dönemin önde gelen merkezlerinden biri olarak kabul edilen Kahire Berkûkiye Medresesi'nde hoca olarak göreve başladı. Otuz yaşında Anadolu'ya geçen Gürânî, kısa kesintiler dışında, hayatının tamamını burada geçirmiştir. Osmanlı Devleti'nde II. Murat, II Mehmet ve II. Bâyezid dönemlerinde önemli görevler ifa eden Gürânî, II. Murat Döneminde, Manisa'da bulunan Şehzade Mehmed'in hocalığını yapmışt
Necmettin Erbakan, gerek teorik gerek pratik alandaki mücadelesi ile küresel sömürü sistemi ile kurulan yeni dünya düzenine karşı çağımızın en önemli duruşlarından birini ortaya koymuştur. Henüz genç bir bilimadamı iken yerli motor imalatıyla başlayıp kelebek etkisiyle devam eden yürüyüşünü ilerleyen yıllarda siyasi arenaya taşımış ve mücadelesini karşısına çıkartılan tüm engellere rağmen vefatına kadar sürdürmüştür. O, ‘‘Millî Görüş'' olarak isimlendirdiği çizgisinde, siyasî partiden gençlik yapılanmaların
Osmanlı Devleti'nin XVII. yüzyılda yetiştirdiği en önemli simalardan biri olan Evliya Çelebi, üç padişaha tanıklık etmiş ve bu süre zarfında Osmanlı hâkimiyetindeki toprakların neredeyse tamamına yakınını görmüş ve eserinde bunların hepsinden bahsetmiş yegâne isimdir. İstanbul'u gezerek başlattığı gezisini Bursa ve Karadeniz'le sürdürmüş, önceleri Anadolu şehirleriyle başlayan bu geziler İran, Balkanlar ve diğer bölgelere doğru genişlemiştir. Osmanlı Devleti sınırlarını aşan seyahatlerini İran ve Avusturya'
16. yüzyılın önemli ilim ve devlet adamı Lutfi Paşa'nın Âsafnâme adlı risalesi, dürüst bir idarecinin tecrübelerini yansıtan tarihî bir vesika olmasının yanısıra, kendisinden sonraki veziriazamlar için bir nasihatname, idareciler için bir kılavuz niteliğindedir. Küçük hacmine rağmen hem içeriği hem de konusunda yazılmış ilk eserlerden biri olması bakımından büyük bir öneme sahiptir. Müellifinin devlet görevindeki tecrübelerini ve tavsiyelerini samimi bir üslupla ortaya koyan eser yüzyıllar boyunca büyük ilg
"Biz bu kitapta, muhabbet konusunda şer'î delilleri, muhabbetin hakikat ve sebeplerini, muhabbete lâyık olanın sadece Allah Teâlâ olduğunu, lezzetlerin en büyüğünün Allah Teâlâ'nın yüzüne bakmak olduğunu, ahirette Allah'a bakmanın lezzetinin dünyadaki marifetten daha fazla olmasının nedenini, Allah'a muhabbeti kuvvetlendirecek vesileleri, insanların Allah sevgisi konusunda farklı derecelerde olma sebeplerini, marifetullah konusunda anlayışların kısırlığının sebeplerini, şevkin anlamını, Allah Teâlâ'nın kulu
Arnavut kökenli bir devşirme olarak II. Bâyezid zamanında saraya alınmış, Enderun'da tahsil görmüş, sancak beyi, beylerbeyi ve vezir olmuş, Korfu seferinde Osmanlı deniz kuvvetlerine kumanda etmiş, Boğdan seferinde Mimar Sinan'ı padişaha takdim edip tanıtmış, iki yıl süreyle veziriazam olmuş, çeşitli idarî vazifeleri esnasında önemli görevler üstlenmiş bir devlet adamıdır. Veziriazamlıktan azledildikten sonraki hayatını telif ve araştırmayla geçirmiş, devlet adamlığının yanısıra yazdığı eserlerle de nam sal
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 150 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2