Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 148 kayıt bulunmuştur Gösterilen 120-140 / Aktif Sayfa : 7
Yalnız bir şeye dayanmak artık benim için mümkün değil: Her şeyi kafamda yalnız başıma saklayamayacağım. Söylemek, bir şeyler, birçok şeyler anlatmak istiyorum... Kime? Şu koskocaman dünyada benim kadar yapayalnız dolaşan bir insan daha var mı acaba? Kime, ne anlatabilirim? On seneden beri hiç kimseye bir şey söylediğimi hatırlamıyorum. Boşuna yere herkesten kaçmış, boş yere bütün insanları kendimden uzaklaştırmışım; ama bundan sonra başka türlü yapabilir miyim? Artık hiçbir şeyin değişmesine imkân yok... L
Tükendi
Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş, peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusunu vermemişti. Etrafına daima bir yabancı gözüyle bakmış, hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış, bu yalnızlığının gururu içinde, memnun olmaya çalışmıştı. Şimdi ilk defa bir şey istiyor, hem de korkunç bir şiddetle istiyordu. Fakat niçin bu istek bir imkânsızlıkla beraber gelmişti? Niçin hayatının bu en büyük arzusunu, şimdiye kadar belki yine içinde, fakat en gizli yerlerde saklı duran bu arzuyu, hapsedildiği yeri parça
Macide, Ömer'in koluna asılmış gidiyordu. Kafasında hiçbir şey yoktu. Daha doğrusu, bir şey düşünmüyor, sadece muhayyilesinde birbirini kovalayan levhaları seyrediyordu. Maddi hayatla bir tek alakası vardı: Şu anda Ömer'in kolunda olduğunu ve bu kolu sımsıkı tuttuğunu biliyordu. Gözleri yarı kapalıydı. İçinde hâlâ deminki ağlamanın verdiği hafiflik ve onu takip eden bir saadet hissi devam ediyordu. Böyle konuşmadan yürümenin de uzun sözler kadar birbirlerine ruhlarını açmaya yardımı olduğu muhakkaktı.
Ulu Tanrım. kalbim seninle konuşmak için içimde bir su gibi akıyor ama sen bu yüreği korkuyla dolduruyorsun oysa korksam da dua etmem için bana ağız verdin. Bana ne bilgelik ne de kurnazlık bahşettin. senin öfkeni nasıl dindireceğimi bile bilmiyorum. Ama sen ne diyeceğimi biliyorsun. çünkü daha sözcükler dudaklarımdan dökülmeden sen onların ne olduklarını zaten biliyorsun ve tüm yaptıklarımızı görüyorsun. Yine de o zavallı günahkârlar için sana dua edeceğim. Böyle konuştuktan sonra Rahel başını eğdi. Tanrı
Yatak odasının kapalı atmosferinden yavaşça çıkıp balkona çıktığında ürperdi. Farkında olmadan bedeninin sıcaklığına yakın olmak için dirseklerini içeri çekti. Aşağıdaki manzara halen sisin içine gömülüydü. Yoğun, sütümsü buhar Zürih Gölünün üzerini kaplamıştı. Bu tepeye tünemiş küçük evinden göl genellikle bir ayna gibi dümdüz görünür ve gökyüzünden geçen her bir beyaz bulutu yansıtırdı. Gözünün gördüğü, ellerinin dokunduğu her yer ıslak, karanlık, kaygan ve griydi.Ağaçlardan su damlıyor, evin kirişlerinde
Soğuk içine işledi ve kendini tüm bu eşyaların ortasında bir yabancı gibi hissetti. Bu yatakta kimle kimler oturmuştu; ağlamaklı bir halde baktığı aynaya daha önce kimlerin bakmış olduğunu düşündü. Hiç bilmediği bir ülkedeki bir yabancı gibi için korkuyla doldu; hiçbir şey onun için tanıdık değildi ve bu duygu içini buz gibi bir havayla doldurdu.
Ama şu an akşam vakti, yemek masasındaki insanlar dağıldı. Erkekler büyük salonda sigara içip iskambil oynayarak oturuyor; gece yarısına kadar kenarlarda titreşen beyaz ışık, bazen ağız dolusu, bir şakaya atılan kahkahaların eşliğinde pencerelerden taşıp parka akıyor. Kadınların çoğu odalarına çekilmesine rağmen şatonun giriş salonunda hâlâ oturan ve birbirleriyle konuşan birkaç kadın var. Bu yüzden genç adam bu akşam tek başına. Henüz diğer erkeklerin arasına karışamıyor ve kadınların yanında da kendini ut
Bir zamanlar sadece benim olacağını hayal ederdim; seni. kaçak olan seni çocuğun içinde tutabileceğimi sandım. Ama o senin oğlundu! Gece vakti acımasızca benden Uzaklaşıp bir yolculuğa çıktı; beni unuttu ve asla geri gelmeyecek. Bir kez daha yalnızım. her zamankinden daha beter hem de. Sana ait hiçbir şey yok elimde, hiçbir şey, Ne çocuk, ne bir kelime. ne bir satır, ne de hafızanda bir yer...
Başıma gelen bu tuhaf şeyi nasıl anlatabilirim ki? Öyle tarif edilemez, öyle şaşırtıcı ki ama y,ne de hafızamın hiçbir şekilde yanılmadığından da eminim. O kısacık süre içinde her bir duygumu, her bir dürtümü net bir şekilde hatırlıyorum. Otuz beş yıllık hayatımda yaşadığım diğer olaylar bu kadar canlı değil.
Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupêry tarafından 1943 yılında yazılan Küçük Prens, dünyanın en çok satan ve okunan kitaplarından biridir. Bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyasının anlatıldığı kitap, uçağıyla çöle düşen pilotun, B612 astreoidinden gelen Küçük Prens'le tanışmasıyla başlar. İlerleyen bölümlerde Küçük Prens'in yaptığı gezilerde gördüğü yetişkinlerin eleştirisi yapılır. Otorite tutkunu bir kral, kendini beğenmiş bir sanatçı, umutsuz bir sarhoş, sahip olma hevesinde bir işadamı, sorg
Baba ve oğlunu son gören kişi William Crowder. Boskombe Gölü sık ağaçlıklı bir yer, gölün etrafı da sazlıklarla ve çalılarla dolu. Av bekçisinin on dört yaşındaki kızı PatienceMoran ağaçların arasında çiçek topluyormuş, o sırada. Kız, Bay McCarthy ve oğlunu gölün hemen kenarında ciddi şekilde tartışırken gördüğünü söylüyor. Bay McCarthy'nin oğluna çok sert şekilde konuştuğunu ve oğlunun da babasına vuracakmış gibi elini havaya kaldırdığını görmüş. Olanlardan korktuğu için koşup, annesinin yanına gelerek on
Vücut Efendisi gözleri ve kolları bağlandıktan sonra içeri getirilmesini emrediyor, dedi. Üçü de hızla ceketini çıkararak gömleğinin sağ kolunu dirseklerine kadar sıvadıktan sonra dirseklerinin üzerinden bir ip geçirip. kollarını bağladılar. Başına ise, gözlerini de kapatan kalın siyah bir başlık taktılar. McMurdo sonunda Loca'ya takdim edilecekti. Kafasındaki baslık çevresindekileri görmesine engel oluyordu ama salondaki insanların uğultu ve mırıldanmalarını duyabiliyordu. Jack McMurdo, dedi bir ses. Sen
Lauriston Gardens'taki üç numaranın, uğursuz ve korkutucu bir görünüşü vardı. Yolun biraz gerisinde kalan dört binadan biriydi. Bu binalann yalnızca idsinde oturan vardı. İkinciboş evin üç katında da bulanık camlarda katarakt gıbi görünen Kiralık ilanları dışındaı insanın içini bunaltan boşve kasvetli pencereler vardı. Bu evlerin her birini, hastalıklı bitkilerin fışkırdığı küçük bir bahçe, yoldan ayınyordu ve evlere kilden ve çakıldan ibaret, dar bir yoldan gidiliyordu. Gece boyunca yağan yağmur yüzünden
Kapı içeriden hem kilitlenmiş hem de sürgülenmişti. Anahtar tam dönmemiş olduğundan anahtar deliğinden içeriyi görebiliyorduk. Sherlock Holmes eğildi fakat birden boğulurcasına bir ses çıkararak ayağa kalktı. Bu durum hiç de hoş değil, Watson, dedi. Onu hiç bu kadar sarsılmış görmemiştim. Bu konuda sen ne düşünüyorsun? Eğilip delikten bakmamla geri çekilmem bir olınuştu. Ay ışığının odaya verdiği yalancı aydınlıkta sanki havada asılıymış gibi duran çünkü boynundan aşağısı karanlıkta kalıyordubir kafa bana
Sisin içinden biryerden sürünerek ilerleyen birya da bir şeyin hışırtıları geliyordu. Elli metre ötemizdeydi bulut. üçümüz de dikkat kesilmiştik, içinden ne gibi bir dehşetin fırlayacağına bakıyorduk. Holmes'ün dirseğinin yanındaydım. Bir ara yüzüne baktım. Soluktu ama canlıydı; gözleri. ay ışığında pırıl pırıl parlıyordu. Fakat birden kaskatı oldu, bakışlar ve dudaklar hayret içinde aralandı. Aynı anda Lestrade korkunç bir çığlık atarak, kendini yere attı. Ben ayağa fırladım. Kaskatı kesilmiş elim tabanca
Ne olduktan hakkında hiçbir şey bilmediğim o odalarla ilgili esrarengiz bir şeyler olduğunu anladığım anda onları görme isteğine kapıldım Bay Holmes. Bu sadece meraktan değildi artık bir görev haline gelmişti 0 odalara ginnenin bir yararı olacaknmış gibi hissediyordum. Belki de bu kadınlara dair bir içgüdüydü. Her ne olursa olsun böyle hissediyordum ve yasak kapıyı açmak ıçin bir fırsat kolluyordu. Dün, bu fırsatı yakaladım. O odada işi olan tek kişi Bay Rucastle değildi. Teller ve eşinin de bu odalarda iş
Bakır Renkli Kayın Ağaçları - Baskerville'lerin Köpeği - Dörtlerin Esrarı - Kızıl Soruşturma - Korku Vadisi - Sussex Vampiri'nin Macerası
Tükendi
Her zaman gizem hayatımızı belirlemiştir. Bilgelik de gizemden doğan bir yaşam felsefesidir. Herkes bilgeliğin peşindedir ama çok azımız ona ulaşabiliriz. Eskilerde Gizli ve Ulasılmaz olan evrensel bilgi, günümüzde merak eden, arayan, araştıran, ilgi duyanlar için her zamankinden daha fazla gözler önünde artık Bu, aynı zamanda tüm insanlığın ortak mirası Ve bazı temel sorunların cevaplarını içeriyor. Bu kitapta başka yerlerde erişmekte güçlük çekeceğiniz. düşünce ve farklı yaklaşımlar bulacaksınız. İçlerin
Yanılmıştı. Bu İtalyanressamın Meryem Ana olarak çizdiği kız değildi. Yine de kaldırdığı eli ümitsizlikle yere düşürmedi. Gördüğü şey onun için bir mucizeydi, bu kutsal saatin parlak ışığında görülmüş bir ilahenin hayaletinden daha tatlı, daha mütevazı, daha insanıydi. 20. yüzyılı en iyi anlayıp yorumlayan yazarlardan bir tanesidir Stefan Zweig. 1. Dünya Savaşı'nın yıkımı. ardından Nazizmin yükselişiyle başlayan 2. Dünya Savaşı'nın getirdiği alt üst oluşu bütün açıklığıyla okurun önüne serer. Kısa aralıkl
Edgar'ın artık içi rahattı. Yüreği tek bir duyguyla atıyordu: Nefret, açık bir düşmanlık. Artık içinde ikilem yoktu, zihni berraktı. Varlığının onlar için sıkıntı olduğunu öğrendiğinden beridir; onlara sülük gibi yapışmaktan büyük bir zevk alıyordu. Onları hayattan bezdirmek için elinden geleni yapıyor tüm enerjisini buna harcıyordu. Çocuğun pençelerini ilk bamn hissetti. 20. yüzyılı en iyi anlayıp yorumlayanfyazarlardan bir tanesidir. Stefan Zweig. 1. Dünya Savaşı'nın yıkımı, ardından Nazizmin yükselişiyl
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 148 kayıt bulunmuştur Gösterilen 120-140 / Aktif Sayfa : 7