Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 148 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Franz Kafka nın Ceza Sömürgesi, suç ve ceza arasındaki ilişkiye farklı bir bakış açısı getiriyor. İsmi verilmeyen bir adada, acıma olmayan bir zekâyla kurgulanmış bir mekanizmanın, suçlu ya da suçsuz olması gözetilmeksizin mahküm kılınmış insanları bürokratik bir katılıkla ve doğal kabul edilen bir yaklaşımla cezalandırdığı bir tören betimleniyor. Bir yanda duygusal açıdan olaya mesafe koyan, suskun kalan tanıkıgezgıın, Öbür yanda yasama, yürütme ve yargı yetkilerini kendı üstune almış ve bu sorumluluğu ken
Bir zamanlar çok cimri, soğuk, mutsuz, hiç kimseyi sevmeyen ve hiç kimsenin sevmediği Ebenezer Scrooge adında bir adam varmış. Bir Noel arifesinde yoksullara yardım etmediği gibi, yeğeninin Noel yemeği davetini de reddetmiş. Çünkü ona göre Noel bir zırvalıktan başka bir şey değilmiş. O gece evine üç tane hayalet gelmiş: Geçmiş, Şimdiki ve Gelecek Noel’in Hayaletleri. Bu üç hayalet Scrooge’ye öyle şeyler göstermişler ki, yaşlı ve taş kalpli bu adam her şeyi görmüş ve hayatı tamamen değişmiş.
Tükendi
Kuzey Amerika’da İngilizler ve Fransızlar arasındaki kanlı savaş, bölgede yaşayan yüzlerce Kızılderili kabilesini etkilemiş, onları yerlerinden yurtlarından etmişti. Kızılderililerin bir kısmı İngilizlerin, bir kısmı ise Fransızların düşmanıydı. Bir Huron savaşçısı olan Magua ise İngilizlerin baş düşmanıydı, özellikle de Fort William Henry’nin komutanı General Munro’nun. Tek amacı vardı: General Munro’dan intikam almak. Ve intikamını almak için Munro’nun iki kızını kaçırmayı aklına koymuştu ama onun bu i
Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Tükendi
Dostoyevski, ruhsal çözülmelere örnek teşkil eden bu öyküsünde, karısının kendisini aldattığı düşüncesine paranoyakça saplanan ve ruhsal bir bunalımın eşiğinde olan İvan Andreyeviç’in, kıskançlık içgüdüsünün sosyal yaşantısına nasıl işlediğini ve karısını suçüstü yakalamaya çalışırken düştüğü durumları, trajikomik bir üslupla anlatıyor. Öyküde, kıskanç bir kocanın hastalık boyutlarına ulaşan evhamları tahlil edilirken, okura Ahlâk ve erdem! gibi kavramlar da sorgulattırılıyor.
Dostoyevski’nin gençlik yıllarında kaleme aldığı Yufka Yürek te, insan ruhu üzerinde yapılan derin psikolojik tahlilleri görmekteyiz. Kişilik bölünmesi yaşayan uyumsuz karakterlerin yer aldığı öyküde, kadın-erkek ilişkilerinde sıkışan duygusal dalgalanmalar göze çarparken, ani ruhsal değişkenliklerin sadece insan yaşamının zemini ile değil, zeminin altıyla da ilgili olduğunun saptanması yapılıyor.
Dostoyevskinin bir anti-kahraman başyapıtı olan bu eserde, kendisiyle çelişkiler yaşayan, hayata tutunamayan ve ağır çöküntü yaşayan bir karakter ele alınır. Özellikle varoluşunun kökenlerini sorguladığı bölümlerde yazar, hayal ürünü olarak nitelendirdiği bu anti-kahramanla hem kendini hem de zamanının insanlarını sorgulamaktadır. Yeraltından Notlar, belki de Dostoyevskinin hem bir itirafı hem de döneminin boş insanlarına olan nefretini kustuğu bir kitaptır.
Tükendi
Mali olarak çökmüş bir generalin yanında özel öğretmen olarak çalışan Aleksey Ivanoviç, gönlünü generalin üvey kızı Polinaya kaptırmıştır. Polinanın gönlünü kazanabilmek için bu yoksul gencin tek çaresi, kumar oynayıp zengin olmaktır. Fakat bilmediği şey paranın bir insanın aşkını satın almaya yetmeyeceğidir.
Dostoyevski’nin bir gazete ilanından esinlenerek yazdığı ve psikolojik tahlillerin ön planda olduğu bu öyküde, 16 yaşındaki genç bir kızın çaresizlik sonucu 41 yaşındaki bir adamla evlenmesi ve kadının intiharıyla sonuçlanan bir son anlatılıyor. Sevgisini dile getiremeyen ve karısını sürekli aşağılayan, aşağıladıkça daha çok aşık olan hastalıklı bir adam bastırdığı duygularını, hastalıklı bakış açısını vicdani bir sorgulamaya dönüştürüp, kendi kurduğu mahkemede, okuru bir yargıç gibi görüp, vicdan muhaseb
Yetim bir kızdır Varvara Alekseyevna ve başına gelmeyen kalmamıştır. Uzaktan bir akrabası olan Makar Devuşkin sahip çıkar bu zavallı kızcağıza ama Makar Aleksiyeviç de üç kuruş kazandığı memur maaşıyla zar zor geçinen bir adamdır. Yine de sırf Varvarasını, meleğini mutlu etmek için varını yoğunu onun uğruna harcar ta ki elinde hiçbir şey kalmayana kadar. İkisi de yoksuldur, çaresizdir, zavallıdır ama birbirlerini ayakta tutmayı başarırlar. Birbirlerine her gün mektup yazarlar, her gün üzüntü ve sevinçlerini
Tükendi
Hayatını bilime adamış, hastalıklı ve a-sosyal bir karakter olan Ordinov, bir gün kiralık oda aramak için evden dışarı çıkar ve kilisede gördüğü evli bir kadına âşık olur. Hikâyenin olay örgüsünü Ordinov’un, bu yasak aşkı üzerinden gelişen hadiseleri belirler. Dostoyevski, toplumun dışında kalmış, çevresi tarafından yalnızlaştırılmış ve aşk acısı çeken bir insanın, yaşadığı buhranları ve karmaşık duyguları derin analizleriyle gözler önüne seriyor ve okuyucuya, tüm bu yaşanılanların gerçek mi yoksa kahrama
Hayatındaki tek dostu hayalleri olan a-sosyal bir adamın, aşk acısı çeken genç bir kadınla yaşadığı dört gece…Bir gece vakti yolları kesişen Nastenka ve ismini gizleyen kahramanımız, birlikte geçirdikleri bu dört gece boyunca, birbirlerine hikayelerini ve hayallerini anlatırlar. Kahramanımız, bu “beyaz geceler” olarak adlandırdığı zamanlar da Nastenka’ya ya aşık olur fakat duygularını gizler. Nastenka ise hâlâ bir yıldır haber alamadığı eski aşkını beklemektedir ama kahramanımıza da onu sevdiğini söyler.Kah
Güneşli Güney topraklarından bir gece ansızın kaçırılan Buck, kendisini hiç bilmediği bir dünyada bulur. Bu dünyanın yasası sopa ve dişin yasasıdır. Burada ya ölürsün ya da öldürürsün. Üçüncü bir seçeneğin yoktur. Artık yaşam acımasızdır ve Buckın bu acımasız Kuzey topraklarının yasasına uymaktan başka çaresi yoktur. Türlü acımasızlıklara katlandıktan sonra sevgiyi bulur Buck ama damarlarında akan vahşi kan onu yabana çağırmaktadır.
1900’lü yıllarda, Britanya krallığı zenginliğinin en üst sınırlarını yaşarken başkent Londranın doğu yakası fakirlik, açlık ve hastalıklarla mücadele eden insanlarla doludur. Jack London, toplumsal adaletsizliğin sosyolojik araştırmasını yapmak için halka karışır ve uçurumun kenarında yaşayan insanların hayat mücadelelerine tanık olur.Jack London, “Uçurum İnsanları” adını verdiği bu öyküsünde, güneş batmayan bir imparatorluğun, farklı yakalarında yaşayan insanlar arasındaki derin toplumsal sınıf ayrılığını
Hayatının bir döneminde boks ile ilgilenmiş olan Jack London, bu öyküsünde boks sporunun karanlık dünyasını gözler önüne seriyor. Yazar, spor müsabakalarında dönen şikelerin ve bahislerin eleştirisini yaparken, adaletsizliğe karşı bir baş kaldırışı konu ediniyor. Saf ruhlu, genç ve yetenekli bir boksör, genç ve güzel bir gazeteci ile yaptığı bir röportaj esnasında kirlenmiş ve yozlaşmış ruhlarla dolu bir dünyanın içinde olduğunu fark eder. Ve bu fark ediş ile birlikte sorgulamalar başlar. İleri ki günlerde
Bir kurt yavrusunun gözünden anlatılan Beyaz Diş, kuzey topraklarının soğuk ve acımasız yaşam şartlarını ortaya koyarken aynı zamanda insanların yaşamlarından da kesitler sunuyor.Yaşadığı çevrenin tüm vahşiliğine karşın hayatta kalan Beyaz Diş, annesiyle birlikte insanların eline düşünce tüm yaşamı değişmişti. Köpeklerin ve insanların tüm eziyet ve işkencelerine, açlığa ve esarete, sevgisizliğe ve nefrete karşın Beyaz Diş en sonunda sevgiyi bulur ama sevgiyi bulma süreci onun için hiç kolay olmayacaktır.
Jack Londonın 1912 yılında kaleme aldığı Kızıl Veba, 2013te başlayan tehlikeli ve ölümcül bir salgını anlatıyor.Bedene nüfus ettiği andan itibaren çok kısa bir sürede öldüren veba mikrobu, insanlığın kaderini değiştirir ve modern dünya, salgına teslim olur. Uygarlıklar yıkılır. Yağmacılar şehirleri harabeye çevirir.Hastalıktan kurtulmuş çok az sayıdaki insan ise ilkel bir şekilde kabile hayatı yaşar.Salgından 60 yıl sonra sağ kalan tek kişi olan Profesör James Howard Smith, teknolojiden ve medeniyetten yoks
1980'lerin Amerikasında, derin ekonomik krizin etkileri görülürken, sokakların en acımasız gerçekleri demiryollarında yaşanmaktadır. Bu ekonomik krizin oluşturduğu boşluklar, özellikle adalet kavramını sorgulatır duruma getirmiştir.Demiryolu Serserileri toplumun marjinal katmanlarından biri olan Jack Londonun, kaçak yolcu statüsünde trenle Amerikayı gezerek yaşamını sürdürdüğü, bazen dilencilik bazen hırsızlık bazen de aç kalarak hayatını idame ettirdiği gençlik yıllarını anlatan otobiyografik öykülerinden
Jack London’un Kurdun Oğlu adındaki derlemesinden alınan Bir Kuzey Macerası aşk uğruna çıkılan bir yolculuğu anlatıyor. Kabile reisi Naass, aralarındaki kan davasını bitirmek için atalarının düşman olduğu kabilenin son üyesi Unga ile evlenir. Evlendikleri gece Unga, denizden gelen beyaz bir adam tarafından gemiye bindirilerek kaçırılır. Naass, karısını bulmak ve intikam almak için yollara düşer.Aşkın, fedakarlığın, hırsın, mücadelenin ve adaletin hikayesini akıcı, sürükleyici ve sade bir dille okuyacaksını
Issız, soğuk ve yabancı Kanada Ormanlarında altın aramak için yollara düşen iki arkadaştan biri sakatlanır, diğeri ardına bakmaz, hızlı adımlarla kendi yoluna devam eder. Kalan için artık açlıkla, soğukla ve ormandaki vahşi hayvanlarla mücadele etmesi gereken yeni bir hikâye başlar. Yaşama umudunu bir girdap gibi yüreğinde taşıyan karakterin, hayata tutunma çabasını ve yaşamak için birbirlerini yiyen canlıların savaşını okurken yazarın eşsiz üslubuna hayran kalacaksınız.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 148 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2