Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 148 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6
11 Mart 1884'te, Balıkesir'in Gönen ilçesinde doğan Ömer Seyfettin, Türk edebiyatının önde gelen yazarlarındandır. 10 kitap ve 125 hikaye kaleme alan yazarın hikâye ve makaleleri, birçok gazete ve dergilerde yayınlanmış olup eserleri arasında İncili Kaftan, Kaşağı, Kızılelma, Falaka önemli bir yer tutar. Ömer Seyfettin, çocukluk ve askerlik anılarından esinlenerek yazdığı hikâyelerde; Türk insanının duygu ve düşüncelerini, sade bir yazım dili ile ifade etmiş, toplumun aksayan yönlerini ele aldığı hikayeler
Tükendi
Bir tarafta isyancılara katılıp ülkesinin bağımsızlığı için savaşan cesur Serge Ladko, diğer tarafta büyük bir soygun çetesini çökertmek için varını yoğunu ortaya koyan zeki ve deneyimli dedektif Karl Dragoch. Bu iki adamın kaderleri hiç beklenmedik bir şekilde kesişti ve dedektif Dragoch, Tuna Kılavuzu Serge Ladko sayesinde çete üyelerini yakalamayı başardı. Nasıl mı? Jules Verne’ün polisiye türünde yazdığı bu keyifli kitapta heyecan verici kovalamacaya ve aksiyona doyacaksınız.
Aklı fikri denize açılıp maceralar yaşamak isteyen genç Robinson Crusoe, esir düştüğü Faslı korsanların elinden kurtulur. Ancak bu sefer de bindiği gemi batar ve ıssız bir adaya düşer. Bu adada hayatın değerini anlayan ve yaşadığı her şey için Tanrı’ya şükretmesi gerektiğini öğrenen Robinson, bir gün adasına gelen bir yerlinin hayatını kurtarır. Cuma adını verdiği bu yeni dostuyla hayatı baştan sona değişir.
Huysuz, aksi ve kaba bir çocuk olan Mary Lennox Hindistan’da kolera salgının baş göstermesiyle anne ve babasıyla birlikte evini de kaybeder ve İngiltere’de yaşayan amcasının yanına gönderilir. Uçsuz bucaksız bir fundalığın ortasındaki malikânede yaşamaya başlayınca Mary’nin tüm hayatı değişir. Amcasının yıllarca hiç kimsenin girmesine izin vermediği Gizli Bahçe’yi bulmasıyla hayatında çok büyük mucizeler gerçekleşir ve Mary artık o eski huysuz ve mutsuz kız olmaktan çıkarak yepyeni bir hayata başlar.
Tükendi
Bir kış günü Iping adlı kasabaya gizemli bir yabancı gelir ve kasabanın hanında bir oda tutar. Kendisinin bir araştırmacı olduğunu söylese de gizemli davranışları yüzünden kasaba halkı tarafından sürekli hakkında dedikodu yapılır. Kimi onun polisten kaçan bir suçlu olduğunu söyler, kimi de başka bir memleketten geldiğini. Ancak bu yabancının kasabaya gelmesiyle Iping’de tuhaf olaylar da baş göstermeye başlar ve en sonunda gizemli yabancı görünmez adam olduğunu söyleyerek bütün kasabayı birbirine katar.
Uzun yıllardır huzur içinde yaşayan Danimarka halkının başına bir canavar musallat olmuştur: Grendel. Bu korkunç ve iğrenç yaratık Danimarkalıların neşesini ve şölenlerini kıskandığı için her gece onlarca Danimarkalıyı öldürmeye başlar. Bu korkunç canavarın yaptıklarını öğrenen cesur ve güçlü Beowulf, yanına on dört adamını alır ve canavarı yenip Danimarkalıları huzura kavuşturmak için gemiyle yola çıkar. Eski bir İngiliz destanı olmasına karşın İskandinav bir kahraman olan Beowulf’un maceralarının anlat
Tükendi
Nasıl da kendini beğenmişin tekiydi! Ne olursa olsun dünyayı dolaşacağına inanıyordu, hiçbir şey onu yıldıramazdı! Kendini kanıtlayacaktı! Crusoe gibi olmak istiyordu! İşte şimdi Crusoe gibi olmak neymiş öğrenecekti!
On dokuzuncu yüzyılda havacılık alanında büyük çalışmalar ve çığır açan icatlar yapıldı. Weldon Enstitüsü de elbette boş durmadı, onlar da “İleri” adını verdikleri büyük bir balon yaptılar. Balonun yapımı tamamlandıktan sonra “İleri” ilk yolculuğuna çıkmaya hazırdı ama bir sorun vardı: pervane nereye takılacaktı? İşte bu yüzden kulübün üyeleri salonda toplanmış, hararetli bir şekilde bu konuyu tartışıyordu.
Aralarında bir tek söz konuşmayan kâşifler, on dakika sonra nehrin karşı kıyısına doğru yavaş yavaş süzülerek alçalmaya başladı. Sahilde, ürkmüş, hayretten şaşırmış on kadar üniformalı Fransız’dan oluşan bir müfreze vardı. Onlar nehrin sağ tarafından bir balonun yükseldiğini görmekle son derece şaşkına dönmüşlerdi. Bunu, semavî bir hâdise sanmış olmaları da mümkündü. Ama başları olan deniz teğmeni, Doktor Fergusson’un cüretkâr teşebbüsünü Avrupa gazetelerinde okumuş ve işi anlamakta gecikmemişti.
Tükendi
Tembel, çalışmayı hiç sevmeyen üç adam ve bir köpek can sıkıntısından bir gün tekne ile nehirde bir hafta geçirmeye karar verir. Tüm malzemelerini, yiyecek ve içeceklerini hazırlarlar ve kiraladıkları tekneye binerler. Ama o kadar tembeldirler ki çoğu zaman kürek çekmemek için tehlikeli olsa da teknelerini bir istimbota dayayıp onunla nehirde sürüklenmeyi bile göze alırlar. Bir haftalık nehir gezisi elbette bekledikleri gibi gitmez ve başlarına hiç düşünmedikleri şeyler gelir.
Bir tarafta isyancılara katılıp ülkesinin bağımsızlığı için savaşan cesur Serge Ladko, diğer tarafta büyük bir soygun çetesini çökertmek için varını yoğunu ortaya koyan zeki ve deneyimli dedektif Karl Dragoch. Bu iki adamın kaderleri hiç beklenmedik bir şekilde kesişti ve dedektif Dragoch, Tuna Kılavuzu Serge Ladko sayesinde çete üyelerini yakalamayı başardı. Nasıl mı? Jules Verne’ün polisiye türünde yazdığı bu keyifli kitapta heyecan verici kovalamacaya ve aksiyona doyacaksınız.
İşte Miss Campbell’ı büyüleyen bu okuduğu satırlardı. Bu olay aslında İskoçya’nın açıklanamayan efsanelerinden biriydi. Şanslıysa insan böyle bir şeye bir kere şahit olabilir ve böylece diğerlerinin düşüncelerini okuyabilirdi. Sam ve Sib şaşkın, boş gözlerle birbirlerine baktı. Yeşil Işın’ı görmeden bu yaşa kadar gelmişlerdi ve böyle bir şeyin var olup olmadığından emin bile değillerdi. Ancak Helena onlar gibi düşünmüyordu, bu benzersiz fenomeni görmek şu an hayatındaki en önemli şeydi.
Her şey aç olan yeğenlerinin karnını doyurmak için bir ekmeği çalmasıyla başladı ve bir ekmek için tam yirmi yıl hapis yattı Jean Valjean. Hapisten çıktığında herkese ve her şeye karşı öfkeliydi ve ilk yaptığı iş yine çalmak oldu: Bir papazın evindeki gümüşler. Ama bu hırsızlık onun kaderini değiştirdi ve tüm dünyaya karşı öfke duyan Jean Valjean bambaşka bir adam oldu. O artık yoksulların koruyucusu, haksızlıkların karşısında duran, merhametli ve iyi yürekli bir adamdı.
Tükendi
Sabahattin Ali Öyküleri-2 - Kazlar - Sarhoş - Bir Firar - Kırlangıçlar - Candarma Bekir - Kanal - Arap Hayri - Pazarcı - Kağnı - Kamyon - Bir Şaka - Apartman - Gramofon Avrat - Fikir Arkadaşı
İçimizdeki Şeytan Macide, Ömer'in koluna asılmış gidiyordu. Kafasında hiçbir şey yoktu. Daha doğrusu, bir şey düşünmüyor, sadece muhayyilesinde birbirini kovalayan levhaları seyrediyordu. Maddi hayatla bir tek alakası vardı: Şu anda Ömer'in kolunda olduğunu ve bu kolu sımsıkı tuttuğunu biliyordu. Gözleri yarı kapalıydı. İçinde hâlâ deminki ağlamanın verdiği hafiflik ve onu takip eden bir saadet hissi devam ediyordu. Böyle konuşmadan yürümenin de uzun sözler kadar birbirlerine ruhlarını açmaya yardımı olduğ
Tükendi
Tüm bunlar yirmi dört yıl önce oldu, ama yine de uğradığım hakaretlerden sonra, binlerce yabancının önünde, utanç içinde orada durduğum anı hatırlıyorum da kanın damarlarımda donduğunu hissetmiştim. Bir kez daha ne kadar zayıf, zavallı, güçsüz ve korku içinde olduğumu hissetmiştim. Bir kez daha ne kadar zayıf, zavallı, güçsüz ve korku içinde olduğumu hissediyorum; acı olarak nitelediğimiz tüm bu şey, işkence gören bedenin, en üst seviyeye kadar acı çeken etini tamamen yok etmek için yeterli değildir.
Nöbetçiler her zamanki gibi akşam olunca şehrin kapılarını kapattı. Ancak kapıları kapatmak sadece şehir içindeki korkuyu hapsetmeye yaradı. Öldürücü bir buhar gibi korkunç bir kader beklentisi sessiz ve ışıksız evlerin üzerine çökerken, karanlık, bir zamanlar şanlı ama şimdi çökmüş, korku içinde titreyen Romanın üzerine birtabut örtüsü gibi indi. Ancak yıldızlar insanların yakarmalarına kulak asmadan her zamanki gibi kaygısızca parlıyor ve hilal şeklindeki ay sanki hiç barbar tehdidi yokmuşçasına sessizce
Odamda ışık Yakmadım, karanlıkta oturup her şeyin nasıl başladığını ve nasıl sona erdiğini hatırlamaya çalıştım. Her şey bana o, eski, kayıp zanâanda kalmış gibi göründü. Yıllar önce çocuk vermiş olan bedenim sanki yeniden incelmiş, henüz olgunlaşmamış bir kız bedenine dönmüş gibiydi. Ben de kalbi hızlı hızlı atârak yatağına oturmuş, uyumadan önce onu düşünen bir kıza dönmüştüm. İstemsizce ellerimin yandığını duyumsadım ve sonra beni telaşlandıran bir şey oldu, tarif etmesi zor bir şeydi. Baştan ayağa anide
Yaşlı adam sanki kalp krizi geçiriyormuş gibi aniden sarsılmaya başladı. Koridorun sonundaki oda, kapısı sessizce kilitlenen o oda... Üç odalı o suiti kendi ailesi için tutmuştu. Karısı uyuyordu ve birkaç dakika önce huzur içinde nefes alırken gördüğü o kadın hayır, yanılıyor olamazdı -bir yabancının odasından sessizce süzülen o kadın, daha on dokuz yaşında olan kendi kızı Ernaydı.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 148 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6