Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 936 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Her türlü imkâna ve üretim araçlarına sahip sermayeder sınıf ile toplumun kırsal ve marjinal kesim ayrımını kabul etmeyen soylu bir adam seçkin bir tabakanın getirdiği tüm imkanları reddederek, toplumun bozucu ve yozlastırıcı etkilerinin dışında yaşamak ister. Bu tercihi, bulunduğu çevrede hor görülür işçi ve seçkin sınıf tarafından dışlanır ve aşağılanma çemberine alınır. Toplumsal duyarlılığı yüksek olan Rus yazar Çehov, Hayatım - Bir Taşralının Hikâyesinde, sosyal hayattaki kültürel çürümenin ve ahlaki
19. yüzyıl Rusyasında belli bir düzenin ve bu düzenin oluşturduğu çelişkileri, bir tiyatro eseri çatkısıyla eleştiren yazar, sosyo-ekonomik farklılaşmanın üst düzeye çıktığı bir dönemde sınır, yapı ve toplumsal dengelerin değişmesini feodal yapılı aristokrat bir ailenin bencillikleri, kabalıkları ve anlayışsızlıkları üzerinden eleştiriyor. Ekonomiye egemen olanlarla olmayanların yer değişiminin trajikomik bir şekilde elen alındığı eser, bir devrin sonunu ve yeni bir devrin başlangıcını işaret ediyor...
Küçük balık başını kaldırmış.Merhaba, sevgili ay! demiş.Merhaba, küçük kara balık. Seni buraya hangi rüzgar attı? Senin buralarda ne işin var, hayırdır?Dünyayı dolaşıyorum.Ay:Dünya çok büyüktür. Her yere gidemezsin.Olsun. Yine de gidebildiğim her yere gideceğim demiş küçük balık.
Tükendi
Köroğlu Geliyor - Samed Behrengi - Maviçatı YayınlarıKöroğlu başka çıkar yol olmadığını görünce atladı Kırat ile nehre. Nehrin suyu atın kulaklarını geçmek üzereydi.Köroğlu, Kırata:Ey benim uçarak koşan atım, daha hızlı ol! Ol ki, sabah-akşam tımar edeyim seni. Nalını altın yaparım. Haydi çıkalım buradan, gidelim Çenlibele, dedi. Kırat bunları duyunca yeniden dirilir gibi bir atak yaparak hızlandı ve nehrin diğer yakasına geçti. Kıyıya çıkınca paşaya seslendi:Şimdi kurtuldun elimden! Bir daha bakayım nasıl
Aradan günler geçti. Yaşarın babası bütün yazı hasta yatağında ilaç alarak geçirdi. Çocuklar birbirleriyle sık görüşemediler. Bebekleri için üzülüyor, tek başlarına çile dolduruyorlardı. Hele Konuşan Bebeğin üzüntüsü.. Ulduz, üvey anasının yanında bebe sözcüğünü bile ağzına alamıyordu ama Konuşan Bebeği düşünmeden durabilir miydi hiç? O görkemli geceyi, o orman gecesini, o gizlerle dolu ormanı unutabilir miydi? Cemre gecesini unutabilir miydi? Cemre gecesi olunca tüm bebekler yine ormanda toplanacaktı. Ama
Peki, beni nasıl götüreceksiniz, diye merakla sordu.Nine Karga:Önce çok dayanıklı büyük bir ağ gerekli. Bunu siz öreceksiniz, dedi.Ağ ne işimize yarayacak, diye sordu Ulduz.Nine Karga anlatmaya başladı:Kargalar sizi ağ örerken görünce, sizlerin hiç de tembel olmadığını anlayacaklar. Mutluluğunuz için çalışmaktan kaçınmadığımız gözleriyle görüğ size güvenecekler. Sonra de seni bu ağ ile taşıyacağız. Sen ağın üzerine oturacaksın, ağın çevresindeki kargalar da ağı tutup seni kaldıracaklar ve uçarak kentimize g
Kimsenin sesimi duyduğumu sanmıyorum. Sanki dilimi yutmuştum ve ağzımdan hiçbir ses çıkmıyordu, birisi gelip beni arkamdan tuttu. Ellerimi arabadan kaydı ve yüz üstü kaldırıma düştüm. Başımı kaldırdım ve devemi son kez gördüm. Devem ağlıyor ve öfkeyle boynunda çanları sallıyordu.Burnum kanadığı için yüzüm gözüm kan içindeydi. Ama ne yüzünden akan kanları görüyor ne de canımın yandığını hissediyordum. Ayaklarımı yere vurdum ve hıçkırmaya başladım. O kadar zor bir durumdu ki bu. ne kelimelerle anlatılırdı ne
Keloğlan:Padişahım, kızını bana ver de güvercinleri sakinleştireyim. Kızınla ben birbirimizi seviyoruz.Padişah:Benim, senin gibi bir çulsuza, fakire verecek kızım yok. Onu da kovuyorum saraydan. Ne hali varsa görsün mecnuna dönmüş akılsız!
Suçluyorum! Emile Zolanın, Yahudi kökenli Yüzbaşı Alfred Dreyfusun, casusluk suçlamasıyla başlayan tutuklanmasından sonra, Fransanın siyasetini ve adaletini temelden sarsan bunalımı heceleyebilmek için Fransa Cumhurbaşkanına yazdığı ve 13 Ocak, 1898 de, LAurore Gazetesinde yayımlanan mektubudur.Emile Zolanın, Fransa Ordusunu ve Yargısını sert ve açık bir şekilde itham ettiği ve söz konusu hukuk yanılgısını cesurca eleştirdiği satırlar yozlaşmış adalete karşı bir çığlık, bir direnç, bir meydan okuma ve bir
Bir Şeftali Bin Şeftali - Samed Behrengi - Maviçatı YayınlarıSürekli su içtiğim için o kadar çok şiştim ki sonunda kabuğum parçalandı. Sonra minicik beyaz kökümü kabuğumdaki aralıktan dışarı çıkardım. Bu köklerimi toprağa sapladım. Böylece gelişiğ kök salacaktım ve bir süre sonra dik durup boy atabilicektim. Bir süre sonra da minik gövdemi toprağın üzerine gönderdim. Başını eğip yukarıya doğru toprağı deldi. Boy attı ve güneşi buldu. Minik gövdemin ucunda küçücük de bir filizim vardı artık.Topraktan çıktığı
Tükendi
Samed Behrengi Seti 10 Kitap - Ulduz ve Kargalar - Ulduz Kız ve Konuşan Bebek - Sevgi Masalı - Bir Şeftali Bin Şeftali - Deli Dumrul - Püsküllü Deve - Pancarcı Çocuk - Küçük Kara Balık - Köroğlu Geliyor - Güvercinci Keloğlan
Balzac, para hırsının tapınma derecesine vardığı hayatlarda, kendilerine olan saygılarını yitireceklerini bile bile güç ve çıkar adına şeytanın, ruhlarını ele geçirmesine izin veren bedenlerin menfaat endişelerinin ve tutsağı oldukları hırslarının, onları nasıl çıkmaz bir noktaya götürdüğüne dikkat çektiği eserinde nefislerini karanlığa teslim etmiş insanların pişmanlıklarını, kendi içinde felsefi bir temellendirmeye götürüyor ve şeytanın, insanın maddi yapısı içinde olduğuna dikkat çekiyor
Tolstoy, fabl tarzında kısa kısa öykülerden oluşan bu kitabında, sadece çocuklara değil, yetişkinlere de sesleniyor. Tolstoyun küçük ve yetişkin okurları için kaleme aldığı Erik Çekirdeği açık, yalın ve eğlenceli hikâyeleriyle, renkli ve derin hayaller kurmanızı sağlayacak sevgi, adalet ve merhamet gibi duygularınızı güçlendirecek.
Gotik Edebiyat çerçevesinden dışarı çıkmayan ve dehşetli psikolojik çıkarımları ile dünya edebiyatında yeri doldurulamaz bir boşluk bırakan Balzacın ilk eserlerinden olan Tefeci Gobseck bir tefecinin yürek kırıcı acı hikayesini anlatıyor. içli ve vukuflu ruh tahlilleri ile zenginleştirilmiş düşsel öğelere yer verilen öykü soğuk, korkunç ve derin bir hayat felsefesi ihtiva ediyor.
Koç Ali:Rahat uyudun mu? Kız Hanım:Çok rahat uyudum. Tatlı bir uyku, bal gibi, şeker gibi. Şimdi beni götürüyor musun? Koç Ali:Evet şimdi hazırsın gitmeye. Ama önce kalk, bahçede yıkan bi temizlen son kirlerinden. Sonra gideriz.Güneş yeni doğmuştu. Havuz kenarındaki nar ağacından iki beyaz güvercine dönen iki sevgili güneşe doğru kanat çıparak uzaklar uçtu.
Biraz sonra kapının ardından ince bir ses duyuldu.Pancar getirdim çocuklar!... Sıcak, tatlı pancar getirdim!...Okulun hizmetlisine sordum:Meş Kazım, bu da kim?Yabancı değil, öğretmenim... Tanrıverdi... Kışları pancar satar... Çağırayım mı içeri?Kapıyı açtım. Tanrıverdi pancar kazanıyla sınıfın içine girdi.
Tanrı, Dumrulun sözlerinden hoşlandı ve Azraile emir verdi:Azrail, bu karı-koca yüz kırk yıl daha yaşayacak. Git, Dumrulun anasıyla babasının canını al, gel.Azrail kalkıp gitti. Dumrulun anasıyla babasını canını alıp geri döndü.Durul karısıyla çocuklarını kucaklayıp doyasıya öptü. Hepsi sevinç içinde yiğitlik şarkıları söylediler, mutluluk şarkıları söylediler, bağırdırlar, çığırdılar, karı-koca dans ettiler, at bindiler.
7 Şubat 1812 yılında doğan İngiliz Yazar Charles Dickens, yaşadığı devrin en iyi edebiyatçısı ve en popüler romancısı kabul edilir. Zorlu bir hayat mücadelesinin ardından, 1835 yılında Morning Chronicle Gazetesinde stenograf olarak çalışmaya başlar ve Boz takma adıyla Boz’un Karalamaları başlığı altında kısa kısa yazıları yayımlanır.1837 yılında, onu büyük bir üne kavuşturan Bay Pikvik isimli eserini yayımladı. 1840ta Amerikaya gitti ve orada aynı yıl, Dail New Gazetesi ile Household Words Dergisini çıkardı
Tiyatro tadında yazılmış eser de yitip giden ömürlerinde imkansız aşkları, hayal kırıklıkları ve kaçırdıkları fırsatlara hayıflanan mutsuz karakterlerin duygusal hallerine ve iç dünyalarına tanıklık ediyoruz.Bir çiftlikte yaşayan taşra insanlarının, yaşantılarını ve birbirleriyle kurdukları iletişimi mercek altına alan Anton Çehov toplumsal sisteme muhalefet etmenin yanı sıra, farklı biçimlerde hüsrana uğrayan insanların, ağır sınavlarla dolu yaşam mücadelesine trajikomik bir boyut kazandırıyor.
Tolstoyun yarı otobiyografik üçlemesinden ikincisi olan İlk Gençlik ile okur, ünlü yazarın hayatına tanıklık etmeye devam ediyor. Tolstoy, hüzünlü çocukluk günleriyle bütünleşen gençlik yıllarını, Nikolay karakteri üzerinden yarı kurgu ile anlatıyor. Kahramanımızın çevresini gözlemlediği, sosyal sınıf farklılıklarını sorguladığı ve hayata, dine bakış açısını yansıttığı İl Gençlik romanı, aynı zamanda ergenlikte yaşanan ik aşkın heyecanını ve hissettirdiği duyguları da başarılı bir şekilde okura sunuyor.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 936 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3