Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 148 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
İnsanlığın İnsan olma sürecini ele alan Jack London, bunu bir çocuğun rüyalarından esinlenerek kaleme alıyor. Hem ilkel hem de çağdaş bir benliğe sahip olan bu çocuk, geçmişini gördüğü rüyalar aracılığı ile öğreniyor. Dostluğu Sarkık Kulak, düşmanlığı Kızıl Göz ve aşkı Hızlı ile tadan bu ilkel insan, tüm hayatı boyunca edindiği izlenimleri kendisinden sonraki kuşaklara aktararak bir yerde modern insan ile birleşiyor.Yüksekten düşme rüyalarının kaynağı nedir bilir misiniz? Atalarımız olan Ağaç İnsanların sık
Jack London’un 1908 yılında yayımladığı bu öyküsü, Kuzey topraklarında ölümle yüz yüze kalan bir insanın ve köpeğin donarak ölmemek için verdiği mücadeleyi anlatıyor. Jack London’un vahşi doğanın pençesinde insanın acizliğini, hayatta kalma iç güdüsünü ve doğanın kazandığı mücadeleyi, vahşi doğa kanunlarını ile anlattığı bu öyküyü okurken umudu, çaresizliği, ölüm korkusunu, kabullenişi, yaşama azmini yazarın gerçekçi betimlemelerinde yaşayacak ve kendinizi buzla kaplı o coğrafyada bulacaksınız.
Bu satırları size, kapısı sonuna kadar parlak güneş ışığına açık olan değirmenimden yazıyorum. Önümde ışıl ışıl bir çam korusu tepenin eteklerine kadar uzanıyor. En yakındaki dağlar olan Alpler çok uzakta, gri siluetleri gökyüzüne yaslanıyor. Etrafta neredeyse hiç ses yoktu; uzaklardan belli belirsiz duyulan bir kaval sesi, lavantaların arasından seslenen bir çulluk ve bir yerlerden duyulan bir katırın boynundaki çan sesleri. Provence’nin ışığı bu muhteşem manzaraya can veriyor.
Tükendi
Bu arada Dr. Ox diye bilinen bu adam kimdi? Kesinlikle orijinal bir adamdı ama aynı zamanda cesur bir âlim, çalışmaları bilinen ve tüm Avrupa aydın kesimi tarafından saygı duyulan bir fizyolojistti. Orta boylu bir adamdı ama ne yaşını ne de uyruğunu bilmek mümkün değildi. Tuhaf bir kişiliğe sahipti, tez canlı ve çabuk parlayan biriydi. Yani Quiquendone sakinlerinin tam tersi bir karakteri vardı.
Yolcuların bu kara parçasına inmekten başka şansları yoktu; burasının bir ada mı, yoksa anakara mı olduğunu bilmiyorlardı ama ne olursa olsun buraya inmenin bir yolunu bulmaları gerekiyordu. Ama neredeyse suya batmak üzereydiler. Bir mucize gibi balon birden son bir hamle yaptı, biraz yükseldi ve en sonunda kumlu sahile ulaştı. Yolcular birbirlerine yardım ederek karaya çıkabildi.
Tükendi
Bazı cevaplanması gereken sorular vardı. Mesela Tudor Brown kimdi? Bay Durrien onun asıl adının Noah Jones olduğunu, damadının evlenmeden önce çok zengin bir petrol yatağı için ortak olduğu bir adam olduğunu söyledi. Aslında adamın asıl işinin köle tüccarlığı olduğunu, Vandalia adını verdikleri zengin bir maden bulduğunu, bu madene damadını kandırarak ortak olduğunu belirtti. Damadının imzaladığı sözleşmeye göre ortaklardı ve ileride çocukları olursa onlar varisleri olacaktı. Ama Vandalia’nın çok zengin bir
Tom Sawyer’ın en yakın arkadaşı Huckleberry Finn’i tanımayan yoktur. Tom’la birlikte yüklü miktarda para bulduktan sonra Huck, Bayan Douglas ve onun kız kardeşi Miss Watson’la birlikte yaşamaya başlar ama disiplinli bir ev hayatı Huck Finn’e göre değildir. Aklı fikri kaçmaktadır. Kasabaya dönen babası Huck’ın parasını almak ister ve onu kaçırır. Bir fırsatını bulan Huck, babasının elinden kaçar ve bir adaya sığınır. Orada onun gibi bir başka kaçak daha vardır: Miss Watson’un kölesi Jim. İki kaçak iyi
Uzun yıllarını Afrika’da avcılık yaparak hayatını geçirmiş ama bir türlü istediği serveti edinememiş Quatermain’in yolu Sör Henry ve dostu Yüzbaşı Good ile bir gemide kesişir. Sör Henry, Hz. Süleyman’ın Hazineleri’ni aramak için iki yıl önce evi terk eden ve bir daha haber alınamayan kardeşini bulmak için o bölgeyi bilen cesur adama ihtiyaç duyduğunu ve hazineyi bulurlarsa her şeyi Quatermain ve Good’a vereceğini söyler. Paraya ihtiyacı olan Quatermain bu teklifi kabul eder. Üç beyaz adam daha önce hiç kims
Şimdi her şey anlaşıldı dedi Glenarvan. 7 Haziran 1862’de üç direkli Britannia Glasgow’dan demir alıp güney yarım küredeki Patagonya kıyılarında battı. Kıyıya çıkan iki denizci ve Kaptan Grant yerlilerin eline düştü. Bu kâğıdı 37. enlemde denize attılar. Onlara yardım getirin ya da onlar kayıp.
Dört adam - iki profesör, bir gazeteci ve bir avcı - Güney Amerika’nın balta girmemiş ormanlarına doğru gizemli bir yolculuğa çıkar. Amaçları tarih öncesinden kalmış hayvanları bulmak ve onlarla ilgili kanıtları tüm dünyaya sunmak. Profesör Challenger ve yol arkadaşları Bay Malone, Profesör Summerlee ve Lord Roxton bu yolculuklarında başarılı olabilecekler mi? Hâlâ dinozorların yaşadığı bölgeye gidip oradan sağ salim dönebilecekler mi?
Perrine adlı küçük kız önce babasını, sonra annesini kaybetmiş ve kimsesiz kalmıştır. Ancak hiç tanımadığı akrabaları da vardır. Annesi ölürken kızına Maraucourt’a gidip onları bulmasını söylemiştir. Küçük kız annesine verdiği sözü tutup beş parasız, aç susuz, yalın ayak Maraucourt’un yolunu tutmuş ve orada bir fabrikada işe girmiştir. Fabrikanın sahibi Mösyö Vulfran yıllar önce kaybettiği oğlunun özlemi içinde zengin bir adamdır. Kısa süre sonra yaşlı adam ve küçük kız iyi dost olurlar ve Perrine’nin tü
Küçük Kadınlar kitabından tanıdığımız Jo büyümüş, evlenmiş ve Plumefield’da kocası Fritz Bhaer ile bir okul açmıştır. Amacı burada geleceğin beyefendilerini olduğu kadar hanımefendilerini de yetiştirmek isteyen Bayan Jo, aynı zamanda okulun kapılarını kimsesiz ama yetenekli çocuklara da açmaktadır. Bunlardan birisi Nat ve bir diğeri de Dan’dir. Sevginin yapamayacağı hiçbir şey olmadığını gösteren bu öykü, okurken içinizi ısıtacak. Çünkü sevgi her toprakta büyüyen bir çiçeğe benzer, güz ayazında ya da
Dorothy, anne ve babasını kaybettikten sonra Em teyzesi ve Henry amcası ile yaşamak için Kansas’a gelir. Bir gün büyük bir fırtına kopar ve Dorothy kendine geldiğinde yanında küçük köpeği Toto ile başka bir ülkede olduğunu anlar. Orada tuhaf insanlarla, cadılarla, konuşan bir Korkuluk, bir Teneke Adam ve bir Aslan’la tanışır ve tüm bu Oz ülkesini yaratan Muhteşem Oz’u görmek için yollara düşer. Dorothy Kansas’a dönmeyi, Korkuluk bir beyne sahip olmayı, Teneke Adam bir kalbe ve Aslan da cesarete sahip olm
Küçük yaşlardan itibaren denize olan tutkusu Jim’i hem onu şanslı, hem de lanetli bir adam yapmıştı. İlk çıktığı görevde gemisi batmış ve gemideki sekiz yüz hacıyı ölüme terk ederek birkaç denizciyle birlikte bir filikaya atlayarak oradan kaçmışlardı. Ve bu Jim’in asla peşini bırakmamıştı. Bir hayalet gibi gittiği her yerde onu takip etmişti. Ta ki çok uzaklarda, bir balıkçı köyünde kendine yeni bir yaşam kurana dek. Yerlilerin çok sevdiği Jim’in adı artık Tuan Jim, yani Lord Jim olmuştu. İyi bir işi ve
Tükendi
Gemideki acemi miço ise; aslen New Yorklu, on beş yaşında anasız babasız bir yetim olan Dick Sand’di. Dick orta boylu, yapılı bir oğlandı. Kahverengi saçları, alev alev yanan mavi gözleri vardı. Yetimhanede büyümesine rağmen sekiz yaşında denizin tadını almış, yavaş yavaş denizciliği ve denizin inceliklerini öğrenmişti. Bir ticaret gemisinde miçoyken Kaptan Hull onu görmüş ve küçük oğlana hemen kanı ısınmıştı. Bay Weldon da Dick’i çok sevmiş ve onu koruması altına almıştı. İşte Dick Sand böylece Pilgrim’in
Babalarının işi yüzünden Londra’dan taşraya taşınan Robert, Cyril, Jane, Anthea ve iki yaşındaki kardeşleri Kuzu yeni hayatlarına alışmaya çalışırlarken bir gün anneleri hasta büyükanneye bakmak, babaları da bir işini halletmek için evden ayrıldı. Evleri bir taş ocağının yanında olan çocuklar bir gün ocağa oynamaya gittiklerinde bir kum perisi ile karşılaştı. Her gün için bir dilek hakları vardı ama diledikleri şey güneş batınca etkisini kaybediyor, her şey eski haline dönüyordu. Bu beş afacan öyle şeyler
Tükendi
Çok zengin ve şımarık bir oğlan olan Harvey Cheyne, annesi ile bir gemiyle Avrupa’ya giderken denize düşer ve tesadüfen orada bulunan bir balıkçı tarafından kurtarılır. Geminin kaptanına ve diğer balıkçılara babasının çok zengin bir adam olduğunu söylese de bir türlü inandıramaz, hatta onun deli olduğunu bile düşünürler. Harvey kendisini ailesine götürmeleri için yalvarır ama kaptan balık sezonu bitmeden karaya çıkmayacaklarını söyler ve Harvey için zor günler başlar. Hayatı boyunca hiç çalışmamış, hiçbi
Kanalları, gemileri, laleleri ve yel değirmenleriyle ünlü Hollanda’da bir kış zamanı geçen bu öyküyü okurken yoksul ama mutlu iki çocuğun, Hans ve Gretel’in kâh üzüntülerine, kâh sevinçlerine şahit olacaksınız. Babalarının sette kaza geçirip yatağa düşmesinden sonra her şeylerini kaybeden Brinker ailesi, tüm bu zorluklara rağmen bir arada kalmayı başarmıştır. Ancak tek tutkuları paten kaymak olan bu iki çocuğun rüyalarını süsleyen bir gelişme olur: bir paten yarışması düzenlenecektir ve kazanana bir çift
Tükendi
Bir kez daha hayretler içinde kaldık. Onun hesaplamalarındaki doğruluk ve hızda bizi afallatan bir şey vardı; sanki hamleleri bir kitap okuyup söylüyor gibiydi. Her halükarda onun oyuna müdahele etmesi ve bir dünya şampiyonuyla berabere kalmanın beklenmedik fırsatı büyülü bir etki yaratmıştı. Tahtayı daha iyi görmesi için kenara çekildik. McConnor. Şahı g8den h7ye ilerletiyorum, değil mi? diye sordu yeniden.20. yüzyılı en iyi anlayıp yorumlayan yazarlardan bir tanesidir Stefan Zweig. 1. Dünya Savaşının yıkı
Prens Prospero bu hayaletimsi yabancıyı görünce (sanki rolünü tam olarak oynamak ister gibi, o da vals yapanların arasında bir ileri bir geri hareket ediyordu) ilk anda korku ya da tiskintiyle titredi ama sonra kaşları öfkeyle çatıldı yüzü kıpkırmızı kesildi. Yanında duranlara dönüp kaba bir sesle Bizimle alay etmeye cesaret eden de kim? dedi. Yakalayın ve maskesini çıkarın; böylece yarın şafakta surlardan kimi sallandıracağımızı biliriz!
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 148 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3